Büyüklere Saray masalları: Fransa kadar özgürlükçüyüz
HDP’nin Grup Başkanvekili Baluken'e sadece konuşmaları nedeniyle 16 yıl hapis cezası verilebildiğinin bir karşı örneği Fransa ve İngiltere’de aranıyor ama elbette ki bulunamıyor.
Koray DÜZGÖREN
Cumhurbaşkanı, sadece Afrika’ya değil Batılı ülkelere de gidebildiğini göstermek amacıyla bu kez de Fransa’yı ziyaret ediyor. Ziyaret haberiyle birlikte Fransa’dan alınacak roketler, hava savunma sistemleri vb. silahların listesi medyada boy gösterince gezinin nedenini anladık.
Demek ki bu ziyaret de bir rüşvet ziyaretidir.
Türkiye açısından bir sorun yok.
Cumhurbaşkanı nasılsa devletin hazinesini kendi özel kasası gibi kullanıyor. Kendi kişisel itibarını yükseltebilmek için Afrika ülkelerinden çok Batılı ülkeleri ziyaret etmesinin gerekli olduğunu söyleyecek kadar da danışmanı var. Tabii şu sıralarda kendisiyle can-ı gönülden görüşmek isteyen Avrupalı ülke yöneticisi bulmak kolay değil. Belki otoriterlik anlamında kendisine çok yakın Macaristan ve Polonya Cumhurbaşkanları olabilir ama bunlar da yeterli değil. Zaten Polonya’yı ziyaret etti, sanıyorum Macaristan’a da gidecektir.
Bu nedenle Erdoğan’ın Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron’u ziyareti oldukça önemli. Haberle birlikte silah alım listelerinin medyaya dökülmesiyle de ziyaretin asıl nedeni ortaya çıkmış oldu.
Erdoğan’ın yerlerde sürünen itibarına karşılık Fransız silahları.
Böyle bir ziyaret teklifine Fransa’nın neo-liberallerinin parlattığı Macron değil, özgürlük sevdalısı herhangi bir devlet başkanı bile karşı çıkamazdı.
Macron da silah sipariş listelerini görünce Erdoğan’a hayır diyememiş besbelli.
Buraya kadar işler gayet güzel yürüdü.
Ama, bu ziyareti Fransız kamuoyuna kabul ettirmek çok kolay olmayacaktı. Çünkü Erdoğan’ın özgürlükleri alabildiğine kısıtlayan, gazeteci ve yazarları zindanlara atan ve ülkeyi kararnamelerle istediği gibi yöneten bir despot olduğunu bütün Fransızlar gayet iyi biliyorlar. Üstelik de son çıkardığı iç savaşı kışkırtan kendisine taraftar silahlı milislere dokunulmazlık sağlayan 696 numaralı kararnameyi de duymayan dünyada kalmadı.
Bu nedenle dönüp Macron’a, "Böyle bir lideri niçin davet ettiniz" diye soran olursa onun da bir yanıtı olmalıydı.
MACRON’UN KIVRAK KARŞI HAMLESİ
Macron belki toy bir politikacı ama besbelli hem danışmanları hem de kendisi sanıldığından daha uyanık.
Ziyaret öncesinde kıvrak bir politik manevra yaptı. Türkiye’deki antidemokratik uygulamalar ve basın özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar üzerine dokunaklı bir mesaj verdi. Zindanlardaki gazetecilerden söz etti. Bu konuyu Erdoğan’la yapacağı görüşmede dile getireceğini anlattı.
Normal olarak elini bile sıkmak istemeyeceği bir otokratı, "birkaç milyar Euro’luk sipariş uğruna kabul ediyorum" diyemeyeceği için bu masala başvurdu.
Türkiye, Fransa ve hatta dünya kamuoyunun önünde bir tiyatro oynanıyor ya Fransa’daki Saray’ın anlattığı masala, Ankara Beştepe’deki Saray da başka bir masalla karşılık vermekte gecikmedi.
Saray’ın sözcüsü ve Cumhurbaşkanı’nın danışmanı İbrahim Kalın Macron’un sözlerinden alınmışlar gibi yaparak bir karşı masal anlattı.
Türkiye’de basın özgürlüğüne ilişkin uygulamalar konusunda Macron’un yanlış bilgilendirildiğini açıkladı.
Kalın’a göre, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu terör tehditleri dikkate alınırsa, Avrupalı dostlarımızın bunun ciddiyetini kavrayamadıkları gözlemleniyormuş. Türkiye, 3 terör örgütüne karşı mücadele etmekteymiş. Malum, "IŞİD, FETÖ, PKK". Paris ve Nice saldırılarından sonra Fransa’nın ne tür uygulamalar yaptığını hepimiz biliyormuşuz.
FRANSA’NIN OHAL’İ BİZİMKİNİN HALİ
Kalın, Paris’te 13 Kasım 2015 tarihinde 130 kişinin öldüğü terör saldırıları sonrası yürürlüğe giren OHAL’den söz ediyor. Yani onlar da OHAL ilan etmişti diyor. OHAL’in iki yıl uygulandıktan sonra Kasım 2017’de Macron tarafından kaldırıldığından bahis yok.
Tabii ayrıca OHAL süresince herhangi bir kanun kuvvetinde kararname çıkarılmadığı, hiçbir kurum, örgüt, vakıf, gazete ya da televizyonun kapatılmadığı, hiçbir gazetecinin tutuklanmadığı, hiçbir yargıcın, savcının, kamu çalışanının görevine son verilip tutuklanmadığı vb. gerçekler de danışmanın ilgi alanına girmiyor.
Bunun yerine klasik bir masal dinliyoruz.
Terörü övenlerin her yerde nasıl suçlandıkları anlatılıyor o masalda afaki genellemeler üzerinden.
O genellemelerin bile Türkiye’deki örneklerle arasında dağlar kadar farklılıklar olduğuna tabii ki değinilmiyor.
Mesela, HDP’nin Grup Başkanvekili İdris Baluken’e sadece konuşmaları ve açıklamalarına dayanarak 16 yıl hapis cezası verilebildiğinin bir karşı örneği Fransa ve İngiltere’de aranıyor ama elbette ki bulunamıyor.
Düşünce ve ifade özgürlüğünün mutlak olduğunu, hele de milletin temsilcisi bir milletvekilinin bu konuda tamamen özgür olduğu gerçeği Saray’ın masalında yer almıyor.
Saray’ın masalında bir bölüm var ki herkesi katıla katıla güldürecek kadar komik ya da aslında trajikomik.
Ne diyor Saray’ın masalcısı Paris’teki Saray’ın masalcısına:
OHAL kararnamelerini sonunda Meclis’in denetimine getireceğiz.
Masalın bu bölümü bayağı rahatlatıcı. Sizin de bir Ohh! çektiğinizi duyar gibiyim.
Peki ne zaman diye sorarsanız OHAL uygulamaları bitince KHK’ler Meclis’in yüce denetimine sunulacakmış.
Aman ne mutlu olduk bir bilseniz.
Neyse canım, demokrasi yok edildi diyorduk, demek ki doğru değilmiş.
Masalın bu müthiş bölümü, Paris’teki Saray’ın sakinini de oldukça rahatlatmış olmalı.
Belki de Macron, "O kadar da kötü bir alışveriş sayılmaz yaptığımız. Netice olarak KHK’leri Meclis denetimine getireceklermiş" demiş olabilir mi?
Masal bu ya…