Rusya-Ukrayna savaşının ‘kısa gün kârı’: ABD, AB’nin enerji vanasını kendine bağladı

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı savaş bir ayı aşkın süredir devam ederken, küresel enerji sisteminde köklü değişiklikler yaşanıyor.

Geçen hafta Ukrayna’da devam eden savaş nedeniyle Brüksel benzeri görülmemiş bir şekilde üç önemli zirveye ev sahipliği yaptı. 

NATO liderleri, G7 liderleri ve Avrupa Birliği liderlerinin aynı günde "savaş" gündemiyle bir araya geldiği zirvede, Rusya karşısında askeri, ekonomik ve diplomatik güçler birlikte kullanılmaya devam etti.

Rusya’ya yönelik her geçen gün yeni yaptırımlar açıklanırken, Rusya’nın "dost olmayan" ülkelere doğal gazı ruble ile satma kararına yönelik de sözleşmelerden kaynaklı meşru itirazlar gelmeye devam ediyor. 

Rusya’dan aldığı doğal gazdan bağımsızlaşmak için çareler arayan Avrupa Birliği, geçtiğimiz günlerde önemli bir adım attı. Avrupa Birliği ile ABD arasında milyarlarca metreküplük doğal gaz (LNG) alımını içeren anlaşma imzalandı. 

AB’nin ABD’den yeni bir enerji tedariği anlaşmasına imza atması, AB’nin Rusya gazından bağımsızlaşma çabalarında önemli adımlardan biri olarak nitelendiriliyor. 

Brüksel'de ABD Başkanı Joe Biden ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından imzalanan anlaşma, AB'nin bu yıl ek 15 milyar metreküp sıvılaştırılmış doğal gaz satın almasını, uzun vadede miktarın yılda 50 milyar metreküpe çıkarılmasını öngörüyor.

AB Komisyonu, anlaşmayla Rusya’dan mevcut doğal gaz ithalatının yaklaşık üçte birinin telafi edilebileceğini hesaplıyor. 

Ursula von der Leyen, Joe Biden ile düzenlenen ortak basın toplantısında, "Rusya'ya bağımlılığımızı azaltmak istediğimizi biliyorsunuz. Bu hedefe, yenilenebilir enerjilere yatırım yaparak, ama aynı zamanda LNG dahil ek doğal gaz sevkiyatı ile ulaşılabilir. ABD'nin 15 milyar metreküpü aşan taahhüdü bu yönde büyük bir adım" dedi.

Açıklamada, "ABD, uluslararası ortaklarla çalışmak da dahil olmak üzere, AB pazarı için 2022'de en az 15 bcm'lik ek sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) hacmi sağlamak için çaba gösterecek" ve "en az 2030'a kadar ortak net sıfır hedeflerimizle tutarlı olan yaklaşık 50 bcm/yıl ilave ABD LNG talebini karşılamak" hedefi belirtiliyor.

ABD'de Donald Trump'ın başkanlığı döneminde Angela Merkel Hükümeti’nin Rusya ile Kuzey Akım II doğal gaz boru hattından vazgeçmemesi iki ülke arasında ilişkileri germiş, Kuzey Akım'ı savunanlar, ABD'nin projeye muhalefetinin arkasında kendi pahalı gazını Avrupa'ya satma niyetinin olduğunu iddia etmişti. 

Washington, uzun yıllardır Avrupa'ya LNG ihracatını artırmaya çalışıyor.

İmzalanan bu anlaşmayla AB, 2030 yılına kadar ABD'den büyük miktarda LNG satın alma taahhüdünde bulunmuş oldu. 

Anlaşma, AB ve ABD'nin, ABD'li özel şirketlerin Avrupa'ya ihracatı artırabilmesi için, izin süreçleri ya da altyapı çalışmaları gibi gerekli koşulları sağlamasını da içeriyor.

Anlaşmayla AB'ye üye ülkeler gazın Avrupa'da depolanması ve LNG için altyapının geliştirilmesi için yatırım yapacak. 

LNG fiyatının ABD’de geçerli nakit piyasasına göre belirlenmesi öngörülüyor. Bu piyasada fiyatlar önemli oranlarda değişebiliyor.

Komisyon kaynakları ise fiyatların, uzun vadeli anlaşmalardaki fiyatlara uygun bir şekilde şekilleneceğini kayetti.

ABD’nin çıkardığı doğal gazın Avrupa’da pazarlanması daha önce de gündeme gelmişti. Ancak, Rus gazına göre maliyeti çok yüksek olduğu için birçok ülke tercih etmedi. 

Savaşla birlikte Avrupa bir anlamda ABD’nin pahalı doğal gazını almaya mahkum oldu. AB ile ABD arasında imzalanan bu anlaşma, yıllardır sürdürülen pazar arayışlarına fırsat yarattı. 

ABD’den gemilerle Avrupa’ya sıvılaştırılarak getirilecek doğal gaz, Avrupa’daki tesislerde yeniden gaz haline getirilerek piyasaya sürülecek. Gaz, AB tarafından satın alınarak ülkelere paylaştırılacak. 

Bu durumda AB çapında ortak bir doğal gaz fiyatının belirlenmesi gündeme gelecek.

Yıllık toplam gaz ihtiyacı 400 milyar metreküpü bulan AB, geçen yıl 22 milyar metreküpü ABD'den olmak üzere toplam 80 milyar metreküp LNG ithal etti.

Rusya yerine ABD’nin Avrupa’nın enerji ihtiyacını karşılaması, ABD sermayesi için uluslararası rekabette yeni avantajlar getiriyor. Tahminlere göre, ABD’nin yıllık toplam 915 milyar metreküp doğal gaz üretimi bulunuyor

Basınçla kayaç kırarak kimyasal sıvının yer altına pompalanarak geri çekilmesi olarak ifade edilebilecek, iklim mücadelesinin derhal terk edilmesi gerektiğini belirttiği son derece tartışmalı fracking yöntemiyle elde edilen bu doğal gaz, en çok Texas ve New Mexico eyaletlerinde bulunuyor.

Science Dergisi’nde yayınlanan bir araştırma ABD’de petrol ve fosil gazı üretimi sırasında ortaya çıkan fosil gazının miktarının Çevre Koruma Ajansı’nın (Environmental Protection Agency, EPA) tahminlerinden yüzde 60 daha fazla olduğunu ortaya çıkarmıştı.

Fracking yöntem, aşırı su kullanımı nedeniyle zaten azalmakta olan su varlığını daha da tehlike altına sokuyor. Fracking yönetimi ile doğal gaz üretiminde çok yüksek miktarda su kullanılıyor. Üstelik hava kirliliği ve kontrolsüz yangın riskini beraberinde getiriyor. 

ABD çıkardığı doğal gazın yarısını Güney Kore, Çin, Japonya ve Hindistan’a, üçte birini ise başta İspanya ve İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerine satıyor. 

Bu yılın başında ortaya çıkan gaz krizinden sonra ise çıkarılan doğal gazın dörtte üçü Avrupa’ya gönderilmeye başlandı. Pazarın genişlemesiyle birlikte, ABD’li enerji tekellerinin kapasiteyi bu yılın sonuna kadar yüzde 20 artırması hedefleniyor.

AB ve ABD, Avrupa'nın Rus fosil yakıtlarına olan bağımlılığını azaltmak için bir Görev Gücü oluşturulduğunu duyurdu. Ayrıntılar hâlâ belirsiz olsa da uzmanlar, bunun endişe verici bir sinyal gönderdiğini ve daha güçlü, daha sağlıklı ve daha geleceğe yönelik ABD ve AB ticaret ve jeopolitik ortaklığı oluşturabilecek eski önlemlere öncelik verdiğini söylüyor.

AB’nin yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla yönelmek yerine doğal gaz tedariğindeki yarattığı bu pahalı yeni alternatif maalesef küresel iklim hedeflerini tekrar geriye düşürecek gibi görünüyor. 

İklim değişikliği üzerine çalışan bir düşünce kuruluşu olan E3G’nin Doğal Gaz Dönüşümü Kıdemli Politika Danışmanı Raphael Hanoteaux,"LNG’ye dayalı bu çeşitlendirme stratejisi, uzun vadeli bir geçiş seçeneği değil, çok pahalı, kısa görüşlü bir güvenlik önlemidir. AB ve ABD bunun yerine temiz enerjiyi ve enerji talebini düşürmeyi enerji güvenliği ortaklığının merkezine koymalıdır. Bu, Avrupa'yı altyapıya veya ihtiyaç duymadığı anlaşmalara kilitlemeyen daha uygun fiyatlı ve sürdürülebilir bir çözüm" diyor.

E3G’nin Transatlantik Diplomasi Politika Danışmanı Sarah Jackson ise, "ABD LNG ihracatını artırmak, küresel enerji geçişi ve dünyayı fosil yakıtlı otokratik rejimlerin ötesine taşımaya hazır olma konusunda yanlış sinyaller gönderiyor. Hızlı yenilenebilir enerji ve verimlilik önlemlerinin desteklenmesine dayalı bir enerji ortaklığı, ABD fosil yakıt çıkarlarını destekleyen kısa görüşlü önlemleri güçlendirmek yerine daha güçlü, daha sürdürülebilir ekonomiler yaratacaktır" görüşünü paylaşıyor.

ABD merkezli bir çevre kuruluşu olan Sierra Club’ın Enerji Kampanyası Kıdemli Direktörü Kelly Sheehan, "Yeni ve genişletilmiş doğal gaz ihracat tesislerinin genişletilmesine izin vermek, onlarca yıllık riskli, istikrarsız fosil yakıtlara bağımlılığa neden olur. Fosil yakıtları ikiye katlamadan, uygun fiyatlı temiz enerjiye hızla geçmeliyiz. Bu duyurunun temiz enerji ve enerji verimliliğine yaptığı vurguyu görmek teşvik edici ve talebi azaltma ve daha verimli teknolojilere gerekli yatırımları yapma planları hakkında yakında daha fazla ayrıntı görmeyi umuyoruz. Fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmak, açgözlü sanayilerin ve jeopolitiğin kaprislerine karşı savunmasızlığı bırakmanın tek yoludur" diyor. 

AB’yi, ABD ve Kanada gibi yerlerden gelen bir LNG pazarına dönüştürmek, hem fosil bağımlılığı hem de iklim hedefleri açısından mevcut sorunları erteleyecek ve daha da kötüleştirecek. 

Avrupa'nın Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline enerji açısından en öncelikli tepkisi, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji seçenekleriyle doğal gaz ve petrol tüketimini azaltmak olmalıydı. 

Ancak, böyle bir reaksiyon göremedik.

Bu, AB'nin Rus fosil yakıt ithalatını, Vladimir Putin’e akan finansmanı, Avrupa'daki enerji faturalarını, Avrupa’nın emisyonlarını ve AB içinde yeni doğal gaz altyapısına duyulan ihtiyacı azaltırdı.

Bu önceliği düşünmeden ya da uygulamadan yeni bir arz için alelacele uzak ve pahalı olan dönmek fosil yakıtların gereksiz yere genişlemesine ve yeni istikrarsız bağımlılıklara meydan veriyor. 

Üstelik, Rusya bağımlılığını azaltmak yerine ABD’ye bağımlılığı artıracak bu adım yeni bir fosil yakıt kilitlenmesi yaratıyor. ABD, Rusya-Ukrayna savaşının fırsatçılığına soyunarak, Avrupa’nın enerji vanasını kendisine bağlıyor. 

Bunlar küresel iklim hedefleri için son derece tehlikeli gelişmeler…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi