Koray Düzgören

Koray Düzgören

AKP nasıl kurtulur: Yine mi terör?

Erdoğan göreve getirdiği komutanlarla içteki savaşı daha da genişletmeye çalışıyor. Suriye’ye askeri operasyon yapmayı planlıyor.

FETÖ korkusunu ise gün geçtikçe inanılmaz bir baskı ve tehdit unsuru olarak kullanıp böyle bir baskı ve korku ortamından yararlanarak önümüzdeki seçimleri de kazanmak istiyor.


AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın Doğu Karadeniz gezisi tam bir ‘AKP nasıl kurtulur?’dizisine dönüştü.

Konuştuğu her yerde, "Böyle giderse işimiz çok zor" temasını işliyor ve mevcut parti yapısına veryansın ediyor. Yorulanların, heyecanlarını kaybedenlerin ve yolsuzluğa bulaşanların çekilmesi gerektiğini ısrarla söylüyor. Hatta parti yöneticilerini yer yer tehdit ediyor.

Bizzat Saray’ın ve iktidarın yazarları gidişatın pekiyi olmadığını söyleyip duruyor. Mesela, ‘Reis’ "yorulan çekilsin" dedi ama onun çağrısına rağmen şimdiye kadar sadece Bursa İl Başkanı yeniden adaylığını koymayacağını açıkladı.

Diğerlerinin ne yapacaklarını yakında göreceğiz.

Gerçekten de her taraftan pis kokular yükseliyor. Ankara, İstanbul ve diğer AKP’li belediyelerdeki yolsuzluklar, ihale soygunları ve rüşvet ihbarları ayyuka çıkmış durumda. Medya yazmıyor diye bu pisliklerin duyulmayacağını zannedenler yanılıyor.

Geçenlerde iktidarın has kalemlerinden A. Dilipak bile AKP’nin yolsuzluk çukuruna battığını yazdı. Yolsuzluk ve rüşvetin her tarafı sardığından, hatta cami avlusunda rüşvet pazarlıkları yapıldığından yakındı.

Tabii herkesi dinleyen, her köşede ihbarcıları olan Erdoğan’ın bu gidişattan haberdar olmaması düşünülemez. O nedenle 2019’da Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerinden önce ilkbaharda yerel seçimlerin yapılacağını partililere boşuna hatırlatmıyor. "Yerel seçimler çok önemli, önce bu seçimde başarılı olmak zorundayız" diyor.

Diyor ama, bu gidişle işlerinin zor olacağını da görüyor.

AKP’nin iktidarda geçen 15 yılda yolsuzluk ve çürümüşlük batağına nasıl battığını herhalde en önce kendisi biliyor. Ne de olsa parti, liderin yolunda ilerliyor. Ne görürse onu yapıyor.

Şimdi partiye taze kan lazım. O nedenle genel başkanlığa dönmek istedi. Çürümüşlük ve yolsuzluk batağında debelenen AKP’yi ve iktidarını kurtarmaktı amacı.

Şimdi bunun için uğraşıyor.

Peki bunu gerçekleştirebilir mi?

17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet iddiaları üzerine hesap vermek yerine bunun kendisine karşı yapılmış bir darbe girişimi olduğunu söyleyip bütün dosyaları hasıraltı eden bir liderin bu çabası bir karşılık bulabilir mi?

Şimdi AKP’den geriye kalan çürümüş kalıntı içinde "yolsuzluğa batmamış, kibre bulanmamış, vicdanını satmamış faziletli insanlar" arıyor.
 

REFERANDUM RAPORUNUN SONUÇLARI NE DİYOR?

Bu noktada biraz da AKP’nin 16 Nisan referandumuyla ilgili raporunun sonuçlarına bakmak gerekiyor.

Referandumda ‘evet’lerin ve ‘hayır’ların nedenleri araştırılmış ve varılan sonuçlar rapor haline getirilmiş.

‘Hayır’lara ilişkin nedenleri bir tarafa bırakıp ‘Evet’lerin nedenlerine bakmak çok öğretici olacak.

Bir bakıma bu rapor, "AKP nasıl kurtulur?" sorusuna da kendi çerçevesinde bazı cevaplar getiriyor.

Raporun en vurucu saptaması, "Erdoğan sevgisi, ‘terör’ ve koalisyon korkusu işe yaradı" cümlesi.

‘Evet’oyu veren seçmenin tercihinde ‘Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a duyduğu sevgi, güvenin’ yanı sıra, ‘istikrar talebi, terör ve FETÖ’yle mücadele ile koalisyon hükümetlerinden korku’ duyulmasının etkili olduğu belirtiliyor.

‘Erdoğan faktörü’ ve‘istikrar arayışı’ dışında burada önemli bir itiraf var.

Adeta "Terör ve FETÖ tehdidi sayesinde ‘evet’ oyları bu seviyeye gelebildi" deniliyor.

İstikrarın da ‘terör’le çok yakın ilişkisi olduğu düşünülürse neredeyse, "İyi ki terör ve FETÖ tehdidi vardı bu sayede bu kadar oy alabildik, yoksa halimiz haraptı" sonucuna varılıyor.

Bu sonuç bize, 10 Ekim Ankara katliamından sonra 1 Kasım seçimine giderken Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun şu vahim açıklamasını hatırlatıyor…

"Şimdi Ankara'daki terör saldırısı sonrasında anket yaptık ve kamuoyunun nabzını tutuyoruz oylarımızda bir yükseliş trendi var. Saldırıdan sonra da yüzde 44 bandına doğru yükselme trendi devam ediyor. Önemli olan burada bizim hedefimiz Ak Parti'nin tek başına iktidarı getirecek sonucu elde etmesi. A Planı itibariyle tek başına iktidardayız."

Böylece AKP’nin terörün bizzat organizatörü ve hatta yapıcısı olduğu gerçeği çok aleni bir şekilde ortaya çıkmış oluyordu.

Nitekim, Ankara katliamıyla ilgili ilk bulgular, katliamı gerçekleştiren IŞİD bombacılarının barışseverlerin yürüyüşüne özel olarak yöneltildikleri şeklindeydi. Ayrıca önceden belirlendikleri halde polis tarafından engellenmemişlerdi.

AKP, bu kanlı katliamdan oy devşirme peşindeydi. Anketlere ve sonra da seçim sonuçlarına baktığımızda yaratılan terör ve korku ortamından yararlandıkları bir gerçekti. AKP bu sayede yine tek başına iktidar olabilmişti.

Peki ama ne pahasına?
 

AKP HEP GERGİNLİK VE TERÖRDEN NEMALANIYOR

1 Kasım seçimini izleyen günlerde Türkiye’de nelerin olup bittiğine kronolojik olarak bakarsak ortaya çıkan tablo bize şunu gösterir:

AKP gerginlikten yararlandığı kadar şiddet ve terör ortamından da mümkün olabildiği kadar yararlandı ve yararlanmaya da devam ediyor. Gerginlik, şiddet ve terör adeta AKP’nin gıdası oldu.

Özellikle de 28 Şubat 2015’ten itibaren barış masasının tekmelenmesi ile ülke kanlı bir bataklığa sürüklendi.

24 Temmuz 2015’ten sonra da PKK ile mücadele gerekçesiyle fiilen ülkede iç savaş başlatıldı.

Ülkede terör olmasaydı bütün hilekarlık, sahtekarlık ve yasa dışılığa rağmen  ‘evet’ oyları asla yüzde 40’lara bile yaklaşamayacaktı. Rapor bu gerçeği ortaya koyuyor. AKP’nin ortalama oy kaybını yüzde 8-10 olarak gösteriyor.

Bu, aslında "AKP nasıl kurtulur?" sorusuna AKP usulü bir cevap teşkil ediyor.

AKP’nin ancak bu terörize edilmiş ortamın devamı halinde kurtulabileceği tezi yeniden ısıtılıyor.

Erdoğan’ın parti içinde yapmaya çalıştığı temizlik ve partiyi rüşvet ve yolsuzluk batağından kurtarma girişimleri de bu terörden nemalanma politikasına destek olarak değerlendiriliyor anlaşılan.

Durum o kadar vahim demek ki…
 

SEÇİMLER BASKI VE KORKU ORTAMINDA YAPILACAK

Bu noktada şunu söylemek yanlış olmaz.

AKP can simidi gibi yapıştığı terör gerekçesini bizzat kendisi yarattı.

Önce barış sürecini dinamitledi ve barış getirmek yerine iktidar kaygısı ve oy endişesi ile ülkeyi kanlı bir savaşa sürükledi.

Bir yandan da işin başından beri ortağı olan Gülen hareketi ile giriştiği iktidar kavgasından bir 15 Temmuz darbesi çıkardı ve darbe bahanesiyle ilan ettiği OHAL ile hiç bitmeyecek gibi devam eden bir devlet terörünü topluma dayattı.

Toplum bir yandan PKK ile savaşın yarattığı terörize ortamın, bir yandan da OHAL’in sonuçlarının ağırlığı altında bunalırken kuşkusuz AKP’ye oy veren seçmenler de olumsuz etkilenmeye başladı.

Erdoğan ise ülkedeki her kuruma hakim olduğu halde hala iktidarı için endişe duyuyor. Bu nedenle ülkenin terörden de öte savaş ortamında olmasını istiyor. Böylece yaratılacak genel bir hamaset ve ırkçılık ortamından nemalanmayı hesap ediyor.

Göreve getirdiği komutanlarla içteki savaşı daha da genişletmeye çalışıyor. Suriye ve hatta Irak’a askeri operasyon yapmayı planlıyor.

FETÖ korkusunu ise gün geçtikçe inanılmaz bir baskı ve tehdit unsuru olarak kullanıp buna dayanarak OHAL’i olağan hale dönüştürmeye çalışıyor.

Böyle bir baskı ve korku ortamından yararlanarak önümüzdeki seçimleri de kazanıp artık ülkenin tek hakimi olmak istiyor.

Bunun için acelesi var ama örgütü buna uygun değil. Örgüt, rüşvet ve yolsuzluğa batmış, herkes kendi çıkarını düşünüyor. Topluma güven vermiyor. Parti yöneticileri ile oy aldıkları kitle arasındaki açıklık giderek artıyor.

Bunlara ek olarak, muhalefet güçleri CHP’si, HDP’si ve diğerleriyle ona karşı birleşirse ne yapacak?

Uzak bir ihtimal ama ya Kılıçdaroğlu, Demirtaş ve diğer muhalif güçlerle yan yana durmaya karar verirse ne olacak? İşte Erdoğan’ın en büyük karabasanı bu.

(Celal Başlangıç’ın dünkü yazısı)

Ayrıca kendi seçmeninin bir kısmı da yolsuzluk ve rüşvete batmış, ekonomiyi yoldan çıkarmış, bütün dünya ile kavga eden, ülkeyi kan gölüne çevirmiş AKP’yi bırakmaya karar vermişse?

İşte o zaman, "AKP nasıl kurtulur?" demenin hiçbir işe yaramayacağını göreceğiz.

Çok mu iyimser bir analiz oldu?

Bunu da göreceğiz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi