Kılıçdaroğlu’ndan Bekleviç’e İnce’den Demirtaş’a

Yürüyüşün başlamasından sonra gündeme gelen erken seçim, yürüyüşü görünmez kılsa da onu ve işaret etiği sorunu önemsizleştirmiyor. Tam tersine daha çok dikkat çekiyor.

Onunla uzun yıllar önce Bilgi Üniversitesi’nde tanıştım. İnsan Hakları Hukuku’nda yüksek lisans yaparken, o da ekonomi lisans öğrencisiydi. Ama onu öğrenciliğinden çok sivil toplum aktivistliği sonrasında ise siyasi bir kimlik olarak tanıdım.

Bu ülkeye dair hep umutları olan, kendi yaşıtı genç bir kuşağın yeni bir siyasi iklim üreteceğini ve onun özneleri olacağını savundu daima.

En son bağımsız cumhurbaşkanı adayı olduğunu açıkladı ama resmi adaylıktan vazgeçti. Bu genç siyasi aktör, Tuna Bekleviç.

                                                                      ***

Tuna Bekleviç, tam 23 gündür yürüyor. Ankara’dan Diyarbakır’a. Yarın Diyarbakır’da olacak.

Yürüyüşün adı: "Kardeşlik Yürüyüşü".

Çok konuşamasak da hala Türkiye’nin en önemli sorunu olmaya devam eden Kürt sorununa dikkat çekmek, bu sorunun çözümünün acil gündeme alınması için yürüyor, Tuna Bekleviç.

Yürüyor çünkü, Kürt sorununun çözümsüzlük halinin Türkiye’yi çözdüğünün farkında.

Güvenlikçi yaklaşımların sorunu bastırdığının ama çözmediğinin farkında.

Bu farkındalıklara dikkat çekmek için yürüyor, Tuna.

                                                                         ***

Türkiye’nin bugün gerek Irak gerekse özellikle Suriye politikalarında düşülen açmazın temelinde, içerideki Kürt sorununun çözümsüzlüğü yatıyor.

Çözüm sürecinden alınmayan mesafe yüzünden içine düşülen "Kürt kimliği, Kürt kimliği alerjisi", ülke olarak hepimize kaybettiriyor.

Şunu bir kez daha görmek durumundayız. Türkiye, içerideki Kürt sorununu çözmedikçe, çevresindeki gelişmelere de müdahil olma, uluslararası ilişkilerde etkili bir özne olma imkanını bulamaz.

Ülkenin sahip olduğu askeri gücü, kurulan masalara oturabilmesini sağlar ama söyleyeceği sözün etkisini garanti edemez.  

Kürt sorununun çözümü ise öncelikle, eşit vatandaşlık hakkına dayalı, katılımcı, çoğulcu demokrasi ve kimliğin, dilin kabulü ve tanınmasıdır.

Yani demokrasinin derinleştirilmesi, hukukun üstünlüğü, laik, sosyal bir hukuk devletinin tüm kurumları ile hayata geçirilmesidir.

                                                                          ***

İşte Tuna Bekleviç’in yürüyüşü, bunları yeniden düşünmek için hepimize fırsat verdi.

Yürüyüşün başlamasından sonra gündeme gelen erken seçim, yürüyüşü görünmez kılsa da onu ve işaret etiği sorunu önemsizleştirmiyor.

Tam tersine daha çok dikkat çekiyor.

                                                                       ***

Kürt siyasal haklarının hem kitlesel hem de siyasal olarak esas temsilcisi olan HDP’nin son yıllarda karşı karşıya bırakıldığı "siyasi tasfiye" hareketi, istenen başarıya ulaşmamıştır.

Yapılan tüm araştırmalar, HDP’nin yüzde 10’un civarında olduğunu göstermiştir.

4 Kasım 2016’dan bu yana tutuklu bulunan eski Eşbaşkan Selahattin Demirtaş’ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olmasının, partiye belli bir enerji getireceğine kuşku yok.

Bu noktada, siyaseten yapılması gereken Selahattin Demirtaş’ın tahliye edilmesi ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde eşit şartlarla yarışın sağlanmasına çalışılmalıdır. Bu sadece muhalefetin değil, iktidarın da talebi ve hedefi olmalıdır.

CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce’nin, Edirne’de cezaevindeki Selahattin Demirtaş’ı ziyareti, Edirne mitinginin ardından Hakkari’de düzenlenen miting sembolik açıdan da çok değerlidir.

Edirne’den Hakkari’ye birlikte yaşamanın, birlikte Türkiye olmanın siyaseten önemli bir adımıdır.

                                                                   ***

Bu açıdan CHP, HDP’yi siyaseten kucaklamak için pek çok şey yapmaktadır.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun son süreçte HDP konusunda gösterdiği hassasiyeti, Cumhurbaşkanı Muharrem İnce başka ve önemli bir aşamaya taşımış, HDP’nin yeniden Türkiyelileşmesi konusunda büyük adım atmıştır.

                                                                   ***

Tuna Bekleviç’in Ankara’dan Diyarbakır’a başlattığı Kardeşlik Yürüyüşü, seçimlerle birlikte daha çok anlam kazandı.

Nasıl Kemal Kılıçdaroğlu Ankara’dan İstanbul’a arkasına on binleri alarak "Adalet" için yürüyüp, toplumun ve dünyanın dikkatini çektiyse; Tuna Bekleviç’in Kardeşlik Yürüyüşü de seçimlerle birlikte Kürt sorununun çözümünün, Kürtlerin Türkiyelileşmesinin, Kürtsüz Türkiye olmayacağını bize hatırlatmış olmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi