Murad Mıhçı
Kılıçdaroğlu, Ermeniler videosu da yayınlar mı?
‘’Zaten bütün insanlara sevgim olduğunu düşünüyorum, hatta Ermenistan'ın düşmanlarına bile- ki kibarlık ediyor ve burada adlarını söylemiyorum. Kim olduklarını herkes biliyor. Hiçbirine karşı bir zorum yok, çünkü hepsini kendi hayatlarını yaşayan insanlar olarak görüyorum. Biliyorum, hatta eminim ki tek bir insan, kalabalıkların yaptığı canavarlıkları yapamaz. Benim tek bir itirazım başıboş saldırgan kalabalıklara.’’
(Uçan Trapezdeki Cesur Genç Adam)
William Saroyan
Biz az bırakılan Ermeniler açısından gerçekten zor bir haftaydı. Öncelikle tam da 24 Nisan haftasında ünlü tiyatro oyuncu Rana Cabbar’ı kaybettik. Rana Cabbar’ın Ermeni Katolik olduğunu ve ünlü sanatçı Ferdi Özbeğen’le akraba olduğunu vefatından sonra öğrenmemiz vefatı kadar üzücüydü.
Oyuncu Rana Cabbar, mesleğe başladıktan sonra Solakyan soyadını değiştirip Cabbar soyadını kullanmaya başlamış. Düşünüyorum, Uğur Mumcu'nun yazdığı "Sakıncalı Piyade" oyununu oynadığı dönemde, Solakyan soyadını kullansaydı kim bilir daha neler yaşardı bilinmez.
Geçmişte Sami Hazinses’in ölümü sonrası Ermeni Vakıf yöneticilerine ulaşılıp, oyuncunun Ermeni olduğu ve cenaze işlemlerinin kendileri tarafından yapılmasının doğru olacağı söylenmişti. Büyük oyuncu Sami Hazinses’in, Ermeni Ortodoks olduğunu ve kimliğinde Samuel Agop Uluçyan yazdığını ölümünden sonra öğrenmiştik. Cenazesi Kadıköy Surp Takavor Ermeni kilisesinden kalkmıştı. Gerçek adının ölümünden sonra yazılmasını istediği sözleri acı bir şekilde hafızalarda kaldı.
Kim bilir kaç tane değerimiz, adlarını ve kimliklerini saklamak zorunda kaldı veya kalıyor. Her iki değerimizi de saygıyla anıyorum. Yazımı okuyan dostlarımı, kimliklerini saklamak zorunda bırakılmış bu iki oyuncunun ruh hallerini düşünmeye davet ediyorum. Kimliklerini ve inançlarını saklamak zorunda kalan ve ötekileşen toplumların ne kadar çok ferdi olduğu hepinizin malumu.
BU SENE 24 NİSAN 1915 ANMASI
24 Nisan 1915 anması, acının coğrafyasında ne üzücüdür ki bu sene yapılamadı. Yapılacak paneller valilik kararıyla iptal edildi. İnsan Hakları Derneği’nin yıllardır yaptığı basın açıklamasının kapısının önünde yapılmasına dahi izin verilmedi.
24 Nisan Platformu’nun oturarak kayıpları sessiz anmasına bu sene de izin verilmedi. Geçmişte Platform anmalarına, dünya gündemine ‘Demokrasi var’ mesajı vermek için Taksim Meydanı’nda izin verilirdi. Sonrasında İstiklal Caddesi’ndeki Fransız Konsolosluğu'nun önü derken, yine İstiklal Caddesi’ndeki Tünel’in önünde yapılmasına izin verilmişti. En son kimsenin fark etmeyeceği Şişhane’ye izin verilmişti. Artık anmalara izin verilmiyor. Sessiz anma bile ne acıdır ki yapılamıyor.
Bu durum, ülkenin günbegün demokrasiden uzaklaşmasının bir kronolojisi olarak kabul edilmeli. Yine de başta İHD olmak üzere ısrarla mücadele veren 24 Nisan Platformu üyelerinin mücadelesi çok değerli.
Sayın Recep Tayip Erdoğan’ın 2012 yılından bu yana Patriğimize yolladığı taziye mesajı bu sene de tekrarlandı. ‘’Türkiye Ermenileri Patriği Sayın Sahak Maşalyan, Ermeni Toplumunun Kıymetli Üyeleri, Değerli Vatandaşlarım’’ sözleriyle başlayan metin şöyle devam ediyordu:
‘’Bu vesileyle, gerek Birinci Cihan Harbi esnasında yaşanan çatışmalar, çıkarılan isyanlar, gerekse çete hareketleri ve tedhiş eylemleri nedeniyle vefat eden Osmanlı vatandaşlarına da Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.’’
Bu sözlerin yorumunu siz okuyucu arkadaşlara bırakmış olayım. Daha fazla topa girmeyeyim.
Tabii az sayıda da olsa 24 Nisan 1915’i anan siyasi yapılar oldu. Halkların Demokratik Kongresi, Halkların Demokratik Partisi, Yeşil Sol Parti, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi gibi siyasi yapılar doğru yerden taziye mesajlarını yayınladılar.
Diğer yandan özellikle bizler gibi bu konularda iki kelam edip paylaşım yapanlar da linçlerden linç beğendi. Ne diyelim, alıştık.
Bu sene Ankara'nın en merkezi noktalarından biri olan Sıhhiye Köprüsü’nde Talat, Enver ve Cemal Paşa’nın fotoğraflarına yer verildi. Ülkenin atmosferini düşünürsek, bu fotoğrafları ve ‘Yaşasın İttihat Terakki’ güzellemelerini gerçekten "anlaşılır" bir durum olarak görmek mümkün. Tabii ABD Başkanı Biden’ın, 1915’te yaşanan acı için görevinin üçüncü yılında da "Ermeni Soykırımı" ifadesini kullanması yine ve yeniden tepkilerin artmasına vesile oldu. Biden’ın ısrarla bu söyleminden vazgeçmiyor.
Sonuç olarak kendi namıma söyleyebilirim ki 108 yıl geçmiş olmasına rağmen beklenen yüzleşme emareleri eskisinden daha geri bir noktada. Hiç kimse kusura bakmasın, geçmişte mücadele veren duyarlı kesimlerin bile Ermeni’yi görmeyen bir yaklaşıma doğru yol aldığı söylenebilir. Bu durumun, Ermeniler ’den öte ülke coğrafyasına katkısının ne acıdır ki farkına varılamamış. Bunu demokrat siyasi yapıların bile çoklu alan açmayışıyla da fark etmek mümkün. Amerika, Fransa ya da diğer ülkeler açıklamalar yaparken, acının coğrafyasında gerçeklerin konuşulmaması işin en acısı.
KEMAL BEY'DEN BEKLENTİM
Bildiğiniz üzere Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, tarihi çıkışlar yapmaya devam ediyor. İlk olarak HDP ziyaretinde yaptığı anadil vurgusu çok değerliydi. Sonrasında Kürtlere dair yayınladığı videosu çok anlamlıydı. Ötekileştirilen Kürt halkının acılarının bir bölümünü ifade etti. Kemal Bey’in açıklaması tam anlamıyla sorunları gören bir yerden değildi fakat demokratik bir geçişe doğru atılan ilk adım olması açısından çok değerli ve mühim görmek gerekir.
İkinci videosu Aleviler üzerine oldu. Özelikle Aleviler konuşmasında gençleri baz alarak hitap etmesi çok önemliydi. Kendisinin de bir Alevi olduğunu belirtmesi, ayrımcılık yapanlara karşı dik bir duruş sergilemesi açısından mânâlı bir çıkış oldu. Kimliklerimizi seçemeyeceğimizi hatırlatması umarım toplumda etkisini gösterir. Gençlere ve Alevilere söylediği sözler, hem tarihsel açıdan hem de öteki görülen tüm inançlar açısından çok ama çok değerli.
Gelelim benim beklentime. ‘Murad sen de fazla uçuyorsun!’ demeyin. Çünkü ben halen bu coğrafyanın vicdanına inanıyorum. Tarihsel hafızanın çok dolu bir memlekette yaşıyorsak, bu ülkenin kara bulutlarını dağıtmamız için her meseleyle yüzleşilmelidir. Nasıl Aleviler ve Kürtler üzerinden çıkış yapıldıysa, ülkede nefret söyleminde en fazla maruz kalan Ermeniler ve Hristiyanlara dair de kelâm edilmeli. Helalleşmek bağlamında Ermenilerle helalleşmeye ve Ermenistan’la ilişkilerin iyileştirilmesi sürecine dair yol haritasını duymak beklentisi içindeyim. İslam ülkeleri içinde neredeyse en az oranda Hristiyanların yaşadığı memleketimizde, inançlarından ötürü sorunlar yaşayan Hristiyan halkların ya da bireylerin sorunlarının çözümü için yol haritasını duyma beklentim elbette ki var.
Yüzyıllardır bu coğrafyanın yerli halklarından ve inancından bir birey olarak bunları duymaya hakkım olduğunu ısrarla söylemem yanlış görülmemeli.
Elbet bu coğrafyada halklar, ırkçılığa karşı büyük zafer elde edecek. Elbet bu coğrafyanın yerli halkları yan yana, omuz omuza barışın halayını çekecek. İşte o günlerde mücadele veren değerler başları dik olmanın erdemini tekrar gösterecek.
YAŞASIN 1 MAYIS
Yazımın sonunda 1 Mayıs 1977 tarihinde katledilen Garabet Ayhan, Diran Nergis ve 32 yoldaşın ruhlarını saygı ile anıyorum. İşçinin ve emekçinin bayramı olan 1 Mayıs’ı bu sene İstanbul Maltepe’de kutlayacağız. Ben de HDK kortejinde yerimi alacağım. Sömürüsüz emek eksenli bir yaşam için.
ԿԵՑՑԷ՛ 1 ՄԱՅԻՍ
Yaşasın 1 Mayıs!
Bijî Yek Gûlan!
Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından.