Ahmet Tulgar & İshak Karakaş
'Vatan Partisi gibi düşünenler bir yerlere gidecekler'
Kadir Gökmen Öğüt'le CHP'nin Adalet Yürüyüşü'nün 23. gününde, İstanbul'a girdikten birkaç saat sonra kamp alanında buluştuk ve kendisine Adalet Yürüyüşü'nün CHP'ye ve Türkiye siyasetine ne getireceğini sorduk:
İshak Karakaş - CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet yürüyüşünün 23. gününde Tuzla’dayız. Adalet yürüyüşünün finaline geldiniz. Ne hissediyorsunuz? Adalet yürüyüşü OHAL Türkiye’sini nasıl etkiledi?
Kadir Gökmen Öğüt - Öncelikle merhaba diyorum. Bugün çok mutluyuz. 23 gündür giderek artan bir ivme ve genel başkanımızın giderek artan inanılmaz performansı... Genel başkanın tek başına başlatıp herkesi davet ederek ama örgüt olarak kimseyi davet etmeden yapmış olduğu bu çağrıya binlerle başlandı, bugün 60 bine yakın kişi katıldı. Yarın çok daha fazla olacağına inanıyoruz. İnanılmaz bir disiplin içinde gidiyor yürüyüş. Genel başkanımıza Enis Berberoğlu üzerinden saldırmaya çalışıyorlar ama Enis Berberoğlu bıçağın kemiğe dayandığı, suyun taştığı noktaydı. Daha önce de mecliste birçok milletvekili gözaltına alındı, tutuklandı. KPSS’de adaletsizlikler yapıldı, asker alımında adaletsizlikler yapıldı, polis alımında mülakatlarda adaletsizlikler yapıldı, devlet memuru alımında yapıldı, üniversite girişlerinde yapıldı. Türkiye’nin en güvenilir kurumu olan ÖSYM en güvenilmez kurum haline geldi. Adaletin güvenilirliği yüzde 10’larda, yüzde 20’lerde seyrediyor. Şu anki iktidar "Önce de böyleydi" diyor. Ama bunu düzeltmek sizin göreviniz; 15 yıldır siz iktidardasınız. Bu adaletsizlikler sonucu bıçak kemiğe dayandı. Bardağı taşıran son damla da Enis Berberoğlu oldu. Genel başkanımız da haklı bir adalet yürüyüşüne çıktı ve 23. güne geldi. 23. günde burada, Tuzla’dayız. Yarın Kartal’a geçeceğiz Pendik üzerinden. Kartal’da konaklayacağız ve pazar günü final yapacağız. Bu süre içerisinde yolda bütün saldırılara, bütün laf atmalara, bütün eleştirilere sadece alkışlarla cevap verdik ve tek bir slogan kullandık "Hak, hukuk, adalet..."Parti bayrağı, parti söylemi, parti marşı; hiçbir şey yok! Bunun üzerine kurulu bir sistemi genel başkanımız oturttu ve örgütlerimiz, halkımız da disipline oldu. ÖDP genel başkanı geldi, arkasından Halkevleri katılma kararı verdi. Arkasından DP karar verdi, Doğru Yol Partisi karar verdi, AKP kurucularından katılanlar oldu, her kurumdan katılanlar oldu. MHP’nin Osmaniye İl Genel Meclisi katıldı. Yol boyunca geldiğimiz güzergâhta ürktüğümüz bazı yerler vardı ama buralarda sevinç gösterileriyle karşılandık. Kamyoncuları görüyoruz yürüyüşte. İşinden atılanları, taşeron olduğu için kadroya geçemeyenleri, başka türlü adaletsizliğe uğrayanları, hayvan hakları konusundaki adaletsizliğe karşı çıkanları, engellilerin hakkını vermeyenlere karşı tepki gösteren herkesi bu yürüyüşte bulduk.
İshak Karakaş - Siz başından beri yürüyorsunuz değil mi?
Kadir Gökmen Öğüt - Ara verdiğim oldu. Ama devam ediyorum.
İshak Karakaş - Başbakan bugün bir açıklama yaptı, "Adalet yürüyüşü kabak tadı vermeye başladı" anlamına gelecek bir açıklama yaptı. Ne demek istiyor?
Kadir Gökmen Öğüt - Değersizleştirmeye çalışıyor. İlk başta şuna karar verdiler; görmemeye çalıştılar. "Basında da yazdırmıyoruz nasıl olsa, basın da kontrolümüz altında. Görmezlikten gelelim kimse konuşmaz" dediler ama negatif konuşma da olsa bütün kanallarda bu yürüyüş konuşuluyor. Açıyorum AKP’nin yandaş medyasını, kötülemek için de olsa, nefretle ve yalanla da olsa, işte "HDP’liler ve PKK’lılarla birlikte yürüyor" deseler de, sürekli bir yalan mekanizması da işlese herkes bu yürüyüşle ilgili konuşuyor. "Yok, yollar yapmışlar da yürüyormuşuz!" Bu yollar yapıldığında Binali Bey doğmamıştı bile... Yani sürekli bir yalan mekanizması... Cumhuriyetin 76 yıl boyunca hiçbir şey yapmadığını, 15 yıldır her şeyi kendilerinin yaptığını anlatmaktan kendi yalanlarına kendileri de inanmaya başladılar.
Ahmet Tulgar - Bu yürüyüşün OHAL’den sonra muhalefetin güçlü bir biçimde ayağa kalkışı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Kadir Gökmen Öğüt - Kesinlikle söylenebilir. Şöyle bir şey oluştu; bize göre referandumda hayır önde çıktı. Bunun psikolojik ezikliğini AKP yaşıyordu. Psikolojik olarak üstündük. Fakat ondan sonra referanduma karşı bir eylem yapılmaması hayır veren kitlelerde bir moral bozukluğu yarattı. Ama sonuç olarak CHP daha soğukkanlı davranmak, kitlelerin güvenliğini daha öne almak zorunda olan bir parti. Bu yüzden bir yürüyüşe parti olarak karar vermedik o zaman. Ama bu başka bir şey... Adalet şimdiye kadar sağ partilerin parti olarak kullandığı bir argümandı. Adil Düzen, Adalet Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi! Hep "adalet adalet(!)"diyorlardı. Şimdi dünyanın kaç bucak olduğunu gördüler. ‘Adalet’ diye kurdukları her parti sadece ‘kalkınma’ bölümünü kullandı. O da partililerini kalkındırma! ‘Adalet’ partileri müteahhit partilerine dönüştü. 2 bin liraya 3 bin liraya yük taşıyan bir kamyoncu yarın taşıyamayacağını bilerek, iş güvencesi olmadığını bilerek yapıyor bu işi. Fabrikalardaki insanlar inanılmaz katkılar sağladılar, alkışladılar bizi. Bunların hepsi taşeronda çalışan veyahut çok az ücretle çalışan insanlar... OHAL olayına da ilk günden beri karşı çıkıyoruz ve karşı da çıkacağız.
İshak Karakaş - İlk kez HDP yöneticileriyle CHP birlikte yürüdü. Özellikle Kürt muhalefeti ve sosyalistlerin özlediği bir tablo idi bu. Böylece bir eşik daha aşıldı sanki CHP için. Yeni bir demokratik zemin mi doğuyor muhalefet cephesinde?
Kadir Gökmen Öğüt - Yeni bir demokratik cephe referandum sürecinde doğmuştu aslında. Belki bizim de hatalarımız var ama bize göre bu platformun zemini hep vardı. Ancak çözüm sürecini sadece AKP ile HDP’nin kendi arasında yürütmüş olması,bizim "Meclise getirin, legal ve şeffaf bir şekilde getirin" dememize, "Biz çözüm sürecinin baştan beri ortağıyız" dememize rağmen meclise getirmemeleri bu zeminin zayıf kalmasına neden oldu. Arkasından büyük suçlamalarla 6 milyon oy almış HDP’yi kriminalize etmeler,‘terörist’ demeler... Onlarla el altından görüşenleri, şakalaşanları -işte tapeleri çıktı- kriminalize ettiler. Görüşme yapan dört bakanı bir anda ortadan yok ettiler. "Benim hiç haberim yoktu" dedi en sorumlu olan kişi."Benim bununla ilgim yoktu" dedi. Yani böyle bir kriminalizasyon yaşandı 7 Haziran’dan sonra. Herkes ayağını yere bastı. 7 Haziran’la 1 Kasım arasındaki tablodan herkes dersini aldı. Alamayanlar Türkiye tarihinden kaybolacak. Ben sadece CHP için değil, bütün partiler için referandum sürecinin önemli sosyal ve siyasal sonuçları olacağına inandığımı söylemiştim. Şimdi bu olmaya başladı... AKP’de de olacak, CHP’de de olacak, HDP’de de olacak. Bu sonuçlarla yüzleşmeyenler yaşayamayacak.
Ahmet Tulgar - Bundan sonra daha sık görecek miyiz CHP’yi sokakta?
Kadir Gökmen Öğüt - Şöyle olmuş olabilir, biz kendimizi yeterince göstermemiş olabiliriz. CHP Türkiye’nin her sorununda sokaktaydı. Yeteri kadar halkla iletişim yapamamış olabilir. Sol arkadaşların söylediği jargonu yeteri kadar söylememiş olabiliriz. Ama imam hatiplerin yaygınlaştırılmasından tutun, kanun hükmünde kararnamelerle işten atılanlara kadar her şeyde CHP kitlesel olarak vardı. Ben şuna inanıyorum; Gezi olaylarının ilk gününden son gününe kadar içinde olan birisiyim, yüzde 80’i, 90’ı CHP kitlesiydi. Biz orada da bayrak açmadık. Çadırlarımıza CHP yazmadık. Belki doğru, belki yanlış... Ama sonuç olarak muhalefet CHP’nin üzerinden yürüyordu. CHP cumhuriyeti savunan gerçek bir kitle partisi. Diğer sol, demokrat kitlelerde de şu oluştu; "Korumamız gereken bir cumhuriyet var, elden alınan bir cumhuriyet var; önce biz buna sahip çıkalım. Laik değerlere, hukuk değerlerine sahip çıkalım, demokrasiye sahip çıkalım ve demokrasiyi ilerletelim!" Bakın, parlamenter sistem gittiği zaman tek adam ve padişahlık gelecek. Bunun üzerine herkes şapkasını önüne koydu "Ha, bir dakika!" dediler. "Önce bu bazda bir anlaşalım!" İktidara geleceğiz ve bu sistemi eskisinden daha düzgün olarak, eksisini ve hatalarını düzelterek yeniden parlamenter sisteme döneceğiz. Bunun için uğraşıyoruz. 2019 seçimlerinin de ana mottosu bu.
İshak Karakaş - Tekrar yürüyüşe dönersek, yürüyüş Sayın Demirtaş’ın kaldığı Edirne cezaevinde bitirilseydi daha şık olmaz mıydı? Sizi bundan alıkoyan neydi? Önümüzdeki günlerde CHP, Sayın Demirtaş’ı ziyaret etmeyi düşünür mü?
Kadir Gökmen Öğüt- Sayın Demirtaş’ı ziyaret eden parti yetkililerimiz oldu, genel başkan yardımcılarımız oldu, milletvekillerimiz oldu. Demirtaş’ın görüşlerini de dışarıda açıkladılar. Bizde Demirtaş’la ilgili bir sıkıntı yok ama genel başkanımız ilk kararını verdiğinde "Ben Ankara’dan İstanbul’a yürüyeceğim" dedi. Bunun üzerine bir takım zorlamalarla "Hadi Edirne’ye git, aşağıya in Kars’ta gidelim, oradan Ardahan’a da gidelim" demenin çok anlamı yoktu. Bir hedef koymuştu ve o hedef halkın büyük beğenisini sağladı. O hedef doğrultusunda halk destek oldu. HDP’ye oy verenler de destek oldu, MHP’ye destek verenler de... Çünkü ortak payda ‘adalet’ti. Yani Edirne’ye gidince bir şey mi değişiyor? Değişmiyor. Önemli olan Adalet yürüyüşüydü ve bu gerçekleşti. Genel başkanımız da bunu anlattı. Bu Enis Berberoğlu için düzenlenen bir yürüyüş değil. Adalet için bir yürüyüş...
İshak Karakaş - Herkes için yürüyorsunuz yani...
Kadir Gökmen Öğüt - Evet. Herkes bunun içinde. Yani Maltepe sadece simgesi oldu bu işin.
Ahmet Tulgar - 15 Temmuz yaklaşıyor. Hükümet alternatif olarak bir gövde gösterisine girişebilir mi? Çünkü yürüyüş çok güçlü bir harekete dönüştü. Nasıl bir adım bekliyorsunuz hükümetten?
Kadir Gökmen Öğüt - Şimdi hükümet tabii ki bir alternatif yaratmaya çalışacak ama kitleleri inandıramıyorlar. Türkiye’de aslında sağ kitle darbeye karşı değildir. Darbeye karşıymış gibi görünürler ama ancak kendilerine karşı yapılırsa karşıdırlar. Türkiye’de darbelerin tamamından-28 Şubat da dâhil olmak üzere- sol zarar görmüştür. 12 Mart’ta sol perişan edilmiştir, 12 Eylül’de sol perişan edilmiştir. Bir tek 60 darbesinin, o da sadece sonuçları açısından, Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından, belki aydınlanma açısından sola yararı olmuştur. Onun dışında bütün darbeler sola karşı yapılmıştır. Bunlar darbeye karşı değiller, ‘Tayyip Erdoğan gidiyor!" korkusu ile yaptılar. Ama buna rağmen Türkiye’de HDP’si, AKP’si, CHP’si, MHP’si ve bütün sol kurumlar bu darbeye karşı sokaklarda yer aldılar. Biz kaç kere bu nöbetlere gittik. Bu konularda hiç sıkıntımız olmadı, hiçbir zaman da sıkıntımız olmayacak, gene gideceğiz. Ama inandırmaları mümkün değil. Hep cumhuriyetin değerlerine karşı bir alternatif yaratmaya çalışıyorlar. Örneğin Kut’ül Arap diye bir şey çıkarttılar, tamam mı? Durup dururken... Kendileri de inanmadılar ve bu sene yapmadılar. Bu bir senelik miydi?! Ne dediler "80 yılda bizim Osmanlı tarihimizi cumhuriyet gömdü!" Ne oldu, o Kut’ül Arap savunmasını yapan paşa, cumhuriyet döneminde laikliği getiren en önemli paşalardan birisi. Bunu geç öğrendikleri için bu sene yapmadılar. Kutlu Doğum Haftası’nı her yıl 23 Nisan’a denk getiriyorlardı. Sonra baktılar, 23 Nisan Fethullah’ın doğum günüymüş. "Biz onu mu kutluyoruz?" diye o güne denk getirmemeye başladılar. Yani kitleleri inandıramıyorlar. Ben sürekli gittiğim için görüyordum, demokrasi nöbetlerinde İSKİ’nin,İSPARK’ın görevlileri izinli sayılıp nöbete bindirildiler, bir ay oraya gönderildiler. Yemekler bedava verildi, her şey yapıldı. Bizler de oraya gittik. Yapılmasında hiçbir sakınca yok.
İshak Karakaş - Bu yürüyüş CHP içinde de yeni bir süreç başlatacak mı? Nasıl etkiler parti içindeki dengeleri ve bundan sonraki yönelimlerinizi?
Kadir Gökmen Öğüt - Şöyle... CHP Türkiye’nin kurucu partisidir. Gerçekten milli olarak kurulmuş hemen hemen tek parti. Milli olmasının da sebebi ne? Çanakkale’de savaşan insanlar, Kuvayı Milliye çatısı altında birleşti. Ulusal kurtuluş savaşını yapan bütün insanlar, Kürdü, Türkü, Alevi’si Sünni’si, tamamı bu iki savaşa girdi. Savaş sırasında bu parti kuruldu ve bu parti de bu devleti kurdu. Bu devletin bölünmemesi için, bu ülkenin bölünmemesi için, insanlar arasında ayrım olmaması için, herhangi bir etnik kavga olmaması için çalışan ve bunu sağlayacak tek parti var Türkiye’de, o da CHP... Hepsinin bileşeni bu parti ve bunu hiç bozmadık. Fakat sorunuzdan anladığım şey şu; Türkiye’de bir sürü denge değişiyor. Bakın, CHP’nin yönetimlerine gelmesi düşünülen insanlar bu yürüyüşü lanetlediler. Bu yürüyüşten uzaklaştılar. Yani bu bir siyasi denge meselesidir. Bu siyasi dengede gidecek onlar. Yani duramazlar, onun gibi düşünenler başka bir yapıya gidecekler. Vatan Partisi ‘bonzai yürüyüşü’ demeye başladı. Vatan Partisi gibi düşünenler bir yerlere gidecekler. Yani taşlar yerli yerine oturacak. Daha siyasi konuşmalar yapmamız lazım. Biz oturup Kürtlük Türklük üzerinden, Alevilik Sünnilik üzerinden, hemşerilik üzerinden siyaset yaparsak bu sonuçlar ortaya çıkıyor. Yani MHP’nin tek şeyi var; Kürtlük demeyeyim de Kürt partisi üzerinden bir alternatif yaratmaya çalışıyor. Suriye ile ilgili söylediği hiçbir şey yok, Esat’la ilgili söylediği bir şey yok, ABD’nin saldırılarına ilişkin söylediği bir şey yok! Keza HDP’nin de bir takım bölgesel sıkıntılardan dolayı daha etnik şeylere ağırlık vermeye başlaması bir sıkıntı. Onlar Türkiye partisi olma stratejisine, yani 7 Haziran’daki konumlarına dönecekler. Herkes dönecek; kendini elden geçirecek. MHP’den yeni bir parti çıkıyor artık. Bu netleşti. Bunları görmemiz lazım. Bunları görüp CHP’yi hiçbir şey değişmemiş gibi bodoslama götürürsek biz de yok olacağız.
Ahmet Tulgar - Uluslararası medya ve politik çevreler de yürüyüşe büyük ilgi gösteriyorlar. Şu son dönemde özellikle genel başkanınız Kemal Kılıçdaroğlu olsun, Selin Sayek Böke olsun, dünyanın en önemli yayın kuruluşlarına açıklamalar yapıyorlar. Diğer taraftan Avrupa Parlamentosu’nun kararından sonra dün Kemal Kılıçdaroğlu Avrupa Parlamentosu’na seslendi ve onlardan da adalet beklediğini, Türkiye siyasetinin hükümetten ibaret olmadığını söyledi. Bundan sonra CHP ve özellikle Genel Başkan Kılıçdaroğlu uluslararası topluluk nezdinde daha fazla diplomatik adımlar atacak mı?
Kadir Gökmen Öğüt - Atacak... Şunu söyleyeyim, bu yürüyüşün en büyük faydası şu oldu; dünyaya Türkiye’yi bir Ortadoğu ülkesi olarak değil, bir batılı ülke, eksiğiyle gediğiyle demokrasisi olan bir ülke olarak gösterdi. Bu Türkiye’nin ve AKP’nin de lehine... Ciddi şekilde AKP sempatizanı olan o katı bloktan bahsetmiyorum ama çeşitli saiklerle, ekonomik nedenlerle, şunlarla bunlarla oy veren AKP’liler de bu işi destekliyor. Niye destekliyor? Çünkü Türkiye’nin hukuk devleti olması Türkiye’de yatırımı artıracak, hukuk devleti olması Türkiye’nin entegrasyonunu artıracak. Yoksa tamamen Katar, Mozambik, Arabistan, Suriye, Irak modunda görülecek ve "Türkiye’yi nasıl çizeriz, böleriz"in hesapları yapılacak. O yüzden CHP’nin yaptığı bu şey, AB tarafından da son derece dikkatle izleniyor. Türkiye’de hala eksiğiyle gediğiyle demokrasi olduğunun gösterilmesinin son derece yararlı olduğunu düşünüyorum. AB’den bir düşman yaratacak ya AKP..."AB düşman, şeytan!" üzerinden, "Bizden sizden!"üzerinden götürüyor bütün siyaseti. Söyleyecek hikâyesi kalmadı AKP’nin. Liberaller arkasından çekildi. HDP ve AKP arasında çözüm sürecindeki o şey bitti. ‘Liberal kardeşler’ gitti, hepsi hapislerde veya sürgünde kaçaklar. Yani bir hikâyesi kalmadı. Türkiye’deki ekonomiyi tutan, Türkiye’yi dünyaya açan, eğitimli, katma değer yaratan, devletten hiçbir şey istemeyip bu ülkeye yurtseverce bağlı olan insanların tamamı hayır verdi. "Günlük düzenim bozulmasın" diye düşünen, 18 maddenin ne içerdiğini bilmeyen ama Tayyip Erdoğan’a bir şey olacakmış korkusuyla oy veren bir kitle de var. O yüzden bu sürecin bütün partiler tarafından iyi değerlendirileceğine inanıyorum. Avrupa tarafından da iyi değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Ama dostluk düşmanlık dedim ya, Erdoğan referandumdan önce de Hollanda’yla kavga etti. "Bunların hepsi bana düşman" dedi. Yok,"Almanya 3. köprüyü istemiyor,3. havalimanını istemiyor" diyerek düşmanlık yaratmaya çalıştı. Ama Almanya ile ticari ilişkileri 52 milyar dolar civarında. Hollanda ile ticaret hacmi 25 milyar dolar civarında. Hiç bunlardan söz etmiyorlar. Avrupa ise"Bu görüşme sürecini geri alalım ama ekonomik ilişkilerimiz de devam etsin" istiyor. "Gümrük Birliği’nde biz bunları iyi öpmüştük, bu devam etsin. Biz yeni bir Gümrük Birliği anlaşması yapalım, bizim Ortadoğu ayağımız bunlar olsun ama AB’ne de girmesinler!"mantığıyla bir bakışı var Avrupa’nın. AB de kötü niyetli; çok adaletli baktığına inanmıyorum.
İshak Karakaş - Yürüyüş sırasında dediniz ya, "Birtakım sataşmalara ve provokasyon girişimlerine alkışlarla cevap verdik" diye. Yürüyüşe ilişkin birkaç anekdot paylaşabilir misiniz?
Kadir Gökmen Öğüt - Vatandaşlarımızın çoğu çok fazla politik değil. ‘Bir adam’a bağlılar yani ‘biri’ni tutuyorlar. Bunu ben Tayyip Erdoğan üstünden söylemiyorum. İşte HDP’ye oy veren birçok insan Demirtaş için de oy veriyor. Ona bağlı, tamam mı? Politik şeylerden, jargondan bağımsız... Genel başkanımıza da bağlı olan çok insan var. Eskiden bu Ecevit’ti, bu İnönü idi. Şimdi yaşanan şeylerden birini anlatayım mesela; birisi yol kenarında bozkurt işareti yaptı. Alkışladık. Sonra rabia'ya döndü. Bir işçiydi, tamam mı? Üstünde fosforlu yelek vardı. Biz tekrar alkışladık, bu sefer de malum işareti yaptı, yani hakaret işareti... Bu çok garipti, keşke bir filme çekebilseydim onu, müthişti. Hendek ürktüğümüz bir bölge idi provokasyon olabilir, diye. Hiçbir şey olmadı. Bizim kamp alanımıza bir karı koca girdi. Bağırdılar, "Şehitler için de yürüyün" diye. Yavaş yavaş biz dışarı çıkarttık. Karşıdaki evden geliyorlarmış. Büyük bir Tayyip Erdoğan fotoğrafı vardı evde. Sonra 10-15 kişiyle geldiler. Yine geri gittiler. Yaşlı bir amca kapının ağzında duruyor. Orada üç kişi ve yaşlı amca kimsenin dokunmadığını bildikleri için hep konuştular. Sonra bir vinç geldi. Ne çabuk buldular öyle bir vinci? Küçücük bir ilçe orası; öylesi bir vincin olması ihtimali yok yani. 30 metrelik vince Tayyip Erdoğan’ın resmi ile Türk bayrağını astılar. Tam kampın karşısına. Yine hiç kimse bir şey söylemedi. Yani böyle şeyler var... Genel olarak da vatandaşlarımızda çok olumlu tepkiler var. Hala evette kalan var. Evet bildirilerini uzatanlar var. Yani her şeyi Recep Tayyip Erdoğan üzerinden kuruyorlar. "Niye rabia işaretini yaptırıyor? Aklımıza 17-25 Aralık’taki dört bakan geliyor!" diye söyleyenler de var. Bakalım ne olacak? Vatandaşlarımızdan hiçbir saldırı, bilmem ne yok.
İshak Karakaş - Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Kadir Gökmen Öğüt - Ben şunu söylüyorum, 9 Temmuz bizim için çok önemli. Türkiye için çok önemli. Dünyaya vereceğimiz mesaj açısından çok önemli... Ama burada şu beklentiyi de doğru bulmuyorum, "Bu yürüyüşün sonunda şu olsun... Yani hani sandalye gelsin masa gitsin! Veyahut Enis Berberoğlu bırakılsın, KHK ile 150 bin kişi atıldı, o kişiler geri alınsın. Birden iç tüzük kötüymüş hemen geri döndürelim. İşte KPSS’den mülakatı kaldırıyoruz!" Hemen bunları beklemek doğru değil. Ama bundan sonra ben inanıyorum ki, emniyet güçleri, savcılık, hâkimler daha doğru kararlar verecekler. Daha düşünerek karar verecekler. Şu süreç içinde 30’a yakın asker bırakıldı mesela. Suçu yok, adam üç günlük asker. Çağırmışlar, "Kalkın!"demişler"Göreve gidiyoruz!" demişler. Adam gitmiş. Ben olsam ben de giderim askerken. Ben nereden bilebilirim neyin ne olduğunu? Artık herkes ayağını yere basmak zorunda kalacak.