filistin’de neler oluyor?

selaların filistin’den duyulmadığına eminim. orada, işgal gücünün katlettiği canların, abluka ve ırkçılığı yüzünden tedavi göremeyenlerin, covid olup ölenlerin selaları duyuluyor.

biliyorsunuz, 15 mayıs nakba’nın yani filistin halkının büyük felaketinin yıldönümü. israilli tarihçi ilan pappe’nin tespitiyle bir etnik temizlik süreci olarak tanımlanan, 700 bini aşkın filistinlinin evlerine el konulup tehcir edilmesi süreci, 1948 yılının nisan ayında, siyonist milislerin, deyr yassin köyünde yaptığı katliamla başlamış, bu katliamın korkusuyla boşaltılan köyler olmuş, bunları yeni katliamlar izlemiş ve 15 mayıs’ta israil devletinin kuruluşu ilan edilmişti. filistin direnişinin simgelerinden birinin anahtar olmasının sebebi evlere el konulması ve o evlere geri dönme kararlılığıdır.

ancak nakba sürüyor. çoğunlukla silahlı olan israilli yerleşimciler filistinlilerin evlerini ve tabii topraklarını işgal etmeye devam ediyor. nitekim geçtiğimiz günlerde, israil mahkemesi, doğu kudüs’teki şeyh cerrah mahallesinde, yaşayan bazı filistinlilerin evlerini terk etmeleri yönünde bir karar çıkarttı ve israilli yerleşimciler bu insanlara saldırmaya ve evlerine el koymaya başladı. yerleşimciler, insanlıktan nasibini almamış, siyonist katiller, arabalarını filistinlilerin, çocukların üzerine sürecek kadar gözleri dönmüş ırkçılar. 

derken israil askerleri, sadece müslümanlar değil, hristiyanlar ve yahudiler içinde dinen kutsal olan mescid-i aksa’da namaz kılan müslüman filistinlilere ses bombaları ve plastik mermilerle saldırdı. türkiye kamuoyunun önemli bir kısmının konuya ilgi duyması bu vesileyle oldu. çünkü nihayet, mesele dini bir boyut kazanmıştı. tam sela zamanı.

ardından tel aviv’e yönelik hamas’ın üstlendiği füze atışları oldu, bu saldırılar işgal gücüne ciddi zarar verdi, batı medeniyetinden kınamalar yağmur gibi yağdı tabii. israil, hamas’la mücadele bahanesiyle gazze’ye saldırdı, sivilleri öldürdü. son haberlerde dokuzu çocuk, 24 filistinlinin öldüğü, onlarcasının yaralandığı bildiriliyor. bu noktada sözü filistinli esirlerle dayanışma ağı samidoun’un 10 mayıs tarihli bildirisine bırakmak istiyorum: (bildiride bahsedilen ölülerin sayısı maalesef daha sonra arttı.)

 "73 yıldan fazladır süren Nakba boyunca, Filistinliler İsrail katliamlarına, etnik temizliğe ve sömürgeciliğe direndi. Şeyh Cerrah’tan Gazze'ye Siyonizmin, Filistin halkına yönelik son suçları, dokuz şehit, öldürülen çocuklar, yüzlerce yaralı ve parmaklıklar ardında direnen binlerce Filistinli mahkum, vicdan sahibi herkese harekete geçme ve örgütlenme konusunda ilham vermelidir.

Şu anda, Filistin halkına ve onların direnme hakkına kayıtsız şartsız desteğimizi vurgulamak özellikle önemlidir. Filistin'i sömürgecilikten koruyan ve nehirden denize, zafere ve kurtuluşa giden yürüyüşe önderlik edecek olan, Filistin halkının her türlü araçla direnişi olmuştur ve her zaman böyle olacak. Filistin silahlı direnişi, sadece Siyonizme meydan okuyan Filistin için değil, dünya halkları için en büyük tehdit olan emperyalizm ve sömürgeciliğe karşı uluslararası savaşın ön saflarında yer alan özgürlük savaşçılarıdır. Bu Filistinli savaşçılar, yalnız olmayan, ABD’den yılda 3,8 milyar doların üzerinde askeri yardım alan İsrail askeri makinesine meydan okuyor. Dayanışmamız, işgal altındaki tüm Filistin topraklarında Filistin direnişini, Filistinlilerin yurtlarına dönüşünü ve Filistin kurtuluşunu desteklemelidir.

Batı medyasında çok sık sansürlense, bastırılsa veya anılmasa da, her Filistinlinin hayatı değerlidir. İsrail işgal güçleri tarafından Gazze'de katledilen dokuz Filistinli, kuşatma altında yaşadı, sevdi, çalıştı, mücadele etti, hayatını kurdu, çocuklarını besledi ve büyüttü. Üç çocuğun parlama, gelişme ve çiçek açma potansiyeli bulunan hayatları önlerinde uzanıyordu, ırkçı Siyonizm ideolojisi ve ABD'den Kanada'ya, İngiltere'den Avrupa ülkelerine emperyalist güçlerin desteğini alan ırkçı İsrail devleti yüzünden bu hayatlar son buldu. Hayatlarının ve hatıralarının silinip gitmesine veya kanlarının boş yere akmasına izin vermemeliyiz."

şeyh cerrah’ta ve kapatılan şam kapısı’nda, filistinlilerin asker-sivil işgal gücüyle çatıştığı günlerden 5 mayıs’ta t.c. kültür ve turizm bakan yardımcısı dr. serdar çam’ın resmi twitter hesabından "israil ankara büyükelçiliği maslahatgüzârı sn. ırit lillian"ın ziyaretiyle ilgili bir paylaşım yapıldı. görüşmede, iki ülke arasında turizm, kültür, sanat ve kalkınma işbirliği alanlarında ortak faaliyetlerin artırılmasına dönük işbirliği imkanları ele alınmıştı! henüz camilerden selalar yükselmemişti. meclis’ten bir kınama metni çıkmasında da daha zaman vardı.

okunan selaların filistin’den duyulmadığına eminim. orada, işgal gücünün katlettiği canların selaları okunuyor, daha önce de israil’in ablukası ve ırkçılığı yüzünden tedavi göremeyenlerin, pandemiden beri covid olup ölenlerin selaları duyuluyordu.

halktan insanlar, herhangi bir saldırıyı protesto etmek için kınama gibi yöntemlere başvurabilir. ama devleti yönetenlerin ellerinde daha etkili araçlar var. filistin halkı, siyasal temsilcileri, sivil toplum kuruluşları israil’in, tıpkı geçmişte güney afrika’ya yapıldığı gibi boykot edilmesini talep ediyor! israil’le her türlü askeri, ticari, diplomatik, kültürel, akademik ilişkinin kesilmesini ve işgalle işbirliği yapan şirketlerin -örneğin işgal ordusu ve polisine hizmet veren hewlett packard- boykot edilmesini istiyor! türkiye ile israil arasındaki ticari ilişkiler, tc vatandaşlarının öldürüldüğü mavi marmara saldırısından sonra bile durmadı hatta hacmi arttı!

filistin, islamcıların iddia ettiği ve laikçilerin inanmayı tercih ettiği gibi, islam’ın meselesi değil. filistin nüfusunun yüzde 20’si hristiyan olduğu için değil, sadece. dünyanın her yerinde filistin’le dayanışma hareketlerinde emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı hristiyanlar ve yahudiler de bulunduğu için mesela. müslümanlar ırkçılıktan, emperyalizm ve sömürgecilikten azade olmadığı için. bu vesileyle, altını çizelim: filistin halkının, zalim israil sömürgeciliği yerine, merhametli osmanlı sömürgeciliğini istediği yönünde tek bir işaret yok. kaldı ki geçmişteki reel ve şimdiki muhayyel osmanlı sömürgeciliğinin merhametli olacağı konusunda da hiçbir alamet olmadığı gibi aksine şahitlik edenler kolaylıkla bulunur. filistin direnişi, her inançtan filistinlinin birlikte yaşayabileceği tek bir filistin devleti öngörüyor ve hamas’tan ya da islami hareketlerden ibaret değil.

bir de, sömürgeleştirilmiş topraklar, birbirine komşu halklar rakip değil!

dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir direniş, sürdüğü sürece muzaffer sayılır; muktedir yenemedikçe mağlup. 15-22 mayıs filistin mücadelesiyle dayanışma haftası, dünyanın pek çok yerinde kitlesel gösteriler düzenlenecek. türkiye’deki filistin’le hassasiyetinin bir kısmının antisemitizmden kaynaklandığını görmekle birlikte ve biraz da tam bu sebeple, solun filistin davasına simgesel araçların ötesinde müdahale etmesi gerekir diye düşünüyorum. bu davanın meşruiyeti de işimizi kolaylaştıracaktır, sendikalardan siyasal partilere, bu hafta boyunca filistin’le dayanışmaya sahip çıkmanın zamanı değil mi?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi