Ahmet Nesin
Daha çok özür dileyeceksin Ali Türkşen
Bugüne değin yaşanan bütün darbe ve darbe girişimlerini en iyi bilen ekip kuşkusuz önce Amerika’dır sonra da asker. Bunun nedeni çok basittir esasında, asker istediği için darbe yapmaz, Amerika isteyince darbe olur ve bunu bir şekilde askere iletir. Peki Amerika artık askeri darbe yaptırıyor mu, hayır, daha çok sivil darbeyi tercih ediyor ve bunun da ilk deneyimi sanırım Türkiye’dir. Daha doğrusu 12 Eylül darbesidir.
Diyeceksiniz ki "12 Eylül bal gibi askeri darbedir" ve haklısınız da ama unutmayın ki, sonrasında planlanan sivil darbenin lideri Turgut Özal hem darbenin içindedir, hem nedenidir, hem de devamıdır. Yani 12 Eylül darbesi bir anlamda askeri darbeyle sivil darbenin iç içe geçtiği bir darbedir. Turgut Sunalp’in partisi sadece bir oyundur, biraz da denge kurulsun diye izin verilen bir partidir.
Doğal olarak da her zaman yazdığım gibi AKP ve Recep 'Tamam' Erdoğan sivil darbenin devamıdır. Geçtiğimiz yazılarımda da yazdığım gibi, AKP ılımlı İslam’a geçişin son noktasıydı ancak Erdoğan oyun bozanlık yaptı.
15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye’nin yaşadığı en ilginç darbelerden biridir, bir darbe girişimi vardır ama karşı taraf da hazırlanmış, o geceyi biliyor ve karşı darbe hazırlıklarını tamamlamış durumdadır. Çok net yazıyorum, şu an kurulu Erdoğan hükümeti bir darbe hükümetidir. Erdoğan 15 Temmuz darbesinin olacağını 1,5 ay önceden bilmesine karşın engellememiş ve darbe hazırlığına başlayıp tamamlamıştır. Ve bu konuda o kadar da paranoyaktır ki, yapacağından dönemin başbakanı Binali Yıldırım’a bile haber vermez. Binali Yıldırım o gece yanındakilere "Ne darbesi kardeşim, ben çıkıp açıklama yapacağım" diyor ve yanındakiler tarafından zor ikna ediliyor. Aynı Binali Yıldırım, MİT’e telefon ediyor ve kendisine söylenen "Şimdi çok işimiz var".
Bu darbe girişimi ve darbenin benzeri Madanoğlu darbe girişimidir, 9 Mart 1971 yılında denenmiştir ancak karşılığını o gece değil de 3 gün sonra 12 Mart 1971’de almıştır ve Deniz Gezmiş'lerin idamına, Mahir Çayan'ların, İbrahim Kaypakkaya'ların da katline neden olmuştur. 12 Mart’ta 9 Mart darbecisi Muhsin Batur ve dönemin genel kurmay başkanına hesap sorulmadığı gibi, ikisi de 12 Mart darbesinin 4 kişisinden birisidir. Aynı bugün Hulusi Akar’a hesap sorulmadığı gibi, darbeden darbeye yer değiştirmiştir Akar da.
Her darbede öne çıkan isimler olur, bu kişiler önemli kişiler midir, bazen evet, bazen de hayır, o kişilerin emirle yapmak zorunda oldukları görevler vardır ve seve seve yaparlar ve bunu da vatan borcu sanırlar. 15 Temmuz darbe girişimine karşı yapılan darbe gecesinin ilginç kişiliklerinden birisi de emekli albay Ali Türkşen’dir. Size darbe sonrası duruşmalarda Ali Türkşen’in adının nasıl geçtiğinden bir örnek vereyim, ifade TSK’dan ihraç edilen deniz binbaşı Tahsin İşlekel’e ait: "Sabah 07:00 civarında Turhan albay içeriye girdi. Bana hitaben ‘arkadaşlar her şeyi itiraf edin, yoksa arkada bekleyen profesyonel bir ekip zayıf noktanızı tespit edip ya ağzınızı burnunu kırarak, veya ailenize zarar vererek sizi konuşturur’ dedi.
Duyduklarım karşısında donup kaldım ve herhangi bir şey diyemedim. Arkadan o ekip içeri geldi. Bu ekipte emekli albay Ali Türkşen, emekli Binbaşı Emre Onat ve benim tanımadığım sert görünümlü sakallı sonradan ismini Bülent Kuru olarak öğrendiğim astsubay içeri girdiler. Nizamiye astsubayını diğer odaya aldılar.
Hiçbir şey sormadan ekip bana vurmaya başladı. İlk girdiklerinde Ali Türkşen, önce bana vurdu sonra da diğerlerinden müsade isteyerek resmi kıyafetlerimin rütbelerini eliyle söktü. ‘Bu şekilde konuşmamız daha uygun’ dedi.
Emre Onat, işkenceciler arasında anlatılıyor.
Bana hepsi vurduktan sonra bir boş kağıt verdiler. ‘5 dakika sonra geleceğiz, kimler vardı yazacaksın, dolmamış olursa aileni rahatsız ederiz’ dediler. Ben ne yazacağımı düşündüm. Ben o gün birlikte olan Özay Cödel Yüzbaşı, Murat Çetinkaya binbaşının isimlerini yazdım. Çünkü bölükte o gün onları görmüştüm. Ben askerlerle toplantıda iken kimlerin çıktığını görmediğim için kimsenin adını yazamadım. Dayak yemenin verdiği duygularla kağıdı da boş bırakmama gayretiyle o gün nöbetçi olan personel kim ise hepsinin ismini yazdım. 4-5 kişi oldu.
Ali Türkşen albay bu kez elinde bıçakla geldi. Emre Onat’ın da elinde bıçak vardı.
Emre bıçağı boynuma dayadı. Ali ise elimi bıçakla kanattı. Ben boynumdaki bıçağa müdahale etmeye çalıştım. Ne yapabilirsin ki diye bana cevap verdiler. Kağıdın dolmadığından bahisle bana kızdılar. Birkaç tur daha bu şekilde girip çıktılar.
Turdan sonra emekli olduğunu düşündüğüm kıvırcık saçlı bir astsubay ile Ali Türkşen içeri girdi. Masada oturduğum yerden beni çağırdı. ‘Odanın ortasında çök’ dedi. Astsubay beni ellerimden ve ayaklarımdan bağladı. Ellerimi ve ayaklarımı birbirine bağladı. Ellerim ayaklarım arkadan bağlı domuz bağı beni yüz üstü yere yatırdılar.
Bacağınızı oynattığınızda kolunuz, kolunuzu oynattığınızda bacağınız acıyacak şekilde bağladılar. Suratım yerdeydi. ‘Tuvalete de gidemez. Altına yapsın’ dediler.
Saat başı beni kontrol ederek Cumartesi sabah saat 08:00 civarında bağladılar. Gece 24:00 civarında çözdüler tuvalete gidip geldim. Tuvalete gidip geldikten sonra tekrar bağladılar. Turhan albay benim halime acıdı. ‘Elleriyle ayaklarının arasındaki bağı çözerek sandalyeye oturt’ diye kıvırcık astsubaya söyledi.
Saat başı gündüz kontrollerde bana geldiklerinde benim ‘F…’cü olduğuma dair itirafta bulunmamı istediler. Ben de kabul etmedim. Kabul etmeyince tekme ve yumruk yiyordum. Canım çok yandığı için belli bir süre sonra ‘ne diyorsanız o olsun’ dedim.
Gece 01:00 ile 07:00 arasında sandalyede bağlı kaldım. Sadece bir bardak su verdiler. Bir dilim de kuru ekmek verdiler. Suya ilaç koyduklarını söyleyip, iyi uykular dediler. 17 Temmuz sabahı saat 07_00'de gözlerimizi ve ağzımızı bağladılar. Kafamızı duvarlara vurarak nizamiyeye götürdüler. Orada savcının gelmesini beklediklerini söylediler. 2 saat kadar orada bekledik. Nizamiyeye polis geldi. Gözlerimi açtılar. Beykoz ilçe emniyet müdürlüğüne götürdüler. Burada da özel harekat polisinin dayağına maruz kaldık. Oradan Vatan nezaretine götürdüler. Bir süre de orada nezarette kaldım. 2-3 gün sonra Çağlayan Adliyesine sevk edildim. Tutuklandım…"
Aynı Ali Türkşen şimdi de yurt dışına kaçan Fethullah Gülencilerin Artı Gerçek, Diken, T24 ve Aktif Haber’in kullandığını iddia ederek bir liste yayınladı. Listede ilginç isimler var bunlardan birisi de 15 Temmuz gecesi köprüde boğazı kesilerek katledilen askerin ablası. Tepki üzerine ilk olarak Türkşen özür diliyor:
Daha çok özür dileyeceksin Ali Türkşen, emekli olmana karşın o gece nasıl askeriyeye girdiğinden yargılandığında da söylenen işkencelerden dolayı da özür dileyeceksin. Bir sonraki yazımda da Ali Türkşen’in askeriyeye nasıl kaçak girdiğini ve hangi botu kullandığını yazacağım. Komandodan gazeteci olmaya çalışırsan böyle eline yüzüne bulaştırır rezil olursun ve sonunda "Bana iletilen bir listeydi" der ve hepsini geri çekersin.