Seran Vreskala
Orhan Gencebay: Arif küçükken de beni kıskanırdı, hala kıskanıyor
ARTI GERÇEK– Her ne kadar tarafların suçlamalarıyla gündemden düşmeyen MESAM’dan kamuoyu artık çok sıkılmış olsa da sanatçı ve birliğin saymanı Metin Karataş ile yaptığım röportaj oradaki taht savaşlarının daha uzun süre bitmeyeceğinin habercisiydi. Metin Karataş’ın Orhan Gencebay, Recep Ergül ve Fuat Güner hakkındaki yenilir yutulur cinsten olmayan iddiaları karşı tarafa söz hakkı verdi ve biz önce Gencebay’la, ardından Ergül ve Güner ile konuştuk. Her iki tarafı da dinleyince kime hak vereceğinizi şaşırıyorsunuz, iddialarından kafanız tamamen karışıyor. Muhtemelen bu röportajlarla daha da karışacak çünkü iki taraf da ellerinde söylediklerini destekleyecek belgeler ve kanıtlar olduğunu iddia ediyor. Bir taraf müfettiş raporlarının kendilerini haklı bulduğunu söylerken, diğer taraf aksini iddia ediyor. Tabii ki bizler karar mercii değiliz, işimiz tarafsız bir şekilde soru sormak ve söylenilenleri olduğu gibi aktarmak... Kimin haklı olduğuna ise sizler karar vereceksiniz ama işinizin çok zor olduğunu şimdiden söyleyebilirim. Ama bence burada asıl zararı iki ateş arasında kalan MESAM görüyor.
- Olaylar sizin istifa dilekçenizde yazanlarla başladı. Mezhep ayrımcılığı yaptığınız söylendi. Hangi cümle veya cümlelere dayanarak suçladılar sizi?
(Elinde 3 sayfalık istifa dilekçesi var, son paragrafı okumaya başlıyor) "MESAM bir kahvehane, sıradan bir dernek veya lokal değildir. Yaklaşık 9000 üyesi olan bir kurumun profesyonelce yönetilmesi ve eser sahipleri için yararlı çalışmalar yapması şarttır. Vatanına ve milletine büyük bir aşkla bağlı bir sanatçı olarak bütün dil, din, mezhep ve siyaset farklılıklarına büyük saygım vardır. Bütün renklerin başımın üstünde yeri vardır. MESAM müzik anlamında bu renklerin tümünü bünyesinde barındıran bir kurumdur. Ülkemizde her renk, her kültür, her inanç vardır ancak ayrışma yoktur ve olmayacaktır. MESAM siyaset etnik köken veya inanç üzerinden örgütlenerek faaliyette bulunulacak veya ele geçirilecek bir kurum değildir. Benim adamlarım veya bize oy verecekler gibi söylemleri de kabul etmem mümkün değildir. MESAM üyelerinin siyasi görüşü, inancı, kültürü ne olursa olsun hepsi bizim için çok değerli, hepsi bizim başımızın tacıdır. MESAM üyeleri arasında kaynaşmayı sağlamak sadece benim değil hepimizin görevidir…" Şimdi bana söyler misin, buradan Alevi-Sünni olayı ya da tartışması çıkıyor mu?
İLGİLİ HABER: MESAM'DA 'TAHT SAVAŞLARI': YALAN SÖYLÜYOR
- Valla bana ırkçı ya da ayrıştırıcı bir söylem gibi gelmedi ama işin iç kısmını bilemiyorum tabii.
Bu paragraftan çıkardılar bütün o Alevi düşmanlığı iddialarını. Yahu ben Alevi kültürüyle büyüdüm. Türk Halk Müziği’nin kökenidir Alevi kültürü. Ben nasıl bunun üzerinden bir ırkçılık, mezhepçilik yapabilirim ki!
- Neden sizi böyle bir şeyle suçladılar peki?
Olayın özü bu işte. Yazıyı tamamen sana okudum, sen onda bir ayrımcılık gördün mü? Benim başka bir şey demem mümkün değil; onları kendileri uyduruyorlar. Niye biliyor musun? Ben tanınan bir ismim ya, onlar kendi fikirlerini benim ismimi kullanarak yüceltmek istiyorlar.
- Ama niye böyle bir şeye ihtiyaç duysunlar ki? Arif Sağ da tanınan bir isim.
Ben de ona hayret ediyorum. Ama ben şuna yoruyorum olayı; Arif küçükken de beni hep kıskanırdı, hala kıskanıyor. (Gülüyor) ya, bu olacak şey mi? Düşünüyorum taşınıyorum, bundan başka sebep bulamıyorum.
- Yani MESAM’ın bu kadar ikiye bölünmesinin sebebi sahiden kıskançlık olabilir mi?
Başka neyle açıklayacağımı bilemiyorum. Geçenlerde Cengiz Semercioğlu’nun programında Arif’i verdiler. Genel kurulu sözümona kazanmış; diyor ki: "Hohoho bu konu Arif ile Orhan Gencebay’ın kavgasıdır, ben kazandım, hohoho" … Ya bu nedir Allah aşkına? Bu kişisel bir konu değil ki, bu birliği ilgilendiren bir konu. Çok üzücü bir durum.
- Mahalleyi paylaşamayan iki çocuk kavgasına döndü artık olay.
Doğru söylüyorsun ama bunu o yapıyor, ben yapmıyorum. Bak, Arif benim 50 küsur yıllık arkadaşım. Babasını, annesini de çok iyi tanırım. Biz o kadar yakındık. Bazı arkadaşları var ki!
- Bana öyle geliyor ki, bu tartışmalara siz ikiniz değil de ikinizin yanınızdaki insanlar da sebep olmuş sanki. Siz ikiniz bir araya gelseniz, her şey düzelecekmiş gibi geliyor bana.
Olabilir, bilemem ama bence onun yanındakiler çok yanlış insanlar. Öyle ki 50 küsur yıllık dostluğun bitmesine sebep oldular.
- Peki, siz yanınızdakilere güveniyor musunuz? Sizi yanlış bilgilendiriyor olabilirler mi?
Kesinlikle güveniyorum. Bana arkadaşlar sadece gerçekleri iletirler. Benim hakkımda duyduklarımı söyleyeyim; "Vay akil insan, AKP yalakası, vs.", böyle saygısızlık olabilir mi?
- Anlıyorum ama mesela müfettiş raporlarının genel kurulda okunmadığı söylenmiş size, halbuki okunmuş.
Öyle bir şey yok! Benim o konu hakkında bir bilgim yok, kimse bana bir şey söylemedi.
- Peki, sosyal medya hesabında yazdıklarını ihbar etmekle suçluyor sizi, Karataş. ‘İhbarcılar’ diyor.
Doğru.
- İnsanların sosyal medya hesaplarında yazdıkları kimseyi ilgilendirmez ki! İlgilendirmemeli! Tehdit olmadığı sürece…
Eğer devlete bir saygısızlık varsa, gereken yapılmalı! Bizleri ‘yalakalar’ diye aşağılamaları kabul edilebilir mi? İnsan özel günlere katıldığı için yalaka ilan edilebilir mi? Sonuçta birliğin üyelerine de hakaretler içeren söylemler var orada.
- Gülüp geçseydiniz, niye ciddiye aldınız ki?
Ciddiye alınmayacak bir şey değil ki bu! Hadi dili sürçmüş olsa, hoş görülür ama bunların söyledikleri öyle yenilir yutulur cinsten değil! İhraç sebebidir bu konuşma tarzı.
"YÖNETİM KURULU ESER SAHİPLERİNDEN MEYDANA GELSİN, ALTINDA DA İCRA KURULU OLSUN, ONUN BAŞINDA DA BİR CEO OLSUN"
- Şu 1’er yıllık dönüşümlü başkanlık konusunu açalım. Sağ, sizin bunu kabul ettiğinizi, siz de asla böyle bir şeyin olmadığını söylüyorsunuz.
(2 büyük ajanda getirmiş yanında Orhan Bey. Bunlar tuttuğu günlükler. Biri 2016 yılına, diğeri 2018’e ait. Yazdıklarını görebiliyorum; sayfalar eski gibi, kalemin mürekkebi ise bir önceki sayfa ile aynı… Yani yeni yazılmamış izlenimi veriyor. Birini eline alıyor ve okumaya başlıyor) Bak, 19 Mart, 2016’da genel kurul olmuş. Ben her şeyi not alırım, huyumu seveyim. MESAM başkanlık seçimi 22 Mart, genel kuruldan 3 gün sonra olacak. Bak, ne yazmışım: "MESAM yönetim kurulu başkanlık, başkan yardımcısı ve saymanlık seçimi gündemi. Oy birliğiyle 1 yıllığına başkan seçildim. Arif 2 yıllık bu dönemi, ilk yıl benim, 2’inci yıl onun yapacağını kabul ederek birlikteliğe evet demişmiş. Ben kabul etmedim önce, bu durumda o başkan oldu. Israrla ‘hiç olmazsa 2 yılı kabul et’ dediler, bu şartla başkan olmayı kabul ettim, fakat günümüz çok sinir bozucu geçti. Çok stresliyim. MESAM’da bu şartlarda iyi netice almamız mümkün değil, istifa etmeyi dahi düşünüyorum. Bu durumları kaldıramıyorum. Bilgi yetersizliği, taraflılık gibi şartlar bana göre değil."
- Sayfalara bakıyorum; bayağı günlük tutmuşsunuz.
Tabii. Her toplantıyı hatırlamanız mümkün mü? (Getirdiği defterlerden birinde işaretlediği günlerden bir sayfa açıyor ve okumaya başlıyor) 12 Ağustos 2016, Cuma. -O sırada Türkbükü’ndeyim bunu yazdığımda- Yönetim kurulu üyesi Ali Haydar Tımısi’yi aradım. "Arif Hoca ile önerilen 1’er yıllık yönetim kurulu başkanlığına hayır demiştim, yine hayır diyorum" dedim. "Salı günü yapılacak kurulda konuşun, eğer kurul ekseriyetle bu fikirdeyse, başkanlıktan ve üyelikten istifa edeceğim" dedim. İnternette MESAM’ın ve Ali Tımısi’nin sayfasında "1’er yıllık anlaşmayla Orhan Gencebay başkan oldu" diye yazılmış ama böyle bir şeyi kabul etmem mümkün değil.
- Bu 2 yıl evvelki yazı…
Evet. 16 Ağustos’a geliyoruz; o gün MESAM yönetim kurulu toplanıyor, bu konu ele alınıyor. (Okumaya devam ediyor) "2017 Haziran’ında başkanın Arif olacağı MESAM’ın internet sayfasında yazılıyormuş. Böyle bir şey varsa ben görevi bırakırım. ‘Bugün bunu yönetim kurulunda konuşun’ diye Ali Haydar ile Recep Ergül’e söyledim. Konuşmaların sonucunda dönem sonuna kadar benim kalacağım kararı verilmiş, benden proje ve yasa ile ilgili her şey bekleniyormuş. Ayrıca tatilde olduğum için 6-7 hafta yöneyim kuruluna gelemeyişim konu edilmiş; bunu 22 yıldır böyle devam ediyor, başka devamsızlığım yok! Fakat bazı yönetim kurulu üyelerinin devamsızlığı ise çok fazla.
- İyi ki günlük tutmuşsunuz o zaman.
Ben yıllardır her şeyi not alırım mutlaka. Belli bir zaman sonra hafızanız sizi yanıltabilir ama aldığım notlar ortada işte. Hadi ben unuttum, bunlar ne?
- Neden yönetim sadece ikiniz arasında gidip geliyor? Orayı yönetecek başka insanlar yok mu? Verin yönetimi bu işlerden anlayan bir iş adamına, o yönetsin tarafsız olarak, sizler de bu tartışmalardan kurtulun, sanatınızı stressiz icra edin!
Sistem böyle, 2 yılda bir seçim yapılır. Genel kuruldaki asil üyeler kimi seçerse. Asil üyelerin adedi 2400. Bu üyelerin kriterleri var. Bu kriterlerin de değişmesi gerekiyor. Bunların içerisinde sanatçıların verimliliği ile beraber para kriteri de rol oynuyor. MESAM’ın yılda 15 milyon civarında bir masrafı var. Bu para üyelerin getirileri arasından seçiliyor. Bunun yüzde 30’unu üyeler alır, yüzde 17’sini stopaj olarak verir, yarısını da kendisi alır. Ama ne kadar alıyor, 1 lira, halbuki 50 lira alması lazım. En verimli, yani bu anlamda en çok para getiren sanatçıların yönetimde olması gerekiyor, diğerlerinin ne işi var orada? Eser sahibi olmayan kişilerin ne işi var orada? Bana sorarsan yönetim kurulu eser sahiplerinden meydana gelsin, altında da icra kurulu olsun, onun başında da bir CEO olsun.
"ESER SAHİPLERİ BİRLİĞİ DENİYOR, ESER SAHİBİ OLMAYANLARIN NE İŞİ VAR ORADA?"
- Halbuki ismi ‘musiki eseri sahipleri birliği’ olarak geçiyor. Eser sahibi olmayanlar da alınabiliyor mu?
Beyan usulüne göre giriliyor ve bunların hepsinin değişmesi lazım. Ben buna 40 yılımı verdim. Getirisi en iyi olan üyelerden biriyim. Bilgi sahibi olduğum için konuşma hakkı görüyorum kendimde. Daha iyi olalım diye 8 ülkenin bu konudaki yasalarını Türkçe'ye çevirttim. MESAM’a böyle sahip çıkan biriyim. Bilgiyle konuşalım diyorum. Yönetim kurulundaki kişilerin çoğunun MESAM’a hiçbir katkısı yok! Ne işleri var orada? Diyorum ki, hak eden gelsin yönetsin. Arif’in müzisyenliğine, sanatına kimsenin bir şey dediği yok ama yanındakilerin çoğu öyle değil!
- Madem böyle, neden istifa ettiniz? Koltuğu bırakmasaydınız o zaman.
Eğer ben istifa etmeseydim, 1 hafta daha bekleseydim beni indireceklerdi zaten. Onu resmen hissettik. Zaten Arif de söyledi, Orhan istifa etmekte geç bile kaldı diye. İyileşti ya. İki tarafın da 5 üyesi vardı, Arif geldi Suat gitti, 6’ya 4 kaldık. Oylama yapılsaydı, onlar beni indireceklerdi. Arif’in bunu bana yapmak istemesi olacak şey değil! Ayrılırken de görüşlerimi beyan ettim ve ayrıldım.
- Ama onlar da diyor ki; ‘İlk onlar bizim sayımızı indirmek istedikleri için Ali Yavuz’u gönderdiler.’
Ali Yavuz kendi istifa etti.
- İhraç edildi dendi.
Hayır, ihraç yok. Yönetim kurulundan kendi istifa etti. Yalan söylüyorlar, uyduruyorlar resmen. Sana ben yemin ediyorum, yalan söylüyorlar ve böyle bir yalan olacak şey değil!
- Arif hocanın yürüyemediğini söylediniz ya, sizin de akıl sağlınızla ilgili bir rapor almanız gerektiği söylendi. Toplantıda not aldığınız konuları 1 gün sonra hatırlamıyormuşsunuz.
Bunu söyleyen ruh hastasıdır, asıl onun tedaviye ihtiyacı vardır. Al işte, gösterdim sana, gün gün yazıyor bu defterlerde her şey. Bunu söyleyen arkadaşın değil yönetimde, yönetimin kenarında bile olmaması gerekiyor. Bir eseri bile yok bu arkadaşın; ne işi var orada? MESAM’a hiçbir katkısı olmayan bu arkadaş, 15-20 bin lira maaş alıyor. Nasıl alıyor? Bahsettikleri Huzur Hakkı’ndan, komisyondan, katıldığı toplantılardan alıyor bu parayı, şimdi insan bunu bırakmak ister mi? Bu yüzden saldırıyor.
- Ama 6 yıldır saymanlık yapmış bu kişi MESAM’da, sizin döneminizde de bu görevi devam ettirmiş.
Ya ne yapmış ki sayman olarak? MESAM’ın 50-60 milyonu var idiyse, bunların faizini hesap etmiştir; bunu nenem de yapar. Bu art niyetli biridir ve böyle insanların MESAM’da yeri olmamalıdır.
- Ama bu kadar kötüyse sizin başkanlığınızda da saymanlık yaptığında azletmeniz gerekmez miydi?
Zaten yanlış adamlar oldukları için haklarında dilekçeler verildi; buradaki asıl olay, bu arkadaşın orada olmaması gerektiği çünkü eser sahibi değil!
- Sanatçı olmak yetmiyor demek!
Ne kadar sanatçı olduğu da tartışılır. Kurallara göre, yönetime gelecek olan isimlerin eser sahibi olmaları gerekiyor. Kurallar böyle, dolayısıyla kurallara uymak şart. Mesela Almanya’da böyle bir birliğe üye olmanız için en az 30 bin Avro getiriniz olması gerekiyor; asil üyelik için de 60 bin Avro. MESAM’da bu rakam 3 bin lira. Bu rakamların değişmesi gerekiyor. Bu arkadaşın eseri yok ki, ne işi var yönetim kurulunda? Kriterlere uymayan bir sürü insanı üye yapmışlar. Bu kişi de kriterlere uymuyor. Müfettişler bu kriterlere uymayan 116 kişiyi tespit etmişler ve bu kişiler genel kurulda oy verdiler. Bu sahteciliktir.
- Ama yüzde 60 gibi büyük bir çoğunlukla kazandılar seçimi. 116 kişi eksik olsa ne olur, fazla olsa ne olur!
Öyle deme. 840 kişi var, Arif 328 kişi ile seçilmiş. 116’yı çıkar oradan! Üstelik zamanında keyiflerine göre 55 kişiyi ihraç etmişler. Sebeplerine bak, gülersin. Keyfi hareket ediyorlar. En son Suat Suna’yı ihraç ettiler, onun hiçbir suçu yoktu.
- Ama onun ihraç edildiği belgenin altında sizin ve Ahmet Selçuk İlkan’ın imzaları varmış.
Tamamen palavra. Ben orada Celal Ulusu diye bir arkadaş var, ikisini de ‘Haysiyet’e gönderin’ dedim. İhraç edin, demedim. Suat Suna’yı koruduk biz orada.
- O belgede imzanız var mı yok mu?
Bu imkansız bir şey. Bu kararı Haysiyet verir, yönetim kurulu değil.
- Peki, nasıl böyle kolayca ispatlanacak bir şeyi uydurabilirler?
Uyduruyorlar işte. Bildiğin gibi değil. Olaylar o kadar komik ve saçma ki! Hiçbir suçu olmamasına rağmen Suna’yı ihraç ettiler, bir celsede geldi mahkemeden. TC mahkemeleri çözer bunu. İhraç edilen kişiyi iade eden mahkemedir. Ariflerin durumunu çözecek olan da mahkeme idi ama bunlar genel kurula girdiler, orada iade edildiler ve oy kullandılar. Bu hukuk suçudur. Korkunç bir şeydir.
- Telif Hakları Genel Müdürü Şaban Karataş’ın imzaladığı belgeyi ben gördüm. Orada ihraç edilen kişinin itiraz etmesi için yargı yolunun açık olduğu, bu sürenin 1 ay olduğu ve bu süre içinde üyeliğinin düşmeyeceği yazıyordu.
Öyle olsa idi, Suat Suna niye anında ihraç edildi? Hikaye o. Suna’da karar verildi, birkaç gün sonra ihraç edildi.
- İtiraz etmedi mi?
Hepimiz itiraz ettik. Haysiyet ihracına karar verdi. Yönetim kurulu vermez bu kararı. Recep Ergül’ü de ihraç etmek üzere hazırlandılar ve ihracını gönderdiler. Fakat bu sırada bakanlık raporlara bakarak onları durdurdu ve geçici yönetim atadı. Recep kaldı. Son günde onun mahkemeye gitmesi gerekiyordu, son günde ihtiyati tedbir ile ileriye attılar. Niyetleri çok kötü. Asil üye olmayacak insanlar yapıyor bunları, bu kişiler MESAM’ın hukukunu idare etmeye çalışıyor. Almışlar arkalarına CHP’yi, kurula gelmişler.
YALAN RÜZGARI ESMEYE DEVAM EDİYOR
- Onlar da orasının bir otel lobisi ve kamuya açık bir alan olduğunu ve herkesin orada bulunma hakkı olduğunu söylüyorlar.
(Gülüyor) Daha evvel Kılıçdaroğlu ve Mustafa Balbay’a gitmişler ve MESAM’dan azledilenlerle dayanışma gurubu oluşturmuşlar. Ariflere mağdur muamelesi yaptılar. Tam tersi, Arifler MESAM’ı mağdur ettiler.
- Onlar da karşılığında ‘danışman olarak getirdikleri TÜRGEV’in avukatının ve yapımcı Polat Yağcı’nın orada ne işi var’ diyorlar. Hakikaten Polat Yağcı’nın orada ne işi var?
Dedikleri ilk bakışta doğru olabilir ama gerçekte mantıklı değil. Benim için konunun uzmanı olan kişi önemli; partili olmaları değil! Bana bilen adam lazım, uzman lazım. TÜRGEV’in avukatı üst düzeyde bir avukat, oraya geçici yönetimin avukatı olarak geliyor. Gelen CHP’liler konuyu bile bilmiyorlar ama bunların yaptıkları mağdur edebiyatını dinliyorlar. Ne biliyorlar MESAM hakkında? Oysa bahsettiklerin telif hakkındaki, MESAM hakkındaki her şeyi biliyorlar.
- İddialara göre, özel bir TV müzik kanalı için teliflerde yüzde 50 indirim istemişsiniz.
Tamamen uydurulmuş bir senaryo bu, böyle bir şey yok! İmkan dahilinde bile değil böyle bir şey. Sözü bile yok ortada. İspat etsin!
- Herkes birbirine iftira atıyor gibi görünüyor. Ortalık Yalan Rüzgarı’na döndü resmen.
Doğru. Bu yalanlardan o kadar bıktım ki, artık MESAM’ın adını dahi duymak istemiyorum.
- Peki, hükümetle olan yakınlığınızı kullanıyor musunuz hiç? Yani ‘bir telefon açar, cumhurbaşkanına ulaşırım’ gibi tehditkâr konuşuyor musunuz?
Bunlar deli midir? Ben son derece saygılı ve haddini bilen bir insanım. Ben herhangi bir makamı veya kişiyi kendi şahsi menfaatlerim için kullanmam, kimseyi de bu şekilde tehdit etmem. Allah korusun! Bugüne kadar şerefimle yaşamışım, böyle bir şey olabilir mi? Yok efendim, cumhurbaşkanını arayıp onları şikayet mi edecek mişim? Bir tek yasayla ilgili kendisini aramışımdır, onun dışında o makamı bu konularla meşgul edecek kadar hadsiz ve saygısız değilim.
- Aranız bu kadar iyi olsa, istediğiniz yasa bugüne kadar çıkmaz mıydı?
Daha çıkmamış yasa bu soruyu cevaplandırıyor zaten. Gözünü seveyim, böyle bir şey olabilir mi?
- Borsada manipülasyon yaptığınız iddia edildi. Büyük paralar gerekmiyor mu bunun için?
Külliyen yalan! Manipülasyon ne demek? Bu benim tanımadığım bir şey. Dünyada ev hanımları bile borsa oynuyor, ben de oynuyorum; insanlar gelirine 3-5 kuruş daha katmak için oynuyor, orası üçkağıt yeri değil ki! Manipülasyonu patronlar yapar. Büyük hisselerle oynayanlar yapar. Benim öyle büyük bir hissem yok ki! Ben herkesin yaptığı gibi kağıt alıp satan biriyim sadece, borsacı değilim ki...
- Arsalarınız için belediyelere gidip özel işlerinizi yaptırmışsınız.
Ya, Allah korusun! Yahu benim inşaat firmam mı var? Her inşaatçı da böyle bir şey yapmaz. Ne demek istiyorlar ki? Bunlar gerçekten de hasta senaryolardır ve ben bunlarla asla muhatap olmam, olamam.
- Türkçe Olimpiyatları’na gitmenizden de söz ettiler.
Yahu davet edildik ve gittik. O zaman böyle olaylar yoktu ki!
- O dönemin başbakanı da oradaydı değil mi?
Tabii ki. Ülkenin başbakanı da oradaydı ama sadece ben davetli değildim; Muazzez Ersoy, Ajda Pekkan gibi birçok sanatçı vardı ve hepimiz oraya iyi niyetlerle gittik. Bunun söz edilmesi o kadar yanlış ki! Bütün bu suçlamalar o kadar utanç verici ki!
- Bana ‘yüzleşebiliriz isterse’ dediler.
Hangi konuda yüzleşebilecekmiş benimle? Bu arkadaşlar çiftliklerini kaybettikleri için saldırıyorlar.
- Kültür Bakanlığı sizin çağrınızı dinleyip tekrar birliğe kayyım atarlar mı sizce?
Bilmiyorum ki! Hukuka göre bu arkadaşların orada bulunması suç. Adaletsizce bir durum.
- Ama ‘burada hapislik bir durum bile olabilir’ demeniz biraz fazla olmamış mı?
Hukuku tam bilmediğim için ‘olabilir’ dedim. Bilemiyorum ki! Sonuçta ortada bir suç var.
- Peki, iddianıza göre onlar da yalan söylüyor ve iftira atıyor. Dava açacak mısınız çünkü size karşı dava açacaklarmış.
Onlar 2 tane düşünüyorsa, burada 50 tane düşünülüyor. Onların bana dava açma hakkı yok! En büyük iftirayı Alevilik konusunda, nefret suçuyla onlar bana attı.
- Ama birbirinize zarar vereceksiniz. MESAM böyle daha çok zarar görmeyecek mi?
MESAM bunlardan temizlenirse kesinlikle zarar görmez.
- MSG’ye gireceğinizi söylediniz ama onlara ‘korsan’ dermişsiniz.
Evet öyleydi, ama şimdi değil. Şu an çok iyi çünkü gelen yeni yönetimin, Candan Erçetin ve ekibinin MSG’yi daha iyi yerlere taşıyacağı kesin. Onlardan evvel iyi değildi.
- Girecek misiniz peki?
Belli değil, belki yeni bir meslek birliği kurulabilir. Bu konudaki yasaları araştıracağız. Belki MSG ile bütünleşebiliriz. Biz geçersek, yüzlerce kişi geçer oraya. Aslında biz şirket olmalıyız.
- Şu ‘her devrin adamı’ yaftasından nasıl kurtulacaksınız?
Sağ olsunlar, 60 yıllık sanat hayatımda insanlar kadar hükümetler de beni sevip sahiplenmişlerdir. Ama bu benim onlara olan yakınlığımı değil, onların bana olan yakınlığını gösterir. Bulundukları makamdan, oturdukları koltuktan ziyade önce insanlıklarına bakarım. Sonra da bulundukları mevkiiye saygı gösteririm, bir Türk vatandaşı olarak. Çünkü devletime saygılıyım. Bir sanatçı olarak bir şeye ihtiyacımız olduğunda kime gideceğim? O anda devleti kim temsil ediyorsa ona. Bu hangi hükümet olursa olsun. Bir sorunumuz olduğu zaman kimi arayacağız? Devleti arayacağız. Ondan üstün makam mı var? AK Parti 16 yıldır var, Orhan Baba neredeyse 60 yıldır burada.
- E, bu 60 yılda pek çok hükümet gördünüz tabii. Herkesle anıldı isminiz ama bir tek İnönü ile anılmadı sanırım.
Onunla da selamlaşırdık, çok tatlı bir adamdı Erdal İnönü. Murat Karayalçın da benim mahallemin çocuğu. Şimdi pek görüşemiyoruz ama aynı mahallede büyüdük.
- 24 Haziran seçimleri konusunda bir öngörünüz var mı?
Ülkemiz hakkında hayırlısı ne ise o olsun. Bu konuda yorum yaparak kimseyi etkilemek istemem. Ama ille de fikrimi söylememi istiyorsan, teybi kapatırsan söylerim. (Gülüyor)