Pelin Cengiz
Süreç buzdolabından oda sıcaklığına getirilmeli
Bundan sadece dört beş yıl önce çözüm süreciyle birlikte Diyarbakır başta olmak üzere Kürt coğrafyasının kısa sürede yükselen bir yıldız olacağından, kültür, sanat, tarih değerlerinin tanıtım ve turizmle dünyaya açılacağından, pek çok alandaki yatırım imkanlarından bahsediyorduk. 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından başlayan çatışmalı süreçte aynı coğrafyadan sadece göçler, sokağa çıkma yasakları, çatışma ve operasyonlar sonucu yaşanan ağır can kayıplarından bahsettik.
Kaybedilen canları bir daha geri getiremeyeceğiz. Bodrum katlarında günlerce aç susuz yaralı kalanları, üzerlerine yıkılan binaları, yakılan bedenleri hafızalarımızdan silemeyeceğiz. İnsani tüm değerler, o bodrum katlarında öldürülenlerle birlikte enkazın altında kaldı. Ancak, bu böyle gitmez, gitmemeli. Çözüm sürecine ve o sürecin tüm Türkiye’ye getirdiği olumlu rüzgara, dinamizme, diyaloğun yeniden tesis edilmesine, tarafların birbirini tekrar dinlemesine, yakınlaşmasına ihtiyaç var.
Çözüm sürecine o dönemde iş dünyası da önemli katkı sağlamış, TÜSİAD bölgeye ziyaretler düzenleyerek ülkenin batısındaki ve doğusundaki iş dünyasını bir araya getirmişti. Hatta o dönemde TÜSİAD’ın ortaya koyduğu önemli bir çalışmada yapılmıştı. Bu çalışmada Güneydoğu Bölgesi’nin en az gelişmiş 14 ilini kapsayan kalkınma perspektifinin, çözüm sürecinin başarıya ulaşmasına paralel olarak nasıl gelişeceği çeşitli senaryolarla ortaya kondu. Eğer 30 yıl boyunca bölgede çatışma olmasaydı, bu 14 ilin Türkiye ekonomisine katkısı ne olacaktı? Bu illerin büyümesi yüzde 5,5 civarında olacak, kişi başına gelir Türkiye genelinin yüzde 39’una denk gelecekti. Çözüm süreciyle birlikte 2023’e kadar Türkiye ortalama yüzde 6,2 büyürken, bölge yıllık yüzde 11,5 büyüyecek, yatırım talebinin tetiklenmesiyle Türkiye yüzde 15,1 ve bölge yüzde 6,8 büyüme kaydedecekti. Özetle, çözüm sürecinin büyümeye etkisi yüzde 0,7 ile yüzde 1,5 arasında olacaktı.
Şimdi yeni bir başlangıç yapmak üzere, iş dünyasının batısı ile doğusu tekrar bir araya geldi. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) 39. Girişim ve İş Dünyası Konseyi, Diyarbakır Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin (DİSİAD) ev sahipliğinde TÜSİAD’ın katılımıyla Diyarbakır’da buluştu. TÜSİAD’ın o dönemden sonra bölgede katılım gerçekleştirdiği en önemli toplantıydı bu. Konsey toplantısında TÜRKONFED üyeleri arasında aktif bir işbirliği kurulmasını amaçlayan "Ticaret Köprüsü Görüşmeleri" gerçekleştirildi.
İş dünyasında akamete uğramış bulunan çözüm sürecinin derhal yeniden inşası için ciddi bir beklenti var. DİSİAD Başkanı Burç Baysal, haklı olarak, "İş konuşmaya devam ederken, tüm siyasi aktörleri ve kurumları Kürt sorununda diyalog kanallarının tekrardan oluşması için üzerlerine düşeni yapmaya davet ediyoruz. Bu ülke hepimizin ve hepimiz bu topraklarda eşit şekilde yaşamalıyız. Farklı dillerimiz, düşüncelerimiz, farklı kültürlerimiz olsa da, bir bütün olarak bu ülkenin sahipleri olduğumuzu unutmamalıyız. Bunun için de, siyasilerin tabiri ile buzdolabına konan süreci vakit kaybetmeden tekrar oda sıcaklığına çıkartmalıyız" diyor. DOGÜNSİFED Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu’nun da söyledikleri farklı değil: "Tüm bu ekonomik tedbirlerin yanında, en büyük yatırımın demokrasi olduğunun altını çizmek istiyorum. Demokrasi için de en önemli gereklilik olan toplumsal uzlaşı kültürünü hep beraber geliştirmeye devam etmeliyiz" diyor.
TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik’in de vurgusu yine çözüm sürecine olan isteği ifade ediyordu: "Başka ülkelerden daha yoğun olarak terörizm tehdidiyle yaşamak zorunda kaldığımızın idrakindeyiz. Bu mücadeleyi de sonuna kadar destekliyoruz. Ülke olarak şiddetin son bulması ve Kürt sorununun silahsız çözümü için defalarca girişimlerde bulunuldu. Her bir girişim, bölgedeki yurttaşlarımızın ve aslında tüm halkımızın çözüme ne denli istekli olduğunu gösterdi. Önümüzdeki dönemde, silahlı mücadelenin bir daha geri dönülmemek üzere muhakkak terk edilmesini ve bunun koşullarının sağlanmasını arzu ediyoruz. Bunun için siyaset kanalının önünün açılması ve siyasetin, diyalogun çözümün mimarı olmasını sağlayacak koşulların oluşturulması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü inanıyoruz ki, Türkiye, mutlak özgürlükler, hukuk devleti ve demokrasi ve aynı zamanda vatandaşının güvenliğini, kusursuz sağlayabilen özgüvene ve güce sahiptir."
Bölgesel ve kentsel ölçekte yaşanan siyasal/askeri çatışma ve belirsizlikler, kentin dış ticaretini doğrudan olumsuz yönde etkiledi. Yaşanan çatışmalar sonucu sadece Diyarbakır’dan 20 binden fazla insan göç etmek zorunda kaldı.
TÜSİAD’ın daha önce yaptırdığı raporda aslında geçmiş 30 yılda memleket olarak neler kaybettiğimizi görüyoruz. TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu’nun verdiği rakamlar da neler kaybettiğimizi görmemiz açısından son derece çarpıcıydı.
Diyarbakır, Mardin ve Şırnak gibi bölgenin önemli illerinden 300 bin insanın göç etmesinin kentlere, bölgeye ve dolayısıyla ülke ekonomisine önemli kayıplar yaşattığını söyleyen Kadooğlu’nun bahsettiği veriler şöyle: "Türkiye nüfusunun yüzde 3,3’ü olan 2 milyon 550 bin kişi göç etmiş. Bir kişinin göç etmesinin kamuya maliyeti ortalama 200 bin TL’yi buluyor. Bu rakamı TÜİK’in göç rakamlarıyla birleştirdiğinizde ortaya çıkan rakam 506 milyar TL. 300 bin kişinin Doğu ve Güneydoğu’dan göç etmesinin kamuya maliyeti ise ortalama 70 milyar TL yani yaklaşık 18 milyar euroluk bir kayıp yaratıyor. Bu korkunç bir rakamdır. Özellikle dış borçlanma, yani yabancı sermaye çekme zorunluluğu olan ekonomimizin, iç göçten kaynaklanan bu kayıpları daha verimli alanlara yönlendirmesi için planlı bir ekonomik ve sosyal politikalar uygulaması elzemdir. Bu parayı göç nedeniyle harcayacağımıza, Doğu ve Güneydoğu’da istihdama ve yatırıma harcamış olsak, inanın ne dış borç ne de cari açık sorunumuz kalırdı."
İş dünyasının talebi toplantının sonuç bildirgesindeki şu cümlede özetlenmiş aslında: "Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaratılacak kalkınma hamlesi Türkiye’nin geleceğinde önemli bir sıçrama olacaktır. Siyasi ve ekonomik olarak bu kalkınma hamlesini Diyarbakır’dan başlatmak anlamlı bir etki yaratacaktır. En büyük teşvik barıştır."
Yaşanan ölümler ve yıkımlar nedeniyle yatırım ortamından bahsetmek çok kolay olmuyor ancak geleceği de bir şekilde yeniden kurgulamak gerekiyor. Bu kentlerde geride kalanlar, bu yaşananların ağırlığıyla ve acısıyla yeni bir yaşamı kurabilecekler mi? Kurabilmelerinin önemli bir yolu yatırımdan, istihdamdan ve elbette ekonomik refah ortamının sağlanmasından geçiyor. İş dünyası şiddet sarmalının çözümüne, toplumsal barış ve huzur ortamının yeniden tesisine yönelik önemli adımları tekrar atmaya başladı. İş dünyasının kararlılığı, enerjisi ve yarattığı diyalog ortamı siyasetçileri tekrar çözüm konuşmaya, barış konuşmaya tetiklemesi önemli ve öncelikli…