Ağlaya ağlaya reis de olunmaz, lider de...

Erdoğan hem MHP’yi hem de Ergenekon’u arkasına almışken nasıl birden tek başına kaldı ve seçimler konusunda ağlayıp duruyor. Bunun çok nedeni var...

Bu yazıyı okuduğunuz saatlerde Istanbul’da seçimler tekrarlanacak mı, tekrarlanmayacak mı belli olacak. Recep Tamam Erdoğan’ın MÜSİAD konuşmasından anladığım kadarıyla Yüksek Seçim Kurulu seçimlerin yenilenmemesi konusunda kararını vermiş. Erdoğan Yüksek Seçim Kurulu’a "Niye Kılıçdaroğlu’na yada diğerlerine gereken cevabı vermiyorsunuz" diye bağırıyor. Bunun tek bir açıklaması var, o da YSK’nın henüz karar almadan kararını açıklaması, daha doğrusu kararını açıklamak da değil, Erdoğan’ın kararını açıklamak ve kendisinin yapması gerekenleri yok saymak.

Oysa bu tip olayların en azından resmî prosedürleri vardır, hile yapacaksan bile onları yerine getirmeden hiçbişey açıklayamaz ve tavır alamazsın. Yada ben Erdoğan’ın daha kolay anlayabileceği bir dilden yazayım, seçimlerde hile yapmak için seçimleri yapman gerekiyor. YSK’nın bir karar vermesi için önce 11 asil ve yedek üyelerle mecliste bulunan 5 partinin üyeleriyle bu konuyu tartışmaları, iptal başvurusu yapanın iddialarını, karşı tarafın da savunmalarını dinlemeleri gerekiyor. Yani burada karar Recep Tamam Erdoğan TAMAM dedi diye bir karar alınmıyor yada onun isteklerine göre bitakım şeyler es geçmiyor.

AKP iktidarının 17 yılında siyaset literatürüne yeni yeni kavramlar yapıştı, dünya siyaset bilimcileri bunu inceler ve ilk kez bilimsel bir mizah kitabı yayınlarlar mı bilemem ama ilk kez muhalefet yüzünden bir ülkenin ekonomisi battı. Daha çok var ama son yaşadığımızdan daha komik olanını ben ilk kez yaşıyorum. Hükümet devleti yönetiyor, YSK’da değişiklik yapmayarak zaten seçim öncesi şüpheleri üstüne çekmiş ama seçim sonuçlarına göre muhalefet devlete hâkim olmuş ve hileyi muhalefet yapmış.

İşte o gün bugündür hem Erdoğan hem de Devlet Bahçeli bağıra bağıra ağlıyorlar. Erdoğan YSK’ya bağırırken esasında "Ben zaten rezil oldum, yeter bu kadar ağladığım, beni bu ağlanmış surattan kurtar" diyor. Benim öngörüm bugün çıkacak her türlü karar Erdoğan’ın aleyhine işleyecek. YSK, AKP’nin başvurusunu reddederse –ki öyle olması gerekiyor- adalete ve hukuka biraz da olsa güvence gelecek, yani bundan sonra alınacak yargı kararları biraz daha demokratik olma yoluna doğru gidecek. Bu süreç belli bir süre sonunda Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasına kadar gidebilir.

İkinci durumda seçimler yenilenecek ve Erdoğan daha farklı ve itiraz edemeyecek şekilde sonuçlanacak. Bu sonucu Erdoğan artık tabanına da anlatamaz. Oysa Erdoğan bunların hiçbirini istemiyordu ve seçim sonrası ilk açıklamalara baktığımızda yenilgiyi kabul eden konuşmaları hep beraber izledik. Geçen yazımda da yazdım, AKP içindeki grupların yanında Erdoğan tek kişilik bir grup ve yalnız kaldı, sadece şimdilik pelikan grubunun yanında gibi duruyor ama bu ona istediği güç ve desteği vermiyor. İşin içinden Türkiye İttifakı diye sıyrılmaya çalışsa da MHP ve Devlet Bahçeli bu konuyu 15 günde 6 açıklamayla rafa kaldırttı. MHP seçimleri kendisi kaybetmiş gibi tehditlerini sürdürüyor.

Peki bu son yaşananlara nasıl gelindi, Erdoğan hem MHP’yi hem de Ergenekon’u arkasına almışken nasıl birden tek başına kaldı ve seçimler konusunda ağlayıp duruyor. Bunun çok nedeni var ama en önemlisi Ergenekon ile Erdoğan’ın arasının uzun zamandır bozuk olması. Ergenekon gibi derin devlet gruplarının en son isteyeceği parti AKP yada AKP genel başkanı Erdoğan’dır.

Ergenekon kendisi de derin devlet gibi çalışan bir parti başkanı istemez, ölçüsünü bilir ve ülkeyi kendi isteklerine daha uygun yöneten bir iktidarda yapacaklarını yapar ve halkların çok az bir kısmı bunun farkına varır. Ama Erdoğan gibi dakika başı hem Türkiye’de astığım astık, hem yurt dışında astığım astık bir lider derin devletin serbest çalışmasını engeller. Yani Erdoğan uzun zamandır derin devletin önünde bir engel.

Bugün İstanbul seçim sonucu netlik kazanacağı için daha fazla uzatmak istemiyorum, çünkü bunun daha parasını neredeyse sıfırlamış bir Türkiye tartışmaları ve IMF görüşmeleri de var. Türkiye bu konuda dünyaya da güven vermediğinden IMF’ye nasıl gideceğini de bilmiyor, ancak bildiği tek şey, bunların MHP’yle olmayacağını biliyor olması.

Bugünün sabah saatlerinde, yani siz daha bu yazıyı okumadan ifadesi alınmak istenen 100 sandık başkanı yada görevlisinin evlerine sabahın köründe baskın yapılırsa, seçim tekrarı yapılır. O zaman seçimleri bir örgütün organize ettiği söylenir ve seçim yenilenir. Bu inandırıcı olur mu, hayır olmaz ama en azından Erdoğan ağlamayı keser ve meydanlarda tekrar kükrediğini zanneder bağırmaya başlar. Yenilenmesi durumunda AKP’nin adayı Erdoğan’ın desteklediği Binali Yıldırım mı olur, yoksa MHP’nin istediği Süleyman Soylu mu olur, onu da göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi