Ahmet Nesin
Saçma sapan bir ülke olduk
Nereden başlayacağımı gerçekten bilemiyorum ama hani derler ya "İler tutar yeri kalmadı" diye, bence ülke olarak sanki o noktaya geldik. İşim gereği neredeyse bütün haberleri deşercesine inceliyorum, 2 kelamı yanyana getiremeyenleri dinleyip, dilbilgisinden bile bihaberleri okuyorum ve bu beni her geçen gün daha da kötü yapıyor.
Biliyorsunuz, benim favori yazarım Abdülkadir Selvi. Dünkü köşesi yine yağ dükkanı gibiydi. Onun sayın cumhurbaşkanı Tokyo Olimpiyatları’nı izlemiş ve bunun için de saat kurmuş ve Selvi buna çok şaşırmış görünüyor. Bence saray olduğuna göre "GONG" kurmuştur Selvi, bidahaki sefere daha dikkatli ol. Selvi yazısında "Tokyo Olimpiyatları’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan maçlardan sonra sporcularımıza telefon açarak onları motive etti." diyor. Motivasyon maç öncesi yapılır Selvi, kazandıktan yada kaybettikten sonra sadece tebrik yada teselli olur, bari bu kadarını bileydin ya.
Başka bir video gördüm. Kim olduğu önemli değil, belli ki bir muz üreticisi, önünde mikrofon açıklama yapıyor: "Haşr Suresi, 1. Ayet, ‘Göklerde ve yerlerde olanların tümü Allah’ı teşbih etmektedir ayetinden esinlenerek bütün seralarımıza ses sistemi kurduk ve günlük 1 saat Kur’an-ı Kerim yayını yapmaktayız. Muz DNA’sı insan DNA’sına %40 benzer bir meyvedir. Stres ve benzeri sorunlar yaşayabilmektedir. Üretimlerimizde ürünün manevi ihtiyaçlarına da cevap verdiğimizi düşünmekteyiz." Bu konuşmanın ardından da seranın görüntüsü ve Kur’an-ı Kerim sesi geliyor. Dindarları bilemem ama bence dinciler o muzu yiyemezler, bırakın soymayı, ağacından koparamazlar bile.
Biliyorsunuz, Türkiye’de kimi istatistikler o günün önemine göre değişiyor hep. Geçtiğimiz bayramdan 1 ay önce filan Erdoğan ve sağlık bakanı Koca günlük Covid-19 vakalarının 5 binin altına düşmesini beklediklerini söylediler. Ne tesadüf ki, tam da bayramda istedikleri rakamlar açıklandı ve herkes, seyahat dahil yaptı ve bayramlaştı. İlginçtir, bayram sonrası aniden sayı yükselmeye başladı. Dün sağlık bakanı Koca "Vaka sayılarındaki azalma henüz istediğimiz seviyede değil" açıklamasını yaptı. Haklı, çünkü bana göre bayram öncesi ve bayramdaki açıklamalar gerçekçi değildi. Ölümler de değildi, bayram öncesi 300’lere dayanan günlük ölümler, bayramda 50’lere düştü, ancak şimdilerde yine 200’lere tırmanıyor. Sayın bakan "Azalma sahteydi, 300’lerden 200’lere düştük, aradaki 50’leri unutun, ben de unuttum" demek istiyor.
Devlet yaşanan afetler dolayısıyla kaçıncı kez İBAN verdi, artık sayamıyorum ama devamlı bu uygulama yapılıyor. Erdoğan dün afet bölgesine gitti ve konuşma yapıyor, sağında içişleri bakanı, solunda da çevre ve şehircilik bakanı. Başladı konuşmaya, "Rabbimin izniyle, şu anda" dedi ve kafasını içişleri bakanına çevirdi ve o bakış aynen, "Kim uleyn bu, kim koydu bu tanımadığım adamı yanıma" gibiydi ve hemen "İmdat" bakışıyla diğer kişiye döndü ve hemen "Çevre şehircilik bakanım burada" diye devam etti ama isim neyim hak getire, çünkü bence artık Alzheimer iyice ilerlemiş durumda. Peki boş boş baktığı kimdi, içişleri bakanı Süleyman Soylu’ydu, tanıyamadı mı, yoksa "Artık seni sildim, benim defterimde yoksun" mu dedi bilemiyorum. Belki okumuşsunuzdur, Suriyeliler konusunda Bahçeli ile Soylu aynı fikirde değiller, ilk kez sanki limoniler.
Gerçekten saçma sapan bir ülke olduk, günlük saçmalıklar köşesi yapsam, her zaman yazdıklarımın 2 misli yazı çıkar sanırım. Bundan sonra muz yerken dikkat edin, DNA’larımız %40 benziyormuş, aman ha MUZ gibi eğilmeyin.
Kapak Foto: Maurizio Cattelan