Ahmet Nesin
CHP İsmet İnönü'nün CHP'sinin gerisine düştü
Ben kendimi bildiğim bileli, seçim öncesi CHP mutlaka tartışma konusu olur. Seçimler için propaganda dönemi başlar, yine tartışılan ve beceriksizlikle suçlanan parti CHP'dir. İşin ilginç yanı CHP'ye ne yapması gerektiğini anlatanlar, söylemeye çalışanların hiçbiri CHP'li değildir. Referandumda da aynı şeyler oldu ve AKP'nin kazanmasını isteyenler "CHP yanlış yapıyor..." demekten kendilerini alamadı. Bunlardan dolayı mı bilemem ama her seçim sonrası CHP kendi içinde kavgaya başlar.
Sonunda bu seçimde de aynı şey oldu ve Fikri Sağlar'ın çıkışıyla beraber CHP, AKP'yi aratmayacak bir tartışmanın içine girdi. Esasında bu tartışma yeni başlamıyor, CHP'nin Kürt sorununa yaklaşımı, içindeki ulusalcıların politikaları ve en son olarak dokunulmazlıkların kaldırılmasına anayasaya aykırı olduğunu söylemelerine karşın evet demeleri tartışmaları büyüttü. En son olarak da Avrupa Birliği Konseyi Parlamentosu'nun aldığı karara, esasında kendileri de aynı şeyleri söylemelerine karşın hayır demeleri belki de bardağı taşıran son damla oldu.
Bu konuda önceki gün en ilginç açıklamayı genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu yaptı. Kılıçdaroğlu açıklamasında "Biz her şeyi biliyoruz. Bu partiyi karıştırmak amacıyla Saray'dan düğmeye basıldı, talimat verildi. Bunun üzerine bazı arkadaşlar bilinçli bazı arkadaşlar da bilinçsiz olarak bu projeye hizmet etti." dedi.
Bugünlerde herkesin CHP'yi yazacağını biliyorum ama ben başka açıdan yazmaya çalışacağım CHP'yi. İlk olarak Dersim Katliamı'ndan başlamak istiyorum. Bugün Dersim'li Kemal Kılıçdaroğlu'nun bitürlü lanetlemek istemediği katliamı İsmet İnönü yapmak istemediği için Atatürk tarafından görevinden alınmıştır. Atatürk'ün katliam önerisine karşı çıkan İsmet İnönü de çok demokrat bir çözüm getirmemiştir, 10-15 kişiyi yok ederek, yani idam ederek bu sorunu çözeceğini söylemiştir ama sonunda bir katliama ve Dersimlilerin sürülmesine karşı çıkmıştır. O yüzden de istifası istenmiş ve yerine ilerde sağcı Demokrat Parti'nin kurucusu Celal Bayar başbakan yapılmıştır.
İkinci olarak yazacağım sadece bir yorum ama böyle olacağından adım gibi eminim. Eğer İsmet İnönü'nün sağlığında cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP kurmaylarından kendisine Ekmeleddin İhsanoğlu gibi bir öneri gitseydi, İnönü bıyık altından gülümseyerek ve kulaklıklı kulağını tutarak "Duymuyorum, öğlen pırasa mı var dedin..." der ve konunun parti içinde tartışılmasını bile önlerdi.
İsmet İnönü'nün ne kadar devrimci ya da solcu olduğu mutlaka tartışılır ama bugünün CHP'sine baktığımızda olanların tersi ne varsa İnönü zamanında olmuş. Tek tek bildiğimizde fazla önemli gibi gelmeyen olayları altalta yazdığımız da kesin ilginç sonuçlar elde ediyoruz. İsmet İnönü zamanının CHP'sinden ayrılıp da parti kuranlara ve partilere baktığımızda bütün ayrılanların İsmet İnönü dönemini solcu bulduğunu ve o yüzden ayrıldıklarını görüyoruz.
1946 yılında çok partili sisteme geçildiğinde ayrılan ve Demokrat Parti'yi kuran Celal Bayar ve Adnan Menderes ekibi bu mantıkla ayrılmışlardır. Kendi mantıklarına göre o kadar korkmuşlardır ki o soldan, esasında soldan da oy alabilmek için partinin adını hiç inanmamalarına karşın Demokrat koymuşlardır. İşin ilginç tarafı Bayar ekibinin ayrıldığı dönemde meclisteki en önemli yasa büyük toprak ağalarının topraklarının sınırlandırılması ve bir kısmının topraksız çiftçiye verilmesi üzerineydi. Kanun Çiftçiyi topraklandırma kanunuydu. İnönü esasında Atatürk'ün yapamadığı toprak reformunu gerçekleştirmek istiyordu bir miktar da olsa. Oysa bu yasaya en çok karşı çıkan Aydın milletvekili Adnan Menderes olmuştu.
Daha sonraki yıllara da baktığımızda buna benzer olaylar görürüz İsmet İnönü CHP'sinde. 1960 darbesi sonrası yapılan anayasayla Türkiye İşçi Partisi kuruldu ve 1965 seçimlerinde 15 milletvekili çıkardı. İsmet İnönü bunu seçimden önce farketmiş olmalı ki CHP'nin bundan sonra Ortanın Solu'nda olacağını açıkladı. Bununla birlikte partide Bülent Ecevit parladı ve Ortanın Solu mantığına 4 elle sarıldı. Demokrat Parti'nin yerine kurulan Adalet Partisi ve başkanı Süleyman Demirel CHP'yi sosyalizme kaymakla suçlamaya başlamıştı ve bu da meyvesini vermekte gecikmedi, Turhan Feyzioğlu "48'ler grubu" adıyla CHP'den ayrılarak Cumhuriyetçi Güven Partisi'ni kurdu. Bundan sonra yapılan kongrede de İnönü-Ecevit ittifakı kongreyi kazandı.
Daha sonra 12 Mart darbesi oldu ve Ecevit'le İnönü'nün arası açıldı ve 6 Mayıs 1972 tarihinde Ecevit genel başkanlığa seçildi ve İsmet İnönü'nün CHP yaşamı sona erdi. Bildiğimiz bişey daha var 12 Mart darbesine yumuşak destek verdi diye İnönü'yü eleştiren ve parti başkanı seçilen Ecevit darbenin Ferit Melen hükümetine 5 bakan verdi. Daha sonra Bülent Ecevit'in siyasi yaşamını incelediğimizde hangisi haklıydı diye soramadan edemiyor insan. Çünkü Ekmeleddin İhsanoğlu örneğinde olduğu gibi İnönü'ye Fethullah Gülen adı da zikredilseydi, o yine gülümseyerek duymayacaktı.
Ve bugün 21. yüzyılda baktığımız CHP önümüzde duruyor. Ne ilginçtir ki buna benzer olaylar esasında bu kez sosyal demokratlar ya da kendisini solda zannedenler arasında yine yaşandı. Bu kez 12 Eylül darbesi sonrasıydı ve başkan Erdal İnönü'ydü. Erdal İnönü'nün demokratlığını önlemek adına Deniz Baykal 3 kez karşısında aday oldu ve her seferinde kaybetti. Baktı olmuyor, SHP'ye karşı 1992 yılında CHP'yi kurarak partiyi yeniden sağa çekti.
İşte bitakım yaşanmışlıkları altalta yazınca ne ilginç olaylar çıkıyor karşımıza değil mi? 2. İnönü döneminde partiden ayrılanlar daha sağcılar ve bugün CHP'ye muhalefet edenler parti içindeki sol kesim ve atılmak üzere disiplin kuruluna veriliyorlar.
Aynı İsmet İnönü Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının asılmasına mecliste hayır oyu verirken, bugün idamı yeniden gündeme getirmek isteyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu "Getirsinler bakalım..." diye açıklama yaptı. Sizce kim daha solda...