Ergenekon-MHP-Erdoğan kavgası ve darbe olasılığı!..

Evet, hava yine darbe kokuyor, Türkiye yeniden darbeye gebe…

Bu kez, iyisi mi yazının sonunda yazmam gerekeni başında yazayım. Neden başında yazdım, çünkü bütün yazı bunun üzerine kurulu da ondan, polisiye dizi yazmadığıma göre başında yazmak daha mantıklı geldi. Başında yazacağım şu, Ergenekon ve Balyoz davaları beraatle sonuçlanınca Türkiye siyasetinde çok şey değişti ama bilhassa 15 Temmuz darbe girişimine karşı yapılan darbeden sonra iyice karmaşık duruma geldi.

Darbe yapılmasın diye değiştirmedik yasa bırakmadılar. Bunlardan en önemlisi Emasya yasasıydı, Erdoğan kaldırdı ancak ne ilginçtir ki tam da 15 Temmuz’dan 1 gün önce Resmî Gazete’de tekrar yayımlandı ve Ergenekon ile Erdoğan haberdar oldukları darbeye karşı darbelerini yaptılar.

Bu yasalar değiştirilirken bilhassa liberal sol çok seviniyordu ve ben de bunun sadece bir göz boyama olduğunu yazıyordum. O yıllarda 2 konu üzerinde çok durdum, birincisi Ergenekon’un beraat edeceğini, diğeri de yasaların değişmesinin çok önemli olmadığını. Ergenekon konusunda hep şunu yazdım: "Burjuva partileri derin devlet ile uğraşamazlar, çünkü sonunda mutlaka kendilerini de bir şekilde içinde bulurlar. Ancak sosyalist bir iktidar derin devletle boğuşabilir." Sonuçta geldiğimiz duruma bakarsak o günlerde beni Ergenekonculukla suçlayanlar bu konulara fazla girmez oldular.

Diğeri ise daha ilginç, isterseniz anayasanın birinci maddesi olarak "Bu ülkede darbe yapılamaz" diye yazın, bişey fark etmez, çünkü darbe zaten yasalara aykırı bişey olduğundan darbeci yasada var olup olmadığına bakmaz, yönetime el koyar ve anında yasaları değiştirir. Geçmişi bilmiyorsanız Erdoğan’ın KHK’larına bakın yeter. Avrupa Birliği uğruna işkence yasası değiştiğinde yine liberaller çok sevinmişti ama haftasında soyadını anımsamadığım Engin adında bir genç karakolda öldürülmüştü. Çünkü yasa değişince o yetiştirdiğiniz kolluk kuvvetlerinin beyni değişmiyor, kafa aynı kafa.

Şu an Türkiye’de 3 grup diken üstünde. Birinci grup Erdoğan grubu, Ergenekon bir darbeyle iktidarını değiştirir diye tir tir titrer durumda. İkinci grupsa Ergenekoncular, onlar da Erdoğan darbe yapar diye hep teyakkuz durumundalar. Üçüncü grup ise her zaman olduğu gibi bizler, hangisi yaparsa yapsın, piyango hep bize çıkar.

Bir diğer konu ise gazetecilerin darbeyle ilgili çok sıklıkta yazmaya başlamasıdır, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat hep basın tarafından beklenen darbelerdi, yazılıp, çiziliyordu. Sadece tarihini tam kestiremiyorduk, nasıl MİT hiçbir darbeyi bağlı bulunduğu başbakanlara bildirmedi, MİT’te görevli gazeteciler de bize kesin tarihi hiç söylemediler.

Geçenlerde Erdoğan’ın askeri başdanışmanı, Güvenlik ve Dış Politika Kurulu üyesi ve aynı zamanda SADAT’ın kurucusu emekli tuğgeneral Adnan Tanrıverdi 2 görevinden birden istifa etti. Yanlış yazdım esasında, Tanrıverdi Ergenekon tarafından görevinden alındı.

Son günlerde ne oldu da en çok konuştuğu dönemde Tanrıverdi istifa etmek zorunda kaldı. Tanrıverdi 19-20 Aralık tarihlerinde yapılan İslam Konferansı’nda "İslam Birliği olacak mı olacak. Nasıl olacak Mehdi Hz. geldiği zaman. Peki Mehdi ne zaman gelecek? Allah bilir. Peki bizim bir işimiz yok mu, ortamı hazırlamamız gerekmez mi? İşte ASSAM bunu yapıyor" dedi. Bu arada Tanrıverdi bununla da kalmadı, hani Libya’ya asker gönderiyoruz ya, işte ilk ekip Tanrıverdi’nin sahibi olduğu SADAT ekibinden paralı asker gibi gitti. Parasını da Milli Savunma Bakanlığı’ndan alıyor. Gidenlerin biletlerini MİT’in aldığını yazmıştım, bana gelen haber öyleydi, Erdoğan da ilk etapta 33 kişinin gönderildiğini söyledi.

Daha sonra, 2 Ocak tarihinde Erdoğan Şehir ve Güvenlik Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada "Artık şehirlerimizin dış güvenliğini surlar ve hendeklerle koruyamayacağımız, içerideki düzeni de sadece kolluk gücüyle sağlayamayacağımız bir yere gelmiş durumdayız. Öyleyse bu yeni duruma karşı yeni yaklaşımlar, yeni fikirler, yeni yöntemler geliştirmemiz gerekiyor. Bu tür çalışmaların şehirlerimizin geleceğinde ihtiyacımız olan güvenlik düzeninin oluşturulmasına katkı sağlayacağına inanıyorum. Her ülke ve toplum kendi ihtiyaçlarına uygun çözümleri kendisi üretmelidir. Aksi takdirde başka toplumların kendi ihtiyaçlarının ürünü olan çözümlerin kullanılması gerekiyor. Bu da beraberinde pek çok uyum sorununu getiriyor. Her alanda olduğu gibi şehirlerimizin güvenliği konusunda da dünyadaki tüm örnekleri inceleyecek, ama sonuçta kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz" dedi.

Siyasetin himayesine geçmemiş bir cumhuriyet savcılığı olsa, bu iki açıklama için de darbe girişimi çağrısı suçlamasıyla soruşturma açar ve hatta iş bu yüzden AKP’nin kapatılma davasına kadar gider. Savcılık henüz soruşturma açmadı ama Adnan Tanrıverdi cumhurbaşkanlığındaki 2 görevinden de istifa ettirildi. Bu açıklamalardan Ergenekon rahatsız oldu, çünkü Ergenekon dindar Erdoğan’ı kullanmak ister, şeriatçı Erdoğan’ı asla, tekrar yargılanmadan önceki durumuna döner ve darbe planlarını yapmaya başlar, Erdoğan’sız bir Türkiye ortamını yaratır. Doğal olarak bununla beraber Ergenekon’un sivil kanadı olan Mehmet Ağar ekibi de rahatsız olur, emekli generallerden başta Veli Küçük olmak üzere rahatsız olurlar ve son olarak da MHP rahatsız olur. Nitekim, tam da bu açıklamalardan sonra MHP lideri Devlet Bahçeli’den "FETÖ'nün sekiz ayağından yedisiyle mücadelede başarı sağlandı. Bununla birlikte FETÖ’nün siyasi ayağına ilişkin bu düzeyde bir mücadele yapıldığı ve sonuç alındığı söylenemeyecektir. Devleti bu çeteden arındırırken, siyaset kurumunun da bu illetten temizlenmesi elzemdir" diye bir açıklama geldi ve AKP anında bu açıklamadan rahatsız olduğunu belirtti.

Bütün bunlara Adnan Tanrıverdi’nin 2010 Mayıs ayında söylediği "Profesyonel ordularla emperyalist görevler yapılmıştır, ama vatan savunmasının yapıldığının örnekleri yoktur" sözlerini de eklersek bundan sonra bizleri nelerin beklediğini daha iyi görürüz.

 

İş bununla da bitmiyor, Erdoğan’ın çok yakınında olan Milli Birlik Cemiyeti’nin Kurucu Genel Başkanı Ömer Önder Haberdar facebook sayfasında ilginç bir paylaşım yaptı: "Hep birlikte ayaklandığımız vakit, yer yerinden oynayacak. Hazırlanıyoruz derinde, kimse kalmayacak şu anki yerinde."

 

Buyurun buradan yakın dedikleri böyle bişey. Bu yazıyı okuduktan sonra belki Erdoğan’ın neden inatla Suriye’ye girdiğini ve binlerce ÖSO’cunun Türkiye’ye yeniden girdiğini daha iyi anlarsınız. Bu grupların alayını eğiten Adnan Tanrıverdi’nin sahibi olduğu SADAT, hepsi bir anlamda ona ve Erdoğan’a bağlı, milli ve yerli ordumuz.

 

Evet, hava yine darbe kokuyor, Türkiye yeniden darbeye gebe…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi