Orban'ın ırkçı 'Milli Danışma'sına karşı Budapeşte'de kitlesel gösteri

Orban'ın ırkçı 'Milli Danışma'sına karşı Budapeşte'de kitlesel gösteri
İstibdat rejimleri iktidarlarını sürdürebilmek için baskı, ayrımcılık, ırkçılığa başvururken, mağdurlar da bu politika ve uygulamalara karşı çıkıyor. Macaristan'daki son gelişmeler...

Bernard RORKE (*)


Budapeşte'de binlerce Roman ve Roman olmayan gösterici, Başbakan Victor Orban'ın ırkçı ve nefret yayıcı söylemini kınarken, Gyöngyöspata davasında adalet talep etti ve hukukun üstünlüğünü savundu. Bu protesto, yaklaşık on yıldır Gyöngyöspata'da Roman çocukların okullarda ayrımcılığa tabi tutulmasına karşı velilere tazminat ödenmesi kararını alan mahkeme hükmünü geçersiz kılmaya yönelik ''Milli Danışma'' girişiminin başlatılması üzerine gerçekleşti.

Gösteriye katılanlar, devasa pankartlarda "Bağımsız Mahkeme!", "Bağımsız Gyöngyöspata" sloganlarının yanısıra "Korkmuyoruz", "Hiç kimse kanundan üstün değildir" diye bağırdı. Budapeşte'de son yıllarda yapılan en büyük Roman gösterisi olan bu yürüyüşe Macaristan'ın dört bir yanından Romanlar ve İnsan Hakları savunucuları katıldı. Yürüyüşçüler, Macaristan Parlamentosu'nun önüne vardığında, 11 yıl önce Tatarszentgyörgy'da gerçekleşen ırkçı çifte cinayette öldürülen Robert Csorba ve küçük oğlu için, ayrıca neo-nazi seri katiller tarafından öldürülen diğer Roman kurbanlar için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu.

Hükümet, bu protesto gösterisinin, "Soros Şebekesi" tarafından düzenlenen ve Romanlarla Macarları birbirine karşı kışkırtan bir eylem olduğunu iddia etti ve gösterinin organizatörlerinden Jenő Setét'in bir "Soros militanı" olduğunu öne sürdü. Sivil haklar alanında yaptığı çalışmaları sayesinde Ocak ayında  Raoul Wallenberg ödülüne layık görülen Setét, Başbakan'ın bölücü ve dışlayıcı söylemlerini kınadı. Setét, konuşmasında sık sık "Hiç kimse kanundan üstün değildir" derken, bu slogan Yüksek Mahkeme binasının önüne gelen  kitle tarafından yüksek sesle tekrarlandı.

ORBAN YİNE IRKÇILIK KARTINI ÇIKARDI

Başbakan Orban, birdenbire, Debrecen İstinaf Mahkemesi'nin dört ay önce verdiği bir kararı gündeme getirdi. Sözkonusu mahkeme, Gyöngyöspata, yaklaşık on yıldır, ayrımcılık içeren bir düzende eğitim görmeye zorlanan Roman çocukların ailelerine ceza kanunu gereğince tazminat ödenmesine karar vermişti. Roman çocuklar verdikleri ifadelerde, okulun ayrı bir katında ayrı sınıflarda derse girmek zorunda olduklarını, okuldaki törenlere alınmadıklarını, okul gezilerine katılamadıklarını ayrıca bilgisayar ve yüzme derslerinin kendilerine yasak olduğunu anlattı. Gyöngyöspata'daki okulda eğitim Roman çocukları için o kadar kötü idi ki, Roman çocukların çoğu sınıflarını geçemedi, okullarını bitiremedi, çoğu okuma ve yazmayı ancak öğrenebildi.

Orban, televizyonda yaptığı bir çok konuşmada, kışkırtıcı bir uslupla, mahkeme kararının "halkın adalet duygusunu incittiğini" iddia etti ayrıca yöredeki Romanların tembel, çocuklarının da şiddet yanlısı, söz dinlemez ve eğitilemez çocuklar olduğunu öne sürdü. Orban bir radyo konuşmasında şunları söyledi: "Ben Gyöngyöspata'da yaşamıyorum.Ama orada yaşıyor olsaydım bir şey sorardım: Belirli etnik bir grubun mensupları, ki benimle aynı yerde yaşıyor, nasıl oluyor da, hiç bir iş yapmadıkları halde oldukça önemli miktarda para alıyor, bense gece gündüz çalışıyorum, ama onlar kadar para kazanamıyorum."

Başbakan, mahkemenin kararının hiç de adil olmadığını söyledikten sonra "Şimdi tam olarak ne yapabileceğimizi bilemiyorum, ne var ki emin olun bu iş böyle sürmez. Gyöngyöspata halkına adalet götürmemiz lazım."

13 Şubat günü Orban, Gyöngyöspata davası konusunda yeni bir "Milli Danışma" süreci başlatacağını açıkladı ve "Biz nufusun yüzde 80'inini oluşturan, çalışan ve dürüst Macarların tarafını tutuyoruz" dedi. Dünya çapında beyaz ırkın üstünlüğünü savunanların yaptığı gibi, Orban, etnik çoğunluğu mağdurlar olarak niteledi: "Gyöngyöspata'da yaşayan Roman olmayan insanlar, çoğunlukta olmalarına rağmen, boyun eğmek hatta özür dilemek zorunda kaldıkları hissine kapıldı. Bu insanlar kendi anavatanlarında sanki düşman bir çevrede yaşamak zorundaymışlar gibi oldu. Şaşırmadık, bütün bu hikaye, ev masrafları ve avukatları George Soros tarafından ödenen küreselcilerin namuslu Macarlara karşı düzenlediği elitist komplonun bir parçasıdır"  Orban açıklamasında ayrıca şunları da söyledi: "Macar'ın hiç bir zaman aşmayacağı bir sınır vardır.Ya da aşabileceğine inanmadığı bir sınır vardır. Bu sınır, insanlara hiç bir şey yapmadıkları halde para vermektir."



Gyöngyöspatalı çocukların pankartları: "Mühim olan derinin rengi mi ki?", "Biz de insanız", Biz de Macaristan Yurttaşıyız."

ULUSAL DANIŞMA: ROMAN KARŞITLIĞI İÇİN 'GÜÇLÜ BİR TOPLUMSAL GÖREV'

Orban'ın bu açıklamaları Macaristan'da büyük tepkilerle karşılandı. Yaklaşık 400 psikolog, yayınladıkları bildiride, Başbakan'ın nutuklarını kınarken, bu resmi söylemin  nefreti azdıracağını, ayrımcılığı körükleyeceğini ve ulusa "Ayrımcılık kabul edilebilir bir tutumdur" mesajını ileteceğini belirtti. Pazar günü yapılan protesto yürüyüşünde katılımcılar kesin ve açık olarak ayrımcılığın hiç bir zaman  kabul edilebilir bir tutum olmadığını defalarca tekrar etti.

Son on yıl içinde rejim, hayali düşmanlarına, yani göçmenlere, mültecilere ve George Soros'a karşı kampanyalar düzenlemek amacıyla bu "Milli Danışma" sürecini gündeme getirdi. Soru ve cevapların önceden hazırlanıp sunulduğu bu Milli Danışma süreçleri, ulusalararası topluluk tarafından yabancı nefretini güçlendiren girişimler olarak eleştirilmişti. Başbakan Orban ise bu süreçleri "Milli bilincin gücünün sergilenmesi" olarak tanıtmaya çalışıyor.

Gyöngyöspata konusunda yapılacak olan Milli Danışma'nın temel sorusu "Mahkemenin verdiği tazminat kararı, belirli bir topluluğun huzurunu kaçırıyor mu?" şeklinde olacak. Tabi, aslında hükümetin bu mini referandum şeklinde gerçekleşecek olan Milli Danışma'nın sonuçlarını şimdiden bildiğinden hiç kuşku yok. Ama yine de, hem Macaristan'ın içinde hem de uluslararası sahnede iktidarın temsil gücü açısından da güçlü bir toplumsal desteğe ihtiyacı var.

İKTİDAR PARTİSİ FIDEZS GİDEREK DAHA FAZLA SAĞA KAYARKEN AVRUPA HALA SESSİZ

Orban rejimi, yerel seçimlerde yenilgiye uğradıktan sonra, kamuoyu anketlerinde de geriledi. AB, Orban'ı sürekli olarak hukukun üstünlüğünü kabul etmesi ve uygulaması konusunda uyarıyor. Buna rağmen iktidar partisi giderek sağa kayıyor. Olağanüstü Hal döneminde sürekli olarak bir düşman arayışında olan iktidar, Romanları hedef almaya devam ediyor. Müslümanları ve göçmenleri şeytanlaştırmak eyleminde, istediği sonuçları alamayınca, Orban ve propagandacıları eski nefret nesnesinden medet umarak yeniden Roman karşıtlığını kaşıyor.

Avrupa Roman Hakları Merkezi (ERRC), AB yetkililerine gönderdiği mektupta, Orban'ın önerdiği Milli Danışmanın hukukun üstünlüğüne karşı çıktığını, ulusu kutuplaştırdığını ve Roman topluluğunu daha da rahatsız ettiğini yazdı:

"Başbakan'ın açıklamaları, hukukun üstünlüğü ilkesine yönelik bir darbe olmakla kalmıyor, ayrıca siyasi kazanç elde etmek için Roman topluluğunu hedef olarak gösteriyor. Victor Orban, bir kez daha kırmızı çizgileri aşıyor ve cezasızlıktan yararlanmaya çalışıyor. Biz, AB içinde etnik azınlıkları hedef alan nefret söylemine yer olmadığına inanıyoruz ve üye ülkelerde hukukun üstünlüğünün her zaman en önde olmasını talep ediyoruz." 

(*) Dublin doğumlu akademisyen-aktivist Bernard Rorke, 20 yıldır Budapeşte'de yaşıyor. Londra'da Birkbeck College'de Siyasal Bilimler ve Sosyoloji master'ından sonra Westminster Universitesi Demokrasi Araştırmaları Merkezinde doktorasını tamamladı. 1998-2013 yıllarında Açık Toplum Vakfında Roman Hakları uzmanı olarak çalıştı. Halen Budapeşte'de Central European Üniversitesinde ''Roman Hakları'' dersleri veriyor, İngiltere'de bazı yayınlara serbest yazar olarak katkı bulunuyor. Rorke, bu haberi özel olarak Artı Gerçek için kaleme aldı.

Öne Çıkanlar