Bakanlıktan AYM’ye Abdullah Öcalan yanıtı: Elde olmayan sebepler...
Artı Gerçek - İmralı'da tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın aile ve avukat görüşlerinin engellenmesine dair AYM'ye görüş bildiren Adalet Bakanlığı, "kötü muamelenin olmadığını, görüşmelerde elde olmayan sebeplerden dolayı aksaklıklar yaşandığını ve bu durumun makul olduğunu" savundu.
Bursa’nın Mudanya ilçesindeki İmralı Adası’ndaki F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 24 yıldır ağır tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan, en son kardeşi Mehmet Öcalan ile 25 Mart 2021 tarihinde kısa bir telefon görüşmesi yapmıştı. Bu görüşmeden beri Öcalan ile aynı cezaevinde tutulan Hamili Yıldırım, Veysi Aktaş ve Ömer Hayri Konar’dan da bilgi alınamıyor.
23 BAŞVURU İÇİN GÖRÜŞ İSTENDİ
Asrın Hukuk Bürosu ise son sekiz yıl içinde tecride karşı Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) onlarca başvuru yaptı. Mezopotamya Ajansı'nın (MA) haberine göre AYM, bu başvurulardan 23’üne dair Adalet Bakanlığı’ndan görüş istedi. Bakanlık, avukat yasakları, aile disiplin yasakları, telefon hakkı, Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde İmralı’daki yasaklara ve benzer pek çok konuya dair AYM'ye görüş sundu. AYM, 23 dosyaya dair Asrın Hukuk Bürosu’ndan da görüş talebinde bulundu.
BAKANLIĞA GÖRE 'KÖTÜ MUAMALE' YOK
MA'nın haberine göreyse Bakanlık, avukat ve aile görüşlerinin engellenmesine karşı başvuruya dair 24 Mart'ta AYM’ye sunduğu görüşte, mahkeme kararlarına işaret ederek "İmralı'daki teciridin kötü muamele olmadığını" savundu. Kötü muamelenin “göreceli” olduğu yorumu yapan Bakanlık, engellemelere dair kararları anımsatarak tecridi “hafif” buldu ve İmralı'da "kötü muamele" olmadığını belirtti.
'ELDE OLMAYAN SEBEPLER' SAVUNMASI
Bakanlık, yanıtında Abdullah Öcalan ile diğer tutukluların aile, avukat, telefon, mektup alma ve gönderme haklarının mevzuata göre uygulandığını savundu. Söz konusu durumu ise 2011 yıllından itibaren sadece beş kez "istisna" bir şekilde gerçekleşen avukat görüşleri ile Abdullah Öcalan'ın İmralı’ya getirilmesinden sonra ilk defa 27 Nisan 2020’de ailesi ile yaptığı telefon görüşmesi üzerinden savundu.
'DİĞER BENZER HÜKÜMLÜLERE GÖRE DAHA ZOR'
Bakanlık yanıtında, ayrıca Abdullah Öcalan ve diğer tutuklulara verilen ceza infazına dair, “benzer durumdaki diğer hükümlülerin cezasına göre nazaran daha fazla zorluğu içerisinde barındırmaktadır” denildi.
Bakanlık, aile ve avukat görüşlerinin yaptırılmamasına dair, “Abdullah Öcalan ve onunla aynı ceza infaz kurumunda kalan diğer başvurucuların aileleri ve avukatları ile görüşmelerinde elde olmayan sebeplerden aksaklıkların yaşanmasının ve sıkı güvenlik tedbirlerinin alınmasının makul bir durum olduğu ve açıkça dayanaktan yoksun (...)" değerlendirmesi yapması dikkat çekti. Ancak söz konusu "elde olmayan sebeplerin" ne olduğuna dair herhangi bir bilgi sunulmadı.
DIŞARIYA MEKTUP GÖNDEREMİYORLAR
Bakanlık, ayrıca görüşme taleplerinin reddedilmesinin “keyfi” bir durum olmadığını iddia ederek, bu durumu sistematik bir şekilde verilen ziyaretçi ve avukat görüş yasaklarıyla savundu. Bakanlık, tecridin son bulması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde başlatılan ve tüm cezaevlerine yayılan açlık grevi eylemi sonucu kardeşinin 12 Ocak, 5 Haziran ve 12 Ağustos 2019 tarihlerinde yaptığı görüşme ile 3 Mart 2020’de yapılan görüşmeyi anımsattı. Bakanlık, söz konusu görüşmeler ile 21 yılın ardından gerçekleşen iki telefon görüşmesiyle engellemelerin “keyfi” olmadığını savundu.
Bakanlık, Abdullah Öcalan’a 2021 yıllında 162, 2022’de 77 mektup verildiğini, diğer tutuklara da mektuplarının verildiğini belirtti. Mektuplara dair başka bir ayrıntı verilmezken, Öcalan ve diğer tutukluların dışarıya herhangi bir mektup gönderememelerine dair görüş de belirtilmedi.
ASIR HUKUK BÜROSU’NDAN YANIT
AYM, Bakanlığın görüş bildirmesinin ardından 3 Nisan'da Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından görüş istedi. 18 Nisan’a kadar 23 dosya hakkında görüş bildiren avukatlar, aile ve avukat görüşlerinin engellemesine dair Bakanlığın ileri sürdüğü argümanların gerçeği yansıtmadığını belirtti.
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi’nin Benali-Libya kararına işaret eden avukatlar, aile ve avukat görüşlerinin engellenmesiyle BM’nin işkence yasağının ihlal edildiğini ve durumun “incommunicado (mutlak iletişimsizlik)" olarak nitelendirildiğini hatırlattı. Abdullah Öcalan ve diğer müvekkillerinin 25 Mart 2021 tarihinden itibaren “incommunicado (mutlak iletişimsizlik)” koşullarında tutulduğunu belirten avukatlar, Bakanlığın tersine başvurularının "Anayasa’nın 17. maddesi (kötü muamele, işkence yasağı) kapsamında ele alınması gerektiğini" vurguladı.
'25 AYDIR HABER ALINMIYOR'
Abdullah Öcalan’dan son 25 aydır hiç haber alınmadığına dikkat çeken avukatlar, Bakanlığın “mektup” verildiğine dair iddiasının teyit edilmesi gerektiğini belirtti. Başvurularının Anayasa’nın 17. maddesi (kötü muamele, işkence yasağı) kapsamında ele alınması gerektiğini belirten avukatlar, Genel bir yaklaşımı aşan özel bir uygulama rejimi söz konusudur. Bu nedenlerle Anayasa’nın 17. maddesi ihlal edilmiştir” ifadelerini kullandı.
'CEZA SİSTEMİ HALİNE GELDİ'
Uluslararası ve ulusal mevzuata işaret eden avukatlar, bu kapsamda Abdullah Öcalan ve diğer müvekkillerinin haklarının gasp edildiğini belirtti. İmralı Adası’nın Türkiye’de tek ada cezaevi olduğu ve askeri yasak bölge kapsamında olduğu, olağanüstü bir rejimle yönetildiğini belirten avukatlar, bunun tecrit olduğunu, üzerine bir de avukat, aile, telefon ve mektup hakkının engellemesinin ayrı bir “ceza” sistemi halini aldığını ve bunun müvekkillerine dayatıldığını belirtti. Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) 5 Ağustos 2020’de hazırladığı ve İmralı’da uygulanan tecridi “kabul edilmez” olarak gördüğü raporuna dikkat çeken avukatlar, CPT’nin raporda aile görüşlerinin engellenmesinin “resmi gerekçesinin” aldatıcı bulduğunu anımsattı. (MA)