'Bazı özel müşteriler hakkında yorum yapamıyoruz...'

Küresel bankaların vitrinde çevreci söylemler içine girerken, arka planda milyarca doları nasıl kirli projelere, fosil yakıtlara dayanan yatırımlara aktardığını biliyoruz.

Bugün herkes yerel seçimler hakkında konuşuyor olacak. Zaten seçim yasakları da malum ama seçim gündeminden ve dipsiz bir karanlık kuyu haline gelen Türkiye siyasetinden uzaklaşmak isteyenlere bugün başka bir şeyler anlatayım.

Geçen hafta küresel iklim değişikliğinde geldiğimiz noktayı hem fiziksel hem de finansal açıdan açıklayan önemli birkaç çalışma yayınlandı.

Bu çalışmalardan biri BankTrack tarafından hazırlanan "We are unable to comment on specific customers..." adlı çalışma. Yani, "Bazı özel müşteriler hakkında yorum yapamıyoruz..."

Bankaların şu meşhur "müşteri gizliliği" argümanını kendilerine kalkan yaparak, finanse ettikleri fosil yakıt şirketleri ve benzerlerinin çevre ve insan hakları ihlallerini görmezden gelmesini ifşa eden bu rapor, bankaların müşteri gizliliği argümanıyla nasıl mücadele edildiğini de gösteriyor.

Yıllardır dünyanın anlı şanlı küresel bankalarının vitrinde çevreci söylemler içine girerken, arka planda milyarca doları nasıl kirli projelere, fosil yakıtlara dayanan yatırımlara aktardığını biliyoruz. Ancak, hangi bankanın hangi devlete, hangi şirkete ya da hangi kirli projeye spesifik olarak ne kadar para aktardığı konusunda derin bir sessizlik, ağız birliği ve opak bir alan var.

BankTrack çatısı altında çalışanlar, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesi doğrultusunda iklim değişikliğine neden olan projeleri ne kadar fonladıkları sorusunu bankalara yönelttiklerinde o kadar çok "Bazı özel müşteriler hakkında yorum yapamıyoruz..." cevabını duymuşlar ki, rapora da bu ismi vermeyi uygun görmüşler. Gayet akıllıca olmuş...

Ancak, BankTrack'e göre bu böyle olmak zorunda değil. 

Üstelik, müşteriler hakkında bilgi veren bankalarla ilgili yasal bir engel bulunmadığını belirten BankTrack, önemli bir noktaya değinerek, insan hakları ve çevreyi koruma adına bankaların şirketlerle yaptığı kredi sözleşmelerine "açıklama verme hakkını" da yazması gerektiğini ifade ediyor. Oysa bankalar çevre ve insan hakları ihlalleri yaratan yatırımları fonladıkları ortaya çıkmasın diye sürekli "müşteri gizliliği"nin arkasına sığınıyor. 

BankTrack, bankalarla 2012-2017 yılları arasında yazışmalar gerçekleştirdi, ardından bu yazışmalar analiz edildi. 31 uluslararası bankayla 150 yazışma yapıldı, 31 bankanın 11'i belirli bir şirketi ya da projeyi finanse edip etmediklerini hiçbir zaman doğrulamadı.10 tanesi ise bazen bir projeyi finanse edip etmediğini teyit etti, sadece 10 banka ise bu tarz projeleri finanse ettiklerini onayladı. 

Çalışmanın tamamına buradan ulaşılabilir.

BankTrack'in de aralarında olduğu bazı çevre örgütleri tarafından hazırlanan "Banking on Climate Change 2019" da, fosil yakıt endüstrilerine finans sağlayan bankaları ifşa eden başka bir çalışma...

İklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturan Paris İklim Anlaşması'nın Aralık 2015'te kabul edilmesinden bu yana küresel 33 büyük banka, dünya çapında fosil yakıt endüstrilerine 1.9 trilyon dolarlık fon aktardı. 

Sadece üç yılda aktarılan bu 1.9 trilyon doların 600 milyar doları ise, fosil yakıtlardan çıkış stratejilerine geçişin gündemde olduğu bir dönemde fosil yakıt yatırımlarını agresif şekilde genişleten 100 şirkete verildi.

Gelişmeler, ürkütücü biçimde büyük bankaların iklim felaketini körükler şekilde faaliyetlerine devam ettiğini, küresel ısınmanın 1.5 °C'de tutulabilmesi için gerçekleştirilen girişimlerle tezat içinde olduğunu gösteriyor. Mesela rapora göre fosil yakıtlardan çıkış stratejisi kapsamında 2035 yılına kadar her yıl yenilenebilir enerji yatırımları için 2.4 trilyon dolara ihtiyaç var.

Rapora göre, fosil yakıt finansmanında ABD'li bankalar baskın pozisyonda. JP Morgan Chase, dünyanın en büyük fosil yakıt fonu kaynağı olarak ilk sırada. Katran kumu petrolü, Kuzey Kutup Bölgesi'ndeki petrol ve gaz sondajları, derin denizlerde petrol ve gaz arama faaliyetleri, doğalgaz ve kömür yatırımları olmak üzere JP Morgan geniş bir skalada tüm kirli endüstrilerle elele. 

Listenin ilk 15 sırasında JP Morgan, Wells Fargo, Citi, Bank of America, RBC, Barclays, MUFG, TD, ScotiaBank, Mizuho, Morgan Stanley, Goldman Sachs, HSBC, Credit Suisse, Bank of Montreal bankaları yer alıyor.

Raporun insan hakları bölümünde, fosil yakıt şirketlerinin iklim değişikliğine katkılarından dolayı daha fazla sorumlu tutulduğu bir dönemde, bu şirketlere finans sağlayan bankaların da büyük bir sorumluluk riski altında oldukları belirtiliyor. 

Zira, insan hakları ihlalleriyle ve özellikle kimi bölgelerde yerel halkların haklarının ihlalleriyle ilgili olarak fosil yakıt endüstrisi sorumlu tutuluyor ve bu durum gecikmelere, politik belirsizliklere, davalara ve direnişlere maruz kalmaya devam ediyor. 

Raporun tamamına buradan ulaşılabilir.

Geçen haftaya dair ilginç bir açıklama da ABD Merkez Bankası Fed'den geldi. San Francisco Fed Araştırma Başkan Yardımcısı Glenn Rudebusch, ekonomiyi dönüştüren üç kilit güçten biri olarak iklim değişikliğini saydı. 

Fırtınalar, kuraklıklar, orman yangınları ve diğer aşırı hava olaylarıyla iklim değişikliği bankacılık sistemini daha çok vuracak ve işletmelerin kredi geri ödemeleri zorlaşacak. İklim değişikliğine sebep olan endüstrileri destekleyen bankaları da aslında iklim değişikliğinin sonuçları vuracak.

Rudebusch'a göre, iklim değişikliği, daha yüksek sıcaklıklar ve yüksek deniz seviyesinden kaynaklanan felaketlerin sebep olduğu kayıpların, finansal bir krize yol açabilme olasılığı merkez bankaları için giderek daha fazla önem kazanıyor.

Rudebusch Fed'in, kısa vadeli faiz oranları ve büyük ölçekli varlık alımları gibi birincil politika araçlarının, küresel ısınma gibi bir olayı ele almak için tasarlanmamış olduğunu ancak politika yapıcıların uzun dönemli ekonomik görünümü dikkate aldığında iklimle ilgili zararları göz önünde bulundurabileceklerini belirtiyor. 

Rudebusch'a göre, birçok merkez bankası, parasal ve finansal denetim politikalarını belirlerken, gelecekteki ekonomik ve finansal risk değerlendirmelerinde zaten iklim değişikliğini dikkate alıyor.

Diğer yandan Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) geçen haftaki raporu da, dolaylı olarak fosil yakıt endüstrisinin finans kesimi tarafından nasıl beslendiğinin bir göstergesi oldu. 

IEA'nin Küresel Enerji ve Karbon Emisyonları Durum Raporu'na göre, dünyada enerji sektörü kaynaklı karbon emisyonları 2018 yılında 2017 yılına göre yüzde 1,7 artışla 33 gigatona çıktı. Böylece, küresel karbon emisyonunda tarihi zirve görüldü.

2018'de tüm enerji kaynaklarında talep artarken, bu talep artışının yaklaşık yüzde 70'i fosil yakıtlardan karşılandı.

IEA Başkanı Fatih Birol, iklim değişikliğiyle ilgili yapılan çağrıların emisyonları düşürmek için son derece önemli olduğuna, ancak şu an tam aksi bir tablo ile karşı karşıya olduklarına işaret etti. Birol, "Bazılarımızın 'acaba emisyonların seyrinde bir zayıflama olur mu?' şeklindeki umutları karşılık bulmadı. Uluslararası iklim anlaşmalarıyla açıkladığımız emisyon rakamları taban tabana zıt durumda. Bu da son derece düşündürücü bir durum" dedi. 

İşin ilginci, geçen yıl güneş enerjisi bir rekor daha kırarak yüzde 31 büyümüş, rüzgar enerjisi ise yüzde 12 büyümüş. Ancak, gaz, petrol ve kömüre olan talep artışındaki büyüme yenilenebilir enerji alanındaki bu gelişmeleri gölgede bıraktı, yenilenebilir enerjideki umutlandırıcı artış fosil yakıtların kirinin, pasının ardında kaldı. 

Raporun tamamına buradan ulaşılabilir.

Dünya hala iklim değişikliğine sebep olan endüstrilerin neden finans kesimince desteklenmemesi gerektiğini anlamadı gitti, ama dünyanın dört bir yanından Fridays For Future hareketiyle gençler anlamanın ötesinde aksiyon aldılar, harekete geçtiler. Gençlerin kararlılığı neticesinde bankalar yakında "yaptım ama bir sor neden yaptım" diye günah çıkarmaya başlayabilir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi