Ahmet Tulgar & İshak Karakaş
'Yürüyüşün Edirne'ye uzaması gerektiğini düşünüyorum'
İkinci büyük muhalefet partisi HDP'den de konuya ilişkin şimdilik farklı sesler geliyor. HDP Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ile buluştuk ve Adalet Yürüyüşü hakkındaki kendisinin ve partisinin görüşlerini sorduk:
İshak Karakaş- CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasının ardından CHP, Adalet Yürüyüşü başlattı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz bir HDP milletvekili olarak?
Filiz Kerestecioğlu- Adalet için yürümek, ‘herkes için adalet’ için yürümek aslında önemli bir şey. Kendim için şunu söyleyebilirim; ‘JusticeForAll’ yani ‘Herkes İçin Adalet’ diye Al Pacino’nun bir filmi vardı. Hayatımda beni en etkileyen filmlerden biriydi, belki de hukukçu olmama neden olan bir filmdi. Yani bir prensip varsa, kimseyi ayırt etmeksizin herkes için olmalı. Eşitlik varsa herkes için olmalı, adalet varsa herkes için olmalı... Bunu gerçekten içselleştirdiğimizde birçok sorunu aşmış olacağız. Bu çok önemli... Bu anlamda, evet, adalet dediğiniz sadece tek başına adalet demek yeterli değil. Herkes için genişletmek lazım adalet kavramını. Buna Türkiye perspektifinden ve bir HDP’li olarak baktığımız zaman şunu görüyorum; maalesef çok uzun zamandır HDP için adalet yok. Yani herkes için adalet hiç olmadı bu ülkede. Son iki senede yaşananlara bakın! Bize yönelen saldırılarda bizimle omuz omuza duran başka bir parti -bazı sol partiler dışında- olmamış. Parlamentodaki partilerden bahsediyorum. Bu üzücü bir şey tabii.. Bunu belki daha derinleştirebiliriz, bunun üzerine daha fazla konuşabiliriz. Söylenecek çok söz var. Ama bunu bir kenara koyarsak ben şöyle de bakmak istemiyorum hayata; "İşte şunu şunu yaptılar, bunu bunu yaptılar!" ya da "İşte geçmişte şunlar şunlar oldu!" Asıl bizim için, ülkemiz için, geleceğimiz için bundan sonrasında ne olacağı çok önemli. Burada CHP’nin oynayacağı önemli bir rol var. Bu rolü zaten daha öncesinde de tespit etmiştik biz ama bu rolü oynamadığını söylemiştik. Şimdi acaba bu rolü oynayabilecek mi? Soru bu...
Ahmet Tulgar- Sizinle hiç irtibat kurdular mı Adalet Yürüyüşü ’ne başlarken?
Filiz Kerestecioğlu- Yok, hayır hayır... Zaten biraz da mesele bu... Yan yana durmama halinin kimseye bir faydası yok. Çünkü bir ülkede baskı varsa, diktatörlük varsa; faşizm deniyorsa, otorite deniyorsa, adına ne derseniz deyin, buna karşı çıkmanın yolu ortaklaşmaktan geçer, dayanışmadan geçer. Bu sadece kısıtlı çevreler için söylenen bir söz değil. Herkesin dayanışması gerekir. Buna karşı çıkan insanların aynılaşmadan dayanışması önemli. Aynılaşmaya gerek yok, yani herkesin aynı olması gerekmiyor. Sadece herkes kendi rolünü oynayarak otoriteye karşı çıkmalı. Feministler feminist olarak otoriteye karşı çıkmalı –baskıya, otoriteye karşı çıkmak zaten özünde var-; sosyalistlerin aynı şekilde, sosyal demokratların aynı şekilde... Herkesin o anlamda, kendi rolünü oynayarak prensipler etrafında birleşmesi ve dayanışması lazım. Bunun ışığını görebilmek lazım.
İshak Karakaş- Bu ışığı bu yürüyüşte görebiliyor musunuz?
Filiz Kerestecioğlu- Bu yürüyüşün sadece ‘adalet’ diye boşlukta sallanan bir şeyden öte Türkiye’deki herkes için demokrasi ve barış yürüyüşüne dönüşmesi lazım. Bu olmayacak bir şey değil. Bu başarılabilecek bir şey...
İshak Karakaş- Sizler HDP’li milletvekilleri olarak kendi aranızda konuşuyor musunuz bu durumu? CHP’nin başlattığı yürüyüşün değerlendirmesini yaptınız mı?
Filiz Kerestecioğlu- Konuşuyoruz tabii. Ama çok yeni ve ani olan bir şey bu... Enis Berberoğlu’nun tutuklanması da öyle.
Ahmet Tulgar- Bazı kesimler CHP için "özeleştiri vermesi gerekir", diyorlar. Şu anda gerekli mi böyle bir özeleştiri?
Filiz Kerestecioğlu- Şimdi, özeleştiri Türkiye’nin geleneğinde yok. Keşke olsa. Herkes hakikaten samimiyetle "Şu şu şu hataları yaptım ve bunları ortaya koyuyorum" diyebilse... Ama bence kimse kimseyi bunu zorlamasın. Aslında özeleştiriyi en fazla isteyecek olan parti biziz. Çünkü bizim milletvekillerimiz tutuklu, bizim belediye eş başkanlarımız tutuklu, bizim üyelerimiz tutuklu. Bu tutukluluğu bu ülkede en fazla biz yaşadık ama önemli olan geleceği kurmaksa bu andan itibaren yaptığınız şey de ortaklaşmayı sağlayabilmek ve bunun için belli prensipleri oluşturmak gerekiyor. Bazen yaptığınız davranışlar, aynı zamanda bir özeleştiri de olabilir. Bu yürüyüşün böyle olup olmadığını şu anda bilme şansına sahip değiliz.
İshak Karakaş- Gerek iktidar partisi milletvekilleri gerekse MHP milletvekilleri açıklamalar yapıyor ve yürüyüşü kriminalize etmeye çalışıyorlar. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Filiz Kerestecioğlu- Valla, muhtarından özel güvenlik şirketlerine herkesi silahlandırmaya kalkan, 15 Temmuz darbe girişiminde sokağa çıkan insanların hangi birine silah verdiği belli olmayan ve o dönemde herkesi sokağa çağırmış olan bir iktidar ve onun yandaşı olan bir partinin bu anlamdaki eleştirilerini hiç ciddiye almıyorum açıkçası. Onların söyleyecek sözü yok. Kendileri istediği zaman insanlar sokağa çıksın ama adalet talebiyle, demokrasi talebiyle, özgürlükler talebiyle insanlar sokağa çıkmasınlar! Olayın en başına dönersek, "Herkes için adalet!" dedik ya, adalet olacaksa herkes için adalet olacak. Darbeye karşı çıkmaksa, sokağa çıkmaksa, gösteri hakkıysa, toplantı hakkıysa herkes için olmalı.
İshak Karakaş- Bir gün onlara da lazım olacak diyorsunuz yani...
Filiz Kerestecioğlu- Kesinlikle olacak. Bağımsız ve adil yargılanmaya da kesinlikle ihtiyaçları olacak. Yani bunu defalarca meclis kürsüsünden de söyledik. Hem de kaç kez söyledik! Ve bunu samimiyetle söyledik. "Ha! İlerde görürsünüz gününüzü" anlamında söylemedik yani. Hakikaten "Siz yargılandığınızda biz bu sefer size destek olmak zorunda kalacağız," dedik. Böyle olacak gerçeklik... Evet, adil yargı anlamında belki çok fazla şey görmedik bu ülkede. Faili meçhullerin, derin devlette karıştırılan işlerin faillerinin gerçek anlamda yargılandığını, adalete erişimin sağlandığını görmedik belki. Gördüğümüz, tek tük şeyler oldu sadece. Ama her şeyin bir miadı var, diye düşünüyorum ben. Başka ülkelerde nasıl özgürlük mücadeleleri uzun direnişlerle, yollar kat edilerek yürütülmüşse Türkiye’de de aynı şekilde oluyor. Kolay bir şey değil bu. Çok eski bir tarihimiz yok bizim demokrasi tarihi anlamında. O yüzden barış, demokrasi ve adalet için taş taş üstüne koymamız lazım. Bir gün biz de buna ulaşacağız.
İshak Karakaş- CHP bu yürüyüşü Maltepe’de bitireceğini açıkladı. Mesele milletvekillerinin tutukluluğuysa mesela Selahattin Demirtaş Edirne’de cezaevinde kalıyor. Kamuoyunda Edirne’de bitirilmesi konusunda önemli bir beklenti de var. Buna ne dersiniz? Bu yürüyüş Edirne’ye kadar uzayabilir mi?
Filiz Kerestecioğlu- Uzaması gerektiğini düşünüyorum. O zaman gerçekten insanlar dediğiniz o özeleştiriyi görmüş olurlar. Bundan sonra belli prensiplerde buluşulabilir en azından. Nedir bu prensipler? Çok basit! "Tutuklu vekillere özgürlük" olabilir. Bu yürüyüş Enis Berberoğlu ile başladı ama aslında 7 Haziran sonrasında başlamalıydı belki bu yönelimlere izin vermemek anlamında. Biz o zamanlar da söyledik bunu defalarca... Tamam, artık bunu bir kenara koyduk ama Selahattin Demirtaş ve bizim diğer vekillerimizin tutuklanması ile başlamalıydı. Başlamadı. Bizim iki bakan, kırk milletvekiliyle 7 Haziran’dan sonra Cizre’ye o zorlu yürüyüşümüz sırasında olmalıydı. Eğer o gün biz yalnız bırakılmasaydık, CHP bizim yanımızda olsaydı, son iki senede yaşanan olayların belki de önüne geçilebilirdi. Ama bizimle kimse yürümedi. Bunu da bir kenara bırakalım, ama bugün bu yürüyüşün Selahattin Demirtaş’a kadar uzanması gerekir.
Ahmet Tulgar- CHP genel başkan yardımcısı böyle bir şeyden söz etti...
FilizKerestecioğlu- Evet, "HDP milletvekilleri için de yürüyoruz," dedi. Dediğim gibi bu aynılaşmak, aynı işi yapmak anlamına gelmiyor. Hakikaten adalet herkes için olmalıysa, evet, bu yürüyüş Edirne’ye de uzanmalı.
Ahmet Tulgar- Bazı kişiler de HDP’nin vekillerinin tutuklanmasına yeterince ses çıkarmadığını söylüyorlar. Vivet Kanetti bunun HDP’deki eşitlik anlayışından kaynaklandığını ama bunun da HDP’ye yarardan çok zararı olduğunu ifade eden bir tweet attı. Sahiden de ne kadar eşitlikçi bakılırsa bakılsın, Selahattin Demirtaş Türkiye için bir umut olarak kabul edilmişti. Başta Selahattin Demirtaş olmak üzere, vekilleriniz için yeterince ses çıkarmadığınızı kabul ediyor musunuz? Bundan sonra hareketlenecek misiniz?
Filiz Kerestecioğlu- Evet, çok sayıda yani binlerce üyemiz, belediye eş başkanlarımız ve vekilimiz var tutuklu... Ama gerçekten HDP dediğiniz zaman bunların hepsi bütünüyle HDP’dir. Ama toplumda vekillerle sembolleşen bir durum da var tabi... HDP milletvekillerinin parlamentoda 6.5 milyon oyu temsil etmesi nedeniyle sembolleşmesi durumları var. O yüzden ben de daha fazla şeyler yapabilirdik, diye düşünüyorum açıkçası.
İshak Karakaş- Peki bu yürüyüş Gezi gibi tüm muhalefeti kapsayan bir birleşmeyi sağlayabilir mi?
Filiz Kerestecioğlu- Demokrasi güçlerinin aslında demokratik her talebin elinden tutması, ona dâhil olması lazım. Burada belli prensipler, ilkeler, uzlaşılabilecek noktalar aramak gerekiyor. Gezi’nin başlangıcında o ağaçlar kesilirken kimse direnişin böylesi bir büyük buluşmaya yol açacağını öngörmemişti. Sırrı (Süreyya Önder) vekilimiz oradaydı, Garo (Paylan) vekilimiz oradaydı. Ben o gün Taksim meydanındaydım. O zaman vekil değildim ama bir avukat ve vatandaş olarak izliyordum yaşananları. Yani herkesin bir arada, birlikte ortaya çıktığı bir şeydi. Şimdi belki bu yürüyüşte de böyle şeyler oluyor ama bu güne kadar olamamasının nedeni az önce konuştuğumuz konular, tereddütler...
İshak Karakaş- Ne gibi tereddütler?
Filiz Kerestecioğlu- HDP ile ilgili olan tereddütler... Bir de yürüyüş "herkese açıktır" deniyor ama gerçekten de açık mı? Oraya gittiğinde insanlar ne ile karşılaşacaklar? Belki de bu tam olarak değerlendirilemediğinden tereddütle karşılanıyor. Ya da şu var; CHP’nin "Biz şunu yapacağız!" deyip de yapmadığı çok şey oldu. Bu yürüyüşü de ne kadar devam ettirebilir? Ama yine de bütün bunlar değil önemli olan... İnsanların kendi hakkına, hukukuna sahip çıkması gerekir. Evet, "Ben bunu söylemek istiyorum, bunu yapmak istiyorum," demeli. Semih ve Nuriye’nin yaptığı böyle bir şeydi. İki kişi, bir kadın ve bir erkek çıktı oraya. Önce bir kadın çıktı. Ben mesela bu anlamda kendimi eksik hissediyorum Nuriye’nin yanında oturmadım, diye...
Ahmet Tulgar- İshak siz gelmeden önce bir tweet attı; "HDP’li vekillerin kafası karışık", dedi. HDP’liler de CHP’den böyle bir çıkış beklemiyordu, bu kafaları karıştırmış gibi... Mesela Altan Tan veryansın etti, kesinlikle yürümeyeceğini deklare etti. Sırrı Süreyya Önder ortadan konuştu. Mithat Sancar ise bunun diktaya karşı önemli bir direniş olduğunu söyledi. Önümüzdeki günlerde parti yetkili kurullarında bir değerlendirme olacak mı bu konuda?
Filiz Kerestecioğlu- Evet olması gerekiyor. Dediğim gibi, çok ani başladı eylem. O yüzden de bir dolu kuşkuyla yaklaşıyorsun. Herkes o yüzden kendine göre değerlendiriyor.
İshak Karakaş- Bu yürüyüş Türkiye’nin önüne nasıl bir tablo çıkartır sizce?
Filiz Kerestecioğlu- Başta da söylediğim gibi herkes için adalet, demokrasi ve barış konularında ortaklaşılarak hayata geçirilmeli. Çok fazla dallandırılıp budaklandırılmasına gerek olmadan yapılmalı bu. Hakikaten omuz omuza faşizme karşı yürümek... Birlikte olma iradesi ortaya konulabilirse Türkiye’de çok şeyi değiştirebilir. Başka ülkelerin direnci gibi, başka ülkelerin demokratik kazanımlara ulaşması gibi Türkiye’de de ortaklığa evrilebilecek, değişebilecek şeyler olduğunu düşünüyorum. Ama bu tabii ki, "Senin özlemin benim özlemim, senin vekilin benim vekilim, senin hakkın benim hakkım..." ayrımına düşmeden yapılmalı. Türkiye’de demokrasi kültürünün aslında hiçbir parti açısından tam olarak oluştuğunu düşünmüyorum. Yani ayrıştırmadan haksızlıklara karşı çıkabilmek bilinci... Oradan yürüyebilirsek biz birçok şeyi başarırız. Belki ben insan hakları geleneğinden geldiğim için daha fazla böyle düşünüyor olabilirim. Belki siyaset aklı başka bir şey gerektiriyor olabilir ya da 'yüksek siyaset'in başka türlü tecelli etmesi gerekebilir ama benim için budur yani... Ayrıştırmadan, herkes için adalet... Barış ve demokrasiyi de adaletin yanına koyarsak ve o yürüyüş Edirne’ye ulaşırsa o zaman Türkiye’de birçok şeyi birlikte değiştirmek için bir başlangıç yapmış oluruz.
Ahmet Tulgar- Türkiye kadın hareketinin en önemli isimlerinden Şirin Tekeli’yi kaybettik. Sizin yakın arkadaşınızdı. Şirin Tekeli, Türkiye kadın hareketi için ne ifade ediyordu?
Filiz Kerestecioğlu- Şirin Tekeli aslında Türkiye için çok şey ifade ediyordu. Aslında onun hayatı bir mesajdı. Gerçekten bütün yaşamı bir mesajdır Şirin Tekeli’nin. Çok tutarlı ve inatçı bir feministti aynı zamanda. 1980 darbesinde bugün KHK’lerle olduğu gibi 1402’likler işten atıldığında Şirin o zaman "Artık özgür üniversite yok, demokratik üniversite yok" diyerek görevinden istifa etmiş bir kadındır; o zaman bunu yaptı. Sonrasında ilk tezini toplumsal cinsiyet ve kadınlar üzerine yaptı. Üstelik böyle tez mi olur diyerek –Bülent Tanör dışında- herkesin itirazıyla karşılaştığı halde bunu hayata geçirmiş bir kadın... Somut dergisinde feministler üzerine yazıp bizlerin önünü açan bir kadın Şirin Tekeli... Hayatı boyunca mütevazı ve sade yaşamış bir kadın... Hayatın keyfini sürmüş de bir yandan. Yaptığınız her sohbette ondan bir şeyler alabilirdiniz. Gerçekten onunla karşılaşan her kadın o sofrada küçücük de olsa bir mesaj alırdı ondan. Yanından "Ha evet, böyle yapabilirim asılında " diyerek yanından ayrıldığınız bir kadın... Zaten ölümüyle de bir mesaj vermiş olan bir kadın, bilimsel araştırma ve incelemeler yapılmak üzere bedenini vakfederek... Ben onunla tanıştığım için çok şanslıyım. Dost olduğum için çok şanslıyım. Kaybettiğimiz için çok üzgünüm. Bazı insanlar kaybedilmiyor. (Ağlıyor). Yani onun kazandırdıkları o kadar fazla ki, o yüzden kaybetmiş olmayacağız onu. Bir de onun sözleriyle "Kişisel olan siyasaldır, yani özel olan politiktir" diyerek özellikle 80’li yıllarda benimsediğimiz politik perspektifin önünü açan kadınlardan biridir. Aslında ‘kadınlara dair’ diye tırnak içerisinde tarif edilip küçümsenen ya da "Bunların politikası yapılmaz!" denilen şeylerin politikasının yapılabildiğini gösterdi bize o... Bunun feminist politika olduğunu anlattı. Hakikaten evde yaşanan şiddetin de, ev emeğinin sömürüsünün de politikası yapılmayacak şeyler değil, basbayağı feminist politikanın kendisi olduğunu ifade etti. O perspektifin önünü açması, aslında Türkiye kadın hareketi için çok önemliydi.