Madenci ormana girmeden önceki son çıkışınız

Zeytinliklerin talana açılmaması konusunda geri adım attırıldı, şimdi ormanların talana açılmasının önüne geçmek için mücadele etmek gerekiyor.

Bazı yazıları yazarsınız, kısa birkaç kelime ile yazdığınız yüzlerce kelimeyi özetlemek, çarpıcı, etkileyici şekilde kelamınızı ifade etmek için uğraşırsınız. Bu yazı kendi başlığını kendisi attı, gerisini getirmek de zor olmadı. Çünkü, şu sıralar -sanki sadece onların derdiymiş gibi- çevre mücadelesinin tek bir öncelikli derdi var. Torba Yasa'daki çevre ve yaşam alanlarını ilgilendiren maddelerden geri adım atılması...

Ancak, yeterince farkındalık oluşmadığı için, konu yeterince gündemde yer bulamadığından ya da kamuoyunda yeterli baskı mekanizmaları işlemediği/işletilemediği için Torba Yasa'daki ilgili maddeler sessiz sedasız TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndan geçiyor.

Eğer, bu maddeler aynı hızla Meclis Genel Kurulu'ndan geçerek yasalaşırsa, memleketin ormanı, dağı taşı toprağı, denizi, deresi madencilik sektörünün emrine sunulacak, bu sayede de memlekette kazılmadık bir karış toprak kalmayacak. 

Torba Yasa adıyla bilinen, uzun unvanıyla "Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" 78 sayfa ve 130 madde olarak birkaç hafta önce gündemimize geldi. Tasarının 54, 55, 56, 57, 58 ve 61. maddelerindeki değişiklikler doğrudan çevre ve yaşam alanlarını ilgiliydi. 

Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki tartışmaların ardından 55, 56, 57, 58 ve 61. maddeler geçti. Geriye kalan 54. maddenin bu hafta görüşülmesi bekleniyor. 

Komisyonda kabul edilen 61. maddeyle Mera Kanunu'nda değişikliğe gidilecek. Mera, yaylak ve kışlaklar, endüstri bölgesi, teknoloji geliştirme bölgesi, organize sanayi bölgesi, serbest bölge kurmak için ot parası bile ödenmeden talana açılacak. 

Biyo çeşitliliğin tehlikeye girecek olmasının, pek çok canlının yaşam alanının yağmaya açılmasıyla soylarının tükenecek olmasının ya da yoksul köylülerin geçim alanları meraların ellerinden alınacak olmasının bir önemi yok nasıl olsa... Zaten et de Rusya dahil olmak üzere pek çok yerden ithal gelecek, ne gerek var meraya değil mi?  

Burada aslında aşina olduğumuz bir AKP hinliği de var. Haziranda, "Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" ile Mera Kanunu'nda yapılmak istenen ancak, tasarıdan çıkarılan düzenleme şimdi geri getirilmiş oldu. 

Cumhuriyet'in ilk yıllarında 44 milyon hektarla ülke yüzölçümünün yüzde 56'sını oluşturan mera ve çayır alanları, 2014'te 14,6 milyon hektara inerek yüzde 19'a gerilemiş. Bu son değişikliklerle mera kavramına 'elveda' diyebiliriz.

58. maddeyle, Türkiye Taş Kömürü Kurumu (TTK) ile Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) uhdelerinde bulunan maden ruhsatlarını işletmeye, işlettirmeye, bunları bölerek yeni ruhsat talep etmeye ve bu ruhsatları ihale etmeye yetkili kılınıyor. İki kurumun elinde bulunan mevcut ruhsatlar hızla ihale edilecek. Çıkarılacak kömürle yeni termik santraller yapılacağını tahmin etmek zor değil.

Daha geçen hafta Şırnak Cizre'de, üstelik kaçak çalışan bir kömür madenine yedi kişiyi kurban veren Türkiye'nin bunlardan alacağı dersi, değiştireceği enerji politikası yok elbette. Soma'dan o dersi almayan için Cizre ne ki?

Tasarının 55. maddesiyle orman alanlarında yapılacak madencilik faaliyetleri için ilk 10 yıl için herhangi bir bedel alınmayacak. Orman alanlarını madencilik gibi zaten ekolojiye son derece zarar veren bir faaliyete açtıktan sonra bedel almışsınız almamışsınız çok da önemi yok aslında. Bu madde ormanlarda madenciliği teşvik edece olması sebebiyle son derece tehlikeli. Bu maddeyle birlikte orman alanlarında verilen madencilik izinlerinde patlama yaşanması muhtemel... 

Tasarının 56. maddesiyle altın, gümüş, nikel gibi madenlere ilişkin ek arama süresi tanınacak, ayrıca jeolojik haritalama, jeofizik etüd, sismik, karot, kırıntı ve numune almaya yönelik faaliyetler için ÇED kararı aranmayacak. Özellikle bu faaliyetlerin doğal açıdan hassas ve değerli alanlarda yoğunlaştığını düşünecek olursak, söz konusu düzenleme bu alanları maden arama faaliyetlerinin olası zararlarına karşı savunmasız hale getirecek.

Tasarının 57. maddesi ise işletme izninden sonra madenlerin en kısa zamanda tam kapasite ile çalışması amacıyla projede beyan edilen üretim miktarından yüzde 30'dan az üretim yapanlara önce para cezası ardından ruhsat iptali yaptırımı getirecek. Bu maddeyle zaten çevreye zararlı bir faaliyetin tam kapasite sürdürülmesi teşvik edilecek.

Gelelim, bu hafta gündeme alınacak 54. maddeye...

Bu maddeler içinde en tehlikelisi, 54. madde. Bu maddeyle, madencilik faaliyetlerindeki izinlerin düzenlenmesinde değişiklikler öngörülüyor. Maddenin geçmesi halinde, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) ve diğer izin süreçleri üç ay içinde bitirilmezse, ÇED ve diğer izinler verilmiş sayılacak. Gelecek hafta bu maddenin, ÇED kısmının çıkartılıp diğer izinlerin bırakılarak görüşüleceği belirtiliyor. Öyle olursa orman tahsisleri vs. gibi diğer izinler üç ay içinde bitirilmezse, otomatik olarak izin verilmiş sayılacak. 

Diğer yandan, maddede nihai ÇED için sivil toplum kuruluşlarının görüş bildirme süresinin de üç ayla sınırlandırılacak şekilde görüşüleceği ifade ediliyor. Bunlar artık teferruat, oynanmak istenen oyun net. 

Bu maddenin tartışmaya bile yer olmadan çıkartılması gerekiyor. Zira, bu madde geçerse, madencilik sektörüne geniş bir 'ÇED muafiyeti' gelecek, şimdiden adını koyalım.

Şimdi hayal edemiyor olabilirsiniz, yarın öbür gün yaşadığınız yerler yaşanmaz hale geldiğinde, bağınıza bahçenize girdiklerinde biraz geç olur ama durum zihninizde somutlaşır.

Çünkü, bu tasarı yasalaşırsa, madencilik faaliyetleri için alınması zorunlu ÇED kararı, çevre izin ve lisansları, orman tahsisi, işyeri açma ve çalışma ruhsatları, imar izinleri, kamu hizmetine ya da umumun yararına ayrılmış yerlere 60 metre, özel mülklere 20 metre dahilinde madenciliğe izin verecek.

Bahsettiğim maddeler geri çekilmezse ya da genel kurulda tekrar görüşülmezse geçmiş olsun, gördüğünüz ormanlardan önceki son çıkış tabelasına bakıyor olabilirsiniz, üstelik ilerden dönüp gelelim deme şansınız da neredeyse kalmıyor... 

Kazanacağınız vakit, komisyondan geçmiş maddelerin Meclis Genel Kurulu'nda oylanmasına kadar geçecek olan zaman. Sadece muhalefet milletvekillerinden birşeyler beklemek mucize beklemekle eşdeğer. Sivil toplum kuruluşlarının, aktivistlerin yapabilecekleri de sınırlı. Yağma ve talan yasalaşmasın diyorsanız, önümüzdeki birkaç günde elinizden geleni yapın. Zeytinliklerin talana açılmaması konusunda geri adım attırıldı, şimdi ormanların talana açılmasının önüne geçmek için mücadele etmek gerekiyor. Diğer türlü, sesini çıkarmayanlar çocuklarına bundan sonra sadece ormanların fotoğraflarını gösterir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi