Ahmet Nesin
Erdoğan'ın darbecikcikleri ve donanma darbesinin resimli çizelgesi
Ne yalan söyleyeyim, Recep Tayyip Erdoğan gibi birisi her ülkeye nasip olmaz. Bana göre kendisi tam "SEÇMECE", onun gibi mizah dolu bir siyasetçinin henüz Türkiye tarihine geldiğini sanmıyorum. Bilirsiniz değişik şekilde fıkra anlatanlar vardır, en ilginç olanları anlatacakları fıkrayı anımsadıkları andan itibaren gülmeye başlayanlardır, siz karşısında fıkrayı bilmediğinizden bekler durursunuz, o ilk tümceyi bitirdikten sonra gülmesini arttırır, o andan itibaren fıkrayı anlama olasılığınız sıfırdır, çünkü kahkahalarla dolu konuşmasını anlama şansınız yoktur. Bu fıkraların ortak bir adı vardır: "Hahaha, hihihi, hohoho" fıkraları. O artık kriz halinde kıvranıyordur ve onun haline dayanamaz ve siz de o krize dahil olur ve beraber kahkaha atmaya başlarsınız. Ve artık zafer onundur, 3 sözcük bile anlamasanız bile siz de kahkahayı patlatmışsınızdır ve o galiptir.
İşte geçen gün Erdoğan bu fıkralardan birisini anlattı. Bu kez gülen yoktu ama kendini ele veriş vardı, Erdoğan haricinde herkes bu açıklamanın nasıl yapıldığını düşünmeye başladı. Bu açıklama esasında inanılmaz bir kara mizahtı ama Erdoğan kara mizahı biliyor mu, o konuda bişey diyemem ama bu yazıyı okursa, aynı yardımcı doçenti duyduğunda yardımcının ne menem bişey olduğunu anlamadığını söyleyip, kaldırılmasını emrettiği gibi kara mizahtaki "KARA"yı da kaldırabilir.
Bunu neden yazdım, geçen gün Erdoğan bir tümce kurdu ki tam evlere şenlik. Erdoğan bu açıklamasıyla darbeden haberdar olduğunu ve buna izin verdiğini, arkasından da kendi darbesini yapmaya karar verdiğini açıkladı esasında. Erdoğan "Aklı olanlar Türkiye'yi terk etti, olmayanlar tuzağa düştü" diyerek her şeyi açıklamış oldu esasında. Bu söylediği öyle dil sürçmesi filan değil, düpedüz her şeyin bilinçli yapıldığını gösteriyor. İşte yazının başlığında söylediğim "Darbecikcikler" kuş olup uçanlar. Diğerlerinin de ne olduğunu anlatmaya çalışacağım. Ama diğerlerinde emin olduğum tek şey var, o da Erdoğan’ın tuzağına düştükleri. Bunu ben demiyorum, Erdoğan kendisi söylüyor.
Daha önce de yazmıştım ya, bu yazı dizisi uzun sürecek diye, size donanma hareketini haritalı 30 fotoğrafla anlatmaya çalışacağım. Bundan sonra yazı fotoğraf altı kısa değerlendirmeler gibi olacak. Daha çok sizlerden yorum bekleyeceğim. Yorumların tek taraflı olmasını istemiyorum. Hatta ciddiye alır da o zamanın deniz kuvvetleri komutanıyla, şimdiki komutan da yanıt verirse sevinirim. Yanılıyor olmaktan gocunmayacağım bunların hiçbirine. Hatta işin içinde ama tutuklanmayıp terfi eden kimi komutanlar da yanıtlayabilir. Yazı dizisinin sonunda yayınlayacağım. Daha da ileri gideyim, ARTI TV’de program bile yapabilirim kendileriyle. Bunun tek nedeni var, darbe girişimi ve sonrası tüm açıklığıyla ortaya çıkmalı.
Bu bölüm biraz geçen yazım gibi olacak ama fotoğraflı daha kolay anlaşılır diye tekrar ediyorum, bütün harekat bir bütünlük taşısın istiyorum.
Aşağıdaki çizelgede darbe girişimi gecesi bütün limanlardaki komutanların isimleri var. Bunların ayrıca darbe sonrası neler yaşadıkları da çizelgede yazılı. Hemen hemen hepsi aynı emri vermiş gözükse de kimisi tutuklu, kimisi ihraç ve firari, kimisi de terfi etmiş durumda. Olayların akışında emirlerdeki çelişkileri de göreceksiniz. Hatta aralarında yetkisi olmadan emir verenler de var.
Bu fotoda 4 geminin adadaki lisenin önünde, diploma töreninde demirlemiş halini görüyorsunuz. Onlar Levent Kerim Uça komutasındalar. Normal seyirlerinde Gölcük Limanı’na geri dönecekler.
Gemiler limana geri dönüyorlar, gemideki diğer turuncu boyalı Tuafn da aynı komutanın emrinde. Saat 21.15 civarında son gemi de liman girişine yakın, anlayacağınız darbenin başlamasına dakikalar var ve hiçbirinin bişeyden haberi yok.
Tam 21.30’da gemilere limana girmemeleri emri geliyor, sabotaj ihbarı yapılmış ve kıyıda olmamaları gerekiyor. Yani verilen emir darbe emri değil, sabotaj emri. Burada çok önemli bişey var, aylar önce de yazmıştım, darbeyi kolaylaştırıcı olan EMASYA yasası darbeden 1 gün önce tekrar Erdoğan tarafından imzalanıp resmi gazetede yayınlanarak işlerlik kazanmıştır. Oysa yasayı kaldıran Erdoğan’dır.
Bütün gemiler limandan ayrılmaya başlamış ama tam o sırada gecenin bir saatinde 2 kişi yüzerken yakalanır. Bu 2 kişiden birisi deniz kuvvetlerinde çalışan bir sivildir. Hepiniz bilirsiniz, karada askeriyeye ait girilemeyen yerler tellerle çevrilmiştir. Aynı olay havada da var, denizde de. Havadakini pilotlar bilir, biz bilmeyiz ama denizdeki dubalarla belirtilmiştir, oralara bırakın kayıkla girmeyi yüzemezsiniz bile.
Saat 22.15’de deniz kuvvetleri komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu olayı öğreniyor. Anlayacağınız gemilerin limandan çıkış emriyle kendisinin haberi yok.
Şimdi ilginç bir dönem başlıyor ve deniz kuvvetleri komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu cep telefonunu kapatıyor. Yerini belli etmemek için, yani yakalanmamak için kapatıyor. Yanında başka telefon var mı bilmiyorum ama herkesin bildiği numarası kapalı, yani diğer komutanlar ona telefon açıp "Neler oluyor komutanım, ne yapmamız gerek, emriniz nedir" diyemiyorlar.
Bu arada Karadeniz’den de gemiler Ayhan Bay’ın emrinde kalkıyor ve limandan uzaklaşıyor. Aynı zamanda Aykar Tekin de sıkıyönetim emrini alınca Marmara, Aksaz ve Akdeniz’deki gemileri kaldırıyor.
Burada gördüğünüz Bora gemisi Marmara’da tamirdeki bir gemi ama tamirde. O gemi de Aykar Tekin’in emriyle kalkıyor ve diğerleri gibi aynı sularda yüzüyor. Ancak Aykar Tekin aynı emri vermesine karşın bu emri vermekten dolayı tutuklanmıyor. Bunlar da Erdoğan’ın söylemediği tuzağı bilenler olabilir.
Saat 23.50 ve bütün Türkiye heyecan içinde bekliyor. Ve beklenen saat geliyor, başbakan Binali Yıldırım televizyonda açıklama yapıyor. Darbe girişimini doğruluyor. Biz daha o saatlerde kendisine bağlı olan MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın haber vermediğini bilmiyoruz, hatta daha sonra da aramamış. Başçavuş Hakan Fidan genelkurmay başkanıyla darbeyi önlemeye çalışıyor sözüm ona. Zaten genelkurmay başkanı Hulusi Akar da deniz ve hava kuvvetlerine haber de vermiyor, emir de…
Son gemi limandan çıkmak üzere ve en önemli an geliyor, cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan cep telefonunda ekranlarda. İlk olarak yamuk bir surat, ben ilk başta dövülmüş ama kurtulmuş sanmıştım. Oysa onu o hale getiren skype sistemi ve bence bu da bilerek seçilmiş bir sistem. SKYPE öyle bir sistem ki, telefonu yamuk tutunca gülen insanı ağlıyor gibi gösteriyor. "Sokaklara çıkın aslanlarım, tankın altına yatan cengaverlerim" konuşmasının başlangıcı, işte o an…
Bu yazıdaki son fotoğraf bu. Gördüğünüz gibi son gemi de körfezden çıkmış ve işte o an Bülent Bostanoğlu cep telefonunu açıyor. Dedim ya yanında başka telefon var mı yok mu bilmiyorum diye. Ama son gemi körfezden çıktıktan sonra, tam 01.18’de açıyor Bostanoğlu telefonunu.
Bundan sonraki yazı oramiral Veysel Kösele’nin bu gemilerden birine, Yavuz’a çıkışıyla başlayacak. Kösele bildiğiniz gibi deniz kuvvetleri komutanı yapılmadı ve yerine koramiral Adnan Özbal kuvvet komutanı oldu.
Çarşamba günü yeni fotolar ve yazıyla devam edeceğim.