Ahmet Nesin
Belediye başkanı olduğunda ben senden zengindim Erdoğan...
Cevher Kastelli’yi anımsayanlar vardır, birdenbire ortaya çıktı ve ortalığı alt-üst etti. O dönemde neredeyse bütün meşhur sinema oyuncuları Kastelli Bankerlik’te reklama çıkmakta yarışıyorlardı. Bankalar neredeyse ne yapacağını şaşırmış, kendilerine çare arıyorlardı. O günlerden bir gün İş Bankası babamı arayıp banka reklamında çıkmasını teklif etmişti. Babam akşam yemeğine güle güle gelmişti, olayı anlattı. İş Bankası bu öneriyi getirince, babam "Benim fiyatım çok pahalı, ödeyemezsiniz" diye gülerek cevap vermiş. Telefonu açan kişi sanırım bu yanıta hazırlıklı ve ödeyebileceklerini söylemiş. Bunun üzerine babam da "O zaman bankayı bana verin, benim olmayan bir bankanın reklamına başka türlü neden çıkayım" demiş. Reklam parasına mı yanayım, giden bankaya mı, bilemedim doğrusu.
Çok partili döneme geçildiğinden sonra adı yolsuzluğa karışmamış başbakan anımsayan var mı aranızda!.. Büyük olasılıkla Bülent Ecevit diyeceksiniz ama kendisi de kanıt olmadan yolsuzluğa inanmadığından Tuncay Mataracı ve Hilmi İşgüzar olaylarını es geçti ve daha sonra ikisi de yüce divanda mahkum oldular.
Bu olaylardan En Çok Erdoğan rahatsız olmuş ve belediye başkanı seçildiğinde parmağındaki yüzüğü eline alıp göstererek, "İşte bütün servetim bu yüzük. İstanbul’a hizmete hazırım." dedi. Bu fotoğrafta kimsenin farketmediği yada çok az kişinin farkettiği bişey vardı, o da Erdoğan bu pozu verirken alyansı sağ elindeydi ve gösterdiği yüzük ikinci bir alyans olarak sol elindeydi. Yani belediye başkanı olur olmaz işlem başlamıştı.
Kırık cam sendromunu bilir misiniz, bilmiyorum. Evinizin bir camı kırılır ve onu umursamazsınız. Kırık cam doğal olarak evin içinde rüzgara neden olur ve ikinci, daha sonra üçüncü camın kırılmasına neden olur. Birinci cama umarsız davrandığınızdan bu bir alışkanlık yapmıştır ve bu durum devam eder. Artık ev kirlenmeye başlar, her taraf toza batar ama vurdumduymazlık devam ettiğinden artık bu pislik ve boşvermişlik sizin artık karakteriniz olmuştur, yapacak bişey yoktur, frenlenemez bir psikoloji içindesinizdir artık.
Bu noktaya geldiğinizde artık herşey gözünüze para olarak gözükmeye başlar, aynı gözünde dolarlar uçuşan Varyemez Amca gibi olursunuz ama onun gibi sevimli yanınız da kalmaz. İşte o zaman vatanı anlatırken "Nasıl arazi arsaya dönüşmezse değerli olmaz, uğrunda kan dökülmezse vatan olmaz" deyiverirsiniz ve çevreniz de aynı sizin gibi kırık ve çatlak camlara alıştığından kimse ses çıkarmaz.
Akhisarspor, Martins Chisom Onyebueke diye bir futbolcu transfer etmiş. Sonra bir de bakmışlar ki FİFA’da böyle bir oyuncu yok, adam yaşamında hiç futbol sahasına çıkıp da futbol oynamamış. Akhisarspor’da oynamış mı, hayır oynamamış, adam kayıp. Birinci cama kimse aldırmayınca devre arası Onyebueke'nin yanı sıra Alim Aykut, Cengiz, Enes, Mehmet Salih, Muhammed Embiya, Bekir, Fırat Yiğit, Ramazan Emirhan, Recep, Serkan, Yusuf Acer ve Yusuf Çataloluk transfer edilmiş ve bu kişiler 1 dakika bile oynamamışlar, 9 kişi kayıp.
Şu an 100 at, 128 milyar dolar, 9 futbolcu, kripto paradan 2 milyar dolar, gri pasaportla gidenler ve eski bakan damat Berat Albayrak kayıp. Bu kadar cam kırılınca içerideki pislikler dışarı taşmaya başladı.
Anlamadığım bişey var, 1994 yılında Erdoğan belediye başkanı olduğunda benim hiç yüzüğüm yoktu ama ben ondan zengindim. Nasıl oldu da böyle oldu, anlayamadım gitti.