MESAM’da 'taht savaşları': Yalan söylüyor

MESAM seçimlerini kazanan Arif Sağ’ın ekibinde 6 yıldır saymanlık görevini üstlenen sanatçı Metin Karataş ile Orhan Gencebay’ın iddiaları üzerine konuştuk: Doktor raporu şart.

Seran VRESKALA


ARTI GERÇEK- Musiki Eser Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) kurulduğu günden bu yana hiç bu kadar gündem olmamıştı sanıyorum. Bu yıl Mart ayında Orhan Gencebay’ın MESAM yönetim kurulu başkanlığından istifası ile başlayan ve Arif Sağ’ın tekrar başkan seçilmesiyle sonuçlanan olaylar zinciri bitmek bilmedi ve adeta tarafların sürekli birbirlerini suçladığı olaylı bir boşanma davasına döndü. Birbirleri hakkında bulundukları iddiaları okuyunca kendimi sanki ‘Game of Thrones’u izliyormuş gibi hissettim. Arif Sağ oy çoğunluğu ile tekrar başkan seçilince, Orhan Gencebay da açtı ağzını yumdu gözünü ve geçen pazar Hürriyet’e verdiği röportajda oylamanın yasal olmadığını ve Arif Sağ’ın ekibinin suç işlediğini iddia ederek Kültür Bakanlığı’na MESAM için tekrar çağrıda bulundu. Dönüşümlü olarak 1'er yıllık başkanlık için anlaştıkları ancak Orhan Gencebay’ın verdiği sözü tutmadığı iddiaları, nedense bana Hayri İnönü ile Mustafa Sarıgül arasındaki tartışmaları hatırlattı. 8 yıldır yönetim kurulunda görev alan ve 6 yıldır saymanlık yapan halk müziği sanatçısı Metin Karataş’la, müzik fuarı MİDEM’e katılmak üzere Cannes’a doğru yola çıkmadan evvel apar topar bir araya geldik ve Gencebay’ın iddialarını konuştuk. Sorularıma aldığım cevaplar bu olayların burada bitmeyeceğinin bir habercisi…  

- MESAM’da neler oluyor?  

Dışarıya yansıyanlarla içeride yaşananlar öyle farklı ki nereden başlayacağımı bilemiyorum.

- Özellikle şu son 6 aydır gündeme geldiğiniz sorunlar, gruplaşma ve gruplar arasındaki husumet baştan beri var mıydı?

Bizim bildiğimiz kadarıyla masada bir sorun yoktu. İkisi de birbirleriyle şakalaşır, muhabbet ederlerdi. Bir sorun yoktu gerçekten de.

- E, yoktu ki Arif Sağ sağlık sebebiyle ayrılırken koltuğunu Orhan Gencebay’a bıraktı.

Elbette. Son genel kurula da birlikte, anlaşmalı geldiler. Orhan hoca her ne kadar kabul etmese de arada bir konsensüs vardı. O konsensüse göre 1 yıl Arif Sağ, 1 yıl Orhan Gencebay başkanlık yapacaktı.

- Orhan Bey böyle bir şeyin kesinlikle olmadığını söylüyor ama.

Orhan hocanın hafızasını sorgulamak lazım o zaman. Ben onun bir sağlık sorunu olduğunu düşünüyorum ciddi ciddi. Masadaki 11 kişi buna şahittir, Orhan Gencebay yok diyor diye bu olay olmamış sayılamaz.

- Yalan mı söylüyor?

Yalan demek de istemem ama hafızasında gerçekten bir sorun olduğunu düşünüyorum. Demans olma ihtimali çok yüksek.

- Ama Orhan Bey de aynı şeyi Arif Sağ için söylüyor. Sağlığında büyük problem olduğundan dolayı endişeli ve yürümekte zorlandığını söylüyor.

Arif hocanın belki yürüyüşünde problem var ama beyninde bir problem yok ki! Hocanın yürümesine gerek yok çünkü beyni çok sağlıklı çalışıyor. 82 yılından beri hocamdır ve bizim dersimize girdiği zamanlardan bahsederken hatırladığı detaylara inanamazsınız. Hafızası çok güçlüdür. Yürüyememesi son geçirdiği operasyonlardan kaynaklanıyor, bu da çok doğal. Yürüyememesi düşünmesine bir engel teşkil etmediği gibi, idareciler yönetmek için ayaklarını değil aklını kullanır.

- Yani zihinsel faaliyetlerinde hiçbir problem yok.

Kesinlikle yok, zehir gibi çalışır Arif hocanın beyni ama Orhan Gencebay için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Toplantılarda sürekli not almasına rağmen, 1 gün sonra ‘biz bunu konuşmuş muyduk’ diyor. İkisinden de sağlık raporu isteyelim bakalım, hangisi daha sağlıklı çıkar, hangisinin hafızası daha kuvvetliymiş görelim.

- 3 yıl evvel Mustafa Altıoklar da o dönemin başbakanı için ’46 raporu gerekiyor’ dediği için dava açıldığında ‘doktor olarak teşhis koydum’ diyerek kendini savunmuştu. Size de bunu söylediğiniz için bir dava açılır mı?  

Ben şahit olduğum olaylara bakarak ciddi anlamda bir sağlık sorunu olduğunu düşünüyorum ve böyle bir kontrolü öneriyorum ama son söz doktorların tabii. Hatta Orhan Gencebay’ın çevresindekilerin onun bu durumundan faydalandığını bile düşünüyorum.

- Biraz daha açıklar mısınız bunu?

Yönetim kurulunda şu an onun arkasına, gölgesine sığınıp, egosunu kaşıyıp ve onun gücünü kullanıp bir yerlere sahip olmaya çalışan insanlar var.

- Yandaşları mı?

Aynen, ama ben onlara çanta taşıyıcılar diyorum.

- Orhan Bey geçtiğimiz Pazar günü Cengiz Semercioğlu’na verdiği röportajda, Arif Sağ ve ekibini ağır ithamlarda bulunarak suçladı. Evrakta sahtecilikten tutun, görevi suistimale kadar…

Eğer bir sahtekarlık varsa, bunu Orhan Gencebay’ın yaptığını düşünüyorum.

- Ama bunları kanıtlayan müfettiş raporları varmış ortada.

Yalan söylüyor. Müfettiş raporları orada; röportajında genel kurula katılmadığı halde ‘raporlar genel kurulda okunmadı’ demiş. Raporlar 48-50 sayfaydı ve hepsi tek tek okundu kurulda. 2 seçenek var; ya beyefendiye yanlış bilgi veriyorlar ya da kasten yalan söylüyor.

- Peki, bu iddialar nasıl çıktı?

Kendi yazdıkları dilekçelerde evrakta sahtecilik yapıldığını söyleyerek, bakanlığın teftiş kuruluna başvuruyorlar. Kendi şikayetlerini evrakta sahtecilik olarak dile getiriyorlar ve varmış gibi deklare ediyorlar. Asıl korkuncu, özellikle benim hakkımda devlet büyüklerine, milli, manevi ve kutsal değerlerimize sövdüğüm gerekçesiyle ifade veriyorlar. Sayın Orhan Gencebay, Sayın Ahmet Selçuk İlkan, Sayın Fuat Güner, Sayın Recep Ergül yani 4 kişinin imzasıyla. Ahlaksızca… Teftiş kurulu raporlarında mevcut; ‘ne bununla ilgili ne de evrak sahteciliği ile ilgili hiçbir belge bulunamamıştır, sübut değildir’ diye. Gündemde madde eklenip, çıkarılmasının olağan bir akış olduğunu, evraklarda bir sahtecilik olmadığı müfettiş raporlarında söyleniyor. Bu raporların baş kısmında iddialar yazar, sonunda da müfettişlerin görüşleri… Sonuç ortada.

- O zaman iftira mı bunlar?

Kesinlikle iftira. İnsanlık dışı suçlar işliyorlar. Bunları bize yaşattıklarından sonra insan olduklarını bile düşünmüyorum. İnsan değiller.

- Yanlış bilgi verilmiş olamaz mı? Çünkü tanıdığım kadarıyla Orhan Gencebay inançlı bir insandır. İftira da en büyük günahlardan biridir ve Orhan Bey bu konuda çok net konuşuyor.

Belgeler ortada işte. Diyor ki ‘ben genel kurulu tanımıyorum, bu yüzden de katılmadım’. 30 Mayıs’ta yani bizim genel kuruldan 1 gün önce, Telif Hakları Genel Müdürü Sayın Şaban Karataş’ın yazısı var bu konuda. Diyor ki ‘1 ay dolmadan atılanların Haysiyet Kurulu kararı kesinleşmez ve üyelikleri düşmez’…

- Genel kuruldan 1 gün önce ihraç edilmenizden, sonrasında ise ihraç edilmenize rağmen genel kurula katılabilmenizden ve Orhan Bey’in bunun suç olduğunu iddia etmesinden mi bahsediyorsunuz?  

Evet. Alın, size bu konuda Telif Hakları Genel Müdürü Şaban Karataş’ın imzası bulunan kâğıdı getirdim, kendiniz okuyun: ‘Haysiyet Kurulu Kararları 30 gün içerisinde kesinleşmez.’ (Kâğıdı bana gösteriyor; özel imzalı belge olduğu için yayımlayamıyoruz ama ben bir kısmını fikir vermesi için yazıyorum)

"Haysiyet Kurulu Kararlarına haysiyet yolu açıktır. Kararların üyeye tebliğinden itibaren bir aylık süre içerisinde, üye tarafından karara karşı yargıya müracaat edildiğinin Mesam’a bildirilmemesi halinde karar, Mesam nezdinde kesinleşmiş kabul edilerek gerekli işlemler yapılır" hükmü yer almasına rağmen, Haysiyet Kurulu Kararlarına karşı yargıya başvurma süresi olan bir aylık süre zarfında, kararın kesinleşmiş bir karar gibi uygulamaya konulmamasına özen gösterilmesinin elzem olduğunun ifade edildiği ve konunun bu çerçevede değerlendirilmesinin yerinde olacağının mütalaa edildiği belirtilmiştir.

"BEN SAYIN CUMHURBAŞKANI’NA YAKINIM, BAŞBAKAN’A YAKINIM’ DEYİP, BİZİ TEHDİT Mİ EDİYORSUN? SENDEN Mİ KORKACAĞIM?"

- Bayağı hapislik olduğunuzu söyledi ama.

Ne yapmışız? Borsada manipülasyon mu yapmışız? Böyle bir şey yaptıysak, tutuklasınlar bizi. Kendi arsalarımız için belediyelere özel işlerimizi yaptırdıysak, tutuklasınlar. FETÖ’cülerin olimpiyatlarına gittiysek, tutuklasınlar. Vergi kaçırıyorsak, yıllardır telif ödemediysek, 1990’dan 2013’e kadar kendimize özel yaptırımlar uyguluyorsak, tutuklasınlar. Ne yapmışız? Genel kurula yasal hakkımız olduğu halde katılmışız. Olay bu!

- Divan Heyeti kararıyla geri döndüğünüzü söylediniz.

Evet. Divan Heyeti genelgeyi oylamaya sunuyor, önerge oy birliğiyle kabul ediliyor. Genel Kurulu Üyeleri buna karar veriyor.

- Aslında anlattığınız her şey yasalara ve prosedürlere uygun olarak işlenmiş görünüyor.   

Aynen öyle. Her şey usulüne uygun, hukuka uygun yapıldı. Onlar hukuk biliyorlarsa, biz de biliyoruz. Ben 8 senedir yönetimdeyim. Prosedürü eskiler kadar iyi biliyoruz. Param çok diye aklım da çok diye bir şey yok! Çok ünlüyüm, bu yüzden çok bilirim diye de bir şey yok!

- Neden bu kadar uğraşıyorsunuz MESAM’ı almak için peki? Para için mi? Yönetim koltuğundan nasıl para kazanabilir?

Paranın peşinde olduğumuzu söylemiş beyefendi ama yönetimde hiç kimsenin para yeme şansı yok. Kimler buradan para kazanabilir biliyor musun? Eğer yönetimdeysen ve bilinen bir isimsen, MESAM’ın çalıştığı bankanın reklamlarında oynayabilirsin. Bir geriye tarayın; hangi bankanın reklamında, hangi dönem kim oynamış diye. Ya da bir GSM şirketiyle konumunu kullanarak anlaşma yapabilirsin. Gider onların reklamında oynarsın. Albümüne sponsor yaparak 750 bin lira alırsın. Ama bizim bunları yapacak hiçbir gücümüz yok. Biz öyle tek telefonla istediğimizi yaptıramıyoruz. Ama bu arkadaşların hepsinin bunlarla ilişkisi var, kim para peşinde, siz söyleyin! En basitiyle, 2016’nın 12’nci ayında Türkiye’nin en ünlü televizyon müzik kanallarından biri için geriye dönük indirim istedi bizden Sayın Orhan Gencebay. Yüzde 50 indirimi bize fiili olarak dayatmaya çalıştı. Hepimiz buna karşı çıktık. En çok da ben karşı çıktım.

- Telif haklarının en azılı savunucusudur halbuki.

Güya öyle ama gelip bir defada yüzde 50 indirim yapmak istiyor teliflerde.

- Neden? Bir menfaati mi vardı sizce?

Menfaat diyemem ama arkadaşlık ilişkilerinden dolayı talep etmiş olabilir. Hatta toplantıda ‘ben kabul etmek istedim ama meslek birliklerindeki arkadaşlar kabul etmedi’ dedi. Ekibine bakıyorsun; 1999’da kendi firmasından çıkan eserlere mekanik telif ödemesin diye kanun çıkarttılar. Fuat Güner de Turhan Taşan da 99’da onun ekibin içindeydiler, hala içindeler. 6’ncı ayın 10’u, 1999, 506 sayılı yönetim kurulu kararıdır bu. Belgeli bunlar, onlar gibi işkembe-i kübradan atmıyoruz. Biz yargılanacakmışız, bu ülkede asıl sen yargılanırsın, biz değil! Bizim alnımız açık, vicdanımız rahat. Sen devleti yanılt, arkana siyasileri al, ‘ben Sayın Cumhurbaşkanı’na yakınım, Başbakan’a yakınım’ deyip, bizi tehdit mi ediyorsun? Senden mi korkacağım? Niye korkayım, gizli kapaklı bir işim yok ki korkayım!

- Telefon açacağını mı söylüyor, anlamadım.

Bizi attıracağını söylemiyor ama ben bir telefon açtım mı cumhurbaşkanına ulaşırım, diyor. Yazdığı dilekçede vatanını, milletini sevmesinden bahsederek, ‘burası mezhep ve siyaset üzerinden örgütlenecek bir yer değildir’ diyor. Kim örgütleniyor? Açıklasın namusu, onuru, şerefi varsa… Çok net söylüyorum; insanın onuruyla, şerefiyle oynayacaksın, hedef göstereceksin… Bizim ailemiz, annemiz, çoluğumuz çocuğumuz, kardeşimiz yok mu? Bir tek kendisi mi bu ülkede onurlu, şerefli? Buramıza kadar getirdiler artık ya! Siz kimsiniz ya, neyinize güveniyorsunuz ya? Paranıza mı güveniyorsunuz? Şöhretinize mi güveniyorsunuz? Yakın olduklarınıza mı güveniyorsunuz? Ne oldu? Aldınız boyunuzun ölçüsünü! Eser sahipleri, sanatçılar bu kadar duyarsız mı sanıyorsunuz? Medyaya mı güveniyorsunuz? Kendi sosyal medya hesabımda 2 fotoğraf paylaştım; bizim basın toplantımızda 1-2 tane mikrofon var, onlarınkinde onlarca… Aramızdaki farkı gördüler. O gücü kendilerinin sandılar ama halk ekranlardan onlara baktı ama sosyal medyadan bize destek verdi. Bir gün kala bizi ihraç ederek genel kurula sokmak istemediler ama böyle yaptıkları için insanlar gelip oy attılar.

"SUNA’YI HAYSİYET KURULU’NA GÖTÜREN BELGEDE KENDİ İMZALARI VAR"

- Ama Arif Sağ’ın ekibi olarak siz de 8 yılda 116 kişiyi ihraç etmişsiniz.

Yalan söylüyor. O rakam 30’u geçmez. İstediğiniz an net rakamı çıkartırım size.

- Peki Suat Suna’yı Gencebay’ın ekibinin sayısı azalsın diye ihraç ettiğinizi de söyledi. Sizin yüzünüzden 4 kişi kalmışlar.

İyi ki açtınız bu konuyu. Bizi ihraç edilmemiz için Haysiyet Kurulu’na gönderdiler ya; Suat Suna kararı da gönderilme sebeplerden biri. Suat Suna ihraç için Haysiyet’e gönderildiğinde altındaki imzalar kimin biliyor musunuz? Orhan Gencebay ve Ahmet Selçuk İlkan’ın; Fuat Güner ve Recep Ergül’ün de şerhi var. Şimdi, be hey vicdansızlar, bizi atıyorsunuz da sizin Allah korkunuz var mı, vicdanınız var mı?

- Ama Suat Suna’yı destekledikleri için istifa etmişler; yani sebeplerden biri buymuş.

Kararlar var. Suna’yı Haysiyet’e götüren belgede kendi imzaları var. İlkan’ın ve Gencebay’ın. Ama biz atılıyoruz, onlar yok!

- Yahu böyle bir şey olsa, kanıtlanacağını bile bile yalan söylerler mi?

Söylüyorum, hafızası yok. Zihni doğru işlemiyor. Kendi kafasında kurduğu şeyleri gerçek zannediyor.

- Ama siz onların sayısını 4’e düşürerek güçsüz bırakmışsınız.

Ondan öncesini niye anlatmıyor, onu sorun! Bizim yönetim kurulu üyesi bir arkadaşımıza genel sekreter Suat Suna, Recep Ergül ile birlikte kumpas kurdular, sayımızı düşürmek için. Aslında ilk önce onlar bizim sayımızı düşürdüler. Kendi yaptıkları iş bu! Suat Suna’nın yanındaki arkadaş, bu kumpası kuranın Suat Suna olduğunu söyledi. Telefon kayıtlarında kayıtları var. Savcılıkta bu kayıtlar. Aslında bizi eksilttiler.

- Sizden kim gitti?

Ali Yavuz diye bir arkadaşımızı gönderdiler.

- Bu bayağı taht savaşlarına benziyor. Game Of Thrones / MESAM…

Kesinlikle. (Gülüyor) Bizde yoktu bu anlayış ama öğrendik sayelerinde. Kumpasın ne olduğunu, nasıl yapıldığını ciddi bir şekilde öğrendik. Kumpas nasıl kurulur, insanlara nasıl iftira edilir, bunun için neler gerekir, bunlara karşı gard nasıl alınır hepsini öğrendik ve savunmamızı geliştirdik. Kaşarlandık galiba. (Gülüyor) Şerbetlendik diyelim en iyisi.

- MESAM’a kayyım atanmasında Gencebay’ın parmağı olduğu söyleniyor. Öyle bir gücü var mı gerçekten de?

Kesinlikle var parmağı. Biz insanları organize ettiğini, bizzat arayıp konuştuğunu biliyoruz. Hatta –isim vermek istemiyorum onayını almadığımız için- Karadenizli bir sanatçıyı arıyor, ‘bak sen solcu olmana rağmen seni kabul ettirdik kayyım olman için’ diyor. O da ‘ben böyle işlere girmem, beni bulaştırma’ diyor. Daha kayyım atanmamış, isimleri belirliyor beyefendi.

- Coşkun Sabah’ın kayyım olarak gelmesine şaşırdınız mı?

O bir zavallı ya! Onu suçlayamıyorum çünkü piyon olarak kullanıldı. Ben onun bu konuda masum olduğunu düşünüyorum. Onu da ikna edenin Ahmet Selçuk İlkan olduğunu, birisiyle telefonda konuşurken duydum. Bakanlığın atayacağı kişileri sen nereden biliyorsun? Dahilin yoksa, bu insanları önceden nasıl ayarlıyorsun? Biz yolsuzluk yapmışız değil mi 18 ay boyunca, e başkandın, oy birliğiyle geçti her şey son haftaya kadar. Yolsuzluğun başı sensin o zaman. 4 sene bizimle aynı masada olup, aynı kararlara imza atan Recep Ergül’ü alıyorsun, kayyım olarak atıyorsun. Ya sen hırsıza mı teslim ediyorsun kurumu o zaman? Fuat Güner bizimle aynı yönetimdeydi, sen ona mı teslim etmeye kalkıyorsun? Biz suçluysak, bunlar değil mi?

- Siz bireysel olarak da suçlandınız.

Evet. Müfettiş bana soruyor, ‘devlet büyüklerine, milli kutsal değerlere hakaret etmişsin’, ne demek bu?

- Bu dönemde "vatan hainliği" gibi bir şey!

Ben hiçbir zaman siyasi kimliğimi, inancımı gizlemedim, duruşum belli, bana bunu sormanız bile züldür, dedim. 6 senedir burada saymanlık yapıyorum, bana maddi bir konuyla ilgili bir soru sorsaydınız keşke, anlardım dedim. Sosyal medya hesabında bunu yazmışsın, dediler. ‘Bir dakika, orası sizin konunuz değil’ dedim. Ben MESAM’a girerken siyasi ve inanç ceketimi çıkarırım, çıkarken de giyerim. Sosyal medya hesabımda kimi eleştireceğimi ben bilirim. Suç varsa, bu sizin konunuz değildir, savcılık ilgilenir. Yani bunlar ihbarcılık yapıyorlar. Bunlar ihbarcı… İftiracı, yalancı ve jurnalciler. MESAM ile ne alakası var benim özel sosyal medya hesabımın?

"E AHLAKSIZ ADAM, SEN NASIL BÖYLE BİR DİLEKÇENİN ALTINA GÖRMEDİĞİN BİR ŞEY İÇİN İMZA ATARSIN?"

- Peki, bu açıklamalardan sonra MESAM’a yine bir kayyım atanır mı sizce?

Yok, sanmıyorum. Çünkü devlet büyükleri ve bürokratların da bunların gerçek yüzünü gördüklerini düşünüyorum, çünkü gelen müfettişleri de biz çağırdık. Onların isteği üzerine gelmedi müfettişler; bu dedikodular çıkınca biz Teftiş Kurulu Başkanı’na yazı yazdık ‘gelin bizi denetleyin’ dedik.

- Kendi kendinize…

Evet. Müfettiş raporları var diyorlar ya, hepsi yalan. O zaman daha bunlar atandığında müfettiş yoktu ortada. Bizim yolsuzluğumuz varsa, bize niye tebliğ edilmedi bu? Bizim için bir suç duyurusunda bulunmuşlar mı acaba? Bugüne kadar bir suç duyurusu gelmedi bize. Varsa ortada bir yanlışlık, önce savcılığa gidip suç duyurusunda bulunursun. Hani nerede? Benim alnım açık bunlardan niye korkayım? Devleti denediler, yanlışım yok, devletten niye korkayım? Devlet benim ya!

- İnsan yanlış yapmadığı sürece devletinden korkmamalı zaten. Devlet onu korumak, gözetmek için var çünkü.

Kesinlikle. Ben varsam devlet var. Alnımız açık. Vicdanım rahat. Kimseye iftira etmedim. İhbarcılık yapmadım. Niye korkayım? Ama bütün kararları inceledikten sonra Gencebay’a ciddi dava açacağım tabii. İftira atmaktan. Özellikle Fuat Güner’e. Onun da sağlık raporu almasını istiyorum. Arif hoca dahil, üçünden de rapor isteyelim; bakın bakalım kim daha sağlıklı çıkacak?  

- Orhan Bey ve Fuat Güner için söyledikleriniz şaşırttı beni doğrusu.

Fuat Güner dediğiniz kişi tam ortalığı karıştıran insanlardandır. Mahallede dedikoducular vardır, onu ona kırdırır, milleti birbirine düşürür ya; al sana Fuat Güner. İftiracıların en büyüklerinden biri odur. Benim fiziki saldırıda bulunduğuma dair bir dilekçe verdiler. Fuat Güner 6 aydır bizimle birlikte, hiçbir toplantıda yoksun, e ahlaksız adam, sen nasıl böyle bir dilekçenin altına görmediğin bir şey için imza atarsın? Hadi diğerleri gördü ama sen toplantılarda bile yoktun, nereden gördün böyle bir şeyi? Ağız birliği etmişlercesine aynı metnin altına imza atıyorlar. Nasıl olur yahu? Belgeli bunların hepsi. Fuat Güner bir GSM şirketinin paralı danışmanıydı, ben de sayman olarak toplantılarına ben gidiyorum. O yıl 3 milyon 150 binlik bir rakam vardı, gelip o kurum adına 150 bin lirayı indir diye pazarlık yaptı. Ben de indirmedim. Eser sahiplerinin haklarını korumaksa görevi, kendi aldığı 3-5 bin lira için 150 bin lirayı indirmeye niye kalkıyor? Bunlar böyle adamlar, 3-5 kuruş çıkarları varsa, eser sahiplerinin milyonlarını sokağa atabiliyorlar.

- "CHP’nin genel kurulda ne işi var" dediler.

İyi ki açtın bu konuyu, benim de birkaç sorum olacak! CHP’nin orada ne işi var diyor ama onun çantacılarından Recep Ergül, genel kurulu başkanın açması gerekirken -Coşkun Sabah çıktı 2 kelime söyledi sadece sonra mikrofonu Ergül’e verdi- Ergül de Sayın Sabahat Akkiraz’ı sahneye davet etti. Niye etti? Çünkü Sayın Akkiraz CHP milletvekili ve bizim üyemiz, ondan oy almak için onu sahneye davet etti ve kurayı ona çektirdi. Ona çektirdi ki orada bulunan sosyal demokrat ve Alevilerin oylarını almak için… Kendileri CHP’yi oy için kullandılar oylamadan evvel; yani ahlak, vicdan iflas etmiş bunlarda. Lobide bir tane CHP’li isim vardı, çünkü orası bir otel. Erdal Aksünger Arif hocayı görmüş, yanına gelmiş.

Kamuya açık bir alanda, otel lobisinde. Genel kurulda değil yani, oradaki tek CHP’li Mesam üyesi Milletvekili Sayın Sabahat Akkiraz... Biz TÜRGEV’in avukatının orada ne işi var diyor muyuz? Onu oraya danışman olarak masaya getirdiniz, biz bir şey diyor muyuz? Peki, Polat Yağcı’nın bir yapımcı olarak orada ne işi var? Kurda kuzuyu teslim etmek gibi bir şey bu. Ne işi var orada? Bunları niye sormuyor?  

- Akkiraz AKP'li olsaydı sizce böyle bir soru sorulur muydu? CHP’ye bir düşmanlık mı var?

Soramazlardı öyle bir soru. Onun bir hastalığı var; mesela kendisi masada siyaset konuşur ama sen ona karşı bir yorum yapmaya kalkınca ‘siyaset yapma’ der. AK Partili birinden övgüyle bahseder ama sen ‘ama bak bu da iyidir’, hemen seni susturur ve siyaset yapma der. Aklımızla alay ediyor resmen.

- Oylamada oy hakkı olmayanların bile oy kullandığını iddia ederek, oylamanın şaibeli olduğunu söyledi.

Yalan söylüyor. Yalan söylüyor demekten bıktım ama yalan söylüyor, yalan söylüyor, yalan söylüyor. Ciddi söylüyorum bak yalan söylüyor. Neredeyse 25 yıldır bu kurumu bunlar yönetiyor. Sahte üyeler yapmışlar diyorlar, müfettiş tespit etmiş; üyelik kriterlerini doldurmayanlardan bahsediyor ya, bahsettiği tarihler 2002’ler, 2003’ler… Be hey vicdansız, senin Allah korkun da mı yok? Bunlar Allah’a da inanmıyorlar bence. Yönetim üye alır sadece ama üyelik kriterlerine uyup uyulmadığına Üyelik İlişkileri bakar. Yönetim bundan sorumlu değildir zaten. Yıllardır burada başkanlık yapıyorsun, bunları bilmiyor musun Allah aşkına? Bugüne kadar hangi üyenin derdiyle ilgilenmiş, tek derdi kendi teliflerini toplamak, o kadar!  

- MSG’ye geçeceğini söylemiş.

Oraya geçeceğini mi söylemiş? Bugüne kadar MSG için ‘korsan’ diyordu, MSG korsan bir kurumdur diyordu, oraya mı geçecekmiş? Geçebilir tabii, özgür iradesiyle ama o zaman MSG’ye sabır diliyorum, ben ne diyeyim!

ALİ KOÇ'UN FENERBAHÇE BAŞKANLIĞINA SEÇİLMESİ

- Biraz da en taze gündemden bir şey sorayım; Yıllardır kimsenin koltuğundan etmeyi başaramadığı Aziz Yıldırım koltuğundan olunca herkes ülkede bir değişimin başladığını ve bunun seçimlere de yansıyacağını dile getirmeye başladı. Bu durumu ve bir Fenerbahçeli olarak Ali Koç’un ezici çoğunlukla başkan seçilmesini nasıl yorumlarsınız?

Ben umutların adamıyım zaten, umut olmazsa yaşayamam. 24 Haziran’ın gerçekten kimsenin ötekileştirilmeyeceği, barışın olacağı, daha güzel bir güne kapı açacağını düşünüyorum. Bu değişim kesinlikle olacaktır, artık bunun önünde kimse duramaz. Doğum sancıları başlamıştır. Bu sadece Fenerbahçe ile ilgili değil. Ben Aziz Bey’i gerçekten çok severim, gerçek ve ciddi bir Fenerbahçeli olduğunu ama arada farkında olmadan fazla sevgiden kaynaklanan koruma içgüdüsüyle kötülük yaptığını düşünüyorum. 3 Temmuz sürecinden sonra bir türlü toparlayamadı ve son zamanlardaki aşırı öfkesi insanlara yansıdı. Onun için üzüldüm ama Ali Koç’un kazanması yeni ve dinamik bir anlayış getirecektir, tribünleri kenetleyecektir ama keşke Aziz Yıldırım’ı böyle göndermeseydik, bu kadar oy farkını hak etmiyordu. Şunu söylemeden de edemeyeceğim; Ali Koç da gerçek bir Fenerbahçeli ve tam bir duygu insanı. Konuşurken gözleri doldu resmen. Bir de çocukluk hayali üstelik. Onun için Koç gurubunun başkanlığındansa Fenerbahçe’ye başkan olmak daha özel bence. Umut ediyorum ki yılgınlığa kapılmaz ve Aziz Yıldırım kadar uzun kalırsa takımı kesin dünya standartlarına taşır.   

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi