Ömer Faruk Gergerlioğlu
Seçimlerden sonra nasıl bir tablo olabilir?
Bu soru herkesin kafasını kurcalıyor. Felaket senaryoları çiziliyor ve büyük bir tedirginlik oluşuyor. Peki ne yapmalı ki felaket senaryolarından iç çatışmalardan kurtulabilelim?
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Bence sivil siyasetin kazanma ihtimali büyük. Tabii ki gergin bir ortam ve çözülmemiş sorunlardan hasıl olabilecek patlamalar ihtimal dairesindedir. Ancak siyasetin galip gelmesi en doğal ve beklenendir. Çünkü gelinen noktada artık OHAL sürdürülebilirliğini kaybetmiştir. Seçim sonrası OHAL'in devam edeceğini sanmıyorum. İnsan haklarını çözümsüzlüğe ayarlanmış Ak Parti,MHP ortaklığının da seçim sonrası devam etttirilebilmesi oldukça zorlaşmıştır, çünkü motivasyon kaybolacaktır.
Sivil siyaset dairesinde sorunlarını çözmek isteyenler için 24 Haziran seçimleri büyük fırsattır. Yeter ki alternatif önerilerini somut bir şekilde siyasete sunsunlar ve siyasetin demokratikleştirilmesinden umutlarını kaybetmesinler. Dünya değişiyor, Neo Con taifesinin ajitasyonlarına rağmen dünya akılsızlığa yönelmeyecektir. Önemli olan umutsuzluğa kapılmamak ve çıkış yollarını zorlamaktır. Türkiye için de bu böyledir, yeterli düzeyde şiddet, çözümsüzlük yaşadık artık tıkanan siyaset, ekonomi ve her şeyin önünü açmak için bir erken seçim vardır ve ister istemez tıkanan kanallarda bir açılma olacaktır.
Sivil siyaset içinde en fazla umut vaad eden parti HDP'dir. Zira ezilenlerin sorunlarıyla ilgili alternatifler üretmektedir. Sahici ve önü açık olandır. Önemli olan Türkiye'ye mesajlar vermektir ve seçim manifestosuyla bu konuda önemli mesajlar veren HDP olmuştur. HDP'ye her kesimden oy gelmişti, en tahmin edilmeyen MHP'lilerden bile oy aldığını çok iyi biliyorum.
Önümüzdeki 40 gün önemli değişimlere gebedir. Ak Parti'nin siyaseten bittiği ama devlet gücünü kullanarak yolunu sürdürdüğü bir vasattayız. Onun kuyruğuna sarılmış MHP'nin de önereceği yeni bir siyaset yoktur. Bir de kendisinden kopan İyi Parti'den aldığı darbeler onu her geçen gün zayıflatmaktadır. CHP Kılıçdaroğlu'nun uzlaşmaya açık politikalarını devam ettirirse hem kendisinin hem de siyasetin önünü açacaktır. Muharrem İnce'nin farklı kesimlere zeytin dalı uzatması da siyaset alanını besleyen hususlardır. Saadet Partisi de cesametinden çok daha büyük bir şekilde etkilediği siyaset alanını genişletmektedir. İyi Parti bu konuda iyi bir sınav verememekte, süreç içinde siyaseti daraltacak bir rol üstlenme ihtimali yüksek parti olacaktır. İşçi Partisi bu konuda önemli bir ders yaşamıştır. Kendi siyasi görüşleri bilinmesine ve cumhurbaşkanlığı yarışında olmasına antipatik gözle bakılmasa da Perinçek, siyaseti daraltan bir çıkış olan "İktidara geldiklerinde HDP'yi kapatma" vaadiyle Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmuştur ve Diyarbakır İl Teşkilatı kendisini fesh ederek HDP'ye geçmiştir. Bu olay seçim sonrası olacakların işaret fişeğidir. Her ne kadar olumsuz, karamsar bir ortamda olsak da bilinmeli ki siyaseti güçlendiren kazanacak daraltma girişiminde kaybedecektir.
Belki başkanlığı Erdoğan'ın kazandığı ama parlamentoyu kaybettiği bir tablo oluşacak ve siyasette aktif, somut işler yapanlar bu sefer Erdoğan'ın siyaseti manipüle etmesini önleyeceklerdir. HDP'nin barajı aşması ve ittifaklarla siyasal katılımın artacağı kesindir ve bu renkli tablo çatışmadan uzak durup siyaseti güçlendirirse birçok sorunumuzu çözeceğiz.
Peki siyaset nasıl güçlendirilir? Siyaset insanların ilk dinlediği anda ikna eden ayağı yere sağlam basan siyaset tarzıyla güçlenir. Günlük yaşamda insanların sorunu olan her alana müdahil, çözüm sunan bir siyaset tarzı istikbalin olmazsa olmaz kazananı olacaktır. Şüpheyi, vesveseyi, kederlenmeyi bir tarafa bırakalım ve eğri otursak da doğru konuşmalıyız. Türkiye ve bölgenin sorunlarına akla yatan ve kalıcı çözümler üreten kazanacaksa, şapkayı önümüze koyup eskiden neden siyasette kazanamadığımızın özeleştirisini yapalım ve yeni bir güne uyanmanın heyecanıyla kolları sıvayalım. Bunu yapacak olanlar genç, dinamik kadrolardır ve genç dinamik kadrolar umut vaad edendir.