İnci Hekimoğlu
Çerkesler için sürgün ve soykırım bitti mi?
Bugün 21 Mayıs…
Bu tarihin önemini bıkmadan, usanmadan anlatmaya, insanlık suçlarının zamanaşımına uğramadığını haykırmaya devam edeceğiz.
Anavatanımız Çerkesya’dan üç imparatorluğun işbirliği ile sürüldüğümüz, dünyanın gözü önünde soykırıma uğradığımız 1864 yılında olanları öğrenmeyen kalmamalı.
Çerkesya, Çarlık Rusya’sı, İngiltere ve Osmanlı İmparatorluklarının işbirliği ile yok edilmeseydi, soykırımlara değil halkın kendi kendini yönettiği, gerçek bir radikal demokrasi modeli olarak insanlığa örnek olacaktı.
153 yıl önce, insanlık tarihinin ilk soykırımı Çerkeslere yapıldı. Yahudi soykırımı ve Ermeni soykırımı sonra geldi.
İşte tam bu yüzden de daha önemlidir.
Yüzleşilmeyen, hesaplaşılmayan her suç, bir sonrakinin hazırlayıcısı, taşıyıcısıdır.
Soykırıma bizzat katılmış Rus generallerin anılarını, bir yüzyılı aşkın süren kahramanca direnişe ilişkin dönemin İngiliz basınını ya da Rus aydınlarının o dönemden aktardıklarını buraya tek tek sıralamak isterdim.
Çerkeslerin vatanlarını savunmak için gösterdikleri inanılmaz direnişi ve uğradıkları vahşetin boyutlarını, kendi tanıklıklarından değil üçüncü gözden aktarmak isterdim.
Süreç bitmiş olsaydı…
Ama hiç bitmedi.
Eritme, bozma ve yok etme politikaları farklı biçimlerde sürüyor. (http://siyasihaber3.org/hem-tarihci-musveddesi-hem-de-irkci-ve-edepsiz-inci-hekimoglu)
Bugün kimliğimizi, dilimizi, geleneklerimizi, demokratik-eşitlikçi kültürümüzü, anavatandaki yönetim biçimimizi neredeyse tamamen unutmak üzereyiz.
Sandıktan zorla şerle çıkarılan "Evet"le, geriye ne kaldıysa onlar da elimizden yitip gitmek üzere…
Oysa biz 2009 yılının Aralık ayında, demokratik bir anayasa yapılacağı vaadiyle harekete geçmiş DİÇEG (Demokrasi İçin Çerkes Girişimi) olarak taleplerimizi içeren bir anayasa taslağını kamuoyuna duyurmuştuk.
Sonra ne oldu?
Olanları"Çerkeslerin Özgür Sesi" Jıneps Gazetesi Yayın Kurulu Üyesi Yaşar Güven, "Çerkeslerin referandum dansı - Atı alan nereye gidiyor?"başlıklı yazısında anlatmış.
Güven asıl olarak kendi halkına seslenerek yüzleşmeye çağırmış.
11 Mayıs tarihli gazetede yer alan yazıyı kısaltarak aktarıyorum.
"DİÇEG ne söylemişti?
Yıl 2009, aylardan aralık, bir kesim Çerkes Türkiye kamuoyuna basın bildirisi ile düşüncelerini iletiyor:
Demokratik Yeniden Yapılanma Çağrısı
‘Demokratik Yeniden Yapılanma"’süreciyle ilgili değerlendirmelerimizi bugün kamuoyu ile paylaşarak, öncelikle tüm kimliklerin, inançların ve düşüncelerin özgürce ifade edilmesi gerektiğine olan inancımızı ve şiddetin her türlüsünü reddeden tavrımızı deklare ediyoruz.
Çocuklarımıza, kendilerini daha güvende hissedecekleri, daha mutlu yaşayabilecekleri ve çatışmanın, baskının değil, barışın, eşitliğin, özgürlüğün, sevginin egemen olduğu bir ülke bırakmak için;
Yaşanan sürecin bu ülke ve toplum lehine sonuçlanması için;
Ülkemizin tüm kimlikleri ve vatandaşları için özgürlük ve eşitliğin temel alındığı, farklılıkların zenginlik olarak değerlendirildiği, birlikte yaşama iradesinin korunduğu, günlük hayatın ve siyasetin sivilleştiği "Demokratik Türkiye" hedefimiz olmalıdır.
Ülkemizin toplumsal yaşamını belirleyen temel belge olan anayasanın, toplumun bütününün talep ve beklentilerini karşılayabilmesi önemlidir. Bu nedenle;
- Vatandaşlık tanımının yeniden yapılarak etnik kimlik vurgusundan arındırıldığı;
- Ülkemizdeki tüm kültür, kimlik, din ve inançların kendilerini özgürce ifade edebilmelerinin sağlandığı;
- Demokratik ve kültürel hakların, devletin özel önlem ve teşvikleriyle de güvence altına alındığı;
- Temel insan hak ve özgürlüklerini koruyan ve geliştiren, herkesin ve her kesimin ülkenin gerçek sahibi olduğu psikolojisini yerleştiren; sivil ve demokratik bir anayasa zorunludur.
Yaşanası bir Türkiye için;
- Kendi tarihine yabancılaşan toplumumuzun kolektif hafızasının onarılması için tek tipleştirici ve itham edici resmi tarih tezleri reddedilmeli; bilimsel, sivil ve objektif bir perspektiften tarihimiz yeniden yazılmalıdır.
- Ana dillerin varlığının hukuki ve fiili güvence altına alınmasına yönelik düzenlemeler yapılmalı ve bu konuda seçmeli anadil eğitimi, ana dilde isim-soy isim alınabilmesi ve yerleşim yerlerinin isimleri alanlarındaki yasaklar giderilmelidir,
- Anadillerdeki radyo-televizyon yayınlarında ve üniversitelerde dil ve edebiyatla ilgili açılan enstitülerde ileri adımlar atılmalı; tarihi, kültürel zenginliklerimiz ile yaşayan ve ölü tüm diller araştırma konusu yapılmalıdır.
Ülkemizdeki tüm kesimlerin sahip çıkacakları ve bundan onur duyacakları eşitlikçi bir birlikten, barıştan ve demokrasiden yana tavrımızı deklare ediyoruz.’
Metni, farklı partilere oy veren, farklı siyasi görüşte, farklı sosyal tabakadan Çerkesler imzalamıştı. Parti ve seçim değil Anayasa söz konusu idi ve farklı kesimlerden Çerkesler ortak tavır alabilme iradesini gösterebilmişti.
…Referandumda, DİÇEG imzalı metni imzalayan Çerkeslerin bir kısmı hayır, bir kısmı evet oyu kullandı. Oylarını önceden açıkladılar.
Evet oyu kullananlar;
- Altına imza koydukları DİÇEG metni ile referandumda oylanan, özetini aktardığım metin arasında nasıl bir bağ kurmuş olabilirler?
- Talepleri ile ilgili hiçbir konunun gündemde olmadığını gördüklerinde, ‘2009 yılında dile getirdiğimiz görüşlerimizi dikkate alın’ tepkisini vermeksizin nasıl evet derler?
- Toplumsal uzlaşma talebinde bulunup iki partinin kararı ile dayatılan anayasa değişikliğini daha baştan reddetmeleri gerekirken nasıl evet demiş olabilirler?
- Demokrasiye, özgürlüğe dair talepler dile getiren metnin altına imza atmaktan, tek bir kişiye hemen bütün yetkilerin devredilmesine evet deme noktasına nasıl gelmiş olabilirler?
Bir insanın;
- Bütün yetkileri elinde toplayıp, yasama-yürütme ve yargıda tek karar verici olmasına,
- İstediği herhangi bir kişiyi yardımcı atayıp o kişinin gerektiğinde bütün yetkileri kullanabilmesine,
- İstediği insanları bakan atamasına,
- Yaptıklarından sorumlu tutulmamasının sağlanmasına,
- Atadığı yardımcı ve bakanların yaptıklarından sorumlu olmamalarının sağlanmasına nasıl evet dediniz?"
Bir kısım Çerkesin içine düştüğü bu çifte standart, bu gücün etrafında toplanarak kimliğinden vaz geçme, çocuklarının geleceği pahasına bile olsa günlük çıkarlarına göre politika belirleme eğilimi, asilimasyon politikalarının başarılı olmasının en önemli nedeni.
Yüksek sesle dillendirmekten kaçınsak da 153 yıl önce uğradığımız sürgün ve soykırımın başarısında da bazı Çerkes beylerinin büyük payı vardı.
Oysa artık "kol kırılır yen içinde" anlayışını terk etmenin zamanı geldi de geçiyor.
Kendi içimizde gerçek bir yüzleşme yaşamadan ne Rusya’ya hakiki bir yüzleşme çağrısı yapabiliriz, ne Çerkes kimliğine sahip çıkabiliriz.
Hele Çerkes kimliğinle övünme hakkına hiç sahip olamayız.