Armağan Kargılı

Armağan Kargılı

Ne olacak bu Trump'ın hali?

Porno yıldızları, el altından ödenen sus parası, adamlarının ihaneti... Şimdi herkes aynı soruyu soruyor: Sona mı geliniyor, yoksa sadece yeni bir bölüm mü başlıyor?

Medya ondan övgüyle söz etmiyorsa o "yalan haber"dir, savcıların yürüttüğü soruşturmalar da "cadı avı". New York Times gazetesi saymış; ABD'nin başkanı Donald Trump, Mayıs 2017'den beri tam 110 kez "cadı avı" tweet'i atmış. Yalan haber (fake news) sözlerini saymak cadı avı tweet'lerini saymaktan çok daha zor olsa gerek.

2016 yılındaki ABD seçimlerinin en tartışmalı aday adaylarından birisiydi Trump. Daha o günlerde kadınlarla para ya da parlak gelecek vaatleriyle kurduğu ilişkiler, cinsiyetçi, ırkçı söylemleri nedeniyle seçilmesine imkansız gözüyle bakılıyordu. Önce Cumhuriyetçi adayların arasından sıyrıldı, sonra da Hillary Clinton'ı geride bıraktı. Göreve geldiğinden bu yana yanında ailesinden başka neredeyse ekibinden kimse kalmadı. Şimdi etrafındaki çember iyice daralıyor.

Nisan ayında FBI, kişisel avukatı Michael Cohen'in kaldığı otel odasını ve ofisini basınca Trump'ın "cadı avı" tweet'lerinde de ciddi bir artış yaşanmış. 

Son günlerdeki gelişmelere bakınca Trump'ın endişelerinin yersiz olmadığı apaçık ortada. Trump'ın seçim kampanyası eski yöneticisi Paul Manafort'un yargılandığı mahkemenin jürisi, banka ve vergi dolandırıcılığı ile yabancı bankalardaki hesaplarını saklamak dahil 8 ayrı iddiadan Manafort'u suçlu buldu. Bu karar, Rusya'nın seçimlere müdahalesini soruşturan Savcı Robert Mueller'in Trump'a karşı en büyük zaferi olarak nitelendirildi. Mueller, bu zaferini Trump'ın "sır küpü" Cohen'i itirafçı olmaya ikna ederek taçlandırdı. Bu zaferin ardından Trump'ın bugüne dek reddettiği iki ilişkisi ve onları susturmak için ödediği paralar şimdi kamuoyunun gündeminde. Cohen, yasal masraflarının karşılanması halinde konuşmaya devam edeceğini, Rusya'nın seçimlere müdahalesi konusunda da anlatacağı şeylerinin olduğu mesajını verdi. Bunun üzerine Cohen için yardım kampanyaları çoktan başladı bile. Yani çoğu kişi hikayenin devamını merak ediyor.  

Şimdi bu isimlere Trump'ın yakın dostu ve çok sayıda magazin-dedikodu yayınlarının sahibi David Pecker de katıldı. Dokunulmazlık hakkı verilen Pecker ilk olarak, Trump ile ilişkilerinin hikayesini anlatmaya hazırlanan iki kadına sus parası verilmesi işini organize eden isimlerden birisi olduğunu söyledi ve olayın ayrıntılarını anlatmaya başladı.

Kısaca özetlersek 2006 yılında Trump'ın ilişki kurduğu biri playboy modeli diğeri de porno film yıldızı iki kadın, seçim dönemi günlerinde hikayelerini satmaya karar verirler. Pecker, Trump'ı ve ekibini durumdan haberdar ettiğini savcıya söylemiş. Kadınlardan birine 130 bin diğerine de 150 bin dolar "sus parası"nı Trump'ın talimatıyla kadınlara ödediğini de Cohen itiraf etmiş.

Özel savcı Mueller, bugüne dek Trump'ın seçim kampanyasına Rusya'nın müdahalesi soruşturması kapsamında 32 kişi hakkında dava açtı. Bunlardan 6 kişi itirafçı oldu. Soruşturma açılanların da itirafçı olanların da önemli bölümü Trump'ın en yakın çevresinden. Soruşturma, Rusya'nın müdahalesi üzerinden yürüyordu. Oysa Manafort, Cohen ve Pecker'in ifadeleriyle soruşturma yeni bir nitelik kazandı. Vergi kaçakçılığı, banka dolandırıcılığı ve usulsüzlük dosyaya eklendi. Amerikan medyasının bazı kalemleri, "ABD Başkanı federal bir suça karışmış oldu. Cohen'in itiraf anlaşması, en azından belli kısımlarında Trump'ı suç ortağı olarak gösteriyor" yorumu yapıyor.

Jürinin 8 ayrı iddiadan suçlu bulduğu, Trump'ın kampanyasının eski yöneticisi Manafort'a övgüler düzüyor şimdi. Çünkü o, itirafçı olmayı reddetti, suçlu bulundu, yıllarca ceza alması bekleniyor. Açıkçası, yasalar önünde resmen suçlu bir kişiyi yüceltiyor Trump. Savcı ile anlaşan ve suçlarını itiraf etmeye başlayan avukatını da yerden yere vuruyor. Bu davaları durdurmak için bir çaba göstermeyen Adalet Bakanı da Trump'ın eleştiri oklarından nasibini alıyor. Trump, yani ABD'nin başkanı, ABD'nin adalet sistemine saldırıyor, savcıları cadı avı peşinde olmakla suçluyor.

Bir çok gazete, Cumhuriyetçi Parti'yi sessizlikle suçluyor. Budurumda da Kongre'nin harekete geçmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Bilindiği gibi Kasım ayında ABD'de ara seçimler yapılacak. Bu seçimde 435 sandalyeli Temsilciler Meclisi'nin tamamı, 100 sandalyeli Senatonun ise üçte biri yenilenecek. Şu anda her iki kanatta da Cumhuriyetçiler üstünlüğü ellerinde bulunduruyor. Demokratlar bu soruşturmalar üzerine yoğunlaşıp, seçimlerde her iki kanatta da üstünlüğü ele geçirmeyi hedefliyorlar. Bunu başarırlarsa oylarıyla Trump'a yargı yolunu açmayı ve onu başkanlıktan düşürmeyi planlıyorlar. Bir çeşit dokunulmazlığın kaldırılması yani. ABD tarihinde, hakkında oylama yapılan başkan var ama bu yolla görevden uzaklaştırılmış bir başkan yok.

Bir başka yol ise Trump'ın seçim öncesinde, kendi partisi tarafından, Watergate üzerine Richard Nixon örneğindeki gibi istifaya zorlanması... Çünkü kamuoyu yoklamaları, Trump'ın popülaritesinin azaldığını ortaya koyuyor.

Kasım seçimlerine Cumhuriyetçilerin Trump başkanlığında gitmesi durumunda ise bunun bir referanduma dönüşeceği şimdiden konuşuluyor.

Trump ise kendinden emin, seçim havasına girmiş durumda. "Ben gidersem ülke ekonomisi çöker" tehditlerine çoktan başladı bile.

Bir yandan da kendi seçmenine şirin görünme arayışlarını sürdürüyor. Bu sefer hedefine Nelson Mandela'nın ülkesi Güney Afrika'yı koydu. Güney Afrika hükümetini twitter üzerinden beyaz çiftçileri öldürüp topraklarına el koymakla suçladı. Oysa ki sömürge döneminden bu yana, ülke nüfusunun yüzde 10'unu oluşturan beyaz azınlık, işlenebilir toprakların yüzde 90'ını elinde bulunduruyordu. Mandela'dan beri de yönetimler, ülkede toprak reformu yapmaya çalışıyorlar. Buna rağmen beyaz azınlık toprakların halen yüzde 75'ine sahip.

Siyah-beyaz ırkçılığını körüklemek, Trump'ın içinde bulunduğu durumu örtmeye yeter mi bilinmez ama Çin, Güney Kore, İran, Rahip Brunson, Güney Afrika derken, Trump hala kendisine Tanrı'dan bir lütuf bekliyor.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Armağan Kargılı Arşivi