Armağan Kargılı

Armağan Kargılı

Trump'ın Suriye'den çekilmesini Putin mi istedi?

ABD'nin çekilme kararı üzerine Putin, Suriye'de zaferini ilan etti. Artık Suriye'de oyunu o kuruyor.

Soğuk savaş diye adlandırılan dönemin üzerinden neredeyse 30 yıl geçti ama dünyayı bu gözlükle tanımlamaktan bir türlü vazgeçemiyoruz. Her çatışma bölgesi gibi Ortadoğu üzerine de bu perspektif üzerinden yapılan yorumlar birbirini kovalıyor. Analizler çıkmaza saplansa da kutupsuz dünya gerçeğini bir türlü kabullenemiyoruz çoğumuz.

Bir de farklı bir perspektiften bakmayı deneyelim, belki bu içinden çıkılmaz gibi görünen Ortadoğu düğümünü böyle çözebiliriz.

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump'ın Suriye'den çekilme kararını neden ve nasıl aldığı tartışması henüz bitmedi. Bilinmezlerle dolu bir karar var orta yerde. Trump'ın bu kararı, en yakınındaki adamı ve "ekibinin son yetişkini" diye adlandırılan Savunma Bakanı Jim Mattis'e bile danışmadan aldığı ve bunun üzerine Mattis'in görevinden ayrıldığı artık sır değil. Mattis ile ABD'nin Suriye ve Ortadoğu politikasında etkili bir dizi isim, Trump'ın çekilme kararıyla birlikte görevlerinden istifa ettiler. Yani, ABD'nin çıkarları ile açıklanamayacak bu karar, Trump tarafından "IŞİD'i yendik" diye pazarlansa da açıkça ABD'nin yenilgisinin ilanı idi.

Sonuçları açısından bakıldığında bu kararın en çok Rusya Devlet Başkanı Putin'in işine yaradığı ise tartışma götürmez bir gerçek. Gözden düşmüş, dünyanın nefretini kazanmış, meşruiyetini kaybetmiş Devlet Başkanı Beşar Esad'ın davetiyle gittiği Suriye'de Putin şimdi zaferini kutluyor. 2015 yılında oyun bozucu olarak girdiği Suriye'de artık oyunu o kuruyor.

İki kutuplu dünya ile açıklanamayacak bir gelişme kısacası. "Süper güçler" masalını bir yana bırakıp bu olaya, aynı çevrelerin desteğiyle iktidara gelen iki liderin birbirlerine jesti ya da çıkar ortaklığı olarak baksak, çok mu ileri gitmiş oluruz?

Seçimine büyük destek verdiği Trump'tan Putin'e "küçük bir teşekkür" olmasın bu kararın arkasında yatan neden?

Washington Post gazetesinin Beyrut büro temsilcisi ve yıllardır Ortadoğu üzerine yazan Liz Sly, henüz Trump, Suriye'den çekilme kararını açıklamadan önce "Rusya'nın Ortadoğu'ya dönüşü" başlıklı bir yazı kaleme almıştı. Bu yazıda Sly, Putin'in ABD'nin en yakın müttefikleri olan Ortadoğu'nun otoriteryen liderleriyle kurduğu ilişkiyi değerlendirmişti.

Yazıdan sadece bir kaç kısa önemli nokta:

-Arjantin'deki G20 toplantısı sırasında Suudi Arabistan'ın veliaht prensi Muhammed Bin Selman ile "çak beşlik" selamlaşması boşa değildi. ABD'ye rağmen Rusya, Suudi Arabistan ile petrol arzını sınırlayan bir anlaşmayı imzaladı.

-İsrail'in Başbakanı Binyamin Netanyahu, 2018'de 4 kez Moskova'ya gitti, 11 kez Putin'le telefon görüşmesi yaptı.

-Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Putin'le 20 kez telefonla görüştü.

-Darbe ile iş başına geldikten sonra devlet başkanı seçilen Abdülfettah El Sisi'nin insan hakları ihlalleri nedeniyle Obama yönetimi Mısır ile bazı silah anlaşmalarını askıya almıştı. Bunun üzerine Rusya devreye girdi. Saldırı helikopterleri ve jet satışı karşılığında Mısır da  Rusya'ya askerî üslerini kullanma izni verdi.

-Irak Kürdistan Bölgesel yönetimi ile petrol boru hattı anlaşması yaptı.

-Rus askerî yetkilileri Libya'nın savaş lordu Halife Hafter ile yakın bir ilişki içindeyken BM tarafından desteklenen hükümetle de Moskova, petrol anlaşması imzaladı.

-Putin, Lübnan polisinin kullanması için Başbakan Saad Hariri'ye  milyonlarca Kalaşnikov mermisi hibe etti.

-Rusya, son beş yılda Ortadoğu'ya silah satışını ikiye katladı. Önümüzdeki 10 yıl için 24 milyar dolarlık anlaşma yaptı. Aynı dönem için ABD'li silah firmalarının da bölgeye silah satışı iki kat arttı. Onlar da önümüzdeki 10 yıl için 81 milyar dolarlık silah anlaşması yaptılar.  

Sly, Rus petrolcülerinin silah tüccarlarının ve finans çevrelerinin bölgeye yayıldığını, milyarlarca dolarlık anlaşmalar yaptıklarını ve soğuk savaş dönemindeki ilişkilerine Libya'dan Basra Körfezi'ne kadar yenilerini kattıklarını söylüyor. Bu durumu, Washington'ın Ortadoğu'ya verdiği taahhütler konusundaki kuşkuların artmasına ve Putin'e bağlıyor.

Özetle, Obama yönetiminin Ortadoğu'nun diktatörleriyle ilişki kurmakta gönülsüz davranmasının ve Trump'ın politikalarının belirsizliğinin yarattığı boşluğun Putin tarafından doldurulduğu görüşünde Sly.

ABD çıkarları açısından değerlendirmek gerekirse çok da haksız değil. Obama, Ortadoğu'da daha kalıcı bazı değişimlerden yanaydı. En azından dikta yönetimleri ile ilişkileri sınırlandırmıştı. Trump yönetiminin ise böyle bir kaygısı yok. Tam tersine onlarla sıkı ilişkilerden yana. Öyle olmasa ilk yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan ve İsrail'e yapar mıydı?

Trump'ın genel olarak Ortadoğu ve özel olarak da Suriye'den çekilme kararını, ABD'nin çıkarları doğrultusunda aldığını zaten sanırım kimse iddia etmiyor. O zaman geriye, bu kararı kendisinin ya da kendisini destekleyenlerin çıkarları için aldığı ihtimali kalıyor.   

Aslında Sly'ın yazısından da bu çevrelere nasıl bir destek verdiği açıkça görülüyor. Son beş yılda, her iki ülkenin de Ortadoğu'ya silah satışları ikiye katlanmış. Her ne kadar bu firmalar ABD ya da Rus firmaları gibi görünseler de sonuçta hepsinin çıkarlarının ortak olduğunu ve savaş ya da savaş ihtimali ile ayakta durduklarını artık çocuklar bile biliyorlar.

Çift kutuplu dünya da en çok onların işlerine geliyor. Amerika'ya karşı Rusya, Rusya'ya karşı Amerika oyunundan en çok onlar nemalanıyor. Bu sayede, NATO gibi dünyanın en büyük suç örgütü ayakta kalıyor.

Soğuk savaş, çift kutuplu dünya ya da süper güçler masalı ile dünyadaki çatışmaları açıklamayı bırakmadan bu güçlerle mücadele etmek zor. Bir de ulusal çıkarlar masalı var ki, bu hepsinden tehlikeli. Oysa etrafımıza baktığımızda giderek otoriterleşen yönetimlerin tek bir derdi olduğunu görüyoruz; iktidarlarını sürdürmek. Putin ve Trump, sırtlarını aynı oligarklara dayıyorlar. Dünyanın diğer otoriterleri, diğer monarkları, diğer dikta heveslileri gibi. Panama ya da Man adası kardeşliği onlarınki.

Hepsi Putin'e çok şey borçlular. Suriye'ye bakalım. 2011'den bu yana süren savaşta 500 binden fazla insan yaşamını yitirdi. 10 milyondan fazla insan evini terketti, bunların yarısından fazlası mülteci oldu. Ama Esad, Putin politikaları sayesinde hâlâ ayakta.

Savaş sırasında en büyük bedelleri ödeyerek bir barış projesi inşa etmeye çalışan Suriye Kürtleri bu kazanımlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Putin, Kürtleri Esad'la uzlaştırmaya çalışıyor. Esad, ülkede egemenliğini yeniden ilan ediyor. Muhtemelen bu, Suriye'de savaşın sonunu getirir. Putin, yıkılmış Suriye pastasından en büyük payı alır. Ülkeye barış gelir mi? Zor...

Putin, bugüne dek dünyanın birçok bölgesinde oyun bozma politikası izledi. Çoğunluğu Amerika ya da eskiden Batı diye adlandırdığımız ülkelerin egemenlik oyunlarını bozmak konusunda oldukça başarılı oldu. Yukarıda Sly'ın yazısından aldığım örneklere baktığımızda nasıl bir oyun oynandığını görmek zor değil. Hem iktidarla hem karşıtlarıyla ilişki kurdu. Bir yandan İsrail'le öte yandan İran'la müttefik oldu. Türkiye'yi yanına çekti, göçmen kozu ile Avrupa'da ırkçılığın gelişimine destek verdi. Sağcı, ırkçı, milliyetçi grupların, partilerin ardından Putin ve onu destekleyen çevrenin çıkması boşuna değil. Fransa'nın neo-nazi lideri Le Pen, en zor gününde desteği Moskova'da Putin'de aradı.

Trump'ı işbaşına getiren ekibin Putin ve etrafındaki oligarklar tarafından desteklendiklerine ilişkin kanıtlar giderek artıyor. Şimdi o ekip, faaliyetlerini dünyanın her köşesinde ama en çok da Avrupa'da sürdürüyor. Avrupa Birliği'nin geçirdiği sarsıntılarla Trump'ın seçimi ya da Brexit referandumunun aynı döneme denk gelmesi sadece tesadüf olmasa gerek. Bir başına Putin'in bunları gerçekleştirmesi elbette ki mümkün değil. Ancak dünyanın otoriterleşmesini isteyen sermaye gruplarının oyuncularından sadece birisi Putin. Ama giderek genişliyorlar. Artık oyun bozan değil oyun kuran oluyorlar. Ama küçük bir azınlığın mutluluğuna dayalı bu oyunu daha ne kadar oynayabilirler asıl sorun burada.

Dünya çift kutuplu değil artık. Soğuk savaş çoktan bitti.

2019, bu oyunun tersine dönüşüne tanıklık ettiğimiz yıl olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Armağan Kargılı Arşivi