Mehmet Korkmaz
Ertuğrul Yalçınbayır: Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi işlemedi
Mehmet KORKMAZ
ARTI GERÇEK- Bu haftaki konuğum, "Türk Siyasetinin Doğrucu Davut’u" olarak da anılan Bursa eski milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır. 1970’li yıllarda CHP’de bir süre görev yapan, 1980’li yıllarda ise "Milli Görüş" hareketiyle yakınlaşan Yalçınbayır, 1995’te Refah Partisi’nden Bursa Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi, ancak bir süre sonra parti yönetimiyle ters düşünce RP’den ayrılıp Anavatan Partisi’ne geçti. 1999 genel seçimlerinde bu kez ANAP’tan meclise giren Yalçınbayır, bir dönem Anayasa Komisyonu Başkanlığı yaptı. Cumhurbaşkanı Demirel’in görev süresinin uzatılması ve türban konularında parti yöneticileri ile görüş ayrılığına düşen Yalçınbayır, 2001 yılında ANAP’tan istifa etti. Ertuğrul Yalçınbayır, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kuruluşunda yer aldı ve AKP’nin ilk genel sekreteri oldu. 3 Kasım 2002 seçimlerinde AKP’den yeniden Bursa Milletvekili seçilen Yalçınbayır, Abdullah Gül başkanlığında kurulan 58. Hükümette Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı görevine getirildi. Yalçınbayır’ın AKP yönetimi ve Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan’la ilk ciddi sürtüşmesi, 1 Mart Tezkeresi’nin TBMM’deki görüşmeleri sırasında yaşandı. Teskereye karşı çıkması ve ret edilmesinde ciddi rol alması, Erdoğan’la arasının açılmasına yol açtı. Gittiği her partide parti içi demokrasi ve temiz siyaset mücadelesi veren Ertuğrul Yalçınbayır’la Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi, İnfaz Yasası, HDP’li belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyım atanması, İçişleri Bakanlığı’nın yardım kampanyaları başlatan CHP’li belediye başkanları hakkında soruşturma başlatması konularını konuştuk.
-AKP iktidarının Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi ile ülkeyi yönetemediği yönünde yaygın görüşler var. Korona virüsü salgınının üzerinden 1,5 ay geçmesine karşın vatandaşlara doğru dürüst maske bile dağıtılamaması örnek gösteriliyor. Bu görüşlere katılıyor musunuz? Sizin varsa yönetim sorunlarıyla ilgili tespitlerinizi ve önerilerinizi öğrenebilir miyiz?
23 Nisan’da devletin temeli atıldı. Temel organlar oluşturuldu. Bu gün vesilesiyle çeşitli sorgulamalar yapıldı. Yazıldı çizildi. Bu çerçevede siz de bana soruyorsunuz. Siz halkın eli, dili, kulağısınız. İletişimi yayan organlar içindesiniz. Sorular ağır, sorunlar çok. Görüşler çeşitli. Analizler ve değerlendirmeler kitaplara sığmaz. Devletin temel organları olan Yasama – Yürütme – Yargı’da bulunmuş, Belediye Meclis, Baro ve Sivil toplum üyeliğinde hasbel kader bulunmuş biri olarak naçizane görüşlerimi arz ediyorum.
Devletin başı Cumhurbaşkanı. Sistem değişti. Her şeyin başı oldu. Yasama-Yürütme-Yargının başı. İdarenin; Merkezi Yönetim, Yerel Yönetim ve diğer Anayasal Kurumların başı oldu. Ettiği yeminle bağdaşmayan partinin de başı. Her yere ulaşıyor. Eli, dili, emri, dileği her şeyi kuşatıyor. Ona kork denemez. Sorumsuz. Sorgulanamaz, denetlenemez. Danışma ve katılım gibi değerler ancak ona inananlara, yakınlarına yakın. Bunlar aynel yaşanıyor, ilmel de görülüyor.
‘TÜRKİYE’YE HAS CUMHURBAŞKANLIĞI YÖNETİM SİSTEMİ İŞLEMEDİ, SİSTEM HER KURUMU, KURULUŞU, HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ ETKİLEDİ’
Türkiye’ye has sistem "Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi" işlemedi. Bu sistem her kurumu kuruluşu, tüm hak ve özgürlükleri etkiledi. Başkanı etkisizleştirirken makam giderek eskimeye etkisiz hale gelmeye başladı.
Yeni Anayasa yapımıyla sistem değişmeli. Sistem değişikliği ile devletin temel organlarında, her yerde, her kademede yeni sayfalar açıldı. Yeni safhalara geçildi. Kutuplaşmalar arttı, saflar sıklaştırıldı. Muhalifler uzaklaştırıldı. Aksi diller, yazılar, yayınlar, görüş ve öneriler muhalefete kaldı. Muhalefetle muhabbet aranır oldu. Adalet ve ihsan emir ve lütuf olmaktan çıktı. Hürmet, af ve infaz yakınlara veya muhtemel yakınlara has oldu. Açıklık ve şeffaflık, bütçenin yönetimi ve ihale sistemi Yolsuzluk.-Yoksulluk-Yasakla Mücadeleye sekte vurdu. İstihbaratın güçlendirilmesi anlayışı istihbaratın demokratikleşmesine engel oldu. Her sahada her bir hak ve özgürlüklerde istatistikler sicilimizi bozdu.
Umut değişimde. Değiştirme gücünde. Ne iktidarlar ne mülktedirler geldi geçti. İktidarlar muhalefete düştü veya meclis dışı oldu. Hepsi bunu tattı. Bir mühlet var. Bu mühletin varlığı umuttur.
-İktidarın ve onun başındaki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bazı AKP’li belediyelerin, tarikatların, cemaat ve vakıfların salgın nedeniyle başlattıkları yardım kampanyalarına göz yumarken, aynı gerekçeyle yardım kampanyası başlatan muhalif belediye başkanlarına İçişleri Bakanlığı üzerinden soruşturma başlattığı, dolayısıyla ayırımcı davrandığı görülüyor. İktidara yönelik eleştirilere katılıyor musunuz?
‘YARDIMI TEKELE İNDİRGEMEK VE BUNU YAPANLARI SORUŞTURMAK KAMU VİCDANI İLE BAĞDAŞMAZ’
Üstün Hukuk Kuralları – Anayasa – Kanunlar - Mahkeme Kararları - Örf ve Adetler herkesi bağlıyor. Tüm kişi, kurum ve kuruluşları da. Kanun önünde eşitlik en değerli kural. Yardım Kampanyalarında olsun her turlu yasal düzenlemelerde ayrımcılık gözetilemez. Bu devletin temel amaç ve görevlerine aykırıdır. Yardımı tekele indirgemek ve bunu yapanları soruşturmak kamu vicdani ile bağdaşmaz. Toplumsal barış ve dayanışmayı azaltır. Yarışanlar gösteriş için değil, hizmet gereği toplumun rızası için yarışsınlar.
-MHP’nin iktidarın üzerindeki etkisinden söz ediliyor. Örnek olarak infaz yasasının MHP’nin isteği doğrultusunda hazırlanması, yani devlete karşı suç işledikleri iddia edilen aydınlar, akademisyenler, gazeteciler, muhalif siyasetçiler yasadan yararlandırılmazken, uyuşturucu tacirlerinin, tacizcilerin, cinayet işleyenlerin, hırsızların tahliye edilmeleri gösteriliyor. Sizce de MHP’nin yönetimde etkisi var mı, infaz yasası MHP’nin isteği doğrultusunda mı hazırlandı?
‘HAK ARAMA VE ADİL YARGILAMA HAKKI DA YARGI İLE SINAVDA, UMUT ANAYASA MAHKEMESİ’NDE’
Af ve bunun sonuç doğuracak hususları, nasıl yapılacağı, usul ve adabı, esasları Anayasa ve mahkeme kararları ile bellidir. Konu Anayasa Mahkemesi önündedir. 24 Nisan Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş gününü izleyen günlerde umut Anayasa Mahkemesi’nde. Anayasa Mahkemesi 3 Mayıs Basın Özgürlüğü Günü’nde gazetecileri ve düşünce özgürlüğünden mahrum eden af yasasını da görüşecek. Hak arama ve adil yargılama hakkı da yargı ile sınavda. Anayasa Komisyonu Başkanı olduğum dönemde af daha gündemde olmadan "2000’li Yıllara Toplumsal Barış" konulu bir gazete yazısı yazdım. Projenin bir ayağı Genel Af, diğer ayağı demokratikleşme ve son ayağı İnsan Hakları idi. Af tasarısında adil komisyon Adalet Komisyonu idi. Anayasa Komisyonu, tali komisyondu. Genel Kurul görüşmeleri sırasında parti ayırımı olmaksızın bana geldiler. Yardım ve yataklık etme suçunun af kapsamına girmesini ve bunun için Cumhurbaşkanı Demirel'e çıkacaklarını söylediler. Demirel "Başkan sen Bursa Milletvekilisin, arkadaşları tanıyorum ne hal?" diye sordu. Biliyordu ki ben sadece seçildiğim ilin değil tüm Türkiye’nin vekiliydim. Olumlu yaklaşım içindeydi. Gece yarısı Mesut bey iktidar içinde uyum olmadığını belirtti. Yasa çıktı, ancak Demirel veto etti. Sonra yasa değişikle kabul edildi.
-İçişleri Bakanlığı’nın halkın oylarıyla seçilmiş HDP’li ve CHP’li belediye başkanlarını görevden alıp yerlerine kayyum ataması uygulaması hakkında ne düşünüyorsunuz?
‘DEMOKRASİNİN ÖZÜ VE SÖZÜ SEÇİLMİŞİ, SEÇİLMİŞLİĞİ ORTADAN KALDIRMAZ, AKSİ HALDE AYIPLI DEMOKRASİ YARATIRSINIZ’
Kayyum – Vasi – Vekil – Vali - Veli anlayışı ile seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması demokrasi ile bağdaşmaz. Demokrasi bir değerler sistemidir. Demokrasinin özü ve sözü seçilmişi seçilmişliği ortadan kaldırmaz. Aksi halde ayıplı demokrasiyi yaratırsınız. Gerek TBMM çatısı altında, gerekse hayatta kötü söz kabul edilemez, dinlenmez. Güzel söz, güzel davranışlarla yükselir. Kime karşı olursa olsun çirkinlikler kınanır.
-Eski kuşaklar biliyor, ama genç kuşaklar bilmiyor. Lütfen söyler misiniz; AKP ile yollarınızı ayırmanıza hangi uygulamalar ya da kimin/kimlerin tutumu sebep oldu?
‘PARTİ PROGRAMINA UYGUN TEKLİF VE SORULARIMIZ DİKKATE ALINMADI’
Bilmek istiyoruz. Bilgi edinmenize dokunan düzenlemelerin ve uygulamaların kalitesini sorguluyoruz. 24 Nisan 2004’de uygulamaya giren Bilgi Edinme Kanunu tatmin etmiyor. Bilgiye ve belgeye ulaşım en önemli hak. Bu hakkı 1998’den beri tanımayan ender ülkelerdeniz. Umudumuz Yasamada. Sözün söylenemediği ve bittiği yerde iseniz ve sözünüz varsa değişiklik gerekiyor. AK Parti'nin kuruluşunda Programın yazımında bulundum. İlk Kurucular Toplantısında programa aykırılık iddiam üzerine toplantıya ara verildi. Genel Sekreter olduğumda tüzük ve programın uygulanmasını gözettim. Parti içi demokrasi, hakem kurulu önerimi programa yazdık ve uyguladık. İktidar oluncaya kadar zaman zaman itirazlarımız oldu. Partiler iktidarda sınanır. İktidarda, 1 Martta ve sonrasında yaşadıklarımız ortada. Parti programına uygun teklif ve sorularımız dikkate alınmadı. Usul, adap ve nezaketle ilgili çalışmaların içinde olduk. Ettiğimiz yemine ve sözlere bağlı kalmaya çalıştık. Özgürce liderlere, partilerin uyulmayan yazılı kurallarına bağlı kalmadan çalıştık. Gerektiğinde kendimizi de kınadık.
‘KADASTRO YENİLEME HARCI YASAL DEĞİLDİR, HARAÇTIR SÖZÜ VE RTÜK, CARGİLL KONUŞMALARI SÜRENİN BİTİĞİNİ GÖSTERİYORDU’
Kapalı toplantıda zoraki söz verilince Başbakanın yönettiği toplantıda "Söz konusu kadastro yenileme harcı yasal değildir. Bu harç değil, haraçtır" sözü ve sonrasını, RTÜK ve CARGİLL konuşmaları sürenin bittiğini gösteriyordu. Sonuç olarak her şey elimizin, dilimizin, kalbimizin mahsulü. 58. Hükümetin kuruluşunda halef ve selef olduğum Mesut Yılmaz'ın "Hep hukuk hukuk diyorsun. Vazgeç diyemem, ama esnek ol. Merak ediyorum; Tayyip beyle ne zaman takışacaksın" sözü bir öngörü ve dostça tavsiye idi.
‘SAYIN SEZER’E "EN BÜYÜK HATAM SİYASETE GİRMEKTİ" SÖZÜM, GECİKMİŞ BİR TESPİTTİ’
AK Parti'nin seçimleri kazandıktan sonraki ilk MKYK toplantısından sonra Hüseyin Çelik’in "Ağabey bakan olacak adamsın. Niye böyle konuşuyorsun" sözüne karşılık, "Ben Başbakan olsam beni bakan yapmam" diyordum. Sayın Sezer’e "En büyük hatam siyasete girmek" sözüm gecikmiş bir tespitti. Yaşandı ve bitti.
-Yaşadığımız olağanüstü günlerle ilgili bir şeyler söylemek ister misiniz?
‘DÜNYA VE İNSANLIK DEĞİŞMEDİKÇE HER TÜRLÜ TEHLİKE YAKIN’
Dünya ve Türkiye olağanüstü süreçten geçiyor. Sağlıklı ve güvenli yaşam endişesi her yanı sardı. Virüs kendiliğinden doğmadı. İnsanın elinin, dilinin, nefsinin mahsulü. Bu mahsulün yeşereceği ortamı biz ve yönetimler hazırladık. Temiz el, temiz dil, temiz çevre, temiz yönetim, temizlik koronanın ilacı. Koronavirüsü dünyayı geziyor. Zengin ülkeler aciz. Bilim aciz. Yönetimler aciz. Hedef koronavirüsten korunmak. Sakınarak elbirliği ile her türlü temizliğe uyarak, bilimin ışığında maddi ve manevi arınarak korunmak zincirin sağlık halkası zayıflayınca zincir boşalıyor, her türlü haklar tehlikede. Dünya ve insanlık değişmedikçe her türlü tehlike yakın. Yakınlığı görüyor, yaşıyoruz. İlimle, sabırla, temizlenme ile direniyoruz.
‘DÜNYA ZITLIKLAR DÜNYASI, İYİ İLE KÖTÜNÜN, GÜZEL İLE ÇİRKİNİN, DOĞRU İLE YANLIŞIN DÜNYASI’
Günler. Dünya Günleri. Dünyanın şahane güzellikleri. Önümüze altımıza yanımıza üstümüze serilmiş. Canlı ve cansız varlıklar insana verilmiş. Yaşayalım, görelim, duyalım diye. Akıl, düşünmek ve birçok nimet hediye. Özgürlük ve haklar yararlansın, seçim yapsın, ayırt etsin diye. Boşuna değil, oyun eğlence değil, bir ölçüde bir dengede var olan nimetlerden yararlansın diye. Dünya zıtlıklar dünyası. İyi ile kötünün, güzel ile çirkinin, doğru ile yanlışın birlikte dünyası. Bir koalisyon dünyası. Dün, bugün ve yarın nimet ve külfet bize. Ayırım yapmak özgür irade ile seçmek ve karşılığını görmek bize. Kendimizden, ailemize yakınlarımıza, yerelde, ulusta, dünyada yaşamlarımıza başta olmak üzere tüm ilişkilerde iyi yönetmek bize. İtibar adına israf arttı.
Yaşananlar Boşuna değil. Elimizin mahsulünden ibaret. Cennet de bizim cehennem de. Yaşananların hepsi kayıtlı, yazılı ve görüntülü. Önümüzde. Biz başta olmak üzere, şahidiz. Sakınarak, korkarak, gururlanarak hesapsız, kitapsız davranarak, nimetleri değerlendirerek veya boş şeylerle uğraşarak.
Herkesin bir hikayesi var. Anıların içinden ve izinden gidelim. Bu güne gelelim. Alabildiğimiz kadar ders ve ibret alalım. Yola devam diyelim veya değişelim. Yarına ulaşalım.
Ramazan Ayı içindeyiz. Her tür arınma ayı. Maddi ve manevi dereceleri yükseltme ayı. Emeğin ve katlanmanın ve sabrın sonu bayram. Bu umutla herkesi selamlıyorum, kutluyorum. Dün 20 Nisan Dünya Günü idi. Dünya ne sözler verdi, ne günler kutladı. Umutla ve endişe ile yarınlara bakıyoruz. Farkında mıyız?! Dün 23 Nisan 1920 TBMM’nin açılı ve Milli Egemenlik Bayramı hem kutlanır, süreçler hatırlanır. Mücadeleleri görenler ve yaşadıkları anılar. Değişim ve sonuçları değerlendirilir. Bu 23 Nisan da öyle oldu. Değişim sahiplendi. Şehitlere, başta Gazi Mustafa Kemal’e ve arkadaşlarına teşekkürler.