İnci Hekimoğlu

İnci Hekimoğlu

Sözüm bizim ‘Rabia’lara

12"Allah’ın lütfu" mu, yoksa  yol haritasının parçası mı pek net olmayan ‘darbe girişimi’nden sonra istedikleri Türkiye’nin nasıl bir cehennem olduğu apaçık ortaya çıkmadı mı?

İnci Hekimoğlu

O fotoğrafı görünce içim cız etti.

Yılların emeğini, yerine konması mümkün olmayan bilimsel değeri, ülkenin geleceğine yapılmış en büyük yatırımı postallar altında çiğnediler.

Akademisyenleri tartakladılar, yerlerde sürüklediler, kadın öğretim üyelerini yumrukladılar, kan-revan içinde gözaltına aldılar.

Sizin içiniz cız etmedi mi?

Ki, o akademisyenlerin çoğu başörtüsü yasağına karşı sizinle omuz omuzaydı.

Sessiz kalmaktan hiç mi utanç duymadınız?

Çiğnenen çocuklarımızın geleceğiydi!

"Bizim" dediğimiz, hepimizin çocukları. Sizin çocuklarınız yani.

Üniversiteleri çalıntı sorularla, yandaşlıkla, yanaşmalıkla, akrabalıkla unvan almış kuklalara açtılar.

Yalnız üniversiteleri mi?

İlkokullar, ortaöğrenim hatta anaokulları…

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz "Bize çırak lazım" demişti. Çıraklık eğitimi zorunlu ders olarak ortaöğrenime sokuldu.

Nitelikli öğretmenlerin tasfiyesi ve başkanın oğlu olmanın dışında hiç bir sıfatı bulunmayan gölge eğitim bakanının öncülüğündeki müfredatla geniş halk yığınlarının çocuklarına zaten çırak olmak dışında bir seçenek bırakılmadı.

Kolejlerde okuyan, Amerika’da yüksek öğrenim gören AKP elitlerinin çocukları rahatça patronluk yapsın diye.

Mesele sadece referandum için yol temizliği yapmak değil.

Epeydir sürdürdükleri  toplumsal mühendisliğin hedefinde kadınlar ve çocuklar var.

AKP’yi iktidara taşıyan kadınlara sesleniyorum. Çocuklarınızın geleceği için ne düşünüyorsunuz?

"Allah’ın lütfu" mu, yoksa  yol haritasının parçası mı pek net olmayan ‘darbe girişimi’nden sonra istedikleri Türkiye’nin nasıl bir cehennem olduğu apaçık ortaya çıkmadı mı?

Kadın dernekleri kapatıldı, binlerce kadın işten atıldı, kadın ve çocuklara yönelik saldırılar bin kat arttı. Saldırganlar adeta sistemli olarak ya indirimli cezalar aldı ya da delil yetersizliğinden serbest kaldı.

Yetmemiş gibi, saldırıya uğrayan kadınlar, yandaşların kadınları suçlayıcı utanç yazılarına, yandaş imamların utanç verici vaazlarına, bazı siyasilerin alçakça sözlerine muhatap oldu.

Ensar Vakfı başta olmak üzere, iktidar destekli pek çok vakıf, yatılı Kuran kursu, imam hatip okulunda cinsel ve fiziksel şiddetin ört bas edilmeye çalışıldığına tanık olduk.

Onlarca çocuğun geleceği karartıldı, onlarca çocuk din eğitimi alırken her tür istismarın kurbanı oldu.

Küçücük çocukların evlendirilmesi meşru hale getirilmeye çalışılırken, AKP’li bakan "kadınların iş hayatında olması erkeklerin önünü kapıyor" mealinden sözlerle zihniyetini açık etti.

Özellikle son iki yıldır "kadına itaat ettirmenin yolları"nı anlatan kitapçıklar AKP’li belediyeler tarafından dağıtılır oldu.

Ama bizim "Rabia"larımızdan çıt çıkmıyor.

İktidarın bütün konforundan yararlanan, kimliğini çıkar karşılığı çıkarıp atmış kadınlardan söz etmiyorum elbet.

Özellikle AKP’yi iktidara taşıyan dindar-muhafazakar hemcinslerime soruyorum.

Kendi geleceğinizden, çocuklarınızın geleceğinden, özellikle de kızlarınızın geleceğinden endişe duymuyor musunuz?

Daha birkaç gün önce Gaziantep Belediyesi’nin nikah kıyılan çiftlere verdiği hediyeden haberiniz var mı?

Yoktur eminim. Mısır’dakinin haberini "Mide bulandıran yasa" diye haber yapan medya bunları haber yapamıyor tabi.

Erkeklere kadının nasıl eğitileceği anlatılıyor. Evet "eğitileceği"!

Kadının çalışmaması, erkeğe itaat etmesi, erkeğin isteklerini yerine getirmezse dövülebileceği, çok eşliliğin yararları anlatılıyor.

Ve daha pek çok tiksinti verici tavsiye…

Siz razı mısınız böyle yaşamaya?

Başörtüyle okula gidebilme mücadelesini bunun için mi vermiştiniz?

İstisna zannediyorsanız yanılıyorsunuz.

Benzeri daha önce de Kütahya belediyesince dağıtılmıştı.

Bir başka örnek: Bursa’da bir okulun müdürü "Ramazan Risalesi ve Üç Aylar" diye bir kitap dağıtıyor 7. Ve 8. sınıf çocuklarına.

Hayvanlarla ve ölüyle cinsel ilişkiye girmekten bahseden bir kitap. Gerisini tahmin edin.

‘Ilımlı İslamcı yönetim’imizin eğitimcilerini bir kenara koyalım.

Ya İstanbul’un göbeğinde sübyan okulu açıp, yoksul ailelerin çocuklarını birer intihar bombacısı yapmaya çalışan IŞİD okullarından bugüne kadar hiçbir yetkilinin haberi yok muydu?

Daha kaç ilde var bu okullardan?

Bilim, polis postallarına çiğnetilirken İŞİD okul açacak cesareti nasıl buldu?

Bu yönetimde çocuklarımızı bekleyen tehlikelerin kaç kat arttığının farkında mısınız?

Rabia işaretiyle destek verdiğiniz Müslüman Kardeşler’in büyük ümitlerle iktidara gelmesinden sonra ilk yaptığı iş ne oldu biliyor musunuz?  AKP’li hocaların yüksek sesle dillendirebildikleri hatta kitapçık haline getirmekte hiç beis görmedikleri iğrenç önerilerini, birer yasa maddesi haline getirmek.

14 yaşına gelen kız çocuklarının evlendirilebilmesine izin verilmesi, erkeklere, eşleriyle ölümünden sonraki altı saat içinde cinsel ilişkiye girebilme hakkı gibi…

O ‘ılımlı demokrat İslamcı’ yönetimin gücü eline geçirir geçmez ilk yaptığı, kadınların kazanılmış bütün haklarını geri almaya çalışmak oldu.

Mısırlı Rabialar ayağa kalktı, açıklamalar yaptı, kadın kurumları harekete geçti ama artık çok geçti.

AKP mitinglerinde Rabia işaretiyle coşan kadınlara sesleniyorum.

Bu kadar benzerlik, bu kadar tesadüf, bu kadar şiddet, bu kadar ahlaki-vicdani çöküş sizi hiç sarsmıyor mu?

Farkında değilsiniz ama bugün önünüzde duran kadınlar çekilirse menzilde sadece siz kalacaksınız.

Bu gidişi birlikte durduramazsak, çok yakın gelecekte bu zihniyetin bedelini siz de ödemek zorunda kalacaksınız.

Bugüne kadar kazandığınız ne varsa hepsini kaybedeceksiniz. Üstelik o AKP’li belediyelerin dağıttığı kitapçıklardaki önerilerin hiç biri Saray elitlerini bağlayamayacak.

Tıpkı sultanlık döneminde olduğu gibi…

Sıradan halk için geçerli olan  ahlaki ve dini kuralların hiç birinin saray erkanı için geçerli olmadığı gibi.

Yalnız siz değil, bin bir emekle büyüttüğünüz çocuklarınız da ağır bedel ödeyecek.

Neden bu kadar sessizsiniz?

Gerçeği görmek için, anlamak için, öğrenmek için Mısırlı Rabiaların yaşadıklarını yaşamak zorunda kalmanız şart mı?

Keşke Mısır’daki kız kardeşlerimiz kadar cesaret gösterebilseniz…

Bugün bizlere dayatılan "itaat et rahat et" yönetimi, bilin ki yarın size dayatılacak.

Tekrar soruyorum, o üniversiteye girme mücadelesini "itaat etmek" için mi vermiştiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
İnci Hekimoğlu Arşivi