Pelin Cengiz
Askerleri neden zehirliyorsunuz?
Türkiye, günlerdir Manisa'da üst üste dört kez askerlerin gıda zehirlenmesi yaşamasını konuşuyor. Ama sadece konuşuyor, henüz insan hayatının önemini kavramış, çözüm odaklı bir harekete geçilmiş değil. Normal şartlarda böyle bir hadise yaşandığında, firmaya bu işten el çektirilir, ama firma halen devam ediyor. Yapılan gözaltılardan da ne sonuç çıkacağı belirsiz. Askerlerin zehirlenmesine tam olarak neyin sebep olduğuna dair tahlil raporları açıklanmıyor. Yemek hizmeti veren şirketin hakkında bir sürü şaibe ve soru işareti ortada duruyor. Adını koyalım, geldiğimiz noktada, askerler bir şirketten daha değersiz...
Burada sorgulanması gereken en temel konu, defalarca değişikliğe uğratılarak, yolsuzluklara zemin haline getirilen Kamu İhale Kanunu. Getirilen geniş istisnalarla kanunda 2002'den bu yana 37 kez değişiklik yapılmış, kanun özel kanunlar, yönetmelikleri ve Bakanlar Kurulu kararıyla 175 kez tahrip edilmiş.
Sonuçta, ihaleler en düşük fiyat verende kalıyor. İhalelerin büyük kısmına bir şekilde yandaş olan ya da finansal olarak güçlü şirketler katılabiliyor.
Türkiye'de, AKP iktidarı döneminde kamu görevlilerinin usulsüzlüklerine şahit olduk. Siyaset, yolsuzluklar ve kamu ihaleleri sarmalının Türkiye'deki çarpıcı örneklerini gördük. Bunun başlıca sebepleri, hiç şüphesiz Kamu İhale Kanunu'nun giderek keyfileştirilmesi, yapılan düzenleme ve değişiklikleri neredeyse hukukçuların bile takip edememesi, istisnalarla şeffaflığın bozulması, kanun pekala yeterliyken uluslararası standartlardan uzaklaştırılması...
Asker zehirlenmeleri özelinde baktığımızda, burada en düşük fiyat kıstası, gıda hizmeti veren firmalar için yeterli bir kriter olarak görülüyor ki, bu böyle olmamalı. Gıda hizmeti verecek şirketlerin düzenli gıda hizmet kontrollerinin yapılması gerekiyor. Ayrıca, ihalede sunduğu teklifin içinde en temel uluslararası standartların kriterleri belirlenmek zorunda. En düşük fiyat kriteri sadece tek bir parametre ve aynı zamanda çalışanı, askeri değersizleştiren, maliyetleri olabildiğince düşüren bir anlayış biçimi.
Konuyla ilgili Dünya gazetesine demeç veren catering şirketi Efor Yemek'in sahibi Erol Çiftçi, "Kamu ihalelerinde 'ucuza yemek alınır' anlayışının kalkması lazım. Eskiden sahada yeterlilik şartına bakılırdı, şimdi sadece evrakta yeterlilik aranıyor. Bir askerin 3 öğün yemeği için muammen bedel 30 lira. Fakat 19-20 liraya teklifler veriliyor ve ihale bu firmalara veriliyor. Kamu İhale Kurumu mercek altına alınmalı. Mesela en düşük 20 liraya bu işin yapılabileceği çıktıysa, bunun altında teklif verilmesi halinde kabul edilmemeli. Edilirse, şirket maliyetleri düşürmek için ya gramajdan kısar ya da son kullanma tarihi yakın ürünleri alır" diyor.
Meselenin özeti bu kadar net. Belli ki, "nasıl olsa asker yiyecek" denilerek, malzeme standartları, üretim şartları ve en önemlisi sağlık hiçe sayıldığı gibi, temel insan hakları da hiçe sayılıyor, önemsizleştiriliyor, değersizleştiriliyor.
Geçen yıl Uluslararası Şeffaflık Derneği'nin "Türkiye'de Yolsuzluk: Neden, Nasıl, Nerede?" başlıklı araştırmasında katılımcılara, "Kamunun iş ve işlemlerinden hangisinde en fazla yolsuzluk olduğu" sorusu sorulduğunda yüzde 50'si "kamu ihaleleri" cevabını vermişti.
Kamu İhale Kanunu, 2000'lerin başında çıkan halinden çok uzakta. Kanunun istisna maddesi şişmiş durumda. Dünyada afet, savaş, kriz gibi durumlarda uygulanan ve açık ihale sisteminin dışına çıkılan halleri, Türkiye her an her durumda uygulanır hale getirilmiş.
Kurumlar yeterli sayılabilecek kaynaklara ve yasal çerçeveye karşın; etkin, hesap verebilir, şeffaf ve katılımcı bir yönetim anlayışını hayata geçirmiyor. Bunun en önemli nedeni yetersiz ve zayıf uygulama olarak nitelendiriliyor. Raporun bütüne bakıldığında anlaşılıyor ki, söz konusu "zayıflık" aslında bir zayıflık değil, AKP iktidarlarının temel stratejisinin ana unsuru...
Kanunlar, bizzat iktidarın bilinçli uygulamalarıyla kevgire çevriliyor. Bu kanunla esas olarak kamu ihalelerinde şeffaflık, rekabet, eşit muamele, hesap verebilirlik, verimlilik, etkinlik, güvenilirlik, ve gizlilik ilkeleri benimsenmişken, yıllar içinde AKP iktidarları bu kanunu rant ve talana dayalı yandaş zengin etme ekonomi politikalarının oyuncağı haline getirdi.
AKP iktidarı, şeffaflığa değil perdelemeye dayanıyor. Yoksa, aynı şirket dört kez askerleri neden zehirlemiş, şimdi hepimiz biliyor olurduk değil mi?