Eser Karakaş
Fenerbahçe teknik direktörü, Ali Koç ve ekonomi yönetimi
Artı Gerçek’te Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin öncesine kadar haftada üç yazı yazıyordum, hala da öyle ama bu üç yazının birini ekonomi ya da siyasete, birini eğitime, birini de futbole, daha doğrusu Fenerbahçe’ye ayırıyordum, Haziran’da siyaset ve sonra da kur krizi öyle öne çıktılar ki, bu sisteme dönemedim.
Yönetimden onay alırsam belki tekrar aynı düzene dönmek isterim çünkü özellikle Prof. Ziya Selçuk’un Milli Eğitim Bakanı olmasından sonra eğitim-öğretim alanı ilginç gelişmelere sahne olabilir ya da beklenenin aksine sistemin özüne hiç dokunulmayabilir, her ikisi de kanımca önemli, eğitim temel ilgi alanımız olmalı önümüzdeki süreçte çünkü bu alanda baştan aşağıya dökülüyoruz.
Futbol de muhakkak ki sadece futbol değil, Türkiye’yi anlamak için futbol ilişkilerini iyi anlamak lazım, tabi tersi de geçerli, futbolü anlamak için Türkiye’yi de iyi bilmek lazım.
Yirmi sene Fenerbahçe’nin başında kaldı Aziz Yıldırım, Kulüp müzesine bir Avrupa kupası getiremedi ama başkanlığa yine aday olabildi ama Allah’tan Ali Koç seçildi ve takım için yeniden ümitler yeşermeye başladı.
Ancak, çok fanatik bir fenerbahçeli olarak şunu söyleyebilirim, maalesef Ali Koç’un ilk icraatları pek ümit vermiyor.
Ali Koç 3 Haziran 2018 tarihinde Aziz Yıldırım’a karşı tarihi bir zaferle Fenerbahçe Başkanı oldu.
Hollandalı yeni teknik direktör Phillip Cocu de yanılmıyorsam on beş gün sonra geldi.
Bu iyi bir mesele, demek ki Ali Koç’un kafasında başkan seçilmeden Phillip Cocu varmış.
Phillip Cocu’nün de teknik direktörlük kariyeri hiç fena değil, Hollanda milli takımını çalıştırmış, arkasından da çok uzun bir süre Eindhoven gibi Hollanda’nın, Avrupa’nın çok önemli bir takımının teknik direktörü olmuş.
Futbolcülük kariyerinde de Barcelona var.
Bu konuda benim görüşüm, bu tercihe yegane eleştirim, Fenerbahçe’nin on yıllardır pek değişmeyen, özünü koruyan futbol stilinin Brezilya türü oyuna daha yakın olması, bu nedenle sanki çok iyi bir brezilyalının daha başarılı olabileceğidir, Hollanda futbol anlayışı Fenerbahçe’ye biraz yabancıdır.
Bu çok amatör görüşümü desteklemek için de hep şunu söylerim: Fenerbahçe’nin akıllarda kalmış, efsaneleşmiş santraforu pek olmamıştır zira oyun geleneği Can Bartu’ya, Lefter’e, Cemil’e, Alex’e daha yatkındır, Galatasaray dendiğinde ise akla önce Metin Oktay gibi büyük santraforlar gelir, Galatasaray’ın en parlak dönemlerinden biri mesela bir ingilizin, Brian Birch’ün dönemidir.
Başarılı bir teknik direktörlük kariyeri olan Phillip Cocu Lig’in onuncu haftasında gönderildi.
İşte bu Fenerbahçe’ye de, çok profesyonel olması gereken bir işadamı Ali Koç’a da hiç yakışmadı.
Eğer işin içine şike gibi yüz kızartıcı bir mesele girmez ise hiçbir adam gibi takım teknik direktörünü sene içinde değiştiremez, değiştirmemelidir.
Eğer değiştirir ise o takımdan, o yönetimden hayır gelmeyeceğini söylemek mümkün maalesef.
Şayet daha onuncu haftada teknik direktör değiştiriyor isen iki ihtimal var demektir.
Birinci ihtimal teknik direktör tercihinin yanlış olması ihtimalidir, bu da yönetici için iyi bir puan değildir, çünkü bir takımın başına teknik direktör getirilmesi çok temel bir profesyonel tercihtir, üstelik söz konusu olan teknik direktörlük kariyeri başarılı bir teknik direktör yani Phillip Cocu ise.
İkinci ihtimal ise yönetimin sabır ve kararında ısrar ve dirayet gösteremediğidir ki, bu ihtimal birinci ihtimalden de kötüdür.
Ali Koç verdiği bu çok yanlış teknik direktör gönderme kararı ile Türkiye’nin ana akım yönetim anlayışından kopamayacağını göstermiştir.
Türkiye futbolünün en alaturka yanı bu teknik direktör değiştirme geleneği; Yılmaz Vural’ın, Samet Aybaba’nın, Bülent Korkmaz’ın, Sergen Yalçın’ın, Rıza Çalımbay’ın ve başkalarının teknik direktörlük maceralarına bakın, hepsi liglerin daha ilk yarısında gönderilmişler ama mesele gönderen takımların da asla iflah olmamış olmaları.
Maalesef Fenerbahçe de bu ana akım yanlışı paylaştı, bundan sonra, Ali Koç döneminde, göreve gelecek teknik direktörler zorunlu olarak daima kısa vadeli planlar yapacaklar.
Bu da meselenin bir işadamının düşünmüş olması gereken dinamik yanı.
Futbol sadece futbol değil demiş idim, acaba Ali Koç Koç Holding’deki tercihlerinin de mi böyle alaturka yöntemlerle yapıyor?
Acaba, Türkiye için önemli başka işadamlarını da katabiliriz, bu nedenden mi Türkiye ekonomisi orta gelir tuzağından çıkamıyor mesela?