Ahmet Nesin
Dikkat et Erdoğan, seni Süleyman Soylu ekibi bitirecek
Bana "Erdoğan'ı nasıl bilirsin" diye sorsalar, ilk aklıma gelen, vereceğim yanıt kindar olduğudur. Recep Tamam Erdoğan birisine taktığında asla affetmeyen bir kişiliğe sahip. Bu huyu, kişiliği İslamiyete de ters ama insanlar kişiliklerini, karakterlerini dinlere göre düzenleyemezler. O yüzden bizde "Allah affeder, bilmemkim affetmez" diye bir deyim bile vardır. Anlayacağınız "Allah affeder, Erdoğan affetmez".
Erdoğan'ın affetmeyeceği kişiler arasında siyasiler de var, gazeteciler de. Başka mesleklerden de var ama en çok bu mesleklerde var. Mesela Abdullah Gül ve Abdüllatif Şener'i asla affetmeyecektir Erdoğan. Gazeteci olarak Nazlı Ilıcak yada Ahmet Altan'ı, Can Dündar'ı mesela, onlara kin duyuyor, hani derler ya "Elinden gelse bir kaşık suda boğar" diye, aynen bu psikolojide Erdoğan. Böyle olması gibi illa da bir dönem destekleyip, sonradan vazgeçmek gerekmiyor, eğer Erdoğan'ın yoluna taş koyduysanız, sizden nefret etmesi için kendisinin yeterli bir nedeni vardır demektir. Sanırım ben de o kişilerden biriyim yada öyle sanıyorum.
Ancak Erdoğan'ın son yıllarına baktığımızda bu karakteri yada kişiliği dumura uğramış gibi gözüküyor. Bugünkü yazı hep deyimlerden gidiyor ama yapacak bişey yok. Masaldaki gibi "Gökten 3 elma düştü" ve Erdoğan o gün bu gündür kendine gelemiyor ve gelemeyecekte. Kim bu 3 elma, birisi Devlet Bahçeli, diğeri Numan Kurtulmuş, sonuncusu da Süleyman Soylu. Son yıllarda Recep Tamam Erdoğan'ın yanındaymış gibi gözüken bu 3 zat her gece Erdoğan'ın rüyalarına kabus olarak girmiyorsa ben de bugüne kadar hiç bişey bilmiyorum demektir.
Erdoğan'ın başka bir kişiliği daha var, hafif mahalle kabadayısı, devamlı racon keserek sözünü dinletmeye alışmış bir kişilik, mahallenin en iyi topçusu da odur, en iyi pişticisi de. İyi kavga eder ama sıkıştığında jilet de atabilir. Erdoğan kavgadan kaçarken de bağıran tiplerdendir. Bağırdığı için de herkes onu kaçarken dövdü zanneder. Cebinde devamlı çakı taşıması geçmişinin, gençliğinin bir uzantısıdır, öyle olması gerektiğine inanan bir tiptir Erdoğan.
Gözünüzde çocukluk ve gençlik yıllarınızı canlandırın, bu tiplerden mutlaka bir arkadaşınız olmuştur. Bu tiplerin raconu kendisinden daha beteri geldiğinde biter ama bittiğini asla belli etmezler. Bu o tarz yaşamanın bir raconudur esasında. Bunun en büyük örneği meşhur kabadayı Dündar Kılıç'la damadı Alaattin Çakıcı arasında yaşanmıştır. Dündar Kılıç Çakıcı'nın kızını öldüreceğinden emindir ve yapacağı bişey yoktur, çünkü Çakıcı artık o dönemde devleti olduğu gibi arkasına almıştır. Ancak o da Dündar Kılıç'dır ve hâlâ babaların şahı diye bilinir. Ve Dündar Kılıç'ın Çakıcı'yla bir telefon konuşması vardır. Kılıç o konuşmada öldürülen kızı Uğur için "Alaattin, sen söylersen Uğur Uludağ'a gitmez, onu tatil için ben göndereceğim ama öldürmezsen bir daha bana damadım olarak baba deme" diye telefon eder. Bu telefon konuşmasını ağlayarak günlerce dinledim, o dönem kaseti çıktı. Dündar Kılıç'ın çaresizliğini yaşadım.
Şimdi geçmişe bakıyorum da yukarıda saydığım bu 3 elma, yani Bahçeli, Kurtulmuş ve Soylu, Erdoğan için dediklerini okuyorum, ben bile onların yanında zemzem suyuyla yıkanmış kalıyorum. Mesela Erdoğan'a hiç hakaret etmemişim, hep siyasi çerçevede yazmışım ama onlar öyle mi, vermiş veriştirmişler ki, altında kalınır gibi değil.
Erdoğan karakterinde birisini tahayyül edin kafanızda, birisi gelecek ve damadınıza, yani torunlarınızın babasına omuz atacak ve hemen arkasından da pis pis sırıtacak, artık o adamın yatacak yeri yoktur, bırakın bir daha Erdoğan'ın yanına gelmek, sokağına, hatta mahallesine gelemez. Ama görünen köy öyle değil, büyük olasılıkla Erdoğan yalnız kaldıklarında Süleyman Soylu'nun karşısında düğmelerini ilikliyor, Bahçeli erken seçim dediğinde "Emriniz olur efendim, hatta daha da erkene alalım" diyor. Öyle dediği için AKP oyları düşüyor da hiç beklenmedik bir şekilde MHP oyları İYİ Parti'ye karşın barajı geçiyor.
Ve en önemli nokta, en şaşırdığımız aslında, Erdoğan 15 Temmuz darbe girişimine karşı darbe gecesi kendisini 1 dakika bile aramayan, genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları ve MİT müsteşarıyla hâlâ siyasete devam ediyor. Komutanların ne zaman emekli olduğuna ve bazılarının olmadığı gibi en önemli mevkileri kaptığına bakarsanız ne dediğimi daha iyi anlarsınız.
İşte bu yüzden Ergenekon davası beraat ettiğinde "Türkiye'yi artık Ergenekon yönetecek" diye yazdım, o yüzden son seçim gecesi sonuçlar açıklandığında "Hava darbe kokuyor" mesajı gönderdim. Bana eleştiri yazan Sabah Gazetesi yazarı Ersoy Dede şimdi bir yazı daha yazsın da Hulusi Akar daha önce yazdığım gibi emekli edilmiş mi, edilmemiş mi, bana istiyorsa bir hakaret yazısı daha yazsın.
Bugüne değin yapılmış ve yapılmaya çalışılmış bütün darbelere karşı çıkan bir gazeteci olarak, bir demokrat olarak, bir devrimci olarak, seni uyarıyorum Erdoğan. Bu gökten zembille indiğini zannettiğin 3 elma var ya, üçü de kucağında ve zannettiğin gibi elma değiller, üçü birden aynı anda patlayabilirler ve ne olduğunu şaşırırsın, belki de artık şaşıramazsın.
Ne yalan söyleyeyim, seni kişi olarak çok da umursadığımdan değil, Türkiye'nin geleceğini umursadığımdan uyarıyorum, siyasetin başındasın ve yetkilerin var ve senin inisiyatifin dışında gelişen bu olaylara artık dur de. O zaman Cumartesi Anneleri'ne verdiğin sözü yerine getirebilirsin, başkalarının siyasetiyle verdiğin sözleri yalayıp yutmak zorunda kalmazsın. Bunlar senin raconuna da ters zaten. Siyaset bu değil, damadına omuz attırma, o senin kızının meleği, torunlarının babası ve belki de geleceği. Bu 3 elmayı kucağına göndereni bul ve gereğini yap artık bence. Çünkü Türkiye'nin her anlamda barışa gereksinimi var, yoksa seninle beraber batacak, kimse Ergenekon yada Soylu demeyecek, tarihe Türkiye'yi batıran olarak sen geçeceksin.