Yeni KHK’ler: İdam fermanı

Bu seferki bir idam fermanı. Üstelik bu ferman, sadece muhalif kesimin değil, herkesin, Türkiye Cumhuriyeti’nin boynuna asıldı. Herkes bu konuda hemfikir.

Herşeyin bittiği nokta bu. Diyeceksiniz ki peş peşe çıkarılan KHK’lerle, OHAL denilen gayrı hukuki yönetimle, şaibeli referandum dayatmasıyla, zaten ‘o nokta’ya gelinmemiş miydi?

Adım adım yeni rejim inşa edilirken akademiden basına, hukuktan sivil haklara, her alanda korkunç bir baskı, çölleşme, korku hali yaratılır ve Meclis iğdiş edilirken zaten ‘bitmemiş’ miydi?

Evet, küçük küçük ölüyorduk. Kabul edilemez keyfi içerik ve biçimle ilan edilen sıkıyönetim fermanlarının altında ülke her geçen gün daha da nefessiz kalıyordu.Ohal

Ancak bu seferki bir idam fermanı. Üstelik bu ferman, sadece muhalif kesimin değil, herkesin, Türkiye Cumhuriyeti’nin boynuna asıldı. Sanırım ‘sağ’ından ‘solu’na, artık geriye her ne kaldıysa Türkiye siyasetine, herkes bu konuda hemfikir. (Sağ derken Bahçeli MHP’sini kastetmiyoruz, onların yolu çoktan belli oldu).

Evet, son KHK’ler özelinde çıkarılan ‘darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması hareket eden sivillere cezasızlık’ bir idam fermanı.... Kendinden olmayana taciz, linç, saldırı ve hatta cinayeti meşru kılan bir anlayışın son hamlesi.

AKLINA ESEN ‘TERÖRLE İŞBİRLİĞİ’ DİYE ÖLDÜRSÜN MÜ?

Aklı, vicdanı, yüreği olanlar boşuna ‘bu bir iç savaş ilanı’ diye haykırmıyor. Her aklına esenin şiddete başvurmasını meşrulaştıran, hatta teşvik eden bir kararname bu.

Tepkiler üzerine iktidar partisi ‘Sadece 15-16 Temmuz için geçerli’ açıklamaları yapsa da yeni KHK’de böyle bir ibare yok. Kaldı ki ‘sadece 15-16 Temmuz’ dense ne fark edecek? ‘Tamam, oldu o zaman’ mı diyeceğiz?

Gayrımeşru bir takım yapılanmaların, hücrelerin tam korunmasına devlet güvencesi vermek, sadece kalan son muhalefet kırınıtılarına, ya da Gezi gibi bir sokak isyanını kanla bastırmaya yol vermek anlamına gelmiyor...

Kadın cinayetinden çocuk işkencesine, yağmalamadan gündelik sokak şiddetine, en adi, en aşağılık suçların korunmasına olanak sağlıyor. Bir başk deyişle kuralsızlığın, şiddetin kural haline geldiği bir düzenin harcı dökülüyor.

Mesela kadını boşanmak istediği için öldürüp, sonra ‘darbe kalkışmasına yardım ediyordu’ diyen katile nasıl ceza vereceksin?

Küçücük çocuklara yapılan istismar, işkenceyi ‘rıza’yla değil ‘terör faaliyetleri’ bahanesiyle yapanları da mı baştacı edeceksin? Diyelim ki 15 Temmuz’dan sonra konuşulduğu gibi, bir takım gruplar düşman bellediklerinin, o da gerekmez, canlarının çektiğinin ‘karılarına, mallarına’ el koymaya kalkıştı. Ne yapacaksın?

Hukuk devletinin olmadığı yerde, herşey mübah...

BİTEVİYE MUHALEFET POZİSYONUNDAN AYRILMAYA CESARET LAZIM

Mızıltı halindeki çıkışların hiçbir faydası yok. Aksine, ar damarını çatlatarak şahlanmış zevat açısından eğlence malzemesi. Anamuhalefet partisinin AYM’ye, AİHM’e gitmesi önemli, ama tek başına hiçbir anlam/sonuç verecek hamleler değil.

Fatih Yaşlı’nın yazdığı gibi, olağanüstü muhalefet etmenin zamanı. Bana kalırsa geldi de geçiyor. Olağanüstü muhalefet derken, siyasetiçi yapılabilecek hamlelerden, çalışmalardan bahsediyoruz. İktidarın karşısında zayıf salvolarla biteviye muhalefet pozisyonundan ayrılmaya cesaret etmekten...

Provokasyona gelmeden, getirilmeden, soğukkanlılıkla strateji belirlemek hem zeka, hem de takım işi. CHP, maalesef her ikisinden de yoksun. Bu son şans -ki kaç şans harcandı, say say bitmiyor- ve yüzeysel açıklamalar yapmanın çok daha ötesinde bir sese, güce, enerjiye ihtiyaç var.

Düşünsenize; iç savaşa yol veren bir düzen dahi doğru düzgün tartışılamıyor, tepki verilemiyor. Medya siyasi broşürlere dönmüş, utanç vesikaları.

KHK’lerin ‘diğer’ içerikleri; yani binlerce insanın daha işsiz kalmasını, Yargıtay ve Danıştay’ın üye sayısının artırılmasını (bir artırarak, bir azaltarak kevgire döndü yüksek yargı makamları) yahut tektip giysi denilen gayrı insani, hukuki uygulamayı nasıl konuşalım? Ya da Milli Savunma’nın Saray’a bağlanmasını, zeytincilik yasası tepkilerle geçirilmediği halde Gemlik’in bir hamleyle ‘taşınması’nın öngörülmesini... Ne yapacağız? Nasıl konuşacağız?

‘İç savaş’ı çocuk oyuncağı zannedip bıçaklarını bileyleyenler şimdilik engellenirse, derin bir nefes mi alacağız? Meclis’in hiçe sayılmasını, 15 Temmuz’daki bombalardan beter eden politikaların yürütülmesine eyvallah mı diyeceğiz?

Anamuhalefet iki kınama, üç başvuru yaparak etkin bir siyaset yapabilecek mi? Hükümetin politikalarına ‘istemem yan cebime’ yapan patronlar olduğu sürece, bugün iki, yarın 65 yeni KHK çıksa, ne değişecek?

Düşman hukukuyla ülke yönetene karşı, ‘savaşta canımızı kurtarsak kardır’ mantığıyla hareket edildiği sürece ‘kazanma’nın yolu var mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehveş Evin Arşivi