Ayşegül Karakülhancı

Ayşegül Karakülhancı

Kaybettiği halde kazanan Le Pen, kazandığı halde kaybeden Macron

Neyse ki Macron bu kritik seçimi kazandı ve AB çok derin olmasa da bir nefes aldı.

24 Nisan Pazar günü yapılan Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Emmanuel Macron aşırı sağcı Marine Le Pen’e karşı oy çokluğunu sağlayarak kazandı. Macron, cumhurbaşkanı olarak ikinci dönemine başlayacak. Marine Le Pen seçimin son ayında oylarını attırarak Macron’la arasındaki farkı hızla kapattı. Avrupa Birliği (AB), bir taraftan Ukrayna Savaşı’nın yarattığı sorunlarla boğuşurken bir taraftan da Fransa’da aşırı sağın yükselişinden, Le Pen’in seçimi kazanma ihtimalinden dolayı endişe içindeydi.

Neyse ki Macron bu kritik seçimi kazandı ve AB çok derin olmasa da bir nefes aldı. Çünkü AB’nin ikinci büyük gücü Fransa’nın tarihinde ilk kez, Birliğin Avrupa için her zamankinden daha önemli olduğu bir zamanda neredeyse onu sarsacak bir sağ popülist zaferi gerçekleşecekti. Eğer Le Pen Fransa Cumhurbaşkanı olarak seçilseydi, Avrupa şimdi en büyük krizinin ortasında fiilen daha da kararsız olacaktı. Savaşın ortasında AB’nin en önemli ülkesinden birini Rusya’ya daha yakın, Fransız-Alman işbirliğini sona erdirmek, Fransa'yı NATO komuta yapısından çıkarmak isteyen bir lider yönetecekti. AB'nin tek nükleer gücü siyasi olarak öngörülebilir olmayacak hale gelecekti.

Fransa cumhurbaşkanlığı seçimleri önce pandemi ardından da Ukrayna savaşının gölgesinde devam etti. Seçim zafer konuşması Macron’un şimdiye kadar yaptığı en kısa konuşma oldu. Herhalde Marine Le Pen'in ona on puan yaklaşabilmesini o da beklemiyordu. Belki de büyük bir kutlama ve uzun bir konuşma yapmak için gerçek bir sebebi olmadığını fark etti. Çünkü Macron, önemli bir kesimin sadece Le Pen'i engellemek için kendisine oy verdiğini biliyor. Birçok seçmen için Macron’a oy vermek kötülüğün daha azını tercih etmek içindi.

Gerçi Le Pen’i n ulaştığı 41,5’luk oy oranı için de aynı durum geçerli. Macron’a attığı reform adımları nedeniyle kızgın olan seçmenlerin bir kısmı tepkisel olarak Le Pen’e oy verdi.  

Macron, 58,2 ile seçimi kazandı. Ancak rakibiyle aradaki fark 2017'ye göre gözle görülür şekilde daraldı. 2017’de genç lider Macron Marine Le Pen'e karşı yüzde 66 gibi ezici bir farkla kazanmıştı.

Ayrıca seçimlere katılım oranı yüzde 72 ile 1969'dan bu yana en düşük seviyede oldu. Beş yıl önceki seçimlerde katılım oranı yüzde 74,4'tü. 2017’deki seçimlerde, dört milyon seçmen her iki adayı protesto etmek için boş zarf vermişti ve bir milyon seçmen de bilerek geçersiz oy kullanmıştı.

''BİZİ AŞIRI SAĞ DİYE TANIMLAMANIN SAÇMA OLDUĞUNU KANITLADIK''

2017'de Macron, seçim zaferini Paris'in ünlü Louvre sarayının avlusunda görkemli bir biçimde kutlamıştı. O akşam Fransızların aşırı sağcı veya sağcı popülist bir partiye oy vermesi için hiçbir neden olmayacağına söz vermişti. Fakat sözünü tutamadı Le Pen daha da güçlendi. Fransa siyasi olarak hiç olmadığı kadar bölünmüş durumda.

Macron'un seçimleri kazandığı halde çok sevinmesi için fazla bir nedeni yok bu nedenle Macron kazandığı halde kaybeden bir lider iken Le Pen ise kaybettiği halde kazanan bir lider oldu. Marine Le Pen sadece oy oranını arttırmakla kalmadı, aynı zamanda hem partisi Ulusal Cephe’ye  (Rassemblement national, RN) daha önce hiç oy vermemiş yeni sosyal katmanları hem de saygınlık ve saygı kazandırdı. Partisinin ideolojik özü aynı kalmasına rağmen, partisine normal bir sağ muhafazakâr parti imajını da oturtmayı başardı.

RN sözcüsü Laurent Jacobelli "Herkesin bir adayı vardı. Kentlerde durumu iyi olanların Fransa'sındakilerin Macron, geride bırakılmış ve küreselleşmeden faydalanamayanların Fransa'sındakilerin de biziz. Bizi aşırı sağ olarak tanımlamaya devam etmenin saçma olduğunu kanıtladık. Ortaya doğru ilerledik" dedi.

"Vizyonumuz ulusaldır" diyen Ulusal Cephe sözcüsü Jacobelli, sözlerini "küreselleşmenin daha fazla refaha yol açtığını iddia edenlere duyulan saygı kadar RN de 'farklı bir dünya görüşü' anlamına geliyor ve aynı saygıyı hak ediyor" şeklinde sürdürdü. 

Ulusal Cephe’deki dinamizme karşın Macron'un La République en Marche partisi (İlerleyen Cumhuriyet, LREM) coşkusunu kaybetmişti.

Macron Pazar akşamı Eyfel Kulesi'nin önünde seçmenlerine teşekkür ederken yaptığı konuşmasında Fransa'yı "büyük bir ekoloji ulusu" yapacağını söyledi. Kendisine oy vermeyenlere karşı da sorumluluklarını yerine getireceğine söz vererek "Önümüzdeki yıllar kolay olmayacak ama tarihi olacak" dedi. 

Macron ve partisi önümüzdeki beş yıl içinde ülkeyi yapıcı bir şekilde yönetmek istiyorsa toplumsal kutuplaşmaları, siyasi bölünmeleri azaltmak için yapıcı çalışmak ve dar gelirli halkın yaşam standartlarını yükseltmek, gelir dengesizliğini asgariye indirmek zorunda. Planladığı reformları yaparken daha sağduyulu davranmazsa ne bir beş yıl sonra ne Fransa ne de AB bu kadar şanslı olmayabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşegül Karakülhancı Arşivi