Türkiye nükleercilerin açık pazarı mı?

Nükleer endüstrisinin geldiği nokta neresinden tutsanız elinizde kalan cinsten...

AKP iktidarlarının en çok tartışılan ekonomi uygulamalarından biri hiç şüphesiz enerji politikaları. Nükleer enerjiye yönelik gerçekleştirilen uluslararası anlaşmalar, bu anlaşmaların içerikleri, Türkiye'de zaman zaman tartışma konusu olsa da, gündeme getirilmeyen pek çok önemli nokta var. Bunlardan birini de, Türkiye'de nükleer santral yapmaya niyetli bazı şirketlerin son zamanlarda geçirdiği mali zorluklar ve soruşturmalar oluşturuyor. 

Şimdi size AKP iktidarları tarafından Türkiye'nin nükleer enerji endüstrisinin nasıl açık pazarı haline getirildiğinden bahsedeceğim.

Geçen hafta, Vestel'in yaptığı açıklamayla, şirketin Japon teknoloji devi Toshiba'nın televizyon birimine talip olduğunu öğrendik. Nükleerle ne ilgisi var diyeceksiniz, son derece yakından ilgisi var. Şöyle ki, 10 yıl önce satın aldığı ABD'li nükleer firması Westinghouse Electric Company'nin iflas erteleme istemesiyle milyarlarca dolar zarar eden, üstelik bilançosunu açıklamayı da iki defa reddeden Toshiba, 4,8 milyar dolar zarar ettiğini duyurdu. Toshiba, bu şirketten bugüne kadar 1 dolar dahi kâr edemedi. 

Şirket açıklamasında, Westinghouse kaynaklı zararın daha da "vahim" bir duruma dönüşebileceği ifade edilirken, "Devam edip etmeme ile ilgili soru işaretlerine neden olan olaylar var" dendi. Açıklamada, ayrıca Westinghouse hakkındaki "yolsuzluk" suçlamalarının araştırılması için daha fazla zamana ihtiyaç olduğu, soruşturma sonuçlanana kadar bağımsız vergi denetimine girilemeyeceği kaydedildi.

Westinghouse'un içinde bulunduğu zorlu durum, nükleer endüstrisinin üzerine kara bir gölge gibi düştü. Peki neden böyle oldu? 10 yıllardan sonra ABD'de Georgia ve Güney Carolina'da yapılacak iki yeni nükleer santralde maliyetlerin çok yükselmesiyle Westinghouse, 2016 yılında ise 6,2 milyar dolar zarar açıkladı. Zararın esas sebebi olarak, Westinghouse tarafından, yerçekimi ve konvektif soğutma gibi pasif güvenlik önlemlerine sahip, bakımı daha kolay, depremler uçak kazaları ve elektrik kesintilerine dayanıklı olarak tasarlandığı iddia edilen III. Nesil AP1000 reaktörlerine sahip santrallerin inşa maliyetlerinin tahmin edilenin çok üzerinde olması. Guardian'da yer alan bir habere göre, Toshiba ABD biriminin yükümlülüklerinin toplamı 9,8 milyar dolara ulaşıyor.

DENENMEMİŞ REAKTÖRLER DİYARI

Tam bu noktada ufak bir parantez açalım: Son 20 yılda başlatılan ancak bir türlü gerçek anlamda hayata geçirilemeyen nükleerde III. jenerasyon reaktörlerle ilgili ciddi sorunlar mevcut. Bu sorunlar, üç nükleer santral yapma planı bulunan Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor. Zira, Rosatom'un VVER 1200, Mitsubishi Heavy Industries (MHI) ve Areva'nın yapacağı Atmea-1 ve Westinghouse'un AP1000 modelleri dünyanın hiçbir yerinde çalışır durumda değil.

2015 yılında gerçekleşen denetimlerde, dünyadaki 450 nükleer santralin 111 tanesine sahip Westinghouse'un 2008 küresel krizi sonrası gelirler üzerinde makyajlama yaptığı ortaya çıkmış, şirketin CEO'su bir basın toplantısıyla istifa etmişti. Skandal, ABD biriminde görevli bir çalışanın muhasebe detaylarında "oynama" yapması için "baskı gördüğünü" açıklamasının ardından patlak vermişti.

Tüm bunlar, nükleer endüstrisinin geleceğinin pek de parlak olmadığına işaret. Malum, Türkiye, üçüncü nükleer santral için ABD'li Westinghouse ve Çin devlet şirketi Chinese State Nuclear Power Technology Corp. (SNPTC) ile anlaşmıştı. Guardian'da yer alan haberde, Japon şirketin, Westinghouse'un sıkıntılarının sonucu olarak artık uluslararası alanda yeni nükleer santraller inşa etmeyeceğini, ancak iç piyasaya odaklanacağı söyleniyor. Birkaç ay önce Westinghouse Başkanı Danny Roderick, Türkiye'yi nükleerde "cazip" bir ülke olarak nitelendirerek, üçüncü nükleer santrale 20 milyar dolar yatırmaya hazır olduklarını dile getirmişti, ancak son gelişmeler sonrasında bu da epey sıkıntılı görünüyor. 

Diğer yandan, Fransız Areva, mali sorunlarla uğraşırken, Fransa'nın Bağımsız Nükleer Güvenlik otoritesi ASN, yaklaşık bir yıl önce Areva'nın Flamanville Le Creusot fabrikasında ürettiği reaktörlere ilişkin 400 uygunsuzluk tespit edildiğini açıkladı. Sinop'a yapılmak istenen Atmea-1 tipi reaktör de, uygunsuzluk tespit edilen reaktör tipinin bir alt versiyonu.

Le Creusot'da üretilen parçaların dünya çapında güvenlik tehdidi oluşturup oluşturmadığına yönelik ABD'de inceleme devam ediyor. İncelemelerde, Le Creusot çalışanlarının, satılan yüzlerce parçadaki imalat hatalarını gizlediklerine yönelik dosyalara ulaşılmıştı. ABD'deki Nükleer Düzenleme Komisyonu (NRC) Le Creusot'da üretilen parçaların kullanıldığı ABD'de dokuz nükleer santral tespit etti. 

Bu gelişmelerin ardından ülkelerine nükleer santral kurmayı önermiş Fransız EDF'ten ve ABD'li Westinghouse'tan Hindistan Hükümeti, gelişmelerle ilgili ayrıntılı bilgi sunulmasını istemişti. Hükümet yetkilileri, her iki şirketin de sunduğu reaktör tasarımlarıyla ilgili genel çerçeve anlaşmalarının imzalanabilmesi için referans üretimlerin hala hazır olmadığını açıkladı. Türkiye'nin bu soruşturmalarla ilgili bilgi talep edip etmediğini bilmiyoruz.

Ayrıca, Akkuyu nükleer santralinin ikizi olarak ifade edilen Rusya'daki Novovoronezh santralinde kurulan reaktör örneğinde de geçen yıl arıza meydana gelmiş, deneme çalışmalarına başlanan VVER 1200 tipi reaktör tam kapasite iki hafta çalıştıktan sonra arızalanınca, reaktörün çalışmaları durdurulmuştu. Oysa, Novovoronezh Nükleer Santrali Genel Müdürü Vladimir Povarov, Akkuyu'ya kurulacak nükleer santralinin dünyanın "en sağlam, modern ve güvenli santrali" olacağını söylüyordu.

Tabi, tüm bunlar yeni nükleer santrallerin inşasında ve faaliyete geçme tarihlerinde gecikmelere, gecikmeler yeni zararlara sebep oluyor. WNISR 2015 (World Nuclear Industry Status Report - Dünya Nükleer Endüstrisi Durum Raporu) çalışmasında detaylı bir başlık altında nükleer reaktörlerdeki gecikmeler incelenmişti. Nükleer santrallerin kurulum aşamalarında yaşanan finansal zorluklarla nükleer santrallerin kurulum maliyetlerinin projedeki maliyetten yüksek çıktığı örneklerle anlatılmıştı. Esas olarak yüklenicilerin riski tamamen üstlendikleri için fiyatların çok hızlı ve düzenli arttığı belirtiliyor. 2013'te tahmin edilen maliyetler sekiz kat yükselmiş. Sadece inşaat değil çok uzun süren lisans prosedürlerini ve karmaşık finansman pazarlıklarını hesaba katınca süreçler daha da uzuyor. 

Günün notu: Nükleer endüstrisinin geldiği nokta neresinden tutsanız elinizde kalan cinsten... Bugün sandığa giderken, Türkiye'yi böylesine sorunlu bir endüstrinin mali krizlerle ve yolsuzluklarla boğuşan şirketlerine teslim edenleri, Türkiye'yi kirli enerjilerin hem deneme tahtası hem de açık pazarı haline getirenleri de düşünün. Hayır'lı pazarlar...

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi