Pelin Cengiz
Kaz Dağları’nda salgın fırsatçılığı: Nöbeti değil, Alamos Gold’u tahliye edin
Kanadalı Alamos Gold şirketi ve Türkiye’deki yerli iştiraki Doğu Biga Madencilik’in geçtiğimiz yaz aylarında Çanakkale’de Kaz Dağları’nda Kirazlı mevkindeki altın madeni arama faaliyetleri, şirketin üst düzey yöneticilerinin yaptığı açıklamalar, usulsüz ağaç kesimleri, siyanürlü ayrıştırma tartışmaları ve en nihayetinde başlatılan "Su ve Vicdan Nöbeti" geçen yıl Türkiye’nin en önemli gündemlerinden biri olmuştu.
Yaz aylarından beri aralıksız sürdürülen ve bugün itibariyle 272’nci gününde olan Su ve Vicdan Nöbeti, ara ara sönümlendirilmeye çalışıldı, ancak mücadele her şeye rağmen devam ettiriliyor.
Hatırlanacağı üzere, Alamos Gold, geçen yıl, 13 Ekim 2019 tarihinde sona eren ruhsatlarının yenilenmediği açıklamasında bulunmuştu.
Ruhsatın yenilenmemesine bağlı olarak da bölgedeki faaliyetlerini "durdurduğunu" kaydetti.
İşletme ruhsatının 13 Ekim’de yenilenmemesi üzerine firma, Enerji Bakanlığı’na gerekli başvuruları yaptıklarını ve temaslarını sürdürdüklerini açıklamıştı.
Bu noktada, ruhsat yenilememe halinin aslında altın madenciliğinin iptali anlamına gelmediğini tekrar hatırlatmakta fayda var.
Çünkü o dönemde madencilik ruhsatının iptal edilmediğini belirten şirket, "ruhsat yenilenene kadar" inşaat çalışmalarına ara verdiklerini ifade etmişti.
Ancak, geride bıraktığımız süre içinde bırakın faaliyetlerini durdurmayı, geniş bir alanda şantiyeleri oradaki varlığını sürdürürken, ara ara ağaç kesimi yapmaktan da geri durmadılar.
Gözle görülmeyen bölgelerde, patlatma faaliyetleri yapmak istedikleri alanlarda yapılan ağaç kesimleri, birkaç kez Su ve Vicdan Nöbeti tutan yaşam savunucuları sayesinde durduruldu.
Türkiye Ormancılar Derneği Denetleme Kurulu Başkanı Salih Sönmezışık, Çanakkale'nin tek içme suyu kaynağı Atikhisar Barajı’nın da bulunduğu bölgede 347 bin 815 adet ağacın kesildiğini tespit ettiklerini açıklamıştı.
Bilindiği üzere, Tema Vakfı tarafından 195 bin olarak belirlenen kesilen ağaç sayısı ÇED raporunda 45 bin 650 adet olarak belirtilmesine karşın, Orman ve Tarım Bakanlığı, bu sayısı 14 bin 300 olarak ifade etmişti.
Gelelim yeni gelişmelere…
Orman Müdürlüğü, Su ve Vicdan Nöbeti’nin 270’inci gününde yaşam savunucularına çadırlı nöbetin bitirilerek, alanın boşaltılması yönünde bir tebliğde bulundu.
Çanakkale İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu tarafından 13 Nisan 2020 tarihinde alınan kararla "Orman Bölge Müdürlüğü’nün izni olmadan ormanlık alanlara girilmesi, konaklanması, gecelenmesi, drone uçuşu, gösteri, toplantı, program yapılması" yasaklandı.
Konuyla ilgili görevlendirilen Orman Bölge Müdürlüğü, Kaz Dağları için tutulan çadırlı nöbeti bitirmek üzere Kirazlı/Balaban mevkiinin boşaltılmasını içeren bir tebliğde bulundu, tahliye kararına uyulmaması halinde idari para cezası uygulanacağını belirtti.
Daha önce de ormanda konaklamanın yasak olduğu gerekçesiyle nöbet tutanlara yönelik para cezaları kesilmişti.
Bakın, biz filmi defalarca, hem de acı tecrübelerle gördük, biliyoruz, şahidiyiz.
Daha geçtiğimiz günlerde, üzerine ayakkabıyla bile basılmaması gereken Salda Gölü’ne girişler yasaklandı. Ardından, millet bahçesi yapmak için iş makineleriyle, kamyonlarla girip bembeyaz kumulları kazıyıp gittiler.
Gözümüzün önünde umursamadan katlettiler.
Aynısının Kaz Dağları’nda olmayacağının garantisini kim verebilir?
Koronavirüs salgını bahanesiyle, Çanakkale İl Hıfzıssıhha Kurulu, ormanlarla ilgili aldığı "önlemlerle" pandemiye karşı mücadele ediyormuş gibi göründüğü bu kararla, hem yaşam savunucularını hedefe koyuyor, hem de ormanların talan edilmesinin önünü açıyor.
270 gündür madenci şirketlere ve idari cezalara rağmen kamuoyu desteği/duyarlılığı ile devam eden Su ve Vicdan Nöbeti, pandeminin başladığı günden bugüne kişi yoğunluğu azaltılarak, izolasyon uygulanarak ve hijyen koşulları arttırılarak sürüyor.
Üstelik nöbet alanı boşaltılmak istenirken, şirketin şantiyesi, çalışanları, güvenlikleri orada durmaya devam ediyor. Çadırda bulunan yaşam savunucuları koronavirüs yayılımında tehdit olarak görülüyor, bu kesinlikle kabul edilemez bir durum.
Haklı olarak nöbettekiler soruyor ve şu taleplerde bulunuyor:
- Drone uçuşunun yasaklanmasının pandemiyle mücadeleye nasıl bir etkisi var?
- İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu, bu kararlarla şirketlerin gayriresmi ya da resmi çalışmalarını rahatlatmak, doğa tahribatlarının belgelenmesini engellemek mi istiyor?
- Bu karar, tahliyeyi duyan kişilerin nöbet alanına sahip çıkmak için Kirazlı’ya gelmesine ve virüsün daha çok yayılmasına neden olacak bir karardır. Kurul, halkın Kaz Dağları hassasiyetini bilmiyor olabilir mi? Böyle bir karar nasıl alınabilir?
- Nöbet alanında izole kalanların tahliyesi demek bulaşın gittikçe daha çok yayıldığı ülkemizde, şehirlerarası yolculuğa zorlanmaları, hayatlarının riske atılması demek. Kurul, bu mağduriyeti yaratmayı ve riski nasıl göze alabilmektedir?
- Pandemi krizinin doğa talanı açısından bir fırsata çevrilmek istendiğini görüyoruz. Salda Gölü’nde yaşananlardan sonra Kaz Dağları’nın akıbeti açısından da kaygılıyız. Doğayı talan etmek isteyen tüm şirketlere süresiz "Evde Kal" diyoruz.
- Çanakkale’deki ormanların yok olması vebalinin altında İl Hıfzıssıhha Kurulu’nun kalmaması için bu kararlardan geri dönülmesi gerekmektedir. Kurulu, yaşamlarımızı tehlikeye atmaması için nöbet alanımızı kararın istisnası tutmaya davet ediyoruz.
Burada amaç bellidir. Koronavirüs salgını fırsat bilinerek çadırlı nöbet sonlandırılmak isteniyor. Çünkü buradaki yaşam savunucuları şirketin her hareketini izliyor ve ifşa ediyor.
Belli ki, çadırlı nöbetin bitirilmesiyle burada gözlerden uzak şekilde, ağaç kesimine devam edilerek, alanın ruhsat için hazır hale getirilmesi niyeti var.
Alamos Gold, burada rezerv bittikten sonra arkasında bıraktığı ekolojik yıkıma bakmadan çekip gidecek.
Çadır nöbetini hedef almak yerine Alamos Gold’un ve yerli iştiraki Doğu Biga Madencilik’e tahsis edilen alanların izin belgeleri iptal edilmeli ve firmanın alanı boşaltması sağlanmalıdır.
Önce Alamos Gold, Kaz Dağları’nı terk etsin, şantiye alanını boşaltsın, ruhsatı yenilenmemiş alanda faaliyetlerine son versin.
Bölgede Alamos Gold’un katlettiği ormanlık alanın tekrar rehabilite edilmesi gerekiyor, bunlar da usulüne uygun yapılsın.
Rehabilitasyonun maliyeti talana sebep olanlar tarafından karşılansın.
Ondan sonra çadır nöbeti de amacına ulaşmış olur.
Ne yaparsanız yapın, sizin talancı zihniyetiniz bir gün yok olup gidecek, Hasankeyf’ten Salda Gölü’ne, Kuzey Ormanları’ndan Karadeniz’e, Munzur’dan Kaz Dağları’na bu ülkede direnenler, yaşam için mücadele verenler kazanacak.