Molla rejimi sarsılıyor
İnsan aklını vesayet altına alan mollacı ve halifeci rejimler İsrail’in ve onun şahsında modern emperyalizmin karşısında bir alternatif oluşturamaz. Kendisi en ileri bilimle kuşanırken, Ortadoğu halklarını dinsel gericiliğe mahkum etmek, emperyalizmin savaş stratejisidir.
7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e yönelik “Aksa Tufanı” saldırılarının ardından, İsrail dört bir yandan ateş altına alınmış görünüyordu. İran mollacılığı, başlıca bölgesel rakibini köşeye sıkıştırmış gibiydi. Dahası, İran destekli milislerin ABD üslerine saldırılarının, ABD’yi Suriye ve Irak’tan çekilmeye sevk edeceği konuşuluyordu.
Ancak ne var ki, emperyalizmin aktif desteği ve sahip olduğu istihbari-teknolojik imkânlara İsrail, bu tabloyu tersine çevirmeyi başardı. Savaşın ikinci yılında, bu kez İran kuşatma altında görünüyor. Her ne kadar Gazze Şeridi’nde Hamas’ı yok etme hedefine ulaşamadıysa da, gerek Lübnan Hizbullah’ına vurduğu ağır darbeler, gerekse de HTŞ eliyle Esad rejimini devirmesi İsrail’e Tahran yolu açıldı.
İsrail Siyonizminin İran’a yönelik 13 Haziran 2025 saldırıları, iki yıldır süren İran-İsrail dolaylı savaşını açık savaşa çevirdi. İsrail’in en gelişkin olduğu noktada, yani hava kuvvetleri yönünden İran’ın açık zayıflığı, hava savunma sistemlerinin de geçici olarak devre dışı bırakılması ile tüm İran coğrafyasının savunmasız kalmasına yol açtı. 13 Haziran hiç kuşkusuz tüm İran tarihinde benzeri bulunmayan bir utanç tablosunu bu ülkeye yaşattı.
Mutlaka dini İslami olması gereken hakikati yorumlama tekelini mollalara veren velayet-i fakih sistemi, İran’ın düştüğü bu durumun birincil sebebidir; ne var ki bu sistem İslam Cumhuriyeti rejiminin de asla sorgulanamaz temelini oluşturmaktadır. Son 2 yıldır yaşanan bozgunlar dizisi, İran mollacılığının modern emperyalizm karşısında bir alternatif oluşturmadığını tartışmasız biçimde sergilemiştir. Keza, hikmetinden sual olunmaz mollaların aslında hayatın gerçeklerinden ne denli koptuklarını da göstermiştir.
Netanyahu İsrail saldırılarının ardından İran halkına molla rejimine karşı ayaklanma çağrısı yaptığı için değil – ki bu çağrı olsa olsa mollaların elini güçlendirir – ancak molla tabakası İran’ı savunamadığı ve utanç içinde düşürdüğü için, 13 Haziran Bozgunu, velayet-i fâkih sisteminin İran’da sorgulanmasına yol açacaktır. İran’ın kıt kaynaklarını on yıllardır Lübnan’a, Suriye’ye, Irak’a, Yemen’e akıtan molla rejiminin İsrail etrafında inşa ettiği “Direniş Ekseni” büyük oranda etkisizleşmiş, İran halkı İsrail’in doğrudan askeri saldırıları karşısında savunmasız kalmıştır. Bunca kaynak yurtdışına yatırılırken, İran’ın kendi savunmasının ne denli zayıf olduğu 13 Haziran’da açığa çıkmıştır (ki daha önce Hamas lideri İsmail Haniye’nin Tahran’da öldürülmesi de bunu göstermişti). Halkların ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelelerini mezhep eksenine parçalayan ve Şii mezhebinden tüm halkları İran’ın bölgesel çıkarlarına bağlayan “Direniş Ekseni” politikası da iflas etmiştir. Tüm bunların neticesinde, İsrail Siyonizmini yıkmak ya da en azından zayıflatmak bir yana, onu güçlendiren politikalarıyla İran molla rejimi, yıkılmanın eşiğine gelmiştir. Ancak, bu tür öngörülerde yine de temkinli olmak gerekir. Çin eğer İran molla rejiminin devrilmesini, petrol anlaşmalarıyla elde ettiği imtiyazların kaybı olarak, yani stratejik bir kayıp olarak görürse, durum değişebilir. Eğer Çin, İran’a hava savunma sistemleri ve savaş uçakları verirse, sahadaki askeri güç dengesini İran lehine değiştirebilir. Bunun bir örneğini, Pakistan’a sağladığı hava savunma sistemlerinin Hindistan savaş uçaklarını düşürmesiyle yakın zamanda göstermişti. Öyle olursa, Suriye’de Esad rejiminin Rusya himayesi ile ömrünün uzatılmasına benzer bir senaryo İran’da da sözkonusu olabilir. Yine de, molla rejiminin yıkılması, ancak geciktirilebilir, önlenemez.
İran İslam Devrimi 1979’da, Sovyetler Birliği'nin ve Ortadoğu’da demokratik ve sosyalist mücadelelerin gerilemeye bağladığı bir dönemde gerçekleşti ve emperyalizme karşı mücadelelerin İslâmi versiyonu olmak iddiasını öne sürdü. Şimdi aradan geçen 45 yılın ardından, İran mollacılığının iflası, bir kez daha demokratik, halkçı ve sosyalist akımları çağırmaktadır. İnsan aklını vesayet altına alan mollacı ve halifeci rejimler İsrail’in ve onun şahsında modern emperyalizmin karşısında bir alternatif oluşturamaz. Kendisi en ileri bilimle kuşanırken, Ortadoğu halklarını dinsel gericiliğe mahkum etmek, emperyalizmin savaş stratejisidir.