MHP'nin şerh raporu: FETÖ'cü vekilleri açıklayın
MHP, Darbe Komisyonu'nun raporuna karşı hazırladığı şerh yazısında AKP’ye “FETÖ’cü vekilleri, belediye başkanlarını ve BYLOCK’çu siyasetçileri sorduç
Sibel HÜRTAŞ / ANKARA
AKP’nin Anayasa referandumunda ittifak yaptığı MHP, 15 Temmuz Darbe Komisyonu’nun raporuna karşılık hazırladığı şerh yazısında, "FETÖ'cü siyasetçileri" istedi.
MHP MYK üyesi ve Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan, partisinin muhalefet şerhini 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu Başkanlığı’na sundu.
Darbe Komisyonuna "çalışmadı" eleştirisi yapılan şerh yazısında, sık sık "FETÖ’nün siyasi ayağını ortaya çıkarın" çağrısı yapıldı. Darbe Komisyonu raporunda, "FETÖ’nün 2009’da AKP’ye bayrak açtığı" tespiti anımsatılarak, "AKP iktidarı 2010 referandumunda FETÖ ile seçim ittifakı yaptı. AKP, 2011 yılında FETÖ kontenjanından hangi isimleri milletvekili seçtirdi" sorusu yönlendirildi. BYLOCK’çu siyasetçilerin listesi istenildi; Bülent Arınç ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in arasındaki "Ankara’yı parsel parsel sattı" sözleri anımsatılan Şerh yazısında, "Belediyelerdeki FETÖ’cüleri bulun" denildi. Raporda, cemaatin eski Kıbrıs İmamı Hasan Polat’ın Komisyon’a Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın referansıyla geldiğini, Polat’ın Başbakanın oğlunun kendisinin yanında kaldığını anlattığı belirtildi ve "Polat Komisyon’a birilerini aklamak için geldi" denildi. Darbe Raporunun bazı isim ve kurumları aklama çabası içinde olduğu belirtildi. Şerh yazısının en önemli noktası ise MHP’nin siyasi ittifakını devam ettirdiği AKP’ye, "17-25 Aralık Operasyonlarının yapılmasına gerekçe oluşturan yolsuzluk iddialarının hala ciddiyetini koruduğu unutulmamalıdır" uyarısını yapması oldu.
MHP’nin muhalefet şerhindeki itirazları özetle şöyle:
KOMİSYONA ELEŞTİRİ: Komisyon nihai hedefine ulaşacak şekilde çalıştırılmadı. Örgütün siyasi ayağının ve 15 Temmuz gecesi darbeciler adına bildiri okutan Yurtta Sulh Konseyi’nin tam olarak ortaya çıkartılmadı. Örgütün mali ayağı ile ilgili somut adımlar atılmamış bu kadar güçlü bir mali ayağın oluşmasında katkısı olanların araştırılması tam anlamıyla yapılmadı. Gerekli isimleri dinlemedi, haftada 3 gün çalışması gerekirken bazı haftalar 1 gün bile çalışmadı.
BAŞBAKANLIK AKLIMIZLA ALAY ETTİ
BAŞBAKANLIK ALAY ETTİ: Komisyonun çalışmalarının ilk gününde, çalışmalara Başbakanlığın sunacağı kapsamlı bir brifing ile başlanılmasının faydalı olacağı, söz konusu brifingden edinilecek olan somut verilerin ışığında devletin kılcallarına kadar işlediği bilinen bu örgütün ve darbe girişiminin araştırılması gerektiği tarafımızca ifade edilmiştir. Ancak Başbakanlık günler sonrasında aklımızla alay eden bir brifing vermiştir. Dolayısıyla komisyonun yapacağı çalışmalar sağlam temellere ve verilere oturtulamamıştır.
GECE KARANLIK KALDI: MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genel Kurmay Başkanı Hulisi Akar’ın bütün ısrarlarımıza rağmen komisyona çağırılmaması sebebiyle darbe girişiminin yaşandığı gün veya öncesinde devletin herhangi bir birimine veya üst düzey yöneticisine bir ihbarın gelip gelmediğine bile netlik kazandırılamamıştır. O gece karanlıkta kalmıştır.
BYLOCK LİSTELERİNİ AÇIKLAYIN
BYLOCK LİSTELERİ: BYLOCK kullanan üst düzey bürokratların ve siyasilerin listesinin MİT tarafından komisyona iletilmesini talebimiz adli soruşturma sürdüğü gerekçesiyle yerine getirilmedi. Hâlbuki süren bir adli soruşturma idari bir soruşturmaya engel teşkil edemez. BYLOCKCU siyasilerin listelerinin Komisyona bildirilmemesine yönelik "kişisel verilere girilmemesi" gerekçesi de temeli olan bir gerekçe değildir. BYLOCK, "FETÖ terör örgütüyle" iltisakı gösteren somut bir veridir. Dolayısıyla bu kişilerin açıklanmasının kişisel verilerin kullanılması bakımından hukuki bir sıkıntı yaşatmayacağı açıktır. MİT her kuruma kendi mensuplarının BYLOCK listesini göndermiştir. Bu çerçevede MİT siyasilerin ve üst düzey bürokratların da listesini pekâlâ ayrıştırarak komisyonumuza gönderebilir ve komisyonun hedefine ulaşmasını kolaylaştırabilirdi. Alt kademedeki BYLOCK kullanıcılarının tutuklandığı bir dönemde üst kademedeki bürokratların ve siyasetçilerin kimliklerinin ve listelerinin açıklanmaması, bunlar hakkında herhangi bir adli ya da idari soruşturma yapılmaması anlaşılır bir durum olmadığı gibi vicdanları da rahatsız eden bir uygulamadır.
AKP’Lİ ÜYELERE TEPKİ: Mehmet Partigöç, Mehmet Dişli ve Akın Öztürk gibi darbe girişiminin en önemli aktörlerinin dinlenilmesi yine adli soruşturma gerekçe gösterilerek, komisyon başkanlığı ve AKP’li komisyon üyelerinin oylarıyla engellenmiştir. Bu durum, Darbe başarılı olsaydı siyasi ayağın kimlerden teşekkül ettirileceğinin ortaya çıkarılmasını engellemiştir. Darbe bildirisinin altında ismi bulunan Yurtta Sulh Konseyi’nin kimlerden oluştuğunun öğrenilmesi engellemiştir. Darbe girişiminin ardında bulunan dış desteklerin kimlerden ve hangi uluslararası kuruluşlardan oluştuğunu öğrenmemizi engellemiştir. Bu tutum FETÖ üyelerinin yurt dışında kimlerle bağlantıda olduğuna ilişkin bilgilere ulaşmamızı engellemiştir Rapordaki dipnotlara bakıldığında en çok alıntının Ankara Çatı İddianamesinden olduğu görülecektir. Bu durum Komisyonun bu iddianamede ismi geçen darbecileri dinlemesinin ne kadar önemli olduğunun göstergesidir.
ÜNİVERSİTELER ARAŞTIRILMADI: Özerk bütçeye sahip üniversiteler üzerinden "FETÖ’ye" kaynak aktarıldığı, "FETÖ" mensuplarına ciddi kadrolar kullandırıldığı, akademik ünvanlar verildiği, yurtdışı kadroların "FETÖ" mensuplarına tahsis edildiğine dair kamuoyunda ciddi ve gerçekçi iddialar bulunmaktadır. Ancak komisyonumuz tarafından bu konunun üzerine de gidilmemiştir.
BÜYÜKANIT DA DİNLENMELİYDİ: Özellikle askeri yapılanma konusunda son dönemlerin üç önemli ismi; Eski Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Necdet Özel çağırılmalarına rağmen komisyona gelip bilgi vermemişlerdir. Diğer yandan mevcut Genel Kurmay Başkanı Hulisi Akar’ın komisyona çağırılmasını yazılı ve sözlü olarak ısrarla talep etmemize rağmen komisyona gelmesi sağlanamamıştır.
ALBAYRAK’I REFERANS GÖSTERDİ; AKLAMAYA GELDİ
AKLAMAK ÜZERE GELDİLER: AKP’li üyelerin önerileriyle dinlediğimiz ilginç isimler de oldu. Komisyona geliş maksatlarını açık eden, birileri tarafından kendilerini veya birilerini aklamak üzere komisyona gönderildiğini müşahede ettiğimiz isimlerin olduğunu üzülerek gördüğümüzü de ifade etmemiz gerekmektedir. Bu isimlerden birisi de cemaatin eski Kıbrıs İmamı Dr. Hasan POLAT’dır. Polat komisyon üyelerine, sanıyoruz ki yanlışlıkla, referans olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın isminin yazdığı özgeçmişini dağıttırmıştır. Tabii özgeçmiş hemen toplattırılmıştır. Kendisine sorulması üzerine de referans olarak yazdığı kişiyle iki senedir dargın olduğunu söylediğini de eklemek de fayda vardır. Bu kişi Komisyondaki konuşmasında, ‘Fettullah Gülen’in çağın müçtehidi olduğunu’ ifade etmişlerdir. Tepki göstermemiz üzerine de ‘bu çağdaki dini literatüre hâkim olduğunu’ söylemişlerdir. Kendisinin Kıbrıs İmamı olduğu dönemde Sayın Başbakanın oğlunun kendileriyle beraber olduğunu ifade etmişlerdir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sn. Berat Albayrak cemaatin okullarında okuduğunu, ancak hiçbir zaman cemaatçi olmadığını da söylemişlerdir!
KHK İHRAÇLARI: Çok sayıda kamu görevlisi açığa alınmış veya ihraç edilmiştir. Hakkında adli veya idari tahkikatları devam edenler vardır. Bu işlemlerin de hukuk çerçevesinde makul ve mantıklı bir sürede sonuca bağlanması, mağduriyetlerin artmasını engelleyecektir. Ayrıca haklarındaki adli tahkikatları sonuçlanan ve her hangi bir ceza almayan insanların hala pasaport alamaması, SGK kayıtlarının açılmaması gibi durumlar da vardır. Adli tahkikat bittikten sonra temel haklar ile ilgili sınırlandırmaların hala devam etmesi mantıksızdır.
RAPOR KİMİ AKLIYOR: TBMM Araştırma Komisyonu raporunda yer alan birçok hususun sorunun çözümü noktasında eksiktir. Diğer yandan, bazı hususlara raporda yer verilmemesi, raporun yazım sürecinde siyasi saplantılara mahkûm kalındığı, bazı isim ve kurumları aklama çabası içinde olduğu da tespit edilmiştir.
MİLLETVEKİLİ KONTENJANI VAR MI?: Raporda, "Fethullahçı Terör Örgütü" kontenjanından bazı isimlerin milletvekili olarak siyasi mecrayı dizayn etme çalışması yaptığından bahsedilmiş ama isimleri verilmemiştir. 2011 Milletvekilliği Genel Seçimlerinde FETÖ iktidar partisinden milletvekilliği kontenjanı kullanmış mıdır? Böyle bir kontenjan varsa iktidarı elinde bulunduran AKP kadrolarında bu kontenjandan kaç isim milletvekili seçilmiştir? İlhan İşbilen kimin veya kimlerin talebi üzerine AKP’den milletvekili yapılmıştır? FETÖ kontenjanından Belediye Başkanı seçilen isimler de var mıdır? Yerel yönetimlerde FETÖ kontenjanı uygulamasıyla seçtirilen isimler hakkında şimdiye kadar ne gibi işlemler yapılmıştır? Dolayısıyla FETÖ’nün siyasi ayağının tespit edilmesi ve gerekenin yapılması elzemdir.
DARBENİN SİYASİ AYAĞI: Raporda FETÖ’ nün etkin olduğu, ele geçirdiği veya geçirmeye çalıştığı her türlü kurum- kuruluş ve meslek grubuyla ile ilgili yorum veya tespitte bulunulduğu görülmektedir. Ancak FETÖ’ nün siyasi ayağından hiç bahsedilmemiştir. FETÖ’yü besleyen, ona alan açan, onun tetikçiliğini yapan, siyasi partileri dizayn etme çabası içindeki FETÖ’nün figüranlığını yapan, kanal kanal dolaşıp FETÖ’yü zamanında aklamaya çalışan siyasilerden hiç bahsedilmemesi ve bunların "bulunup yargı önüne çıkartılması gerektiği" önerisinin raporda yer almaması kabul edilemez. ByLock ve Eagle kullanan kişilerin makam ve mevki gözetilmeden yargılanmasının ve soruşturulmasının önemine raporda değinilmemiştir. 10 binlerce kullanıcısı olan bu gibi programları hiçbir siyasetçinin kullanmamış olması ve hiçbir bürokratın bu programlar aracılığı ile haberleşmemiş olması gülünç ve hakkaniyetten uzak bir tespit olacaktır. MİT raporundan da anlaşılacağı üzere FETÖ ‘nün 7 katmanlı bir yapıdan oluştuğu görülmektedir. Ancak bu 7 katman içinde siyasilerden hiç bahsedilmemesi manidardır. 2002 öncesi FETÖ’nün birlikte hareket ettiği siyasiler açık açık isim verilerek yazılmışken 2002 sonrası beraber hareket ettiği siyasi ayağa ilişkin hiçbir ismin yer almaması ilginçtir.
2010 REFERANDUMU: Raporun 65. Sayfasında FETÖ’ nün 2009 yılında AKP iktidarına bayrak açtığından bahsedilmektedir. Bu tespit temelsizdir. Çünkü aynı FETÖ ile 2010 referandumunda AKP iktidarının gerçekleştirmiş olduğu seçim ittifakı nasıl açıklanacaktır. Yine raporda yer alan 2011 yılında FETÖ kontenjanından bazı isimlerin milletvekili seçildiği tespiti nasıl açıklanacaktır?
BANK ASYA’NIN AÇILIŞINI KİM YAPTI
BANK ASYA SORULARI: Raporda, Bank Asya adlı bankanın direk FETÖ’ye bağlı bir kuruluş olarak görev yaptığına atıfta bulunulmuştur. 24 Ekim 1996 tarihinde Bank Asya’nın açılışına kimler katılmıştır? Açıldığı tarihte Bank Asya’da hesap açma yarışına kimler katılmıştır? Bank Asya’da yıllarca üst düzey yöneticilik yapmış, bu bankada çalışmış kaç kişi başka bankalarda halen üst düzey yönetici olarak görev yapmaya devam etmektedir? Ayrıca Bank Asya’nın marka değerini arttırmasında bir hayli katkısı olan 1. Lig sponsorluğunun nasıl gerçekleşti?
DİNLER ARASI DİYALOG: Raporda, sık sık üzerinde durulan hususlardan birisi de Papalık projesi olan ve FETÖ’ nün figüranlığını yaptığı "Dinler Arası Diyalog" hususudur. Dinler bahçesi açılışlarına kimler katıldı, Diyanet’in neden destek verdi, o dönemde hangi siyasiler tarafından övüldü?
POLİS AKADEMİLERİ: Polis Akademisi ve Polis Kolejinde FETÖ mensuplarının yönlendirdiği öğrencileri dışında bu kurum ve kuruluşlara idareci olarak atanan kişilerin atamasını yapan makamlar bu kişilerin FETÖ ile irtibat halinde olduğunu bilmiyor muydu? Bu atamalar yapılırken yapılan güvenlik soruşturmalarında hangi kriterlere riayet edilmiştir? Görevini kötüye kullanan üst düzey bürokratlar ve siyasiler kimlerdir? FETÖ’nün bu kurumlarda etki alanlarını genişletip operasyonel kabiliyet kazanmasında ihmali olan Bakan, Müsteşar veya üst düzey sorumlular kimlerdir? Aynı sorular ve değinilmeyen cevaplar Harp Akademileri, Askeri Lise ve Harp Okulu için de geçerlidir.
ABDULLAH GÜL FETÖ İÇİN MEKTUP YAZDI
ABDULLAH GÜL: Raporda, Eski Cumhurbaşkanı Sn. Süleyman Demirel’in FETÖ lehine yazdığı referans mektuplarına atıfta bulunulurken yine eski Cumhurbaşkanlarından Abdullah Gül’ün FETÖ için yazdığı tavsiye mektuplarından, büyükelçiliklere yayınladığı genelgelerden, FETÖ mensuplarından Dışişleri Bakanlığına alınan meslek memurlarından hiç bahsedilmemesi manidardır. Bu durum raporun tarafsızlığına gölge düşürmekte, FETÖ ile mücadeledeki samimiyetini sorgulatmakta, bazı çevrelerin FETÖ ile mücadele kararlılığını sorgulatmaktadır. AKP iktidarları döneminde kendisine tarihinde hiç olmadığı kadar alan bulabilen ve en sonunda Türk milletine kasteden FETÖ’ nün bugünlere kendiliğinden gelmediği ortadadır. Bugün FETÖ tutuklusu olarak yargılanmalarına devam eden birçok üst düzey bürokratın atanmasında imzası bulunanların sütten çıkmış ak kaşık rolüne büründürülmeye çalışılması samimi ve gerçekçi bir tutum değildir. Yapılan yanlışlıkların bir daha tekrarlanmaması için alınması gereken önlemler tespit edilirken bu denli "çekingen" bir tavır sergilemek Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesiyle örtüşmeyen bir tutumdur.
ORTAKLIK BOZULUNCA … : Raporda, MHP’nin FETÖ’ye karşı cephede tek başına bırakıldığına hiç yer verilmemesi de manidardır. Yine kaset operasyonlarıyla siyaseti dizayn etmeye çalışan bu örgütün CHP’ye yaptığı operasyonlar da ortadadır.Bunca olaydan ve ihanetten ders çıkarılmaması vicdanları rahatsız eden ve Yenikapı ruhuna uymayan hususlardır. Dolayısıyla, "FETÖ ‘nün nasıl bir terör örgütü olduğu AKP iktidarı ile ortaklık bozulunca mı ortaya çıktı?" sorusunu soranların aklındaki soru işaretlerinin kalkması da engellenmiş olmaktadır.
KAMU KAYNAKLARI: Raporda, FETÖ’nün kamu kaynaklarından gelir elde etme yöntemleriyle ilgili tespitlere de yer verilmiştir. Ne yazık ki AKP iktidarının bu tespitleri 15 Temmuz’dan sonra yapması büyük bir eksikliktir. Üniversitelerden mali kaynak aktarımı yapmasının detaylarına inilmemesi rapor açısından eksikliktir.
MELİH GÖKÇEK VE BÜLENT ARINÇ NEYİ TARTIŞTI?
MELİH GÖKÇEK: Belediyeler FETÖ’ye mali kaynağın aktarıldığı en önemli kurumların arasında yer almaktadır. Öyle ki hala hafızalarımızdan çıkmayan, damadı FETÖ tutuklusu Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasında yaşanan tartışmada Bülent Arınç’ın Gökçek’e yönelik "Ankara’yı parsel parsel sattı. Yurt yerleri verdi" sözleri iddialı ve belediyelerin FETÖ’nün gelişmesi sürecinde ne denli etkin rol alabileceğini göstermektedir. Bu sadece Ankara için geçerli olan bir durum da değildir. Büyükşehirler başta olmak üzere belediyelerin içinde örgütlenmiş, kritik noktalara yerleştirilmiş FETÖ mensuplarının FETÖ lehine maddi ve manevi birçok işe imza attığı kamuoyunun malumudur. Dolayısıyla FETÖ’nün mali kaynaklarını incelerken belediyeleri üstünkörü geçiştirmek, görmezden gelmek büyük bir hata olacaktır. Belediyelerin hizmet alımlarının, ihalelerinin gözden geçirilmesi ve milletin kaynaklarını millete kurşun sıkanlara verenlerin ortaya çıkarılması şarttır.
İSTİHBARAT EKSİKLİĞİ: MİT’in TSK içinde istihbarat toplama yetkisinin olmadığı ifade edilmiştir. Ancak TSK İmamları sivil kişilerdir. Asker kişiler değildir. Darbe planlarının ve darbe girişimiyle ilgili toplantıların yapıldığı yerler askeriyenin içinde değil dışarıdaki sivil mekânlardır. Ayrıca Adil Öksüz gibi sıradan bir kamu görevlisinin onlarca kez yurt dışına çıkış yapmasının dikkat çekmemesi de mümkün değildir. Dolayısıyla ileri sürülen mazeret de temelsizdir.
EMNİYET KADROLAŞMASI: Kilit yerlere FETÖ’ ye bağlı Emniyet Müdürlerinin yerleştirildiği ortadadır. Emniyet İstihbaratın iyi çalışmadığını söyleyerek bu durum açıklanamaz. Emniyet İstihbaratının iyi çalışmadığını varsaysak bile, yanlış bilgi verdiğini var saysak dahi Jandarma İstihbaratın ve MİT’in bu kamu görevlileriyle ilgili yaptığı hiçbir çalışmanın olmadığını düşünmek tabiri caiz ise adeta saflık olur. Dolayısıyla istihbarat konusunda ciddi sorunların ortada olduğu görülmektedir.
MİT RAPORU: 15 Temmuz gecesi MİT Başbakana bağlı olduğunu unutmuş mudur? 15 Temmuz gecesi yaşanan işgal girişiminde MİT’in ve diğer koordineli çalışması gereken birimlerin koordinasyonsuzluğu dikkat çeken bir husustur. Bu mesele kişiselleştirilerek algılanmaması gereken tamamen kurumsal olarak düşünülerek üzerinde durulması gereken bir durumdur.
FETÖ YURTLARI: Öğrencilerin barınma ihtiyacını karşılamayan ve yıllarca öğrencileri FETÖ’nün yurtlarına ve Işık Evleri organizasyonuna mahkûm eden KYK’nın hiç mi suçu yoktur? KYK’nın yurt ihtiyacını karşılamaması öğrencileri bilerek FETÖ yurtlarına yönlendirmesi ihtimali göz ardı mı edilmektedir? Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in "sakıncalı" olarak gördüğü ve atamadığı rektörlerin Cumhurbaşkanlığı döneminde Abdullah Gül tarafından atanmalarına değinilmemiştir. "Abdullah Gül döneminde atanan rektörlerden kaç kişi 15 Temmuz sonrası tutuklanmıştır?" sorusunun cevabı her şeyi açıklayacaktır.
TEFTİŞ KURULLARI: Kaynak Holding gibi direk FETÖ’ ye bağlı olan, FETÖ’ nün mali ayağına ilişkin kuruluşların kamuya yüklü miktarda mal ve hizmet satışları yaptığının tespit edildiği rapora yansımıştır. Ancak; bunun olmasına sebep olan, AKP’nin 2002 yılından itibaren teftiş kurullarını etkisizleştiren politikalarından hiç bahsedilmemesi, teftiş kurullarının pasifize edilmesine değinilmemesi raporun bir diğer eksikliğidir. Raporda Koza İpek Holding’in FETÖ’ye sağladığı büyük kaynaklardan bahsedilmektedir. Ancak Koza İpek Holdingin işlettiği Bergama Altın Madeni İşletmesinin nasıl ruhsatlandırıldığı, birçok itiraza rağmen bu işletmenin ruhsatlandırılması noktasında kimlerin devreye girdiği sorgulanmalı ve müsebbipleri hakkında gerekli işlemler yapılmalıdır.
HSYK ELE GEÇİRİLİRKEN ADALET BAKANI KİMDİ?
HSYK’NIN ELE GEÇİRİLMESİ: FETÖ’nün yargı yapılanmasında en etkin olduğu dönem hangi dönemdir? Söz konusu dönemde Adalet Bakanı kimdir? Hangi siyasi partiye mensuptur? Adalet Bakanlığında FETÖ ile işbirliği yapan, yargıyı ele geçirmesine zemin hazırlayan sorumlu üst düzey bürokratlar kimlerdir? 2010 Referandumu sonrası yapılan HSYK Seçimlerinde Adalet Bakanlığı niçin FETÖ’nün listesini desteklemiştir. Bu seçim sonrasında Yargıtay’a ve Danıştay’a yeni üyeler seçilmiştir. Bunların çoğu maalesef FETÖ’ cüdür. FETÖ’nün Yargıyı ele geçirmesinde önemli bir dönüm notası olan HSYK’yı ele geçirme girişiminin temelini oluşturan, 2010 yılında gerçekleştirilen referandumda payı olanlardan ve HSYK’nın şekillenmesinde aktif rol alan Bakanlardan bahsedilmemesi büyük bir talihsizlik ve eksikliktir. Yargının FETÖ tarafından ele geçirilmesi girişimi ile siyasete müdahale girişimleri birbiriyle paralel olan iş ve eylemlerdir.
TSK’DAKİ YAPILANMA: Raporda "FETÖ mensubu olmayan veya bu örgüte boyun eğmeyen TSK’daki birçok subayın ise verilen notlar ile sicilleri bozulmuş, terfileri engellenmiş" deniliyor. Tüm bunlar yaşanırken Genel Kurmay ve Birlik Komutanları ne yapmıştır? Ne gibi tedbirler almışlardır? Ergenekon, Balyoz, Ay Işığı, Askeri Casusluk Davalarının mağdurlarının feryatlarını hiç mi duyan olmamıştır? Eski genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök, MGK’da FETÖ ile ilgili raporun 2004 yılında siyasi muhataplarına verildiğine ilişkin ifadesine raporda yer verilmedi.
YOLSUZLUK İDDİALARI HALA CİDDİ
17/25 ARALIK: 17-25 Aralık Operasyonlarının yapılmasına gerekçe oluşturan yolsuzluk iddialarının hala ciddiyetini koruduğu unutulmamalıdır. FETÖ’ ye malzeme veren, yolsuzluk üzerinden siyaseti dizayn etme fırsatı veren, alan açan ve mal varlığında yükselişler olan bakanların hiç mi suçu yoktur? Bu bakanların bağımsız yargı önüne çıkarılması, suçlu iseler cezalarını almaları, suçsuzsalar mahkemede aklanmalarının gerekliliği ortadan kalkmamıştır. Bu bakanların mal varlığındaki artışlar, bir bakanın kolundaki 700 bin liralık saat gibi hususlar hala kafalarda soru işareti olarak durmaktadır.
FETÖ – AKP İLİŞKİSİ: Gözüken odur ki; rapordan da anlaşılacağı üzere AKP iktidarı, daha önce iş birliği içinde olduğu, hatta rapora göre Milletvekilliği Genel Seçimlerinde kontenjan bile ayırdığı FETÖ ‘nün kendi alanına girmesi ve mevcudiyetini tehdit etmesiyle birlikte tehlikenin farkına varmıştır. FETÖ kontenjanından AKP’den milletvekili olanlar elini kolunu sallayarak gezerken, Belediye Başkanı seçilenler elini kolunu sallayarak gezerken FETÖ ile mücadele yapıldığına kim nasıl inanacaktır?
VATANDAŞI SOKAĞA KİM ÇAĞIRDI?
DARBE GECESİ: Raporun 333. Sayfasında Aziz Türk Milletinin FETÖ’ nün hain işgal girişiminin karşısında dimdik durmak adına meydanlara inmeye başladığı saat 22.45 olarak ifade edilmiştir. Fakat raporda aziz milletimizin Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamadan sonra meydanlara indiği vurgusu defalarca yapılmıştır. Hâlbuki raporda da ifade edildiği gibi, aziz Türk Milletinin meydanlara inip refleks gösterdiği saat 22.45’dir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ilk açıklaması da yine rapora göre gece 00.04 ‘dür. CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’ nun açıklamaları ise 23.35’dir. MHP Lideri Sn. Devlet Bahçelinin Başbakan’ı arayarak demokrasinin, devletin ve seçilmiş hükümetin yanında olduğunu, darbenin karşısında olduğunu beyan ettiği saat 22.00, darbe karşıtı açıklamasının ajanslara düşmesi de 22.35’dir. Bu durumda vatandaşlarımızın sokağa inmesini kim sağlamıştır? Bütün gerçekler ortadayken gizlemeye çalışmanın FETÖ ile mücadeleye ne gibi katkısı olacaktır?
EMNİYET KADROLAŞMASI: Komisyonda dinlenen Eski Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar göreve başladığında 65 il Emniyet Müdürünün FETÖ’ cü olduğunu görevden ayrılırken bu sayının da 75 olduğunu ifade etmiştir. Eğer FETÖ’nün Siyasi ayağı yoksa bu kadar Emniyet Müdürünü bile bile kim atamıştır? Bu atamaları yapanlardan hesap sormak için neden beklenilmektedir?
ÖNERİLER: Belediyelerin FETÖ ve diğer terör örgütlerine kaynak aktardığı ve kadro kullandırdığı konusunda ciddi sıkıntılarla karşı karşıyayız. Belediyelerdeki bu tip yapılanmaların önün geçecek ve kamu kaynaklarının devlete karşı örgütler tarafından kullanılmasının engellenmesini sağlayacak bir yapı oluşturulması gerekmektedir Etkin bir şekilde kullanılacak denetim mekanizmasının mecburiyeti, finans ve kadro kaynağı olarak kullanılan Üniversiteler için de geçerlidir. Kamu görevine girişle, ilerleme ve yükselmede objektiflik ve fırsat eşitliği esas olmalıdır. 15 Temmuz sonrası sayısı 100 binlerle ifade edilen kamu görevlisi, kamudan ihraç edilmiş, açığa alınmış, haklarında adli tahkikat başlatılmıştır. Siyasi ayağı olmayan bir yapının kamu içinde bu denli yüksek sayılarla ifade edilen bir yapılanmaya sahip olması düşünülemez. FETÖ, PKK ve diğer terör örgütleri ile layıkıyla mücadele edilmek isteniyorsa darbe girişiminin siyasi ayağına mutlaka ulaşılması gerekiyor.