ayşe düzkan
leyla halid de kürtleri mi destekliyor!
önce israil’de yayınlanan haaretz gazetesinde yer aldı, daha sonra reuters haberleştirdi, ardından farklı kaynaklar teyit etti. şam yönetimi, kobane ve cezire’den güçlerin kendi kontrolündeki topraklardan afrin’e geçmesine göz yumarak sessizce ve dolaylı olarak kürtlere destek veriyor. suriye dışişleri bakan yardımcısı faysal mikdad’ın, ülkesinin hava savunma sistemlerinin israil, abd ve türkiye uçaklarına karşı koymaya hazır olduğu yönündeki ifadesiyle bu bilgi bir araya geldiğinde tsk’nın suriye’de işinin ne kadar zor olduğu ortaya çıkıyor. çünkü karşısında uzun zamandır savaşan, deneyimli iki ayrı güç var. diğer yandan, suriye’de adil bir çözümün, tekfirci muhalefetin tasfiye edilip esad yönetimi ve sdg’nin yer alacağı bir masada sağlanabileceğine inananlar için bu olumlu bir haber. ama kürt hareketinin suriye’deki stratejik tercihini, türkiye’de aynı hareketten arkalarına bakmadan kaçmaya bahane edenler için durum farklı ki şöyle bir dönüp baksalar görecekleri şeyleri açıklayabilecekleri şüpheli.
tam bu sırada, hdp kongresi’ne, fhkc politbüro üyesi leyla halid ve o da yetmezmiş gibi, hizbullah’a yakın olarak tanınan lübnanlı siyasi analist enis nakkaş katılmaz mı! enis nakkaş’la gazetecilerin görüştüğü yönünde haberler gördüm, röportajların henüz hiçbirini okumadım ve merakla bekliyorum. leyla halid ise kongrede yaptığı ve kürtlerle filistinliler arasında paralellikler kuran konuşmasındaki görüşlerini, gazete karınca’dan çağdaş kaplan ve tolga er’e verdiği röportajda tekrar etmiş. bu görüşler, birkaç ay önce hasan sivri’yle yaptığı ve kürtlerin abd’den aldığı desteğe yönelik eleştirilerini dile getirdiği röportajla birlikte ele alındığında, eleştirel dayanışma üzerine epeyce fikir veriyor diye düşünüyorum.
internet ve sosyal medya çağında değişen çok şey var. bunlardan biri de şu: artık hiçbir şeyi eskiden olduğu gibi, sadece kendimizin ve birbirimizin ilgisini çeken dergilerde, "aramızda" konuşmuyoruz. söylediğimiz her şey muarızlarımız tarafından da görülüyor. mevlüt çavuşoğlu’nun abd’yi komünistlikle, ateistlikle falan suçlayan sözlerini cehalet addedip küçümseyenler oldu. oysa cehalet, halkın buna inanması için mahkum edildiği şeydir, bu ise açık bir kara propaganda ve kabul etmeliyiz ki soldan da epeyce argüman devşirmiş.
tabii, leyla halid’in söyledikleri karşısında infial eden bir başka kesim de iktidar yanlıları oldu. nasıl yani, "kudüs" zaten "bizim"ken ve türkiye cumhuriyeti, recep tayyip erdoğan’ın önderliğiyle filistin’i zaten kurtaracakken, filistin direnişinden söz etmesi yetmezmiş gibi, akp’yi eleştiriyor ve üstüne üstlük hdp’nin kongresine mi katılıyor! (şunu da bir kere daha gördük; sözde müminler en ufak bir rahatsızlıkta, hele de karşılarında bir kadın varsa, hemen edeplerini bozabiliyor ve kendi akıllarınca o kadının iffetine dil uzatabiliyor.)
iktidarla muhalefet arasındaki fark sadece kimin yanında ve kime karşı çıkıldığıyla ilgili değil çünkü iktidarla muhalefet arasındaki fark bir tartışmaya indirgenemez çünkü iktidar tartışmıyor, dayatıyor.
şunu bir kere daha hatırlamakta fayda var. emperyalizm kavramını, bir demagoji malzemesi olarak değil de, halkların kendi topraklarına, kaynaklarına ve egemenliğine sahip çıkmasının yolunu arayanların tarif ettiği şekilde anladığımızda şunu da görüyoruz: emperyalizme karşı mücadele, çeşitli ulus-devletlerin orduları arasındaki çatışmada taraf tutmaya indirgenemez. bir ülkenin iç işlerine müdahale etmenin de emperyalizm karşıtlığıyla ilgisi yok. suriye bize emperyal niyetlerin abd hatta rusya ile sınırlı olmadığını açık biçimde gösterdi; bizzat kendi vatandaşı olduğumuz devletin bu türden niyetleri bulunduğunu, en görmek istemeyenlerin bile gözüne soktu, bu niyetleri onaylamayı vatanseverlik olarak tanımlayanlara denecek söz yok. bu niyetleri benimsemeyi, sonuçlarına karşı çıkmamayı emperyalizm karşıtlığı olarak yutturmak isteyenlere söylenecek çok şey var.
ama daha önemlisi şu. suriye’de savaşın derinleşmesi, israil ve lübnan’ın dahil olması ve vekalet savaşının asillerin savaşına dönme ihtimali varken bırakın enternasyonalizmi falan, bizimle aynı dili konuşan, aynı topraklarda büyüdüğümüz çocuklar, bizim vergilerimizle finanse edilen çatışmalarda can verirken ne yapacağız? sizce leyla halid bizimle aynı durumda olsa, eleştirel makaleler ve sosyal medya mesajlarıyla mı yetinirdi?