Bu basın bile seni iki günde çökertir Erdoğan, en başta da Abdülkadir Selvi!..

O çok güvendiğin, satın yada rehin aldığını zannettiğin medya var ya, kulağına kar suyu kaçtığı an senin iktidardaki gün sayın en fazla 2 gündür, 2 günü de iyimserliğime ver.

Artık Recep Tamam Erdoğan arşivi tutmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Bunun altından komedi dizisi mi çıkar, korku filmi mi, ona siz karar verin. Neden arşiv diyorum, çünkü google'a baktığımda kimi konuşmaları yada fotoğrafları bulamıyorum. Belli ki birileri uyarmış ve onlar ebediyen silinmiş. Yüzlerce sayfa bakmam gerekiyor ki, birisi köşesine taşımış olsun. Neyse ki benim imdadıma yine ben yetiştim ve o dediğini daha önce yazmış olduğumu google bana anımsattı.

Erdoğan muhalefetin biraz daha fazla olduğu ve yavaş yavaş gözaltı ve tutuklanmaların başladığı bir dönemde "Bir yazıyı 20 dakikada yazıyorlar, kendilerini gazeteci sanıyorlar" demişti. Oysa ben bu yazı için 3 gündür düşünüyorum, kimileyin eşim Hilal'in gözlerine bakarken bile yazacağım tümceyi mırıldanıyorum içimden. Neyse, kendisine yakalanmadan söyleyeyim de, birden yazacağım tümceyi sesli söylersem mırıldanmak yerine, nedenini bilsin en azından. Hatta bu yazı da olmayacaktı, 20 dakikada yazacağım yazının konusunu hem Celal Başlangıç ile hem de Ayşe Yıldırım'la konuşmuştuk. Ben Erdoğan'ın Almanya'ya maliyetini yazacaktım. Sayıyla 8.700.000 euro, yazıyla sekizmilyonyediyüzbin euro. Yol kapamalar, metro istasyonlarını iptal etmeler, ben yine de bekliyorum, bir alman vatandaşı çıkıp kaybettiklerinden dolayı dava açacak mı acaba?

Erdoğan önceki günkü konuşmasında "Ziyaret ettiğim ülkelerde 'medya şöyle diyor. Medya böyle diyor' diyorlar. Bırakın medyayı halkınız ne diyor siz bana onu söyleyin dedim. Medya ile demokrasi olmaz. Halk varsa demokrasi olur yoksa olmaz. Öyle güçlü demokrasi vardır ki orada medya da güçlü olur." dedi.

Bu ne konuşmasıdır biliyor musunuz, bu gazete okumayan, kitap sayfalarını koklamayan, sinema ve tiyatroya gitmeyen, konser yada bale seyretmeyen, yaşamında kültürü silen, daha doğrusu hiç kale almayan bir insanın konuşmasıdır. Eğer Erdoğan sabah kalktığında 2 saatini haberlere ve yazılara ayıran birisi olsaydı, Türkiye çoktan Kürt sorununun çoğunu çözmüş, Avrupa Birliği'ne girmiş yada girmek üzere olan bir ülke olur ve önüne gelen ülkeyle kavga etmezdi. Erdoğan bu dediklerimi yapsaydı yurt dışı gezilerine bilemedin 10-15 korumayla gider, ülkesini bu kadar rezil duruma sokmazdı. O zaman Fransa cumhurbaşkanı Macron haftada bir Erdoğan'la telefonla konuşmanın bir zul olduğunu söylemezdi.

O zaman ben ve arkadaşlarım bu gazeteyi ve televizyonu yurt dışında yapmak zorunda kalmazdık, Can Dündar ajanlığı bırakır ve gazeteciliğine dönerdi. Ama bütün bu yazdıklarımın ve yazmadıklarımın olması için belli bir saygı içerisinde istediğim soruyu sorabileceğim bir başbakan ve cumhurbaşkanı olması gerekiyordu. Yumuşak G'nin nasıl yazıldığını hâlâ öğrenememiş bir başbakan atıyorsan Erdoğan, o ve sen gazete okumadığınızdandır. Gazete okuyanlarla çalışsaydın Erdoğan, o zaman önceki başbakanın Ahmet Davutoğlu canlı bomba için "Bombayı patlatmadan yakalayamayız ama patlattı ve hemen yakaladık" demez ve bütün dünyaya alay konusu olmazdı.

Ama işin bir de başka ayağı var Erdoğan, o çok güvendiğin, satın yada rehin aldığını zannettiğin medya var ya, kulağına kar suyu kaçtığı an senin iktidardaki gün sayın en fazla 2 gündür, 2 günü de iyimserliğime ver. Yerine başkasının hazırlandığını ama ABD'den ama Ergenekon'dan ama başka bir derin devletten öğrensinler, bak bakalım o zaman kaç gün daha iktidarda kalabiliyorsun. Başta çok güvendiğin Hürriyet Gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi olmak üzere, hani 11 gazete, sonra da 5 gazete aynı başlıkları atmıştı ya, aynen o gün gibi aynı başlığı atarlar yazılarına, "BİZ ERDOĞAN'I ÇOK UYARMIŞTIK"...

O günlerin çok da uzak olduğunu düşünme sakın, bu basın ne darbe öncülükleri yaptı, ne savaşlara, katliamlara neden oldu, bir bilsen. Bilemezsin, çünkü okumuyorsun, okusan derin devletin basının büyük bir kısmını senden önce ele geçirdiğini ve 6-7 Eylül 1955 katliamının nedenini de çözer ve devletin başı olarak özür dilerdin. Okusaydın, araştırsaydın Cumhuriyet Gazetesi'nin Nazım Hikmet'i zamanında nasıl vatan haini ilan edildiğini de bilir, şimdi onlardan bir medet ummazdın.

Hani okumuyorsun da sana özet veriyorlar ya okumak zorunda kalan danışmanların, sana rezilliklerin bir özetini yazsınlar da okumaya gücün ve zamanın yetecek mi bakalım? Öyle bir indirirler ki, sadece şimdi yalakalık yapanların değil, en yakınındakilerin bile "BİZ SANA SÖYLEMİŞTİK ERDOĞAN" SESLERİ ÇINLANIR KULAKLARINDA. Bak bakalım o zaman boğaz köprüsünde suçsuz askerlerin kafasını kesenler seni nereye kadar koruyacaklar. General emeklisi olamayacağından, ondan sonra sana "PAŞAM" da demezler, savunmaya avukat bulamaz duruma gelirsin. Bence bu yazıyı bir oku Erdoğan, çok faydasını görürsün...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi