Koray Düzgören
Şimdi Suriye’de işlenen suçlar için hesap verme zamanı!
Mafya şefi Sedat Peker’in mayıs ayının başından bu yana yayınladığı videolarla verdiği bilgiler, ileri sürdüğü iddialar ve itiraflar milyonların ilgisini çekmeye devam ediyor.
Çürümüş, kokuşmuş devlet yapısını ve bu yapıyla bütünleşmiş iktidarın içindeki güç kavgalarını, çekişmeleri, kapışmaları, karanlık ilişkileri ve çıkar kavgalarını anlatıyor.
Milyonlar da nefesini tutmuş bu kepazeliği bir Brezilya dizisi gibi izliyor. İktidar, iktidarın emrindeki yargı ile göstermelik hale getirilmiş devletin kurumları bu tiyatroyu sessizce izliyor.
Sedat Peker’den iktidarı sallayan asıl darbeler Suriye’ye meselesine girdiği 7 ve 8’inci videolarla geldi.
Bu yazıyı okuduğunuz sırada muhtemelen yayınlanmış olan 9’uncu videonun da yine bu Suriye’ye taşınan silahlarla ilgili olduğunu Peker zaten daha önce anons etmişti.
Peker, özellikle 8’inci videosunda iktidarın Suriye iç savaşındaki karanlık marifetlerini, icraatlarını anlatmıştı. İlginç ama bir o kadar da vahim iddialar ileri sürmüştü.
Peker özetle, Suriye’deki Türkmenlere gidiyor diye illegal yollarla Suriye’ye iletilen her türlü silah, teçhizat ve diğer yardımın bir şekilde cihatçı çetelerin, El Nusra militanlarının ve diğer şeriatçı grupların ellerine geçtiğini anlatıyordu.
Peker, kuşkusuz Suriye’de nelerin olup bittiğine ilişkin her şeyi de tam olarak aktarmıyor. Kendince devleti ve devletin Suriye’de faaliyet gösteren MİT gibi, Genelkurmay gibi kurumlarını kolladığını söylüyor.
Ama yansıttığı sınırlı olaylar ve verdiği kısıtlı bilgilere rağmen iktidarın, Suriye iç savaşındaki vahim icraatları, oradaki terör örgütleriyle içli dışlı ilişkileri gün gibi ortaya çıktı.
İKTİDARIN SURİYE İÇ SAVAŞINDA İŞLEDİĞİ SUÇLAR
10 yıldır süren kanlı ve kirli Suriye iç savaşında bu iktidarın işlediği ulusal ve uluslararası yasaları ihlal eden suçları da böylece, belki de bu boyutuyla ilk defa gündeme gelmiş oldu.
Yanlış anlaşılmasın, Suriye iç savaşında işlenen suçlar da ilk defa dile getirilmiyor.
Geçtiğimiz 10 yıl boyunca Türkiye’nin oradaki bütün illegal faaliyetleri, giriştiği gizli kapaklı ilişkileri, savaşan cihatçı çetelerle ilişkileri, onlara sağladığı silahlar ve diğer olanaklar birçok medya kuruluşu tarafından tespit edildi. Bazı uluslararası örgütler tarafından kayıt altına alındı.
Hatta herhalde bazı büyük devletlerin istihbarat örgütleri tarafından da belgelendi.
Ancak bizlerin ve konuyla ilgilenenlerin bildiği bu gerçekleri ne yazık ki milyonlar bilmiyor.
Medya kuruluşlarının birkaç istisna dışında bütünüyle Saray’ın tanıtım organlarına dönüştürülmesi nedeniyle insanların Suriye’de olup bitenden haberleri yok.
Ancak sosyal medyayı ya da muhalif yayınları izleyenler bir ölçüde bazı gerçeklerden haberdar olabiliyor.
İktidar, özellikle Suriye’ye silah taşıyan MİT tırları meselesinde olduğu gibi yasaklama, yargı gücünü kullanarak engelleme, sansür gibi yöntemlerle gerçeklerin ortaya çıkmasını şimdiye kadar önleyebildi.
İçeriden, bu olayları yakından bilen biri olarak Peker’in Suriye’ye giden silahlarla ilgili açıklaması ya da daha doğru bir deyişle itirafları bu bakımdan büyük önem taşıyor.
Şimdiye kadar gerçeklerin ortaya çıkmasını baskıyla, zorla engelleyen iktidarın Suriye’de işlediği suçların, artık tartışılmasının, hatta kovuşturulmasının zamanı geldi.
İçerden birinin, kısa bir süre önce iktidarın elemanı olan mafya şefinin açıklamaları muhtemelen bu süreci tetikleyecek.
SEDAT PEKER TIR’LARLA GÖNDERİLEN SİLAHLARI AÇIKLIYOR
İktidarın Suriye’de belgelenmiş, kayıt altına alınmış marifetleri, icraatları çok uzun bir liste oluşturuyor.
İnternette bir saatlik bir çalışma sonunda çıkan belgelerden iki cilt kitap yapmak mümkün.
Bu belgelerden hiç olmazsa özetleyebildiğim bazılarını başka bir yazıda kullanma sözü vererek Peker’in açıklamalarına dönmek istiyorum.
Peker, 8’inci videoda Bayırbucak Türkmenlerine giden TIR'ların yanında Erdoğan'ın eski başdanışmanı emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi'nin kurduğu Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş'nin (SADAT) de silah gönderdiğini iddia etti:
"MİT TIR'ları yakalandıktan sonra biz oraya, Bayırbucak Türkmenlerine insansız hava aracı, kıyafetler, sayıları oradaki tüm savaşçılara yetecek kadar telsizlerden tutun çelik yeleklere, TIR'larca… Milletvekili arkadaşımızla da konuştuk, o da iletmesi gereken yerlere iletti. (Tabii Saray’ı kastediyor)
Sonra dediler, biz ek TIR verelim. Benim adıma giden diğer araçlar var, onlarınki de başka yerdeki Türkmenlere gidiyor diye biliyoruz. O araçların içinde silah var, çocuk değiliz. Bu da normal. Bu SADAT tarafından organize ediliyor. Benim adıma gidiyor. İşlem yapılmıyor, kayıt yapılmıyor, direkt geçiş yapılıyor."
İşlem yok, kayıt yok, illegal silahlar başka bir ülkenin iç savaşına gönderiliyor. Resmen uluslararası bir suç işleniyor.
Peker, bu bağlantının Ağustos 2018'den bu yana Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı olan Metin Kıratlı ile iş insanları Murat Sancak ve Ramazan Öztürk üzerinden yürüdüğünü anlatıyor.
Bu laflarıyla silah naklinde doğrudan Saray’ın sorumlu olduğunu ileri sürüyor.
Peker daha sonra SADAT'ın kendi konvoyuna eklediğini söylediği bu silahların Türkmenlere değil El Kaide bağlantılı Nusra örgütüne gönderildiğini söylüyor. Bu çok daha vahim bir iddia...
"Türkmenler videolarla teşekkür ediyor. Baktım bir iki tanesi Arapça konuşuyor. Sonra Türkmen arkadaşlardan biri 'Bunlar El Nusracı' dedi. Bizim diğer arkadaşlar da bana 'Bunlar El Nusra'ya gidiyor' dedi. Benim üzerimden gidiyor ama ben yollamadım, SADAT yolladı."
NUSRA VE DİĞER ÖRGÜTLERE DAĞITILAN SİLAH VE ARAÇLAR
El Nusra BM, AB, ABD, Rusya ve Türkiye tarafından terör örgütü olarak kabul edilmiş bir cihatçı örgüt. "Türkiye Suriye’de bu örgüt ve bunun gibi diğer terör örgütleriyle iş tuttu. Onlarla yan yana, içiçe oldu, onlara her türlü yardımı yaptı, yapıyor" diyorduk, Peker’in anlatımları bunu doğruladı.
BBC Türkçe’nin Peker’in açıklamaları üzerine hazırladığı bir dosyada verilen bilgiler de bu doğrultuda.
BBC muhabiri, Peker’in yardım gönderdiği dönemle ilgili olarak Türkmen bir siyasetçiyle konuşmuş. Türkiye'den yapılan yardımları karşılayan ve dağıtılmasından sorumlu olan bu Türkmen siyasetçi şunları söylüyor:
"Devlet o dönem illa ki silah gönderiyordu, Türkmeniz, devlet de Türk devleti, bizi açıkta bırakmaz. Ama bu silahlar tam nereden geliyordu bilmiyorum. Diğer gruplara 'Bize malzeme geldi size de verelim' diyorduk, bize böyle söyleniyordu" diyor.
Aynı dönemde bu grupların başında olan bir Türkmen savaşçı da, o sırada Ahrar-ı Şam, El Nusra, Özgür Suriye Ordusu'na (ÖSO) bağlı Arap savaşçılar ve El Kaide ile ilişkili tecrübeli Uygur Türklerinden oluşan Türkistan İslami Partisi'nin bölgede varlık gösterdiğini anlatıyor.
Sayılan bu örgütlerin ÖSO hariç hepsi terör örgütü kabul edilen örgütler.
Türkmen savaşçı, Peker’in gönderdiği araçların bir kısmını gelen talimatlara göre ÖSO’culara ve bu örgütlere dağıttıklarını anlatıyor.
"O dönem Nusra da vardı orada, Türkmenlerin Türkiye için önemini biliyorlardı, o yüzden oradalardı. Bazı araçları onlar ele geçirdi, bazıları araçların teslim edildiği Türkmen komutanlar tarafından satıldı. Sadece Nusra'ya da değil, 3 bin, 4 bin dolar para getiriyordu bu satışlar. Oradaki her grup hem bundan, hem askeri malzemeden yararlandı."
Bu olay Suriye’de olup bitenlerin anlaşılması için çarpıcı bir örnek.
Hem iktidarın-devletin oradaki illegal icraatlarını ve terör örgütleriyle ilişkilerini anlatıyor hem de nasıl bir yolsuzluk, soygun ve vurgun düzeninin sürdürüldüğü konusunda bilgi veriyor.
Suriye’de işlenen suçların bunlardan ibaret olduğu sanılmasın.
PEKER BU KANLI DOSYANIN KAPAĞINI KALDIRAN KİŞİ OLDU
Sadece El Nusra ya da birçok cihatçı örgütle MİT koordinasyonunda kurulan işbirliğinin ötesinde IŞİD’le ilişkiler, IŞİD’e Türkiye’den silah ve patlayıcı yapımında kullanılan malzeme nakliyatı, Suriye’den bu örgütle ortaklaşa petrol başta olmak üzere yapılan kaçakçılık, gasp vb konular da var.
İktidarın Suriye dosyası bir hayli kabarık. İster iç hesaplaşma ister başka bir nedenle olsun, bir mafya şefi olan Peker, ifşaatlarıyla, itiraflarıyla bu kirli ve kanlı dosyanın kapağını kaldıran kişi oldu.
Kimsenin beklemediği bir dönemde kimsenin beklemediği bir ismin itiraflarıyla çalkalanıyor ülke. Yine Peker’in son yayınladığı "eğlencelik videodan anlıyoruz ki, ortalık toz duman. En düşkünlerinden iktidar yandaşlarının televizyonlarda, "Önce seni mi, beni mi alırlar?" korkularını açıkça dile getirmeleri de bunun bir kanıtı.
İktidarın en yakınındaki bir yargıcın ya da kendilerini kurtarmak için TBMM’de muhalefetle anlaşabilecek bir grubun ortaya çıkmayacağının garantisini kim verebilir?
Bunun da ötesinde, bu kez ortaya saçılan iddialar 17-25 Aralık tapeleri gibi değil. İddialar uyuşturucudan silaha, ülke sınırlarını aşıp uluslararası suç sahalarına uzanıyor.
Ankara'da kalıp kalmadığı tartışma götürse de hepimiz biliyoruz ki, dünyada hala bağımsız yargıçlar var. İçeride, olmazsa dışarıda bu iddialar soruşturulacak.
Başta ana muhalefet olmak üzere şimdi kimse, "Türkiye’yi sanık sandalyesine oturtmayız" hamasetinin arkasına saklanmasın.
O sandalyeye Türkiye’yi değil bu iktidarı oturtmanın tek yolu, "Biz, bu suçlara ortak değiliz" demekten geçiyor.
Bunun için de TBMM çatısı altında bir soruşturma komisyonu kurulamayacağı gerçeğini kabul edip, tüm muhalefet partilerini bir araya getiren ortak bir platformda bu soruşturmayı hemen başlatın.
Çok geç olmadan!..