Sadece şirketlerin ya da devletlerin projeleri yoktur, bireysel olarak insanların da vardır, ailelerin vardır ve sonuçta hepsinin ortak bir noktası vardır, o projeyi kim ya da kimler planlamışsa onlar ya devam ettirebilirler ya da onu sonlandırırlar. Tatil projesi de böyledir mesela, karı-koca genelde karar alırlar, sonra o projeye dahil edilecekleri tespit ederler. Çocuklar ufaksa otomatikman içindedirler ama gidilecek otel çalışanlarından tutun da bütün ilişkide bulunduklarınız projeyi yapan eşler izin verdiği sürece o projenin içinde yer alabilirler.
Ortadoğu siyaseti genel olarak hep böyle olmuştur, dikkat edin daha ilerde ABD’ye baş kaldıran bütün liderler neredeyse hep işin başında ABD tarafından ciddi bir şekilde desteklenmişlerdir. Bunun belki de en ilginç olanı İran Şahı Reza Pehlevi ve onu deviren İran İslam Cumhuriyeti liderleridir. ABD sırasıyla ikisini de desteklemiş ama sonunda ters düşmüştür.
Ortadoğu’daki bu sorun doğal olarak Türkiye için de geçerlidir bir anlamda, hem Adnan Menderes hem de Süleyman Demirel ne zaman ABD’den biraz kopup dönemin Sovyetler Birliği’ne yanaştılarsa darbeyle karşılaştılar. Tabii bu söylediğim bisürü nedenden sadece biri ama sonuçta ikisi de "ABD’nin adamı" diye bilinirdi ama ABD’nin darbeleriyle yerle yeksan oldular, hatta Menderes yaşamıyla ödedi.
Gelelim ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne ve bu projenin içinde Türkiye’ye verilen ödeve ve göreve. Türkiye Ortadoğu’da Ilımlı İslam’a en uygun halkın yaşadığı bir ülke olduğundan 12 Eylül darbesiyle bu proje aktif olarak çalıştırılmaya başlanmıştır. Turgut Özal gibi tarikattan gelen birisi neden seçildi dediğimizde esasında bütün aile yapısıyla Özal bu iş için biçilmiş bir kaftandı. Kendisi tarikatta "Takunyalılar" diye anılırken eşi Semra Özal gayet modern gözükmeye çalışan ve sahta bir modern kadını andırır havalardaydı. Kızı Zeynep hovarda, oğlu Ahmet zeki ve genç iş adamı numarasındaydı. Turgut Özal esasında kurduğu ANAP’taki 4 ayrı siyasiyi aile yaşamında da bir projeye çevirmişti.
İster düşünce, ister maddi bişey, yani eşya, istediğin kadar benzetmeye çalış orijinali gibisini yapamıyorsun. Bu en çok nerede belli olur biliyor musunuz, sapına kadar milliyetçi, ulusalcı ve asker hayranı bir asteğmeni hiçbir zaman askeri okuldan mezun bir teğmen gibi yürütemezsiniz, ikisinin selamından hangisinin esas asker olduğunu anlarsınız.
İşte o yüzden de ilk bakışta olumlu gibi gözüken çok görüşlü ANAP ve çok farklı aile pozundaki Turgut Özal projesi bisüre sonra inanırlığını yitirdi ve proje bitti. Öncelikle Özal konusunda şunu söylemem lazım, Özal öldürülmedi ve öldürülmesi için hiçbir gerekçe de yoktu. Ne zamandan beri yoktu, Yıldırım Akbulut başbakanlık koltuğuna oturduğunda Özal bitti. Körfez Savaşı konusunda Yıldırım hem askeri hem de Mesut Yılmaz’ı arkasına alınca Özal’ın hem Türki cumhuriyetleri hem de Ortadoğu projesi ve düşü sona erdi. Ve sona gelindi, aynı AKP’de olduğu gibi belediyeler gitti ve arkasından Özal yeni bir parti kurma projesini dillendirdi, işte o zaman hiçbişeye gerek kalmadı ve zaten sonrasında da bence o stres ve güven kaybı kendisini bitirdi.
Kimileri Özal’ın Kürt sorununa çözüm bulmak istemesi sonunu getirdi diye iddia etse de gerçeklere baktığımızda öyle olmadığını görüyoruz. ANAP kurulmadan önce Kenan Evren kendisine eyalet sistemini açar, ancak Turgut Özal Türkiye’nin henüz hazır olmadığını söyler. Evren’in böyle bir siyasi görüşünün olduğunu söyleyemeyiz, birileri Evren’e bunu söylemiştir. O birilerini o gün de bugün de herkes biliyor zaten.
Teğmen ile asteğmen olayına döndüğümüzde birilerinin aynı Turgut Özal’da olduğu gibi Erdoğan’ı demokrat olarak gördüğü dönemlere bir bakın ve yaşadıklarımıza bakın, sizce Erdoğan’dan demokrat olur mu, aylarca uğraşsan da, eğitsen de olmaz. Projenin bir parçası olarak kalır ve sonunda posası çıkartılarak bir kenara konur. Bu dizinin son yazısı olarak da ERDOĞAN’DAN NEDEN DEMOKRAT OLMAZ yazımı çarşambaya yazacağım. Yazacağım diyorum ama bu yazıyı yazdığım sırada 5 general istifa etti, bu sayı çoğalabilir ve her şey değişebilir. Zaman gösterecek artık.
