Bakırhan'dan 'süreç' çağrısı: 'Meseleyi getirip silaha bağlayan bu anlayıştan vazgeçmeye çağırıyoruz'

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan bir dönem Adana'da dayanışma yemeğine katıldı. Buradaki konuşmasında İmralı görüşmelerine değinen Bakırhan, "Kürtleri tehdit ederek parmak sallayarak sadece meseleyi getirip silaha bağlayan bu anlayıştan vazgeçmeye çağırıyoruz" dedi.

Bakırhan'dan 'süreç' çağrısı: 'Meseleyi getirip silaha bağlayan bu anlayıştan vazgeçmeye çağırıyoruz'

Artı Gerçek- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin Adana İl Örgütü’nün düzenlediği dayanışma yemeğine katıldı. Siyasi parti, sendika temsilcileri, DEM Parti Milletvekili Ömer Faruk Hülakü, DEM Parti Mersin ve Osmaniye İl Örgütü ve çok sayıda yurttaş programa katıldı.

Burada konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan bir dönem Adana'da demokrasi mücadelesinde yer aldığını anlatarak, "Adana direnişin, dayanışmanın ve ortak mücadelenin kentidir" dedi. Adana'da 2014 yılında IŞİD tarafından katledilen Azadiya Welat Gazetesi çalışanı Kadri Bağdu’yu da anan Bakırhan, "Kadir Bağdu bizim mücadelemizin, bize öğreteceği en önemli şahsiyetlerden biridir. Kadri Bağdu’yu katledenleri unutmadık. Sistem Kadri Bağdu şahsında binlerce faili meçhul cinayeti bize unutturmaya çalışıyor. Cezasızlıkla benzer birçok dava sonuçlandı ama bir gün mutlaka buradaki renkler yönetim olduğunda demokratik bir yargı olduğunda sadece yolsuzlukların hırsızlıkların talanın değil yaşamını bizden aldıkları yoldaşlarımızın da hesabını soracağımızın sözünü bir kez daha Kadri Bağdu şahsında bütün yaşamını yitirenlere ve ailelerine vermek istiyorum" diye konuştu.

'ORTADOĞU'DA UĞRUNA BEDEL ÖDEDİĞİMİZ BİR SİSTEM VAR'

Salonda yer alan 30 yıllık tutsaklığın ardından tahliye edilenlere işaret eden Bakırhan, "Bu mücadelenin yenilmeyeceğinin en güzel fotoğrafıdır" ifadelerini kullandı. Ortadoğu ve Suriye'de yaşanan gelişmelere dikkati çeken Bakırhan, "Ortadoğu'da başka bir şey de var. 100 yıldır yenilmeyen, kimliğine sahip çıkan otoriter tekçi rejimlere itiraz eden halklar var. O halklarda yüz yıl boyunca pes etmediler, direndiler. Bugün Ortadoğu'da bizim umudumuz olan bizim hayalimiz olan, bizim uğrunda mücadele ettiğimiz, yaşamımızı verdiğimiz, bedel ödediğimiz bir sistem var. Kuzey ve Doğu Suriye'den söz ediyorum. Rojava'dan bahsediyorum" dedi.

'TÜRKİYE’Yİ KÜRTLERLE DİYALOG KURMAYA ÇAĞIRIYORUZ'

Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'deki saldırılarını eleştiren Bakırhan, saldırıları "Kürt düşmanlığı" olarak nitelendirdi. Türkiye'nin yanlış yolda gittiğini ve bunu kabul etmediğini ifade eden Bakırhan, iktidara Kuzey ve Doğu Suriye ile iyi ilişkiler geliştirmesi çağrısında bulundu. Bakırhan ayrıca iktidarı "saldırganlık siyasetinden ve Kürt düşmanlığından" vazgeçmeye çağırarak, "Türkiye HTŞ ile görüşüyor, Suriye‘nin daha nasıl olacağını bilmediğimiz rejimi ile görüşüyor ama Dünya'nın saygı duyduğu, mücadelesinin önünde şapkasını çıkardığı tanımadığı gibi bir taraftan da SMO adlı çetelerle bir karmaşa çıkarmaya çalışıyor. Türkiye’yi bu yanlış siyasetten vazgeçmeye çağırıyoruz. Türkiye’yi Kürtlerle diyalog ve müzakere kurmaya çağırıyoruz. Türkiye’yi Ortadoğu'da 100 yıllık Kürt düşmanlığının Kürt karşıtlığından vazgeçmeye çağırıyoruz. Gerçekten Türkiye’de bir barış istiyorlarsa ve bu konuda samimilerse Türkiye’de barış Kuzey ve Doğu Suriye'de savaşla olmaz. Orada da bir barış olmalıdır" diye konuştu.

‘KÜRT MESELESİ SADECE İKTİDARIN ÇÖZECEĞİ BİR MESELE DEĞİL’

İmralı görüşmelerine değinen Bakırhan şunları ifade etti:

"Bu tartışma süreci artık bir süreç olacak pratik somut adımlara dökülmesi gerekiyor. Önce ne yapılması gerekiyor. İmralı Adası'nın kilidinin açılması gerekiyor. Önce Sayın Öcalan'ın avukatları ve ailesiyle görüşmesi gerekiyor. Sayın Öcalan'ın eğer bir müzakere ve diyalog süreci olacaksa koşullarının oluşturulması gerekiyor. Sayın Öcalan'ın koşulları oluşturulmadan müzakereyi nasıl yürütecek. Bir heyetin gitmesiyle bir müzakere yürütülmez. Sonra Kürt meselesi nedir, nasıl çözülecek konusunda başta iktidar olmak üzere ana muhalefet olmak üzere Türkiye'deki siyasi zeminin kendi önerilerini yol haritasını ortaya koyması gerekiyor. Kürt meselesi sadece iktidarın çözeceği bir mesele değil. Kürt meselesinin çözümünde muhalefet de aktif rol almalı. Toplumsal kesimler de rol almalı. Türkiye’nin bütününü ilgilendiren bir mesele bir görüşme bir trafikle sadece iktidarın bir ortağının bir söylemi ile bir yere varmaz. Kürt meselesi yüzyıllık meselesidir. Yapısal bir meseledir. Toplumsaldır, siyasaldır, kültüreldir. Birçok boyutu olan bir meseledir, Kürt meselesi toplumla çözülür.

Kürt meselesi Adana'da oturan buradaki bu mozaik ve renklerin onayını alan, bu renklerini taleplerini ve önerilerini dikkate alarak çözülür. Şimdi bu konuda hükümeti adım atmaya çağırıyoruz, samimi olmaya çağırıyoruz. Eğer bu tartışma süreci bir süreç olacaksa zehirli dilden vazgeçmeye çağırıyoruz. Kürtleri tehdit ederek parmak sallayarak sadece meseleyi getirip silaha bağlayan bu anlayıştan vazgeçmeye çağırıyoruz. Kürt meselesi çözülürse silah meselesi de çözülür. Kürt meselesinin çözümünde iyi niyet adımları atılırsa silah meselesi de çözülür. Dolayısıyla artık toplum yoruldu yalan duymaktan bıktı somut ve pratik adım atılmasını bekliyor. Umarım başta iktidar olmak üzere bu meseleye ilişkin yürütülen tartışmalar artık bir yere varır. Bu bir çözüm süreci midir değil midir hep birlikte buna karar veririz.

'ANA MUHALEFETE GÖREV DÜŞÜYOR'

Hep beraber takip ediyoruz, bir taraftan bir tartışma var diğer taraftan tutuklamalar kayyım atamaları baskı politikaları devam ediyor. Gün yok ki onlarca siyasetçi arkadaşımız ceza almasın gün yok ki kayyım atanmasın. Artık kayyım sadece Kürt illerine de atanmıyor sadece DEM Parti belediyelerine de atanmıyor. Yavaş yavaş artık CHP belediyelerine de kayyım atanıyor. Eğer bunun önünü dayanışma ve mücadele ile kesemezsek bu kayyım sadece yerel yönetimlere değil Türkiye’de birçok yaşam alanına örgütlü alana atanacak gibi duruyor. Kayyımdan rahatsız olanların bir arada olması birlikte olması dayanışma içinde olması bu kayyımcı anlayışa, halkların iradesini inkar eden anlayışa itiraz etmesi gerekiyor. Akdeniz'de olduğu gibi Batman'da olduğu gibi Esenyurt'ta olduğu gibi ve dün Beşiktaş’ta olduğu gibi. Aksine bu iktidar DEM’in belediyesi kötü kayyım atıyorum, CHP’nin belediyesi şunları yaptı, diye sizin iradenizi yok sayacak. Ana muhalefet partisine buradan büyük görev düşüyor.

Batman kayyımı ne ise Esenyurt kayyımı odur. Beşiktaştaki belediye başkanı nasıl tutsak edildiyse oraya ilişkin halkın iradesini yok sayan tutum ne ise Mardin’deki sistemin ortaya koyduğu tutum aynıdır. Biz Beşiktaş ile Esenyurttu ayrı değerlendirirsek Batman ile Mardini ayrı bir yere koyarsak muhalefet yapma olanağını ortadan kaldırmış oluruz. Ana muhalefet partisi bütünlüklü davranmaya atanan bütün kayyımlara karşı aynı tepkiyi aynı itirazı ortaya koymaya çağırıyoruz. Çünkü bizim için Beşiktaş da aynıdır Batman da aynıdır Esenyurtta aynıdır Mardin de aynıdır. Halfeti ne ise CHP’ye atanan kayyımlar aynıdır. Halkın iradesine atanmıştır, halkın oy hakkını ortadan kaldırmıştır siyasi bir darbedir. Bir kumpastır ve halkın oy hakkını yok saymaktır. Bizim için fark etmez başka bir partinin belediyesi de olabilir. Türkiye’deki muhalefetin de aynı nazarla bu kayyımcı anlayışa bakmasını ve ortak mücadele etmesi çağrısını yapıyoruz.

'SOMUT ADIMA DAVET EDİYORUZ'

Nereye gidersek şunu duyuyoruz. Yahu size el uzatıyorlar öte yandan kayyım atıyorlar size el uzatıyorlar öte yandan tutuklama yapıyorlar, cezaevlerinde hasta tutsakları ölüme terk ediyorlar, öte yandan ekonomik bir adaletsizliği ve eşitsizliği hiç bir dönem olmadığı kadar yaygın bir şekilde toplumun en ücra köşelerine yayıyorlar. Biz de halkımıza şunu söylüyoruz evet sistemin karakteri aynı henüz değişen bir şey yok ama biz karakterin bu pratiğin halkın iradesini gasp eden bu anlayışın değişmesini istiyoruz. Kayyımcı anlayış değişmezse bir süreç olduğu söylenebilir mi? Cezaevlerinde hasta tutsakları ölüme terk eden bu anlayış devam ederken biz Adana’daki yoksul Türk’ü Kürt’ü, Arap’ı bir tartışma süreci olduğuna nasıl ikna edeceğiz. Dolayısıyla iktidarı samimiyete zehirli dilden vazgeçmeye, gerçekten Türkiye’nin yüzyıllık büyük meselesini çözmek istiyorsa bir plana programa somut söylem ve adıma davet ediyorum. Aksi halde Adanalıya Mardinliye Halfetiliye vereceğimiz bir cevap yok.

'KİMLİKSİZLİĞE VE İRADESİZLİĞE HAYIR'

Biz durduğumuz yerde duruyoruz durmaya devam edeceğiz. Kimliksizliğe hayır, iradesizliğe hayır, kayyıma hayır, bu yoksulluk ve yolsuzluk düzenine hayır demeye devam edeceğiz. Dün ne yaptıysak bugün de aynısını yapacağız. Bizim muhalefet yapma biçimimizde hiç bir değişiklik olmadı olmayacak. Kürt meselesi çözülse de biz muhalefet partisi olarak muhalefete devam edeceğiz. Ama bu tartışmaların ne olduğunu hükümetin atacağı adımlarla hep birlikte değerlendirip karar vereceğiz. Biz sizin adınıza karar alan ve uygulayan bir siyasi parti değiliz. Biz bu tartışmalar başlar başlamaz önce halkımızla örgütümüzle buluştuk, demokratik kamuoyu ile buluştuk. Bileşen partiler ve ittifak partilerimizle buluştuk. Hatta bileşen ve ittifak olmayan partileri de ziyaret ederek, şöyle bir durum var bu konuda sizi bilgilendiriyoruz bunun ne olduğunu biz de anlamaya çalışıyoruz ama bunun barışa evrilmesi için de elimizi taşın altına koyalım dedik. Bu konuda muhalefet partileri çok olumlu bir pratik ortaya koydular. Onlara buradan teşekkür ediyoruz. Başta CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel ve yönetimi de bu süreç başlarken eğer annelerin gözyaşı akmayacaksa yüzyıllık bu mesele çözülekse biz de elimizi taşın altına koymaya hazırız dedi. Bunu çok kıymetli buluyoruz. Önümüzdeki dönemde de umarım başta muhalefet partisi olmak üzere iktidar samimi bir süreç başlatırsa herkesin bu meselesinin çözümünde rol almaya davet ediyorum.

KAYYIMCI ANLAYIŞ DEĞİŞMELİ

Bu kayyımcı anlayış kendisini değiştirmelidir. Türkiye değişti bu kayyımcı anlayış artık Türkiye toplumun istediği bir anlayış değil. Ya kendisini değiştirir ya da yerel seçimlerde olduğu için Türkler Kürler emekçiler bu iktidarı değiştirmek durumunda kalır. Kendileri karar verecek ya demokrasi ya Kürt meselesinin çözümü ya ekonomi de adalet ya yeni demokratik bir Türkiye ve zemin ya da AKP’siz bir Türkiye önümüzde duruyor. Eğer bunlar yapılmazsa el birliği ile mücadele ederek Türkiye’yi yönetecek bu meseleyi çözecek bir yönetimi Türkiye halkları birlikte getirecektir.

ABDULLAH ÖCALAN’IN SÖZLERİ

Sayın Öcalan çok önemli şeyler söyledi. Aynen şunu söyledi. Şiddet ve çatışmadan arındırılmış hukuki ve siyasi zemin oluşturulursa bu meselenin çözümünde ben varım dedi. Arkadaşlar Kürt meselesi Türkiye’nin ekonomisini enerjisini yutan bir meselesidir. Emeklilerin bu kadar düşük ücret almasının asgari ücretlinin geçinmemesinin sebebi de bu çatışmalardır. Bu kürdü yok sayan politikalardır. Türkiye’nin 3-4 Trilyon dolarını emen bitiren Türkiye’yi yoksullaştıran en önemli mesele Kürt meselesidir. Bu mesele demokratik yollarla çözülürse emekliler de hakkettiği ücreti alacak asgari ücretliler de hak ettiği ücreti alacak barınamayan öğrenciler de barınacak ekonomik adaletsizlik ortadan kalkacaktır. Bu mesele devam ettiği müddetçe biz yoksullaşacağız. AKP’ye yakın sermaye sınıfı zenginleşecek. Bu mesele devam ettiği sürece AKP ‘terör’ sopasıyla Beşiktaş belediyesini de Esenyurt belediyesini de batman belediyesini de dövmeye devam edecektir. Dolayısıyla bu meselenin çözümü en çok muhalefeti ilgilendiriyor. En çok ezilenleri ilgilendiriyor en çok bu salonda oturan bu bileşeni ilgilendiriyor en çok Alevileri ilgilendiriyor.

'KÜRT MESELESİ ÇÖZÜLÜRSE YOKSULLUK DÜZENİNİ DURDURULABİLİR'

Bu meseleyi çözebilirsek demokratik zemini açmış oluruz bu yoksulluk düzenini durdurabiliriz haksız ve hukuksuzluğu ortadan kaldırabiliriz. Aksine AKP’nin zor ve zulüm politikalarına uzun yıllar maruz kalmak durumunda kalırız. Bu salona büyük görevler düşüyor. Bu salon barış diyorsa barış olur çözüm diyorsa çözüm olur. Bu süreç demokratik bir zemine evirilsin diyorsa o olur. Adana Kars, Siirt barışa sahip çıkarsa barış olur. Barışı iktidarın inisiyatifine bırakacak durumda değiliz, barış iktidarlarla gelmez. Barışı toplum dayatır ister iktidar yapmak durumunda kalır. Hiçbir iktidar eğer toplumdan demokratik bir talep gelmiyorsa barışa çözüme demokrasiye gelmez. Toplum sessizse itiraz etmiyorsa iktidar baskısını ekonomik zulmünü devam ettirir. Onun için bu salona Türkiye halklarına büyük görevler düşüyor. Dayanışma bizi yok sayan bu sisteme var olduğumuz kanıtlayacak yegane mücadele aracıdır.” (MA)

Tuncer Bakırhan süreç Adana