Polis sizi arayıp “para yollayın” derse?
Ekonomik çöküşün artmasına paralel olarak bu türden dolandırıcılıklar da artıyor; hep duyuyoruz, bir de benden duymuş olun. Özellikle 70’lerinizdeyseniz, eliniz kulağınızda bulunsun.
Doğal olarak, “De git kardeşim, dolandıracak beni mi buldun!” dersiniz. Ama olay o kadar basit değil. 30 Haziran Pazartesi öğleden sonra yaşadıklarımı anlatayım. Aklınızda bulunsa iyi olur.
14:30 gibi cebime bir telefon geldi ve konuşma ancak 17:00’ye yakın benim kapatmamla bitti.
Gelen telefonun numarası 0538-6176501. Üstünde “Emniyet Genel Müdürlüğü” amblemi var, altında da aynı ibare yazıyor.
Arayan kişi kendini “Ankara Adliyesinden Polis Memuru Kemal Öztürk” olarak tanıttı ve sicil numarasını 146087 olarak verdi. Bütün konuşmalarımızın kayıt altında olduğunu söyleyerek konuyu şöyle anlattı:
Benim adıma birileri 16 adet telefon numarası almışlar, yapay zeka yoluyla telefonumun “arka paneline girerek” (?) bütün hareketleri görmüşler, banka hesabı açmışlar, sahte kimlik ve hesap numarasını “köprü olarak kullanarak” (?) yurt dışına para yollamışlar. Bunlar FETÖ faaliyetleri imiş ve beni şüpheli durumuna sokuyormuş.
Özellikle 70’lerindeki kişilere (ben 80 yaşındayım) edildiğini duyduğum bu türden telefonların genellikle FETÖ etrafında döndüğünü çok okuduğumdan biraz işkillendim. Fakat bu polis WhatsApp’tan (WA) bana kendi polis kimliğinin fotokopisini yollayınca olay ilginçleşti:
Bu polis memuru, ardından, sicil numarasının 147543 olduğunu söylediği İstanbul Emniyet Müdürü Selami Yıldız’ın polis kimliğini yine WA’tan fotoğraf olarak yolladı. Bundan sonra görüşmemiz bu il müdürüyle devam etti.
***
Herhalde Tapu-Kadastro’yla da ilişkileri var ki, eşimin Bodrum’daki emlakini ada parsel numaralarıyla bildiklerini de bu arada aktaran müdürle konuşmam iki saat kadar sürdüğü için çok özetliyorum.
Bu Emniyet Müdürü Selami Yıldız, İş Bankası’ndaki vadeli hesabımdaki parayı, Kazım Özel adlı şahsa yollamamı istedi. Şahsın kimliğinin fotokopisini de gönderdi WA’tan:
Bu kimlik fotokopisinden görüldüğü kadarıyla T.C. kimlik numarası 66676001260 olan, 19.10.1991 doğumlu bu Kazım Özel telefonla dolandırıcılık yapan çetenin mensubuymuş ve takiplerindeymiş, parayı almaya kalkınca yakalanacakmış. Yakalanması için benim Emniyet’le işbirliği yapıp bu parayı yollamam ve bu işlemi saat 17:00’ye kadar tamamlamam gerekiyormuş. O sırada saat yaklaşık 16.30’u bulmuştu.
İşkillenmek doğaldı, ama üstüne üstelik WA’tan gelenler arasında bir de benim kendi kimliğim vardı. Şu farkla ki, hesabımdan FETÖ’ye para yollanması için bir başkasının fotoğrafı yapıştırılmış olarak:
Hatta, o anda daha da önemli bir şey ulaştı WA’tan. “T.C. Ankara Batı Adliyesi” anteti altında benim kimlik bilgilerimden sonra şunlar yazıyordu bu belgede:
“Yukarıdaki kimlik bilgileri yazılı şahsın 5271 sayılı C.M.K. 94. Maddesi gereğince yakalanıp huzura getirilmesi için tutuklama müzekkeresi düzenlenmesine, sanığın adına 16 adet cep telefonu hattı açıldığı ve aynı şekilde Garanti Bankası, İş Bankası ve Ziraat Bankası’nda hesapların açıldığı tespit edildiğinde; yine aynı şekilde sanığın adına açılan hesaplar üzerinden yurt dışına yüklü miktarda para transfer edildiği, 30.06.2025 tarihinde Çankaya ilçesinde bulunan Fatma Şahin isimli kişiye 780.000 TL para gönderildiği tespit edilmiştir. Bu nedenle şahsın adına birden fazla zincirleme şekilde suç işlendiği belirlenmiştir.
Gereği düşünüldü: Yukarıda kimliği yazılı sanığın T.C.K 314 Maddesi ve C.M.K 94-98’e göre yurt içinde yakalanmasına, ifadesi alındıktan sonra tutuklanıp cezaevine sevk edilmesine oybirliği ile karar verilmiştir.
MEHMET SELİM KİRAZ BASKIN ORAN
CUMHURİYET SAVCISI ŞÜPHELİ
Elektronik imzalıdır
Bunun da fotokopisini buraya yapıştırayım:
***
Etkilenmemek mümkün müdür bilmiyorum böyle bir durumda. Yine de, telefondaki müdür beye böyle şeyleri 2004’ten beri tek avukatım olan Oya Aydın Göktaş’a sormadan yapamayacağımı söyledim. Fakat dosyada gizlilik kararı vardı ve bu konuştuklarımızı herhangi biriyle, avukatımla ve Banka’daki müşteri temsilcisiyle paylaşamayacağım kesinlikle bildirildi.
Konuştuğum il emniyet müdürü, eğer Banka’dan soracak olurlarsa, parayı gönderdiğim kişiye ilişkin olarak gerektiğinde söyleyeceğim şeyleri iletti. Aralarında şunlar da vardı:
“Kazım Özele 150.000 TL gönderdim” / “İşlem bana ait, onay verin” / “Kendisi yeğenim sayılır, onay verin” / “Borcum vardı gönderdim”.
***
İş Bankası’nın 1970’lerden beri müşterisiyim. Şubedeki müşteri temsilcisi hanımla da sürekli haberleşiriz. Önemli miktarda vadeli hesabın bozulup şimdiye kadar hiç temasta bulunmadığım birine yollanmasının Banka tarafından şüphe çekici olay sayılarak engelleneceğini tahmin ediyordum. Özellikle de, aynı gün içinde kimseye 150.000 liranın üstünde para yollanamayacağını biliyordum.
Nitekim öyle oldu, para gitmedi çünkü Banka banttan devreye girdi ve sorgulamaya başladı. İki tarafla aynı anda iletişim kurmak durumunda kalıp dağıldım. Ama bu arada sabit telefondan müşteri temsilcisini arayarak, hesaplarıma internetten girişin bloke edilmiş olduğunu öğrendim.
30 Haziran günü öğleden sonra geçen bu uzun olayda ben artık iyice bunalarak konuşmayı kapattıktan ve cebimi uçak moduna aldıktan sonra 0534-7921624 numaralı bir telefondan her biri birkaç dakika arayla olmak üzere 5 kere aramışlar.
Şunu da ilave edeyim ki, daha önce bana “Hocam” ve “Ellerinizden öperim” diye hitap eden kişi “Kapatıyorum!” deyişim üzerine “Bir il emniyet müdürünün yüzüne telefonu nasıl kapatırsın!” diye bağırdı.
***
Avukatımla görüştüğümde, buna benzer olayların genellikle 70’lerindeki kişiler tarafından yaşandığını öğrendim.
Yine de içimin tam rahat etmesi için bu yazıyı yazmadan önce İstanbul Emniyet İl Müdürlüğü santralını (0212 636 10 00) aradım.
Santral, böyle bir konuşmanın imkansızlığını, il müdürünün kimseyi telefonla ara(ya)mayacağını, emrinde binlerce polis olduğunu, ayrıca hiçbir polisin sicil numarasını vermeyeceğini bildirdi. Bu olayı 0212-1120000’a şikayet etmemi, ayrıca savcılığa o telefon numarasını vererek suç duyurusunda bulunmamı söyledi.
***
Ekonomik çöküşün artmasına paralel olarak bu türden dolandırıcılıklar da artıyor; hep duyuyoruz, bir de benden duymuş olun. Özellikle 70’lerinizdeyseniz, eliniz kulağınızda bulunsun.
Bir de dolandırıcı arkadaşlarıma avukatım Oya Hanım’dan aldığım bir bilgiyi ileteyim de, onlara da bi katkım olsun:
Bana fotokopisini gönderdikleri tutuklama müzekkeresinin altında imzası bulunan “Mehmet Selim Kiraz” adlı savcı Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı baskını sırasında 2015 yılında öldürülmüş...