Yarınlar yokmuş gibi tükettik dünyayı

Amerika 5 dünya, Avusturalya 4,1, Güney Kore 3,5, Rusya 3,3, Almanya ve İsviçre 3 dünya varmış gibi yaşıyor.

Sadece geçtiğimiz birkaç haftada dünyanın bir çok farklı bölgesi aşırı iklim olayları ile mücadele etmek zorunda kaldı. Hala öldüren sıcaklarla, kontrol altına alınamayan yangınlarla, ölümlere, evsizliğe, felaketlere, yerinden edilmelere sebep olan su taşkınlarıyla, kuraklıklarla, hastalıklarla insanlık yüz yüze... 

Bunlar yaşanırken bu benzeri görülmemiş şekilde artan gelişmelerle iklim değişikliği ilişkisini ortaya koyan iki önemli çalışma yayınlandı.

Dünya İklim Atıf Çalışmaları Grubu (World Weather Attribution) üyesi bilim insanlarının bulguları, iklim değişikliğinin Kuzey Avrupa'yı kasıp kavuran sıcak hava dalgasının oluşma ihtimalini en az iki katına çıkardığını gösterdi. Kuzey Avrupa'daki yedi hava istasyonundan alınan yüksek sıcaklık verileri, geçmişteki rekor sıcaklıklarla karşılaştırıldı.

Finlandiya (iki istasyon), Danimarka, İrlanda, Hollanda, Norveç ve İsveç'teki istasyonlardan alınan verilerin yanı sıra, insan kaynaklı iklim değişikliğini değerlendiren bilgisayar modellemeleri kullanıldı. Bu istasyonlar, gerçek zamanlı verilere sahip olmaları ve 1900'lerin başından beri düzenli veri toplamaları nedeniyle seçildi. Bilim insanları, tarihi rekorların kırıldığı her yılın en sıcak ardışık üç günü ile 2018'de şu ana kadar yaşanan en sıcak üç günün verisini karşılaştırdı.

Hollanda Kraliyet Meteoroloji Enstitüsü'nden Dr. Geert Jan Van Oldenborg, "Finlandiya'da Kuzey Kutup Dairesi'ndeki istasyon için, mevcut sıcak hava dalgasının olağanüstü, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir rekor olduğunu gözlemledik. Bu çarpıcı sonuçlara rağmen, bu istasyon ve diğer üç istasyonda iklim değişikliğinin bu sıcaklıklardaki etkisini ölçmek, tarihi yaz sıcaklığı verilerinin değişkenliği yüzünden mümkün değildi. Ancak Hollanda, Danimarka ve İrlanda istasyonlarındaki veriler, ilgili ölçümü yapmamızı sağladı. İklim değişikliği bu coğrafyalarda sıcak hava dalgası görülme ihtimalini en az iki kat artırıyor" dedi.

Bilim insanları, 2018 yılı sıcak hava dalgası halen devam ettiği için sonuçların ön sonuçlar olduğunu ve 2018'in devamı için hava sıcaklık tahminleri üzerinden hesaplandığını, detaylı kantitatif analizin 2018 yazından sonra yapılacağını belirtti.

Oxford Üniversitesi Çevresel Değişim Enstitüsü Yardımcı Direktörü Dr. Friederike Otto ise, "İklim değişikliğinin bunlara sebep olduğu net bir çıkarım. Dünya ısındıkça, bu ve benzeri sıcak hava dalgaları daha yaygın hale gelecek. Bir zamanlar nadiren görünen sıcak hava durumları olağan olacak, şimdiden birçok yerde olağanlaştı bile. Bu toplumların hazırlanması gereken bir durum. Ancak, aynı şekilde, bu tür aşırı hava olaylarının görülme ihtimalini azaltmak için sera gazı emisyonlarını muhtemel en keskin yollarla kısıtlamamız gerekiyor" dedi.

İkinci önemli rapor ise Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından yayınlandı. 

"Arap Ülkelerinde İklim Değişikliğine Uyum" adlı rapor, iklim değişikliğinin bölgede kalkınma kazanımlarını tehdit ettiğini, göçmen sayısında artışa sebep olduğunu, yoksulluk ve açlığa karşı yapılan çalışmaları yavaşlattığını ortaya koydu.

Rapor, Türkiye'nin komşu olduğu bölgelerin iklim değişikliğine karşı kırılgan olduğunu, 2025 itibariyle Arap Bölgesi'ndeki su temininin 1960 seviyelerinin sadece yüzde 15'i kadar olacağını gösteriyor. Arap ülkeleri hali hazırda, dünyada en çok ormansızlaşmanın ve su stresinin yaşandığı bölgeler arasında.

Aslında bütün bu çalışmalar, malumun ilamı, herkesin bildiğinin sağlamasının alınması, bilinenin bir kez daha bildirilmesi... 

O arada insanlık ne yapıyor bakacak olursak, doğa üzerindeki insan baskısını en iyi anlatan göstergelerden biri şüphesiz Ekolojik Ayak İzi. Dünyanın ekolojik sınırlarını epeyce aşmış durumdayız. 

İnsanlığın gelişimi ve bu gelişimin devamlılığı büyük oranda doğal sermayenin paraya çevrilmesi ile mümkün kılındığı için, insanlık doğal kaynakları kendisini yenilemelerine izin vermeyen bir hızda tüketiyor.

Global Footprint Network'ün (Küresel Ayak İzi Ağı) verileri, gezegenin içinde bulunduğu kritik durumu gözler önüne serdi. Küresel Ayak İzi Ağı'na göre, insanlığın doğa üzerindeki yıllık talebinin, dünyanın bir yılda sağlayabileceği kapasiteyi aştığı gün olan Dünya Limit Aşım Günü bu yıl 1 Ağustos'ta gerçekleşti. 1969 yılından bu yana en erken tarih olan 1 Ağustos'tan itibaren insanlık 2019'un hakkından kaynak kullanmaya ve bir anlamda borçlanmaya başlayacak.

Bugün itibariyle, her gün dünyanın doğal döngüsünü biraz daha bozarak, dünyayı biraz daha eksilterek yaşayacağız.

Bu aynı zamanda gezegenin 12 ayda ürettiği doğal kaynakları, dünya nüfusu sekiz aydan az bir zamanda tüketiyor demek. Dolayısıyla, insanlığın Ekolojik Ayak İzi, gitgide gezegenin aleyhine bir şekilde büyümesini sürdürüyor. Dünyanın sürdürülebilir bir şekilde sağlayabildiği doğal kaynak miktarıyla dünya nüfusunun tükettiği miktar arasındaki açık, insan yaşamını biçimlendiren en önemli etkenlerden biri...

Ekolojik Ayak İzi, tüketilen doğal kaynakların yeniden üretimi, oluşan atıkların geri kazanımı için ne kadar kara ve su sahasına ihtiyaç duyulduğunu gösteren bilimsel bir ölçü. Bu ölçü sayesinde, doğal kaynaklar ve ekosistem üzerinde insanların tüketimi sonucu oluşan etki ortaya konuyor. Başka bir deyişle, bize doğal kaynakların tüketim hızıyla dünyanın kendi kendini yenileme kapasitesini karşılaştırarak, varolan tüketimin sürdürülebilir olup olmadığını gösteriyor.

Dünya Limit Aşım Günü'nün 1 Ağustos olması insanlığın sanki 1 değil, 1,7 dünya varmış gibi tüketerek yaşadığını ortaya koyuyor. Bu tarih 2015 yılında 13 Ağustos, 2016'da 8 Ağustos, 2017'de ise 2 Ağustos olmuştu. Tarihin bu yıl sadece bir gün geriye gitmesi, kötüye gidişin biraz yavaşladığını göstermekle beraber, durumun kritik seviyelere geldiği ve kötü gidişatın devam ettiği gerçeğini değiştirmiyor.

Amerika 5 dünya, Avusturalya 4,1, Güney Kore 3,5, Rusya 3,3, Almanya ve İsviçre 3 dünya varmış gibi yaşıyor. Aynı şekilde İngiltere 2,9, Fransa ve Japonya 2,8, İtalya 2,6, İspanya 2,3 ve Çin 2,2 dünya varmış gibi hayatına devam ediyor.

Her ülkenin kaynak kullanım hızı farklı olduğu için Limit Aşım Günü ulusal bazda değişiklikler gösteriyor. Türkiye de bu ülkelerden pek farklı sayılmaz.

Türkiye'nin ulusal limit aşım günü bu yıl 11 Temmuz oldu.  Doğal kaynaklarının sağladığı 1 yıllık potansiyel 11 Temmuz'da tüketmiş olan Türkiye sanki 1,9 dünya varmış gibi yaşıyor.

Kaynakları sınırsız bir şekilde tüketmenin sonucunda tüm dünyada ormanlar yok oluyor, balık nesilleri tükeniyor, tatlı su sıkıntısı artıyor, biyo çeşitlilik giderek tehlikeye giriyor. İklim değişikliği sonucu ciddi kuraklıklar, felaket düzeyinde orman yangınları ve kasırgalar birbiri peşi sıra geliyor.

Bu arada, işin ilginci birkaç gün süren hayretlerden, trajediden, ah'lardan vah'lardan sonra herkes hayatına kaldığı yerden devam ediyor. Buna medya da dahil. İklim değişikliğinin şu günlerde giderek artan sıklıktaki ve şiddetteki sonuçları da medya açısından tam bir turnusol kağıdı.

İklim değişikliği yaşanıyor ama medya adeta havalara bakıp ıslık çalıyor. Ekstrem havalara karşı medyada ekstrem bir sessizlik hali var. 

ABD'de çok yeni yapılan bir çalışmaya göre, bu yılın ocak ayında temmuzun ortalarına kadar aralarında ABC, CBS, CNN, Fox News Network, MSNBC, NBC, New York Times gibi 50 büyük gazete ve TV kanalı takibe alınmış.

Rekor kıran sıcaklıklar, seller, yangınlar iklim değişikliğiyle yok denecek kadar az ilişkilendirilirken, haber sayılarının da son derece düşük olduğu tespit edilmiş. 

Keşke böyle bir çalışma Türkiye'de de olsa, gerçi çıkacak sonuçlar gayet tahmin edilebilir görünüyor. 

Haberler neden az sorusunun çok basit bir cevabı var: Çünkü iklim değişikliğinin rating'i iyi değil. Kimse bu gerçekle yüzleşmek istemiyor...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi