Armağan Kargılı
Sudan ve Tunus'ta Erdoğan tufanı
Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2017 yılının son günlerini Çad, Sudan ve Tunus'ta geçirdi. Müslüman Kardeşler'in "Rabia işareti" ile halkı selamladığı Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı'nın tepkisiyle karşılaşınca ziyaretini kısa kesti. Ama ziyaretlerinin etkisi ziyaretlerinden uzun sürdü. Son günlerde Sudan'ın savaşın eşiğine gelmesini ve Tunus'un sürüklendiği siyasi krizi Erdoğan'ın ziyaretine bağlayanlar var.
Önce Sudan'a bakalım. Kimilerine göre "Sudan Devlet Başkanı" kimilerine göre de "savaş suçlusu" Ömer El Beşir, yakın dostu Erdoğan'ı ülkesinden eli boş yollamadı. Darfur katliamı ve insanlığa karşı işlediği suçlar nedeniyle bilindiği gibi, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) Beşir hakkında iki ayrı tutuklama kararı var. İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısı nedeniyle Türkiye'de bulunduğu sırada UCM'nin Beşir'i Türkiye'den istediğini Erdoğan açıklamış; "Güldük geçtik" demişti. Beşir ve Erdoğan arasındaki bu dayanışma şimdi bir ada ile daha da güçlendi! Beşir, askeri bir üs kurması için Sevakin Adası'nı Türkiye'ye tahsis etti.
Ortadoğu'da yayılma hayalleri suya düşen Türkiye, Katar ve Somali'den sonra bir de Sudan'da üs sahibi oluyor ne var bunda deyip geçilebilir. Ama durum bundan ibaret değil. Çünkü bu tahsisat, Mısır - Suudi Arabistan - Sudan arasındaki sınır anlaşmazlığı konusunu yeniden canlandırdı. Üstelik de Ağustos ayında Suudi Arabistan, bu üç ülke arasındaki sorunlu bölge olan Şalatin ve Halayib üzerindeki egemenlik talebinden Mısır lehine vazgeçtiğini bundan 5 ay kadar önce açıklamıştı. Bu açıklamaya göre, Sudan da ikna edilmeye çalışılıyordu. Mısır'ın Suudi Arabistan'la birlikte özellikle petrol ve doğalgaz ticareti açısından son derece stratejik öneme sahip Mendeb Boğazı'nı da içine alacak şekilde Kızıl Deniz'de bazı önemli projelerin hazırlığı içinde olduğu biliniyor. Dolayısıyla Sevakin adası'nın askeri üs olarak Türkiye'ye tahsisi, Türkiye ile Mısır'ı ve Suudi Arabistan'ı Sudan üzerinde sıcak bir çatışma ile karşı karşıya bırakabilir.
SİSİ'YE KARŞI SAVAŞ İLANI
Mısır medyası, bu tahsisi Erdoğan'ın Mısır'ın Devlet Başkanı El Sisi'ye karşı savaş açması olarak değerlendirdi. Sudan'ın da Mısır'ın da sınırlara asker yığdığı haberleri çoktan gelmeye başladı bile...
Erdoğan'ın Çad'ı ziyaretinin ardında eski Osmanlı hayalleri dışında bir şey olup olmadığı bilinmiyor ama Osmanlı kalıntısı 200 kişiyi selamlamak için de Çad'a gitmiş olması doğrusu ya pek mantıklı gelmiyor. Ancak, Çad ziyaretinin gerisinde Libya olma olasılığı hiç de zayıf değil. Güvenlik açısından korkutucu olacağından Erdoğan bazı görüşmelerini Libya'da yapmak yerine en yakın sınır komşusu Çad'da yapmış olabilir.
Erdoğan'ın Kuzey Afrika gezisi'nin önemli ayağı Tunus'tu. Aslında Tunus'ta Erdoğan, bu gezinin amacını da ortaya koymuş oldu. Bilindiği gibi Müslüman Kardeşler Mısır'da Sisi darbesi ile büyük ölçüde yenildi. Şu anda da örgütün yöneticilerinin çoğu tutuklu. Rusya, Suriye, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri Müslüman Kardeşleri terör örgütü olarak sayıyor. ABD'nin de bir çok yöneticisini terörist olarak tanımladığı Müslüman Kardeşler'i terör listesine almaya hazırlandığı biliniyor.
Buna rağmen Erdoğan, bugüne dek Müslüman Kardeşler'in "Rabia işareti"ni yapmaktan hiç vazgeçmedi. Hatta belki de kendisini bu hareketin hamisi olarak görmeye de devam ediyor. Tunus ziyareti sırasında, halkı Rabia işaretiyle selamlayan Erdoğan'ı laiklik yanlısı Tunus Cumhurbaşkanı Kaid Es-Sibsi uyardı. Erdoğan'ın Tunus'a gelişi zaten koalisyon hükümetinin çoğunluğuna sahip laik çevrelerde tedirginlik yaratmıştı. Bu nedenle de Erdoğan'ın Müslüman Kardeşler'in etkili olduğu bölgelerde halkı selamlama programlarında kendisinin taleplerine rağmen değişiklikler yapılmıştı. Yani ziyaret öncesinde bir tedirginlik zaten vardı. Rabia selamı da Es-Sibsi tarafından medya önünde açıkça eleştirilince Erdoğan ziyaretini kısa kesip döndü.
TUNUS'UN MÜSLÜMAN KARDEŞLERİ
Ama anlaşılan hem özel görüşmelerinde hem de yaptığı konuşmalarda, vermek istediği mesajı vermişti. En önemli mesaj Esad üzerinden Müslüman Kardeşlere idi. Bilindiği gibi Esad, Müslüman Kardeşler'e en az Mısır'ın Devlet Başkanı El Sisi kadar düşman. Erdoğan son zamanlardaki suskunluğunu bozdu ve Tunus'ta Rusya'yı kızdırma pahasına Esad'a verip veriştirdi. Erdoğan Tunus'ta bazı özel görüşmeler de yaptı. Erdoğan'ın ziyaretinin hemen ardından Tunus'un Müslüman Kardeşleri olarak bilinen ve Tunus'ta görev başındaki çok partili uzlaşı koalisyon hükümetinin ortağı Nahda partisi (En-Nahda), koalisyondan ayrıldığını açıkladı. O sırada zaten Tunus'taki pahalılık protestoları da patlak vermişti.
Tunus aslında, 2011 yılında Yasemin Devrimi diye de nitelendirilen Arap Baharı ayaklanmalarından bu yana yolunu arıyor. Laikliğe bağlı bir ülke diye bilinen Tunus, tarihi açıdan da Türkiye ile benzerlikler taşıyan bir ülke. Arap Baharı ayaklanmalarının ilk başladığı yer olan Tunus'ta da iktidar hatırlanacağı üzere önce Müslüman Kardeşler'e yani Nahda partisi'ne geçmişti. Laiklik yanlıları birleşince de 2014 yılındaki seçimleri laik Nida partisi kazanmış ve Kaid es-Sibsi cumhurbaşkanı olmuştu. Liberal ekonomiyi benimseyen ülkede yaşanan ekonomik sıkıntılar ve işsizliğe karşı IMF'nin kemer sıkma reçeteleri uygulanmaya başlandı. Son olarak ülkenin en büyük iki partisi olan Nida ve Nahda partilerinin de içinde yer aldığı büyük bir koalisyon ülkeyi yönetiyordu. Ancak henüz ne zamlar durdurulabildi ne de işsizliğin önüne geçilebildi. İşte son günlerde Tunus'u yeniden ayaklandıran olaylar da böyle bir ekonomik ve siyasi tabloda başladı. Ülkenin siyasi elitleri, Erdoğan'ın Tunus ziyaretinin ve Müslüman Kardeşler çizgisindeki Nahda partisi ile yaptığı temasların bu ayaklanmalarda rol oynadığı görüşündeler.
İnanılmaz bir soykırımın yaşandığı Sudan, henüz yaralarını sarmadı ve bu soykırımla da henüz yüzleşmedi. Yıllar yılı önce sömürgeciliğe sonra da diktatörlere karşı savaşan Tunus halkı da hala kendisine bir çıkış yolu arıyor.
Geçtiğimiz hafta ABD Merkezli internet gazetesi Huffington Post, Lübnan'ın Al Joumhouria (Cumhuriyet) gazetesi köşe yazarı ve Beyrut Enstitüsü kurucusu Raghida Dergham'ın "Erdoğan'ın iştahı ve bölgesel projeleri" başlıklı bir yazısına yer verdi. Erdoğan'ın Kuzey Afrika ülkelerine ziyareti ve Ortadoğu'da oynamaya çalıştığı rolü değerlendiren Dergham, "Bölgenin ihtişamının kokusu ve ululararası alanda ittifakların yeniden belirlenmesi, Erdoğan'ın iştahını kabarttı" yorumu yapıyordu.
Erdoğan'ın "bölgesel iştahı kabardığında" sonuçlarının ne kadar yıkıcı olabileceğini Suriye örneğiyle bütün dünya gördü.