Murat Aksoy
CHP seçmenini de ikna etmeli
CHP’de önceki gün yapılan MYK ve PM toplantısında, aralarında İstanbul ve İzmir’in de olduğu 160’ın üzerinde seçim çevresinde belediye başkan adaylarını belirledi. İzmir Büyükşehir Adayı beklendiği gibi Tunç Soyer oldu. Soyer, uzunca bir süredir Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun aklındaki isimdi. Tıpkı İstanbul’da Ekrem İmamoğlu ve Ankara’da Mansur Yavaş’ın olduğu gibi.
Adayların büyük ölçüde belirlendiği illerden birisi de İstanbul oldu. Kimi ilçelerde mevcut adaylar yeniden aday gösterilirken, kimi ilçelerde yeni isimler aday gösterildi.
Ancak aralarında Beyoğlu, Şişli, Maltepe gibi kritik yerlerin olduğu ilçelerde ise adaylar belirlendiği halde PM’den geçmedi ya da geri çekildi. Muhtemelen bu hafta sonu yapılacak toplantıda, aday gösterilmeyen seçim çevrelerinde de adaylar belli olur.
KÜÇÜK İKTİDAR OYUNLARI
Kulislere yansıyan bilgilere göre özellikle İstanbul ilçe adaylarının belirlenirken gerek MYK gerekse PM’de sert tartışmalar yaşanmış.
Yine kulislere yansıyanlardan öğrendiğimiz ise; başta CHP’nin seçimi kazanmasının muhtemel olduğu yerlerde, "en çok oyu alarak seçimi kazanacak adaylar"dan çok parti içi güç dengelerinin belirleyici olduğu. Yani belirleyici olan "küçük iktidar" oyunları olmuş. Bunun parti için bir zaaf olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Başından bu yana CHP’nin yerel seçimlerdeki başarısının temel kriterinin, adayların bir an önce belirlenerek, örgütle birlikte uzun süre sahada olması olduğu görüşündeyim.
Adayların geç açıklanması gelinen aşamada, "en çok oyu alacak olanın" değil, "yönetimde birilerine yakın olmaya" dönüşmüştür. Son MYK ve PM toplantısı bunu bize bir kez daha göstermiştir. Yaşananlar ve adaylara baktığımızda bunu görüyoruz. PM’de yaşanan istifa, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun aday gösterilen bazı belediye başkanlarında duyduğu rahatsızlık sonucu istifa etmesi, istifasını daha sonra geri alması bunun yansımalarıdır.
CHP’de aday belirleme, seçim başarısı kadar 1 Nisan sonrasında parti içinde gelecek kaygılarının da öne çıktığı bir sürece dönüşmüştür artık.
ÖNCE CHP’LİLERİN OYU ALINMALI
Bu tartışmaların bir başka sonucu da, partililerin, parti seçmenlerinin ve diğer seçmenlerin CHP’ye olan güvenlerinin zedelenmesidir. Özellikle de CHP’lilerin ve CHP seçmelerinin.
Bu iki seçmen grubunun CHP’ye, 24 Haziran gecesinde "yaşananlardan" dolayı açık bir mesafesinin olduğu ve küskün olduğu biliniyor. Bu mesafe ve küskünlüğün siyasal pratiği ise sandığa gitmemek şeklinde olabilir.
Oysa biliyoruz ki CHP’nin başarısı sadece kendi seçmenlerinin oyunu almasına bağlı değildir. Bunun üzerine İyi Parti’lilerden HDP’lilere, SP’lilerden AK Parti’liere kadar herkesten alabileceği oyu eklemesi gerekiyor.
Bu ise, tüm seçmenlere "güven" vermekle gerçekleşebilir. CHP’de eksik olan budur. Gecikme bu güvensizliklerden birisidir.
Bu aşamadan sonra CHP’nin başarısı, tüm adayların hızla sahaya inmesiyle ilgilidir.
Sahada herkese dokunan, yerel sorunları gündemleştiren, apolitik olmayan, karşıt değil alternatif sunan bir söylem önemlidir.
Elbette başarı için bir önemli kriter de, partiye küskün, mesafeli olanlar kadar daha önce sandığa gitmeyenleri, seçimle bir şey değişmeyeceğine inananları, gençleri ve kadınları sandığa gitme konusunda ikna etmek olacaktır.
KADINLAR NEREDE?
Belirlenen İstanbul ilçe adaylarını isimler üzerinden tek tek analiz etmek anlamlı değildir. Ancak bir kaç notu paylaşmam gerekiyor.
İlki İstanbul’da açıklanan adaylar içinde sadece bir, evet sadece 1 adet kadın aday var. O da Eyüp ilçesinde. Bu kadın kotası olan bir parti için büyük bir handikaptır. Umarız bu sayı, adayları belli olmayan ilçelerle birlikte artar.
İkinci göze çarpan nokta ise, parti içi cemaatsel dayanışmanın varlığıdır. 7 Haziran 2015 genel seçimleri için yapılan ön seçimlerde tabanın gösterdiği bu dayanışma, bu kez tersten yukarıdan işlemiştir. Bunun parti başta olmak üzere kimseye faydası yoktur.
Üçüncü nokta ise bir önceki yazımda "CHP’nin zor sınavı" olarak ifade ettiğim iki ilçede (Ataşehir ve Beşiktaş) aday belirlemede iyi sınav vermediğidir. Ataşehir’de görevden alınan başkan yeniden aday gösterilirken, Beşiktaş’ta görevden alınan başkan ise aday gösterilmedi.
İki belediye başkanının benzer gerekçelerle görevden alındıklarını, görevden alındıkları günlerde iki belediye başkanına partinin kurumsal olarak sahip çıktığını düşündüğümüzde; birinin aday gösterilip, diğerinin gösterilmemesi ve bunun hangi kriterlerle belirlendiği açıklanmaya muhtaçtır. Bunu açıklamak parti yönetiminin görevidir.