Ahmet Nesin
Askerî Şura kararlarında Suriye-Kürdistan olası savaşı mı etkili oldu?
Esasında bu başlığın bir versiyonu daha var, o da ASKERÎ ŞURA KARARLARINDA BALYOZ-ERGENEKON SAVAŞI MI ETKİLİ OLDU? İki başlık da önemli ama daha da önemlisi cumhuriyet kurulduğundan beri yapılan en ilginç ve tartışılması gereken bir askerî şura yapıldı ve çok fazla tartışılmıyor. Emeklilik yaşı gelmeyen oldukça kabarık sayıda kurmay subay emekli edildi. Oysa bilhassa albaylarda hiç yapılmayan bir sistemdi bu, en azından emeklilik yaşı gelene kadar bütün rütbelerde göreve devam kararı alınırdı.
Askerlik sisteminin değiştirilmesinin hemen YAŞ kararlarının öncesine gelmesi ne kadar tartışmaya açık olsa da, birimleri yok etmeden komutan sayısını sınırlı duruma getirmek pek akıl kârı gibi gözükmüyor. Her zamanki gibi en pratik haliyle anlatmaya çalışacağım. Er ve erat sayısında oldukça büyük bir düşüşe geçtiğinizde doğal olarak askerî birimlerde de sayı indirimine gitmek zorundasınız. Her birimin asker sayısı bellidir, bölük sayısı eskiden 150-200 arasındaysa asker sayısı azaldı diye 50-75’e düşüremezsiniz yada düşürdüğünüzde o artık bölük olmaktan çıkmıştır. Aynı sistem, tabur, alay, tugay, tümen, kolordu ve ordu içinde geçerlidir. Bu birimlerin sayılarında azaltmaya gidebilirsiniz, 25 tümeniniz yerine 15 tümeniniz kalabilir ama tümen sayısı aynı olup da az askerle ona tümen diyemezsiniz. Çünkü tümendeki asker sayısı hemen hemen bütün ülkelerde aynıdır, savaşlar yada tatbikatlar ona göre yapılır. Son YAŞ kararlarında 47 general ve amiral emekli edildi ama aynı sayıda terfi olmadı. Zaten bu sayı 15 Temmuz darbe girişimine karşı darbeyle iyice düşmüştü, şimdi iyice düştü ama birlikler sayınız aynı.
15 Temmuz darbe girişimine karşı yapılan darbeden sonra askeriye iyice komikleşti yada arabeskleşti diyebilirim. Kaç gündür NATO’yu yazıyorum ya, en iyi oradan biliyorum, NATO’da görevden alınan yada hapsedilen tümgeneral yerine elde yeteri kadar tümgeneral kalmadığından tuğgeneral atanmış, aynı durumda da bir tuğgeneral yerine bir albay atanmıştır. Bunu yaparken askeriyede terfi sistemi de bir sisteme tabi olduğundan atanan komutanların rütbeleri değiştirilmiyor, sadece apoletleri değiştirilerek bir kandırmacaya gidiliyor.
Bunu 1-2 bilemediniz 3-4 yerde yapabilirsiniz ama bu sayı çoğaldığında işler oldukça karışır. Hele bir de orgeneral yada oramiral varken üst düzeye daha altındaki korgeneral yada koramirali atarsanız, işte o zaman her şey karışmaya başlar ve alttakiler güvensizlik duymaya başlar ve rahatsız olurlar. Gelelim attığım başlığa neden olan yazıya, son YAŞ kararlarıyla ilgili bir yazı yazan komutanın yazısını okuyunca değiştirdim esasında başlığı. Hani kimi konuları bölük pörçük okuyunca yada dinleyince çok etkilenmeyiz ama hepsi alt alta gelince şaşırırız ya, ben de öyle oldum. Yazısında "15 Temmuz sonrası dönüşüm yaşayan TSK ise, Türkiye’de güç hâkimiyeti mücadelesi veren odakların satranç tahtasına dönmüştür. Bu satranç tahtasının başında oturan oyuncular, 15 Temmuz sonrasında gücü ele geçirmeye/elde tutmaya çalışan; Siyasal İslam ve Ergenekon’dur.
15 Temmuz sonrası diğer ülkeleri tedirgin edici şekilde yapılmakta olan ve yapılması planlanan askerî harekâtlar, Suriye, Libya, Yunanistan, Doğu Akdeniz gibi dış politikalardaki radikal değişim; Türkiye’nin müttefik anlayışı ve dış politikasındaki köklü dönüşüm, şu an ülkemizin NATO, ABD, AB, Yunanistan, Mısır, GKRY (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi), İsrail, Suriye, Rusya, Çin, İran gibi ülkelerle ilişkilerindeki sıkıntılı durum; bu ülke ve kuruluşların TSK’daki son değişiklikleri mercek altına almalarına neden olmaktadır. Bu ülkelerdeki Türkiye konulu yayınlara bakıldığında, TSK’nın her daim ana gündem maddesi yapıldığı görülecektir. Bu yönüyle 15 Temmuz sonrası YAŞ kararları da dahil, TSK’da yaşanan gelişmeler sadece Türkiye iç kamuoyunun değil, dış kamuoyunun da merceğindedir. Bu durumun da, Hükümetin aldığı kararlara etkisinin olabileceğini düşünmek gerçekçi bir yaklaşım olacaktır. Yani, YAŞ Kararları iç mücadelenin yaşandığı alana etki ediyor gibi gözükse de, bu kararların alınmasında dış politikanın ve bir anlamda Hükümet tarafından kaydırılmaya çalışılan dış ittifak eksenimizin de dikkate alındığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Sonuç olarak; YAŞ Kararları iç mücadelenin yaşandığı bir alan gibi gözükse de kararların alınmasında, dış politikanın da dikkate alındığını söylemek yanlış olmayacaktır. Medyada ifade edilen taktik seviyedeki öneminin yanında stratejik etkenlerde göze alınarak YAŞ Kararları gerçekleşmiştir." diyor komutan.
İşte bu yazıyı okuyunca aklıma hemen Suriye’yle savaşa karşı çıkan, Kürt sorununu savaşla değil masada çözülmesini savunan ve NATO’da kalınmasında ısrar eden komutanların Gülenci diye nasıl apar topar atıldıkları yada hapsedildikleri aklıma geliyor. Tam da Recep Tamam Erdoğan, Suriye sınırında savaşa hazırlanırken, bilhassa Balyoz grubundaki komutanların emekli edilmesi acaba savaşa karşı olmaları olasılığını da beraberinde getirir mi? Bence konuşulmasa da getirir, çünkü bu terfiler yada emekli edilmelerin hemen hemen başka bir izahı yok, terfi etmese de beklemeye alınmayan komutanların başka açıklaması yok gibi.
Konuyu başka bir komutanla konuştuğumda bana "Sorgulayan komutanların birçoğu emekli edildi, emredersinizciler terfi aldı yada orduda kaldılar. Aslında Ergenekon ve Erdoğan için sadece ülkeyi şekillendirmede kullanışlı olanla, egemen iradenin buyruğuna mutlak itaat edenle çalışmak esas olduğundan stratejik vizyon, sistemle mücadele, sisteme etkide bulunma gibi birtakım potansiyel birikime, 'şahin' niteliğe sahip herkes bu irade karşısında potansiyel bir tehdit ve risktir. Tasfiye edilenlerde de bu potansiyel mevcuttur. Neredeyse çoğunluğu karakter ve birikim itibarıyla bu şahinliğe sahip kişilerdir ama kullanışlılık sürelerini doldurdular. Artık ülkede gerilimin azaltılması için onlara nazaran daha mülayim, daha yumuşak başlı, egemen iradeyle daha uyumlu çalışacak, her buyruğa itirazsız itaat edecek askerlerin yönetime getirilmesi gerekiyordu. Nitekim terfi edenlerin karakter ve mesleki teamülleri dikkate alındığında bu durum çok net olarak görülüyor." diye açıkladı.
Bütün bunlara karşın Türkiye, Suriye’de Suriye Kürdistanı’ndan dolayı ABD’nin açıklamalarına karşın bir savaşa girecek mi, yoksa kendisine verileni kabul etmek zorunda mı kalacak. Bu soru Erdoğan’a değil, kalan komutanlara, onların bile yanıtlamakta zorlanacağı bir soru. Birisi genelkurmay başkanı Yaşar Güler’e 15 Temmuz gecesinin bittiğini, Hulusi Akar’ın artık genelkurmay başkanı olmadığını, bu konuda 1-2 kelam etmesi gerektiğini söylemesi gerek.