Murad Mıhçı
Neler oluyor neler…
Artı Gerçek’te yazmaya başlamadan önce sürekli yazan biri değildim. Gündeme göre zamanım elverdikçe çeşitli sitelerde ve gazetelerde ara sıra yazıyordum. Dönemin Artı Gerçek yönetimi beni arayıp her hafta yazı yazmamı istedi. Kıramadığım dostlarımın etkisiyle tamam dedim. Kabul ettikten sonra ‘Bree Murad her hafta ne gündem bulacaksın ve yazacaksın?’ diye düşündüm. Sonuçta benim mesleğim yazarlık değil. Yazı günüm yaklaşınca konulara daha fazla odaklanıyorum. Ancak Türkiye'nin öyle bir gündemi var ki, konuyu bulup yazıyı yazmaya başlamışken öyle bir olay oluyor ki bir anda yazınız boşa çıkabiliyor.
Geçen hafta Ali Koç’un açıklamaları ve statlardaki “HÜKÜMET İSTİFA” sloganıyla ilgili ‘Spor ve Siyaset’ başlıklı yazımın yayınlandığı gün, Meral Akşener’in Altılı Masa’dan ayrıldığına dair açıklaması geldi. Koca bir gündem bir anda değişti, Ersan Şen’in ismi geçmeye başladı. Hoppala falan derken bu sefer. Meral Akşener’in geri vitesi geldi. Meral Akşener’in, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıktığı için aniden ayrıldığına hiç kimse beni inandıramaz. Ayrılırken söylediği sözler ve tekrar masaya dönüşünün sebebi şimdilik kocaman bir sır. Tabii Meral Akşener’in masayı terk etmesine ve dönmesine vesile olan durumun ne olduğunu muhtemelen yıllar sonra öğreneceğiz
Tabii sonrasında Saadet Parti Lideri Temel Karamollaoğlu’nun ev sahipliğini yaptığı ve Meral Akşener’in katıldığı Altılı Masa toplantısı yapıldı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi gündem oldu. Arkanıza yaslanın ve şöyle geçmişe doğru bir yolculuk yapın. Saadet Partisi lideri, CHP liderinin Cumhurbaşkanı adaylığını açıklıyor. Yan yana görmeyi hayal bile edemeyeceğimiz isimlerin birbirlerini destekledikleri bir dönemden geçiyoruz. Demek ki koşullar o kadar sıra dışı ki ezber bozan gelişmeler yaşıyoruz.
Çok trajik konularla yüzleşildikten sonra dünyanın en komik mizah olaylarının da yine bu coğrafyadan çıkacağına emin olun. Siyasi dili bir yana bırakıp yaşananları mizahi bir dille yazmaya kalksak neler var neler… Hem iktidar hem de muhalefet kaynaklı konular bitmez bizde. Bu ülkede mizahçılar ve siyaset yazarları asla konu sıkıntısı çekmez. Gündemin hızı genlerimize de işlemiş artık. Bizler özellikle de İstanbul gibi büyük bir şehirde ikamet eden insanlar, sakin bir İskandinav ülkesinde yaşayamayız çünkü; o ülkenin sükûnetine, yaşam şekline alışmamız çok zor olur. Muhtemelen o diyarlara göç etsek psikolojik destek almak zorunda kalırız.
Altılı Masa’da yaşananlara dair görüşümü sizlerle paylaşayım. En başta Sayın Akşener’in ayrılık çıkışı kesinlikle siyasette tecrübesi yüksek bir politikacının tercih edeceği bir hareket değil. Bu açıklamayı seçimlerden önce yapmasını, ülke demokrasisinin geleceği adına çok değerli buluyorum. Ya seçim sonrası hükümet kurulurken benzer bir çatlak oluşsaydı? Ayrılık açıklamasında kullandığı dil son derece vahimdi. Daha önce partisinin muhalefet tarzı, merkez sağ ve ulusalcı sol gibi gözüken seçmenin gönlünü kazanmıştı. Toplumun anlayacağı dili çok iyi kullanması sayesinde, geçmiş dönemlerdeki siyasi çizgisi unutuluyordu; o kara günler hatırlanmaz olmuştu. İlk ayrılık çıkışından sonra istifa eden parti üyelerinden de anlaşılacağı üzere Meral Akşener’in karizması yara aldı. Artık eskisi kadar oy oranına sahip olmayacağını ve merkez sağ partilere ya da CHP’ye geçişlerin artacağını düşünüyorum. Muhtemelen CHP kurmayları da bu olaydan ders çıkarmış olmalı.
Meral Akşener’in tekrar Altılı Masa’ya dönerek Kemal Bey’in Cumhurbaşkanı adaylığını desteklemesi partisini de kurdukları hayal dünyasından çıkardı. Kendisinin de dillendirdiği gibi gelecekte başbakan olma ihtimalini artık çok düşük bir olasılık olarak görüyorum. Diğer yandan Halkların Demokratik Partisi’nin iradesini de ders niteliğinde anlamış oldu. Kimse ülkenin üçüncü partisinin seçmenini demokratik bir ortamda yok sayamaz. Bu çıkışı sonrası CHP’li belediyelerin ama en önemlisi Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın duruşu aslında Meral Akşener’in ayrılık hamlesini boşa çıkardı. Kemal Bey’in partisine hâkim bir lider olduğu ve sanıldığının aksine silik bir lider olmadığı mesajı da ortada. Kemal bey artık eskisinden çok ama çok daha güçlü bir Cumhurbaşkanı adayı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını, ülkede sosyal demokrasinin gelişmesi adına da çok değerli buluyorum. Evet seçildiğinde ülke cennet olmayacak ama en azından yaşanan azaplar büyük bir ölçüde sonlanacak. Belki daha sonra cenneti el birliğiyle oluşturabileceğiz.
Şimdi bana ‘Murad seni iyimser gördüm’ diyenler olacaktır. Fakat esas mesele Mart ayında yaşanacaklarda saklı. HDP’nin kapatma davası var. Muhtemelen iktidar partinin kapanmasını istiyor. Eğer kapanırsa HDP’nin bileşenlerinden olan YEŞİL SOL PARTİ seçeneği gündemde. Ülkede seçime girmek adına yasal tüm koşulları oluşturduğunu biliyorum. Fakat YSK’dan partiye seçime girebilir izni halen gelmedi. Bundan anlaşılabileceği gibi çok uzun yolumuz var çook… Kim bilir bizleri başka neler bekliyor?
BURSASPOR-AMEDSPOR
Geçen hafta Bursaspor- Amedspor maçında yaşananlar beni gerçekten çok sarstı. Başta Fenerbahçe’nin müsabakaları olmak üzere, spor müsabakalarına meraklı olan biriyim. Maç günü Bursaspor – Amedspor maçının yayınlandığı bir yer buldum. Müsabakanın bir gece öncesinde yaşanan o ırkçı olaylardan sonra başta Emniyet’in nasıl bir yol izleyeceğini merak ediyordum. Muhtemelen bu şartlar altında oynatılmayacağını düşündüm. Tarafsız saha ya da seyircisiz oynanabilir diye tahmin etmek istedim. Konu Amedspor olunca üzgünüm ki böyle bir karar alınmayacağı aslında ortadaydı.
Maç öncesi ve maçın özellikle ilk yarısında inanın üçüncü sınıf ülkelerinde bile izin verilmeyecek şeyler yaşandı. İzlediğim kanalda maçı anlatan seyircinin Bursaspor’u milli takım gibi gören ses tonu da fark ediliyordu. Ayrıştıran dil aslında yaşanan olayların ilk adımı oluyor. Buradan başta Amed’li oyunculara ve yöneticilerine geçmiş olsun diliyorum. Sporun özüne aykırı bu düşman hukukuyla top yekûn mücadele ettiler. Diğer yandan Amed taraftarına da olgunlukları için ayrıca şapka çıkardım. İzlemeyenler netlikle bilsinler isterim; bu sadece bir spor müsabakası kıvamında görülmemeli. Batıda yaşayan bir birey olarak bir Dikranagertli- Amedli – Diyarbakırlının maçta yaşanan ötekileşmeden dolayı nasıl bir ruh halinde olduğunu bilemiyorum. Yeni bir anlayışa vesile olacak Mayıs seçimlerinden sonra umarım artık böyle durumların yaşanmayacağı bir ülke olmayı başarabiliriz.
ELBİS GESARATSYAN VE DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
Başta coğrafyamızda olmak üzere kadınların yaşam koşullarının çok zor olduğu malumunuz. Bunda biz erkeklerin ciddi anlamda suçu ve günahı var. Yapılan araştırmada medyaya düşen bilgilere göre,1 Ocak 2022- 31 Aralık 2022 döneminde, Türkiye'de erkekler en az 327 kadını ve 39 çocuğu öldürmüş, 32 kadına tecavüz etmiş, 442 kadını seks işçiliğine zorlamış, 156 kadına tacizde-238 çocuğa istismarda bulunmuş ve 793 kadını yaralamış. Aynı dönemde içinde transların da olduğu en az 198 kadının ölümünde baş şüpheli yine erkekler. Bu vahim tablo coğrafyamızda yaşayan erkekler için utanç kaynağıdır.
Buradan coğrafyamızda ilk kadın ve LGBTİ hakları çalışmasını başlatan Ermeni kadın gazeteci Elbis Gesaratsyan'ı anıyorum. 1915'in kadın yüzünü hatırlayan ve tarihsel acıları unutmayan tüm kadınların 8 Mart Kadınlar Günü’nü kendi anadillerinde kutluyorum.
"Çoğu kez tanık olmuşsunuzdur, kendi erkeğinden daha düşünceli, daha öngörülü ve daha iş bilir kadınlar vardır; ama bilerek, yol yordam bilmez erkeğe körü körüne boyun eğmek zorunda kalırlar; çünkü kurallar gereği, kadın dili kesilmiş kuş olmalıdır ve erkek, karga da olsa, kendi ötmeli, kurum kurum hükmetmelidir… Evet, sevgili kız kardeşim, işte benim düşüncelerim böyle. Bizim fikirlerimiz çiçek açmalı. Yetenekli kişiler bunu görev edinmeli, uyuşuk kafaları meşru yollarla harekete geçirmeli, uyanık olup özgürlüklerine sahip çıkmalı, eğitim çağrısı yapmalıdır. Okuma salonları, meclisler oluşturup yüreklere ve beyinlere seslenen bilgiler öğrenmeli ki ilerleme yolunda adımlar atabilelim ve insan sayılabilelim..."
ELBIS GESARATSYAN
(Eğitimsever Ermeni Kadın Okura Mektuplar, İstanbul, 1879.)
Կին, Կեանք, Ազատութիւն -Gin, Gyank, Azadutyun! Kadın, Yaşam, Özgürlük! Jin, Jiyan, Azadi!
Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından.