Asena Özkan
Yıldırım’a küfretmek kolaya kaçmak olur!
Maç bitti telefonum çaldı, Süleyman Seba’nın güvendiği ve bu nedenle de defalarca yönetimine aldığı bir eski Beşiktaş yönetim kurulu üyesi… ‘Merhaba’ demeden, "Hafta sonu Fikret’e oy verecektim takımın Galatasaray karşısındaki sahipsiz, acınası haline baktım ve oyumu Hürser Tekinoktay’a verme kararı aldım" cümlesini bir çırpıda dile getiriverdi. Şimdi sakinler ve durur, karşılıklı bir hâl hatır sorarız dedim ama nefes almadan devam etti. "Bülent Yıldırım ilk yarıda bizi doğradı, 2-0 olduktan sonra da huzura erdi ve rahat maç yönetti. Beşiktaş’ın hakkı bu kadar yenilmez, bu Fikret Orman neyin peşinde? Federasyon başkanı olmak için, her şeye göz mü yumuyor?" Hafta sonu kongrede buluşma sözü verdikten sonra iyi geceler diledik karşılıklı olarak ve kapattık telefonlarımızı. Söylediklerinde haksız olduğunu düşünmedim ama bana karşı sürekli Fikret Orman’ı savunan aklıselim bir Beşiktaşlı’nın ‘zan’ altındaki Fikret Orman’dan Galatasaray yenilgisi nedeniyle vazgeçmesi ilginç geliverdi. Beşiktaşlı eski yönetici niye ‘bariz’ hatalar yapan ve Beşiktaş aleyhine olmadık düdükler çalan, rakibine dokunmayan Beşiktaşlı futbolcuya kart gösteren hakem Bülent Yıldırım’a söylenmiyor ya da direkt küfür etmiyor da direkt Fikret Orman’ı hedef alıyor? Tek nedeni; güven!..
Türk futbolunda hakemlere güven mevzubahis değil bunun için onların saha içinde yaptıkları ‘bariz’ hataları kanıksanır oluverdi. Kabullenilemeyen; asli görevleri başkanlık yaptıkları kulüplerin hakkını gözetmek olanların verdikleri tavizler! Galatasaray–Beşiktaş mücadelesinde bir gariplik sezinlendi dün gece. Yenilginin tek nedeni elbette ki hakem Bülent Yıldırım değil ama etkenlerden bir tanesi. Bülent Yıldırım’a küfür etmek ve yenilginin tüm sorumluluğunu ona yüklemek anlamsız ve de kolaya kaçmak olur. Baştan alalım ele… Karşındaki rakip Galatasaray ve teknik patronu Fatih Terim. Şayet sen Ricardo Quaresma’yı yedek kulübesinde oturtup telafisi olmayan maça Necip Uysal ile başlıyorsan insanların belliğinde doğal olarak bir soru işareti oluşur! Neden, niye, niçin?..
Şenol Güneş, Ricardo Quaresma’nın oyuna dahil oluşuyla, Adem Ljajic’in sahada çok daha etken eleman olacağını ve Beşiktaş’ın sıradan futbolunun üst seviyeye çıkacağını bilmiyor muydu? Hepimizden çok daha iyi biliyordu tabii ki. Neden başta yapmadı, ‘giderayak’ bu kendi kararı mıydı yoksa yönetimin veya başkanın mı tavsiyesiydi? Burada düşündüren Beşiktaş’ın yitirdiği, Galatasaray’ın kazandığı 3 puan değil. Şampiyonluk mücadelesi veren İBB destekli Başakşehir ile Galatasaray’ın potadaki durumları… Hani Şenol Güneş’in yılda 3.2 milyon Euro ücret alacağı Türkiye ulusal takımının başındaki geleceğini şekillendirecek hali tavrı! Öylesine karmaşık ki durumlar içinden çıkmak zor. ‘Şehir efsanesi’ değil futbolun sahadaki ayak oyundan ibaret olmadığı yönündeki söylem, gerçeğin ta kendisi. Oyun içinde oyun var hem de çok alternatifli oyun…
Caner Erkin gecenin somut örneği oldu yanlısına da yansızına da. Rakibine vurmadı, açıkçası ayağının değdiğinden bile şüpheliyim ama sarı kart gördü. Hiç kimse beni bunun normal bir hakem kararı olduğuna inandıramaz. Hakem Bülent Yıldırım’a da Beşiktaş teknik direktörü Şenol Güneş’e de, Beşiktaş Kulübü başkanı Fikret Orman’a da söylenmemek gerek. Onla birer piyondan ibaret ve verilen emirleri uygulamakla yükümlüler. Futbol masa başında oynanıyor bu kadar açık ve net. Beşiktaş yitirdi Galatasaray kazandı demek fazlaca basit oluyor!..