Koray Düzgören
Guardian (MI6) yeni IŞİD lideri için ne demek istiyor?
İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden Guardian IŞİD’in yeni lideri hakkında ilginç bilgiler yayınladı.
Gazetenin güvenlik kaynaklarına (Kuşkusuz bunların başında Dış İstihbarat Örgütü MI6 geliyor) dayandırdığı haberinde, Ebubekir el Bağdadi'nin öldürülmesinden sonra örgütün başına Telaferli bir Türkmen olan Abdülrahman el Mavli el Selbi’nin geçtiği bildiriliyor.
"Ne var bunda?" diyebilirsiniz.
Ama haber devam ediyor.
Edinilen bilgilere bakılırsa, 'IŞİD'in yeni lideri' olan El Selbi'nin Irak Türkmen Cephesi'nin Türkiye temsilcisi Adil Selvi'nin kardeşi olduğu iddia ediliyor ve daha da önemlisi, "IŞİD'in yeni liderinin, örgütün başına geçene kadar kardeşiyle temaslarını sürdürdüğü düşünülüyor" deniliyor.
The Guardian’ın haberinde ayrıca, IŞİD'in yeni lideri Abdülrahman el Mavli el Selbi'nin Ezidi soykırımından sorumlu isim olduğu da ileri sürülüyor.
Haberde El Selbi’nin geçmişi ile ilgili çeşitli bilgiler derlenmiş.
Haberde eksik olan ya da açıkça belirtilmeyen konu Türkmenlerle Türkiye’nin, daha doğrusu istihbarat örgütlerinin ilişkileri.
Irak Türkmen Cephesi’nin oldum olası MİT’in, derin devletin kontrolünde bir yapı olduğuna değinilmemiş.
Bunun yerine belki de daha diplomatik bir dil kullanılarak, "IŞİD'in yeni liderinin, örgütün başına geçene kadar kardeşiyle temaslarını sürdürdüğü düşünülüyor" şeklinde bir belirleme yapılmış.
"Anlayan anlar" dercesine…
IŞİD’İN YENİDEN TOPARLANMASI MÜMKÜN OLABİLİR Mİ?
Öyle anlaşılıyor ki Ankara’dan ülkeyi yönetenler Suriye’den, Suriye’de sona ermekte olan iç savaştan hala umutlarını kesmiş değiller.
Bir yandan İdlib’te cihatçı örgütlerle olan ilişkilerini sonuna kadar götürmekte kararlı bir şekilde, yolun sonuna gelindiği halde devam ediyorlar.
Rusya’ya rağmen oradaki cihatçı müttefiklerini, örgüt elemanlarını kurtarmanın peşindeler.
Bir yandan Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde eski IŞİD, El Kaide militanlarından devşirdikleri çakma Suriye Milli Ordusu’nu beslemeye devam ediyorlar.
Bir yandan da İdlib’ten çıkartabildikleri cihatçı militanları eğitip, donatıp Libya’ya göndermeye çalışıyorlar.
Daha önce gönderdiklerine ek olarak yeni sevkıyatlar için uygun zaman ve zemin yokluyorlar.
Bir yandan da uluslararası toplantılarda, ikili ilişkilerde ya da Batı medyası ile konuşurken bütün bunları yalanlıyorlar!
Yetkili ağızlar bilinen gerçekleri inkâr ededursun, Libya’da sahada olan biteni herkes biliyor. Türkiye’nin gönderdiği cihatçıları da, silahları da, Hafter güçlerinin düşürdüğü Türkiye yapımı İHA ve SİHA’ları da (Silahlı-silahsız insansız hava araçları) sahadaki bütün aktörler görüyor, belgeliyor.
Ve Suriye’de bütün olup bitene rağmen bir yandan da öyle anlaşılıyor ki, IŞİD’in yeniden canlanması, toparlanması mümkün olabilir mi, olursa Suriye’nin kuzeyinde ya da genelinde neler yapılabilirin arayışlarındalar.
Ankara’nın IŞİD ile ilişkileri yeni değil. IŞİD’in Suriye iç savaşında sahneye çıkmasıyla birlikte bu konudaki iddiaların, bilgilerin, belgelerin, tanıklıkların, ifadelerin, itirafların ve istihbarat örgütlerinin raporlarının haddi hesabı yok.
Rus gizli servislerinin, Rus uçağının düşürülmesi olayından önce hazırladıkları Türkiye-IŞİD ilişkileri ve IŞİD’in kaçak Suriye petrolü ticaretindeki Türkiyeli ortaklarıyla ilgili raporları şimdilik gündemde değil.
Putin’le süren biat ilişkileri nedeniyle dosyalar raflarda duruyor.
ABD istihbarat servislerinin raporlarından medyaya sızan bir yığın bilgiye internet ortamında ulaşmak çok kolay.
Eski IŞİD yöneticilerinin, itirafçılarının açıklamaları, ifadeleri vb. yine açık istihbarat olarak ortada.
Bunların ötesinde ABD Başkanı’nın Suriye Özel temsilcisi McGurk’un geçtiğimiz yıl görevinden ayrıldıktan sonra yaptığı Ankara’yı suçlayan birbirinden ilginç açıklamalarını da biliyoruz.
TÜRKİYE’NİN GİZLİ FAALİYETLERİ VE ÖRTÜLÜ ÖDENEK
Türkiye’yi yönetenler hem sınırlarının ötesinde hem de -Şimdi Libya’da olduğu gibi- daha uzak coğrafyalarda fütuhatçı özlemlerini tatmin etmek için barışçıl yöntemleri, diplomasiyi kullanmak yerine güce dayalı gizli kapaklı karanlık işler peşindeler.
Tabii aynı zamanda iktidarlarını koruyabilmek amacıyla bir zafer peşinde oldukları da biliniyor.
Adeta Sünni kesimin İran’ı olmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Bu amaçla ülkenin kısıtlı kaynakları boş hevesler ve güç gösterileri uğruna harcanıp gidiyor.
Bunu anlamak için kahin olmaya ya da gizli servislerle işbirliği yapmaya gerek yok. Cumhurbaşkanlığının örtülü ödenek harcamalarına bakmak yeter de artar bile.
2003'den 2018'e kadar örtülü ödenekten toplam 6 milyar 546 milyon dolar harcandığı anlaşılıyor. Bu çok büyük bir miktar ve kuşkusuz bu paranın hepsi Suriye iç savaşındaki illegal, uluslararası hukuka aykırı faaliyetlere ya da açıkça kaydı tutulamayacak istihbarat ve güvenlik harcamalarına gitmiş değil.
Ama buna rağmen Türkiye, İran gibi Ortadoğu ve dünyadaki örtülü faaliyetlerini el altından gizlice sürdürmeye çalışan ve bu amaçla ülkenin kıt kaynaklarını kullanan bir ülke olma yolunda ilerliyor.
Tabii yetkililer bunların milli menfaatler uğruna yapıldığını söyleyeceklerdir.
"Söz konusu vatansa gerisi teferruat" diyerek.
Guardian’ın, Telaferli bir Türkmen olan ve Türkmen Cephesi’ne yakın yeni lideri El Selbi’ye ilişkin haberini okuyunca ister istemez bunları düşündüm.
Haberde, "IŞİD'in yeni liderinin, örgütün başına geçene kadar Türkmen Cephesi’nin Türkiye temsilcisi olan kardeşiyle temaslarını sürdürdüğü düşünülüyor" cümlesi kafama takıldı.
Guardian acaba ne demek istiyor olabilir?